..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir deliyle aramda tek bir ayrım var. Ben deli değilim. -Salvador Dali
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Düşler > osman kurt




26 Mayıs 2005
Un Kokulu Yarim  
osman kurt
Pastane çıkışında elinden tuttuğumda, sıcaklığıyla birlikte birkaç susam tanesini de hissetmeliyim.


:BFDC:

İşçi bir kız sevmek istiyorum. Tütün kokmasın ama. Şeker kokabilir mesela yada ekmek olabilir. Acaba pastanede mi çalışsın? Evet, evet pastanede çalışsın. Ama, kulaklarında işitme engellilerin taktığı gibi, nasayla bağlantı kuruyormuşçasına telli mi telsiz mi olduğunu bilmediğim kulaklıklara sahip üniformalıların olduğu pastanelerden değil. 3-5 çalışanı olan, vitrinine baktığında iştah açan, ramazan pidesini almak için diğer mahallelerden gelinen, bol susamlı, isteyenlere iftarın yaklaşmasıyla da yumurtalı yapan, elleri tatlı tatlı yakan pidelerden. Yarim, kasada durmamalı, parayla işi olmamalı haftalığını almaktan başka. Hamur açmalı, pasta yapmalı.

Pastane çıkışında elinden tuttuğumda, sıcaklığıyla birlikte birkaç susam tanesini de hissetmeliyim. Sevmeliyim dedim ama, aramızda bilinen bir bağ olsun. Mahalleye ve yanına rahatça gidip gelmeliyim. İyi niyetli dükkan sahibinin ellerinden öpebilmeliyim. Samimi bir mahalle olmalı; kravatsız esnafların, topaç çeviren, gazoz kapaklarını toplayıp taşla ezip güzelce yassılaştırdıktan sonra daire oynayan çocukların, ellerinde salçalı ekmek, donuyla evin önüne yalpalayarak çıkıp, ağzı yüzü salça olmuş düştüğü yerden kalkamayan yaşını yeni doldurmuş bebelerin, bahçelerinde, pencerelerinde beş kiloluk vita, karam yağlarının teneke kutularına fesleğen, sarmaşık, sivri süs biberi eken teyzelerin, insandan ürkmeyen tombul kedilerin, damlarında tepsi içerisinde tahta kaşıkla karıştırılıp, üzerine tülbent serilmiş siniler içinde kurumaya bırakılmış salçalı evlerin, demirlerinde, yan yana ipe dizilip kurutulmak üzere bağlanan patlıcanlı, biberli, bamyalı pencerelerin, camilerinin avlusunu her gün özenle temizleyip “hoş geldin ya şehri ramazan” mahyasını titizlikle asan ak sakallı dedelerin bulunduğu bir mahalle olmalı. Ve sevdamda bu mahallede oturmalı. 3-4 kardeş olmalılar, en küçüğü olmalı evin. Anne ev hanımı, nur yüzlü bir teyze evi çekip çeviren, baba uzun yıllar küçük sanayide kaportacılık yapmış sonra bağ kurdan emekli olmuş, hacca gitmiş tüm vakitleri camide kılan, sanayide ki dükkanı iki oğluna bırakmış arada gidip yol gösteren bir amca olmalı. En büyük abla evlenmiş büyük şehre göçmeli. Yemeklerini evin bahçesinde, tahta kerevetlerinde yiyen bir aile.

Akşamları buluştuğumuzda benim için yapmış olduğu kurabiyeleri çıkarmalı cebinden, o kurabiyelere canımı vermeliyim. Sarılıp alnından öpmeliyim. Sonra, bir yerleri tepeden gören izbe çay bahçesinde çay içmeliyiz. Hatta baharda; çimenlere oturarak içmeliyiz. Bir papatya koparıp avucuna bırakmalıyım.
Ee benim için kurabiye yapacakta ben onu hediyesiz mi bırakacağım. Cebimden çıkaracağım kağıttan, el yazısıyla yazılmış minik şiir okumalıyım;

Üşümüştür kuşlar, güzdür giderler,
Gitsinler, bir işaret bu, sana ve bana dair..
Üzerine sarı bir yaprak ört de dön eskiye,
Başlangıçların kirletilen tadındayım ben
Yum gözlerini, yağmurlarımla düş göğüme..

Gülümsemesi yetmeli bana, ”verir misin o kağıdı bana” diye elini uzatmalı. Tutmalıyım ve avucunun içini öpüp “bilmemmm” diye şımarıkça dudaklarımı büzüştürmeliyim. Güneşin batmış olduğunu fark edip, kalkmamız gerektiğini söyleyemeliyim, onun kutsal emanetim olduğunu bilerek. Elele yükseklerden aşağılara doğru inmeye başlamalıyız. Çimenlerde yürümek çok güzel olmalı, taşların üzerinden hoplayıp zıplamalıyız. Onbeş adım sırtımda taşımalıyım, “biraz daha “ demeli. “Bak on beşi geçiyor ama” diyip gülerek üç beş adım daha atmalıyım.

Mahalleye girmeden, ulu bir çınarın dalları arasına karanlığın yardımıyla gizlenerek son defa sarılıp koklamalıyım un kokulu yarimi. Al yanaklarına konmuş ürkekliği olmalı, gitmek istemezcesine gitmeli. Son defa kendime çekip saçlarını koklayıp, alnından öpmeliyim ve eline el yazısıyla yazılmış o minik buruşuk kağıdı bırakmalıyım. Hızlı adımlarla sırtı bana dönük ama gönlü benle mahalleye girmeli, serde erkeklik var eve sağ salim girene kadar ucundan gözetlemeliyim mahallenin. Bahçe kapısını açarken, köşede beklediğimi bilerek, yakın birkaç pencereye çaktırmadan bakmalı, etrafın güvenli olduğuna inandıktan sonra al yanaklarıyla bana gülümseyip eve girmeli. Perdenin ardından nur yüzlü, güvenli bir çift gözün seyrinden habersiz .
Kutsal emanetimi hıyanetsiz şekilde teslim etmenin gururu, sevdamdan yeni ayrılmanın heyecanı ve hayaliyle yürümeye başlamalıyım. Karın tokluğunun rehavetiyle kaldırımın üzerine yayılmış tombul kedilerden biriyle göz göze gelmeliyim, “ne bakıyon , hiç mi seven görmedin, haklısın böylesini görmemişsindir. Bak gördüklerini bir yerde duyarsam, tükrük köfte için malzeme olursun” diye gülerek uzaklaşmalıyım. Ellerim ceplerimde, boş bir su şişesini tekmeleyerek.

Ben kimim peki? Bilmemmm…


.Eleştiriler & Yorumlar

:: tebrikler
Gönderen: Kâmuran Esen / Bolu/Türkiye
5 Temmuz 2005
Merhab Sevgili Osman Kurt; Ne kadar içten bir yazıydı okuduğum.Özlediğim çocukluğumu, çocukluğuma ait fotoğrafları canlandırdınız gözümde.Hele hele Un Kokulu Yarinizle birlikte sunduğunuz tasvirler!Mükemmeldi.........Tebrik ederim...Sevgiyle kalın...Kâmuran ESEN




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın düşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Doğmamış Sevdaya Mektuplar - 1
Bir Gölge Kadar Yalnızım...
Nefes

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dövüş Kulübü
Soluklanma
Sıyrık Yürek
Ak Damla
Hüzün Boyalı Duvarlar
8 Nolu Dosta Aykırı Terennümler...
Kanayan Dizler

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
"An" [Şiir]


osman kurt kimdir?

Diyeceğim odur ki,yazar değilim ama hakkını veren bir yazar olmak isterim. Fuzuli yaşamdan sıyrılmak için okumanın ve yazmanın gerekli olduğuna inanırım. Yoksa manayla nasıl yüzleşebilirim. .

Etkilendiği Yazarlar:
nihat genç,sezai karakoç,hakan albayrak,selahattin yusuf,kemal tahir,dostoyevski,stendhal,rimbaud,nerval..ve niceleri..


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © osman kurt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.