Bir gün karşıma biri çıkacak ve bana: "Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır, efendim" diyecektir. -A. Ağaoğlu, Yazsonu |
|
||||||||||
|
İnsan Kurt’a kızmış ama hırsını çobandan çıkarmış. İnsan ya işte; aklı anca bu kadar eriyor. Sürüyü mahvetti diye Kurt’a kızmış insan oğlu insan ama hırsını kendi gibi insan ırkından çıkarmış. İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batırın der bir ata sözümüz. Bu yazıya başlamadan önce evde bir iğne aradım. Bulamayacağımı anlayınca bunu hanımdan rica ettim. Getirdi. Canım benim, televizyonda Güngören'e yapılan bombalı saldırı olaylarını üzülerek seyrederken söküğümün ne olup olmadığını veya neyi dikmek istediğimi akıl edip te sormadı. Sonra tüm cesaretimi topladım. Ama cesaret toplama ile bitmiyor bu iş. Bir taraftan elimde ki iğneye bakıyor, diğer taraftan bu iğneyi nereme ve ne kadar batırmam gerektiğini düşünürken bunun vereceği sızıyı şimdiden duyuyorum. Bunu baldırıma saplamak en iyisi olacak diyorum sonra (başka yerime batırmak yemiyor çünkü) ama elimde tuttuğum iğne ağzı cilet kadar keskin bir enjeksiyon iğnesi değil. Dikiş iğnelerin ağzı kör olur ve derimi yırtacağı yerin acısı daha batırmadan içimi sızlatıyor. Çekiniyor ve tereddüt ediyorum tabii ki. Diğer taraftan manyaklaşma diyorum kendi kendime. İğneyi kendine batırmak ile neyi ispatlayacaksın? Sanki patlamış olan bombalar patlamamış mı olacak. Parçalanan bedenler, kırılan kalpler hiçbir şey olmamış gibi tamir mi edilecek. Kendimi avutmak ve kandırmak için uydurduğum bahaneler bunlar aslında. Ne olursa olsun, çuvaldızı başkalarına batırabilmek için şu iğneyi öyle de, böyle de önce kendime batırmam gerek. Hem de okkalı tarafından bir batırış. Mamafih bu iğneyi kendime ne kadar hırslı batırırsam, yazılardan çıkaracağım hırsım da o kadar büyük olacaktır. Ama düşünüldüğü kadar basit olmayacak bu iş. Ha demeyle insan kendi kendine acı veya bir zarar veremiyor. TV kanallarında yayınlanan görüntülere tekrar ve tekrar bakarken bir şey olmaz, bu kadarı hep olmuştur diye kendimi kandırmaya ve avutmaya çalışıyorum. Bir patlama sonrası verilen bu tür sahnelere artık öylesine alışmışım ki diyorum ama yemiyor. İnsan ne kadar katı yürekli olursa olsun, ne kadar vurdum duymaz olursa olsun bu sahneler karşısında sözler bitiyor. Ne düşüneceğimi, ne yazacağımı bilemiyorum. Beynimin derinliklerinde bir boşluk ortaya çıkıyor. Hıçkırık ve isyan dolu bir boşluk. Lanet olsun diyorum bu tür gelişmelere vesile ve neden olan her şeye. Lanet olsun şu bombayı icat edenlere. Lanet olsun Einstein’ a ve tüm fizikçilere, kimyacılara (*), üretene, ürettirene, satana, uygulattırana ve uygulayana. Lanet olsun bombalarda çözüm gören tüm tümörlü ve hasta beyinlere. Lanet olsun fizik ve kimya ödülleri veren kurumlara. Lanet olsun şu iğneye… İğneyi baldırıma ne saplarken, ne de çıkarırken büyük bir acı duyuyorum. Yine de banyoya giderken aksamadan yapamıyorum. İğnenin etime giren yerde kanama yerine yuvarlak bir kızarık ve morartı görüyorum. Düşüncelerim darmadağın ama ev içersinde çocuklara ve eşime bir şey çaktırmamak için elimden geldiğince sessiz ve sakin davranıyorum. Sinirimden mi yoksa tansiyon düşüklüğünden mi başım dönüyor. Hıncımdan bir müddet klozet üzerine oturup yüzümü avuçlarım içine alıyorum. Gözlerime vuran ışığı değil, beynime beliren hayat ışığını adeta kesmek istiyorum. Hiçbir şey düşünmek istemiyorum o an ama düşünmemek elde değil. Bir insan olduğuma üzülüyor muyum yoksa sitem mi ediyorum kararsızım. Keşke bu kadar düşünemeyen, bu kadar araştırmalar ve buluşlar yapamayan kullar olmasaydık diyorum. Keşke uçaklar hiç icat edilmemiş olsaydı. Keşke barut denen şey hiç bilinmeseydi, keşke… Dur diyorum burada biraz. Bu işler keşke ile, ama ile, şöyle veya böyle ile olmuyor. Ateşle oynayan bir yerini yakar. Kimi parmak ucunu, kimi kıçını, kimi ise daha müsait bir yerlerini. Bu işler, "şimdi dayanışma günüdür, şimdi birlik olma günüdür", deme ile de olup bitmiyor. İstanbul Güngören bu konuda ne ilk, ne de son olacaktır. Ama baştaymış gibi görünen her ülkenin gelici geçici bazı simaları bu tür sözleri tekrarlayıp duracaklardır hep. “İsrail’imize yapılan bu tür çirkef bir saldırıyı içten kınıyoruz”. “Amerika’mıza yapılan bu bombalı vahşi saldırıyı kınıyoruz”. “İngiltere’mize yapılan bombalı…” “İspanya’mıza yapılan…” “Fransa’mıza yapılan…” “Rusya’mıza yapılan…” “Ülkemize yapılan…” Kınıyoruz, kınıyoruz, kınıyoruz. Zaten başka bir halt işlemezsiniz ki siz. Önce bol bol patlayıcılar ve bombalar üretir, bunu dünya piyasasında bir sektör ve pazar haline getirir, milyonlarca hatta milyar, milyarca dolarlar kazanır, istediğiniz yerde kullanmayı mubah sayar, istenmediği yerde kullanılırsa cinayet sayarsınız… Allah hepinize akıl, fikir ve vicdan versin. Ama nerde. Fikir belki bir nispet te, akıl ve vicdanın zerreciği olamaz sizlerde. Siz olsanız olsanız ya sapık, şizofren ya da insan görünümünde dünya üzerine inmiş ve insanları nasıl bir birine düşürtüp kırdırtırız diye niyetler taşıyan dünya dışı ruhsuz yaratıklarsınız. Evet evet… bu patlayıcıları ve bombaları icat eden ve uygulayanlar kesinlikle bizim kitaplarımızda yazan insan kulları değillerdir. Sizler olsanız olsanız başka gezegenlerden gelmiş dış yaratıklar sınızdır ve tek hedefiniz insanların sonunu getirmektir. Kiminiz Hıristiyan alemin başı gibi görünür, kiminiz Müslüman alemin başı gibi görünür sünüz. Kiminiz bir milleti ve güya bir ırkı (ulan insandan başka bir ırk mı var bu dünyada) savunur görünür sünüz, kiminiz ise bir kıtanın çıkarlarını korur gibi davranır sınız. İnsanlara çaktırmadan içimizde her daim üreyip artmaya gayret gösterirsiniz siz ama insanı kesinlikle yenemeyeceksiniz. Artık maskeniz düştü sizlerin ve hepinizi tek tek bulup keşfedeceğiz. Nasıl mı? Dışınızı ne kadar insanlara benzetseniz de, kesinlikle bir kalbiniz yoktur sizin. İşte buradan tanıyacağız sizi. (*) Yarası olan gocunur. Ek: Zulme karşı gidilen en kötü yol, arabaların önüne ölüler bağlanarak gidilen yoldur. Böyle bir ima yaratmak niyetim değildi.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Ali Özler, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |