"Kirazlar ve dutların tadını çocuklar ve serçelerden sor." -Goethe |
|
||||||||||
|
Ben biraz endişe verici bir insanım. Boş bir odada saatlerce oturup kırmızı ojeleri çıkmış ayak parmaklarıma gözümü kırpmadan bakabilir, üstüne üstlük bunu yaparken kol ve bacak damarlarımın büzüştüğünü ve uyuştuğunu hissetsem bile yerimden kıpırdamaz, ve bunu açıkçası bayağı zevkli bulurum. Takvimler, fareler, cam bardaklar, sağ cerebrumda iki basit çatlak, kan gitmemesi durumunda tehlikeli, titreme, düşünmeden yoksunluk, cortex ve ana arterlerde hissizleşme.. 12 Nisan 1983: Piyangoda tam biletine büyük ikramiye çıkan yirmi iki yaşındaki genç delikanlının ölüm sebebinin kalp spazmı olduğu söylense de, hastane baş hekimi hastalığının açıklanamaz olduğunu, bu yüzden kalp spazmı gibi, post-piyango sendromları nda sıkça görülen bir hastalık uydurduklarını günlüğüne yazarken yakalandı.. LIBRMADISON –fransızca boş, ingilizce deli, fransızca ev kelimelerinden oluşan, tıpta bir tür akli dengesizlik anlamına gelir. Daha fazla açıklama ilgilenenlere duyurulacaktır. Akli dengesizliklerin en tehlikeli tarafı o insanın nerde, nasıl davranacağını bilememek, buna bağlı olarak uygun çözümler üretememektir. Kafasını durduk durmadık yere bağırmaya başlayarak sık aralıklarla duvara vuran bir insan gördüğünüzde ne yapacağınızı bilememek kadar doğal, ve aynı zamanda korkutucu bir şey olamaz. Çocuğun adı Peymi idi. Fazla bir uğraşı olduğu söylenemez, bir golf tutkusu sarmıştı ben onu en son Ocak ayında gördüğümde, dar Dolunay sokağında –ki o sokak en sevdiğimiz yerdi şehirde, öyle dardı ki iki kişi yan yana yürüyemezdin, iki tarafından yükselen apartmanlar fazla yüksek olmasalar da gözüne dev gibi görünürdü, sanki derin bir çukura düşmüşsün gibi hissederdin gökyüzüne bakınca.. Ama dolunay çıkınca..- eski bir kürkçü dükkanından kendine kahverengi ekose desenlerle süslü bir yelek ve daha koyu kahverengi kendine iki üç beden büyük bir pantolon satın almıştı, golf oynayan biri gibi görünmek uğruna ki golf sopası denen şeyin nerden alınacağını, nasıl tutulacağını, topa nasıl vurulacağını bile bilmeden.. Endişe verici olmakla birlikte, belki yanımda durmaktan ve benimle birlikte olmaktan hoşlanabilirsiniz çünkü rahat biri olarak görüyorum kendimi. Belki bacaklarımın ne çok bronzlaştığını göstermek için eteğimi yukarı kaldıracak kadar rahat değilim ama anlattıklarınızı dinler, anlattığınız konular hakkında size sorular sorabilirim. Botanikle hiç ilgilenmeyen bir insan olarak mesela, evinizdeki pespembe çuha çiçeklerinin neden açmadığını sorabilirsiniz bana çünkü içine aspirin kırmanızı veya onlarla konuşmanızı tavsiye eder –ki bunları yapmak çuha çiçeklerine özel canlandırma teknikleri değillerdir aslında- sizin ilgilendiğiniz konularla ilgileniyormuş gibi görünür, sizi mutlu ederim, bu arada tırnak etlerimi koparırcasına, ve aynı vahşi bir karnivor gibi yerken fark etmezsiniz beni.. Çedar peyniri, yeşil elma, zeytinli ekmek, hayallerim, boş evim, boş dolaplarım, yarım şişe salata sosu. Akli dengesizlikler.. Daha önce çekmecelerinizin içine sığabileceğinizi düşündüyseniz kötüye işaret, ve hatta düşünmekle yetinmeyip yapmaya kalktıysanız daha da kötüye işarettir. Peymi bunu bir defasında – ki bir defasında burada mecazdır- denemişti. 3 Mart 1980: Kanarya adalarında binlerce bebek yanarak öldü. Toplu kıyım sayılabilecek bu eylemin nedeni ve failleri belirlenemedi. –öldüklerinde ağlamazlarmış bebekler, bebekler bilinç adı verilen ‘acıyı algılayabilme mekanizmaları’ gelişmeden önce ölürlerse, nasıl ağlasınlar, bebeklerden güzeli var mı, bir bebek kadar şanslı, acısız, İsveç üzümleri. Bir gün ben, sarışın, somurtkan, yüksek tansiyonlu, tuz sevmeyen ben, ve Peymi’nin, kısa, gözlüklü, bisiklete binemeyen Peymi, tanışıp birlikte olabileceği hiç aklıma gelmezdi. Ben evi temizleyerek günlerimi geçiren ruh hastası bir karıydım ve çevremdekilerle ilişkimi tamamen kesme kararını her gün evimi temizlemeye başlamadan birkaç yıl önce almıştım. Her gün bir tören halinde, mavi küçük kovaya –tuvalete bıraktığım her gece- küvet musluğundan su doldurur, içine üzerinde floral yazan deterjandan koyar, köpürmesini izler, dizlerimin üzerine oturur deterjanlı suyu koklar ve yerleri silmeye başlardım. Saatlerce silerdim. Odamı, mutfağı, küçük salonu ve tuvaleti. Sonra dolap ve çekmeceleri. Tüm küçük bibloların, vazoların ve mumların tozunu alır, gümüş olanları parlatır, havaya kaldırıp kir kalmış mı diye kontrol eder, bir süre dizlerimin üzerinde oturur ve tavana bakardım. İlk yıllarda gözümden birkaç damla yaş gelmişti ama sonra alıştım ve deterjan kokusuna bağımlı biri oldum ve dizlerimde hep halıların küçük çizgiler halinde izleri kaldı. Peymi.. Belki benden de beterdi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © peri sim eldivenoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |