Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
İnsanların bazı önemli günlerden, kendilerince beklentileri vardır. Beklentilerin gerçekleşmesi için, söz konusu günlere önem verirler. Bazı insanlar yoğun anlarında ellerini sürmediklerini, örneğin yeni bir haftaya başlamadan düzenler. Genel olarak, “yeni haftaya daha düzenli başlayacağım” düşüncesinin uygulamasıyla, kendilerini daha rahat hissederler. Rahatlıkları farklı beklentilere uzanıp, umutlara dönüşür, çoğu kez. Temel ve genel olarak belli özellikleri gösteren insanlar, özellikle davranışları açısından farklıdır. Belki de bu farklardan yola çıkan bazı düşünen insanlar, “insan kadar dünya” olduğu görüşünü dile getirmişlerdir. Farklı insanların umutları ve beklentileri de farklıdır, doğal olarak. Beklentileriyle birlikte, gerçekleşmesini umduğu, bir anlamda “dönüm noktaları” da farklıdır. Yeni günle umutlananlara, haftalık dönemlerin beklentilerini yaşamına taşımasını bekleyenler eklenir. Onlara da diğerleri… Örneğin; yılbaşı, bayram ve benzeri günlerle umutlanmak isteyenler eklenir. Gerçekte, günler birbirinden çok da farklı değilken; beklenti ve umutların gerçekleşmesi görev olarak yüklenir söz konusu günlere. İnsanların farklılıkları da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlar bu yüklemelerde. Bir insan doğum gününde, kendisi için önemli yıldönümlerinde, örneğin yılbaşında umutlarını yenileyip, beklentilerini güçlendirir. Doğum günü ve benzeri dönüm noktaları kişisel iken, yılbaşı benzeri dönüm noktaları kişisel olmaktan uzaklaşır, genelleşir. Yılbaşında, salt bir piyango bileti ile umutlu bekleyenlere, salt tarih değişikliğiyle umutlananlar da eklenir. Bir anlamda, toplumsal umutlanma ve beklentilerin yüklendiği, hatta sorumlu tutulduğu tarihlerdir o günler… “Nasıl başlarsa, öyle gider” benzeri genel sözler, sandığımızdan yaygındır, hemen her dilde. Dönüm noktaları olarak görülüp kabul edilen bu periyodik dönüşümlerin en önemlilerinden biri de, kuşkusuz bayramlardır. Milyonlar, yüz milyonlar, hatta milyarlar söz konusudur, insan sayısı olarak. Umut etmek, umutların gerçekleşmesini beklemek, çok insani bir istektir. Ancak, salt bekleyerek hangi insani umut gerçekleşebilir? Gerçekleşebilir mi? Bir piyango bileti bile almamış insanın, o piyangodan pay beklemesi komiktir. Fıkralara konu olabilir. Ama dağıtılacak ikramiyelerden pay alması söz konusu olamaz. Örnekler çoğaltılabilir bu konularda. Ancak yazının konusu gereği, bayram kavramına dönmek istiyorum, izninizle. Bayram, seslenişi bile kulaklara sevinçli titreşimler gönderiyor ilk bakışta. İnsanlar daha hoşgörülü, sabırlı anlayışlı olmaya hazırlar… Bütün bunlar, güzel özellikler elbette. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözleriyle yanaklarından öpülecek, bol bol ve sıklıkla. Büyükler, unutulmadıkları için mutlu, çocuklar harçlıklarıyla daha mutlu… Ortadakiler, kendisini ortada hissedenler mutluluk dalgaları arasında tatlı bir yorgunlukla koşuşturacaklar, dört bir yana. Artık tatil kaçamakları da yapılamayacak, mevsim gereği. Böylece uzaklardan bir telefonla, belki bir mail göndermekle kurtulamayacak hiç kimse, bayram ziyaretlerinden. Ziyaretlerden uzak duranlar, durmak isteyenler de bu yazıdan, konu gereği uzaktır. İnsanların biraz neşelenip, keyiflenmeye çalıştığı bugünlerde olumsuzluklardan söz etmek değil amacım. Ancak, keyiflenebileceğimiz ve beklentilerle umutları gerçekleştirmekle görevlendirdiğimiz günlerin, günlerle sınırlı kalması gerekir mi? düşüncesinden de uzak duramıyorum. Kaldı ki, bayram kavramını bayram olarak yaşayamayacak insanlar ve insanlarımızın sayısı da az değil. Onları da unutmadan, dönüm noktaları olduğunu düşündüğümüz günlerin güzelliklerini tüm yaşama genişletemez miyiz? O genişlikler içinde, tüm insanlar olarak daha güzel yaşamlar için umutlanamaz mıyız? Dünyanın en zeki yaşayanları insanlar olarak, yaşamlarımızı bayram kavramının çağrıştırdığı güzelliklerle yaşayamayışımız, biraz düşündürücü olabilir mi? “Ben, sen, o” derken; “biz, siz, onlar” bölümünün de olduğunun unutulmuş görünmesi, hoş mudur? Bir bütünün ayrılmaz iki parçasını bir arada düşünüp, düşüncelerde kalmamasını gerçekleştiremez miyiz, birlikte? İz Edebiyat Ailesi’ne, bayram güzellikleriyle bezeli yaşam ve yaşamlar diliyorum. Sevgiler, saygılarımla.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © E. Asım Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |