Ben bir öğretmen değil, bir uyandırıcıyım. -Robert Frost |
|
||||||||||
|
Dünyanın en kuvvetli ülkesinde yaşıyoruz. Yıkılmaz bir yapımız var. Hiç bir kuvvet, hiç bir etki, olay bizi yıkamaz. O nedenle dış mihrakmış, iç mihrakmış, çeteymiş, meteymiş edebiyatı yapmayalım. Ülkemin her ferdi o kadar dayanıklı ve iradeli yetiştirilmiş ki dağılması ve yıkılıp maneviyatının bozulmasının imkanı yok. İşkence mişkence bize sökmez. Bu nedenle dünyada ayakta kalabilecek yegane devlet Türkiye Cumhuriyeti’dir. İspatı mı? Çok kolay... Aşağıdaki olaylara karşı verdiğimiz tepkilere bakın kafi: - Yıllardır en yiyici ve götürücü (güncel deyimle hortumcu) kadrolar iş başında; buna rağmen hala ülke kaynaklarını bitirtemediler, bizler ise onlara bir şans daha verebilmenin yollarını zorluyoruz. Bu uğurda çağrı yapılsa kalan birkaç birikimimizi bile batanlara acıyıp vermeye hazır bekliyoruz. - Trafik canavarını beslemek için elimizden geleni yapıyoruz. Bu uğurda canımızı bile seve seve veriyoruz. Özellikle alkollü kullanımda ısrarımızı sürdürüyoruz. Bu arada ulus olarak “herşeyden anlarım”ın ne olduğunu öğrenebilmem için bu günlere kadar yaşamam gerekiyormuş. Bu sırrı diğer ırklara da anlatmamız gerekiyor. O kadar yoğun bir sorumluluk ve bilgi akışı var ki, kazaen düne kadar boş bir vaktim olmamış olsa asla fark edemiyecektim. Ben kendimi bilge sanır; “Allahım ne kadar akıllıyım” diye böbürlenir dururdum. Zira, herşeyi anlıyor hatta 15-20 yıl sonrasını görebiliyordum. Hele hele diğer insanların cehaletine bakıp kendimi bayağı bir başka hissediyordum. “Yahu ben neydim!” Korkudan bunu söyleyemiyordum. Ya deli derlerse?... Yok, yok kendini beğenmiş, ukala... Aslında programlama beşikte başlıyor. Atalarımızdan gelen bir şarj ile... Nasıl mı? Örneğin; beşikte veya ayakta sallanırken uyutulmayı, dayak yerken mukavemeti, ninni de sabrı, bahçelerden meyve çalarken paylaşmayı, mahallenin namusunu korurken sahiplenmeyi, maçlarda küfür ederken psikolojik boşalmayı, bürokratik engelleri çözerken pratik zekayı, bayramlarda el öperken minneti, askerde hayatın gerçeklerini farkında olmadan eğitim hanemize yazmıyor muyuz? Bu örneklere onlarcasını ekleyebiliriz. Bu nedenledir ki hiç bir siyasi ve doğal travma bizi yıkamıyor. Çünkü her türlü olumsuzluk ve felakete hazırlandırılıyoruz. Bundan yıllar önce Amerika’da satış yapan bir market için; keman çalabilen, tiyatro eğitimi almış, yüz metreyi iyi derecede koşabilen, şair, elektrik mühendisi, ekonomi eğitimi almış bir kişiyi arayan iş ilanı verilse yüzlerce kişinin müracaat ettiğini söylerlerdi. Biz de hayretler içinde kalırdık. Peki bizde şöyle bir ilan verilse; - “Bir gıda işletmesinde çalışacak; Üniversite mezunu, en az iki yabancı dil bilen, askerliğini yapmış, B sınıfı ehliyetli, seyahat sorunu bulunmayan, 25 yaşını aşmamış, en az 3 yıl pazarlama deneyimli... Acaba kaç kişi müracaat eder dersiniz? Haksızmıyım acaba?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Y. Kemal Erener, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |