"Çok söz hamal yüküdür." -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Yüreğimizde her gece yapılan devrimler,tanyeri ağardığında dağılmaya,ilk korna sesiyle kaybolmaya mahkum.Çemberin içindeki her insan gibi hayallerimizi güneş batımında çantamızdan çıkarıp ,keyifle oynayıp,eğlenip heveslenip,kirini tozunu temizleyip; gün ağarmaya başladığında özenle çantamıza yerleştiririz.Çemberin içinde kalan-çıkamayan- insan sayısı gittikçe fazlalaşmakta.Zincirleri kırıp,bedelini ödeyerek ötelerde yürüyen belki de koşan insanlar gittikçe azalmakta.Ve biz hayranlıkla karışık kıskançlıkla bakıyoruz arkalarından.Sadece bakan biz miyiz?:Ya zaman..o da seyrediyor/seyrediliyor.Zaman modern insanın modern mahpusu.O değilmi ki gün doğarken bize çantamızı toplatan,o değilmi ki sevdalarımızı öteleten,şefkatimizi,merhametimizi geleceğe atan, nefsin ölümle raksetmeye başladığında anca pişman olan.Her adımın bir zamanı-anı- var diyerek yemeden-içmeye,sevmeden-sevişmeye,maddeden-manaya,dünyadan-ahirete,gülmeden-ağlamaya her dakikamızı planlayan o değil mi? Her sabah aynı saatte bizi evimizden kovalayıp,hep aynı işleri yaptırıp,aynı araçla,aynı sokaklardan,aynı lambanın önünden geçirip,aynı markette aynı içeceği aldıran ve tüm bunları yaparken de profesyonel bir yönetici edasıyla a dan z ye adımlarımızı hesaplayan bu fütursuz güç nedir.Sürekli ensemde nefesini hissettiğim, dönüp de tüm gücümle suratının ortasına yumruğumu geçiremediğim, hüznümden,sevdama kadar karışan bu güç? “Dizlerimin üzerinde yaşamaktansa,ayakta ölmek isterim” diyen zapatistaların lideri Marcos çözmüş meseleyi.Sadece çözmüş değil,ayakta durmasını bilmiş.Ya biz sıradan insanlar?Dizlerime bakamıyorum korkudan ama kanadığını hissediyorum.Acı çekiyor muyum,diz boyu hem de. İnsan nüfusunun hızla artması,keyfiyet ve kemmiyet bağının gittikçe önem kazanması ,insanoğlunu onca fiziksel hastalıklar yanında gittikçe de psikolojik hastalıklara itmeye başladı.yüzyılımızın hastalığı kalbimizden vurdu bizi.Ruhsal açmazlar,milyonlar içinde yalnızlık,değer değişmeleri,maddeye teslimiyet koca bir çember ve kanayan diz/yürekler.Deli diye tabir edilen,gülüp geçilen ve hakir görülen insanlar,ruhsalın dipsiz kuyusunda gezerken erdeme en yakınlarımız aslında. Hüzün: Yokluğu tahayyül/tahammül edilemeyecek uzuv oldu yüreğimizin en girift köşesinde.Hepimiz bir palyaço olduk,boyalı gözler,takma burun,peruk,ve sürekli sırıtan bir surat.Ya sahnenin arkası,yeni uzvumuzla başbaşa,bir ayna... Ey acı/hüzün Ey acılar.. Zaman hayatı yiyor, Ve yüreği kemiren, Gözle görünmez düşman Yitirdiğimiz kanla büyüyor.... Charles BAUDELAIRE Hüznün kapladığı hayatımızı gerdirebildiğimiz kadar gerdireceğiz anlaşılan.Ruhlarımızı büyük paralara satmaya devam edeceğiz.Sevdalarımız sevda olmayacak,yosunu koklayacağız kokusundan bihaber,gözyaşı dökmeyeceğiz mazluma.Pas tutmuş yürekler katrana bulanacak.’Hayat bu’ diyeceğiz kendimize,çevremize.Ve hayatın giydirmek istediği ceketi direnmeden giyip şekil vereceğiz kendimizce.Yeni kavramlar dahil ederken lugatımıza ,bazıları ise terk-i lugat eyleyecek. Ve hala dik yürüdüğümüzü zannedeceğiz. Elimizi dizimize atma cesaretini gösterirsek birgün, Kanadığını göreceğiz..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © osman kurt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |