Bir takım şeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsınız. Ben ise bir takım şeyler düşlerim ve "Niye olmasın?" diye sorarım. -George Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Buzdolabımda pasta yoktu artık, sevdiğim tatlıların isimlerini hatırlamıyordum. Büyüyor muyum diye soruyordum kendi kendime, tatlılardan vazgeçmek mi demekti büyümek? Bir bardak soğuk süt almıştım buzdolabından, tıpkı demin yaptığım gibi, ılıklığına ihtiyaç duymadığım değişmiş alışkanlıklar ediniyordum değişmemesinden memnun olduğum hayatımın çizgisinde… Ne kadar dayanabilir bir köle özgür olmaya ya da olgun bir çiçek ne kadar direnebilir solmamaya… Cevaplarını biliyordum, yeni bir hayatın ışığı vuruyordu gözlerime cılızca. Tekrar diyordum, bu da bir alışkanlıktı belki de, değişime açık olmayan hangi gerçeğim vardı ki. Israrla savunabileceğim kaç şeye inanıyordum… Evden uzaktım, içimde tarifsiz bir merakla yaklaşırken hayata. Önlüksüz bir öğrenciydim artık, giysilerini kendi seçmek zorunda olan. Önlüklerimi özlemiyordum, okullarımı da öyle.. Yeni başlayan bir yolun sonunda, öğrendiklerime dair teoriler üretirken fark ediyorum, yine bir yokluk içimde, yine bir yok oluş yaşamın temas etmediği tüm hücrelerimde… Tek gecelik mi tüm paylaşılanlar, ertesi sabaha varamayan hayatın karanlık yüzlerinde, kim kime ne kadar kalabilir ki… Paylaşmak aslında sadece sana ait olanı, anlamsız yere inat etmek tam ortasında yalnızlığın. Saatler boyu anlatabilirim sana kendimi, sabah varıncaya kadar gökyüzüne, zamanın sonuna kadar; yanından kalktığımda sen yine benden olmayan hayatının aslında hükümsüz mecburiyetinde beni ne kadar taşıyabilirsin? Ne kadar ortak kalabiliriz yalnızlığımızda, nereye kadar gidebiliriz? Yol eninde sonunda hayallerimizin çıkmazında çatallaşırken sen benim hangi hayalimi bilip de girebilirsin yolun bana ait kısmına, hayallerimin ulaşılamaz varlığına ne kadar ulaşabilirsin. Ki biliyoruz her ne kadar aynı olsa hayallerimizin görünen yüzü, astarımızda yamalar taşıyoruz hayata dair… Tek bir gece kaç geceye bedeldir yalnızlığa ihanetin huzurunda… Sabahın yaklaşan seslerine karışan kahkahalarımızın yansıması olsa gerek şimdi aynı yere dalıp giden bu anlamsız gözler. Ayrı yerlerde yine ayrı ayrı yazıyoruz paylaşacaklarımızı hafızamıza, bir gecelik daha ömrü var diyoruz bu hayatın ya da öyle umuyoruz… Elime bir kalem değiyor yokluğunda, senin resmini yaptığın o her insanüstü varlığı kendime göre yazıyorum. Farklıyız, senin çizgilerinde, benim kelimelerimde ayrılıyor yolumuz… Aslında hiç birleşmeyen yanlarımızdan kopuyoruz yine birbirimizden… Ta ki bir diğer karşılaşmaya kadar…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özlem Özcan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |