Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
Düşünmeyi bile unutur gibiyim şimdi. Sıradanlığın peşinde gökyüzünde yıldız kovalıyorum. Beni anlayacak her yüzde yarın unutulup gidiyorum nasıl olsa. Kendime bir pişmanlık,zararına bir alışkanlık oluyor yaşadıklarım. Sorgulamalarında sigara dumanı kaplıyor sevdalarımı. Aşk bana rüzgarsız her gecede kendini anlatıyor. Anladığımı sanıyor anlayamadıklarım. Binlerce tanımsız silüet sarıyor kanaması durmayan yaralarımı. Sevdalım,aşk yalnız kendine acımıyor. Koparıp atıyor sende büyüyen bütün sevdalarımı. Eskisi gibi değil diyorum artık hiçbirşey. Duyan varmı,tat alan varmı,anlam kalan varmı aynı kadehte farklı hayatları yudumlayan yüreklerin düşüncelerinde. Renkleri kendi aşklarına göre yorumlayan benzerlerimden birtek sabahlarımı geriye alıyorum. Denizi görmedim demiyorum, bu kadar suskun olduğuna her zaman inanmasam bile. Yaşadığıma bile kandırılmadığım konusunda tek gecelik bir serüvene bırakılıyorum. Hayallerim infaz edecek beni bekliyorum. Kimsenin kimse olmadığını büyümeye niyetlendikçe ve mecburi duygularımı dibe vuran her hüzün kavramı öğretisinde başkası olmaya çalışmadıkça daha iyi kavrıyorum. Böyle yaşamak insanı öldürmekten beter ediyor sevdalım. Susup her geceyi bir öncekinin üzerine kapatıyorum. Kayıp olan bir zamanın kazanılmamış bir serüveninde senin yerine sensiz olarak nefes tüketiyorum. Hatıralar sabahları benim kadar sevemez. Ben yaşanılmamış her sabahı ezbere biliyorum. Bakıyorum derinleştikçe yüreğimi uzaklara uçuran heveslerime. Her gördüğüm ve duyduğum ölüm bir başkasına benzemiyor asla. Bir yolu olmalı aşkın aşk adına. Aşk’a ölümü yakıştıramıyorum. Bu kaybolmuşlukta ben ne desem,ne kadar karda kışta kendimi yolları olmayan bir haritanın belirsizliğinde sürüklesem zaman değerlenmiyor. İnsan eli değmemiş bir kaybolmuşlukta sonsuzluk oluyorum. Kendi sonsuzluğum ve sınırsızlığım bile birgün tükenip gidecek unutulmuşluklar kervanına. Gitmeden gitmek istemiyorum bile diyemiyorum. Zorla götürülüyorum biçare. Nafile anlamını buluyor hayat beni anlamayan bakışlarının donduğu her jenerik takıntısı karede. Henüz arayan yok,zaman hızla ilerliyor.Bir,iki,üç saymakla başlıyoruz her dokunuşta alevlenen merdiven altı hikayelerine. Kimse kimseyi kolundan çekip götürmüyor. Kimse sınıfında kendine yer bulan herkes çekip götürüyor tanımadığı her kolu. Ve seni sevdiğim,seni unutmaya bile cesaret edemediğim her anda karşıma dört çıkıyor. Kendime yalancı kaldığımı uykusuz gecelerde aynasız bir odanın yansımasız duvarlarından seyrediyor yüreğim. Dört beni yalnızlığımla infaz edecek olan cellat biliniyor. Bu cellat beni sensiz kaldığım her gece daha da çok seviyor. Pencereden baktığımda her şey o kadar yakın ki bana.Her şey sanki elimde,avuçlarımda omuzlarına yaslandığım suskunluğun tarifini anlatıyor. Bir yanda üşümemin verdiği sıcaklık diğer yanda küçüldüğünü hissettiğim bir sevdanın ayak izleri sarhoşluğu. Oysa yaşadığım için içime çekmedim ben bu hayatı. Belki aşk derler benden sonra,belki de kılıfı olmayan bir çıplaklık kalır titrediğim zamandan hatıralara. Ki sevdalım ben giderim,uğruna yazdıkça kaybolan kelimelerin gözyaşları kalır bir armağan gibi yanına. Sende yarına sabah var mı,geceden uykularına saplanan acılarına. İçimden geçen sensin yağmurlarda, içimde topallayan ben. Kendimde acımasızca tüketilen. Derler ya hani. İyiydi,kötüydü,bilinmezdi,şöyleydi,böyleydi. Sen düşünme,aldanma sevdiğim. Benim sevmek dediğim,senin için sakladığım her günde doğan güneşin sıcaklığı gibiydi. Yerle bir olan hayallerden tutunmak düşerdi bana seni yaşayabilmek. Seni özleyebilmek santim santim yaşadığın haritada şekillenmek demekti. Beni sevdiğin gibi bil sen. Seni kendimi sevmediğim kadar çok sevdiğimi bil uzayan gecelerin sessizliğinde. Ancak o zaman yüreğin olurum ben. Yüreğime her dokunuşunda alevlere atıldığım karanfil kokulu ellerinde. Uzun bir başlangıç olmasını istedim. Dışında kalmak zormuş hayatın. Ya içinde öleceksin ya herhangi bir kıyısında kimsesizliğine tükeneceksin. Ya kaldırıp başını gökyüzünü seyredeceksin, ya aşk nedir bilmeden boynunu büküp gideceğin zamanı bekleyeceksin. Her durumda ya seveceksin,ya seveceksin, sevildiğini asla bilmeyeceksin. Şimdi anlıyormusun,biliyorum anlamıyorsun.Ağlama deme bana,ben zaten ağlamıyorum. Dördü vuruyor yalnızlık. Yağmur başlıyor,kendi bedenimde soğuyorum. Elveda zaman. Seni bitirdim,ben unutuluyorum.....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Birkan ASKAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |