"İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Karı koca her ikisi de öğretmen emeklisiymiş bizim gibi. Adam son zamanlarda karısının eskisi kadar iyi duymadığından şüphelenmeye başlamış. Karısının sınıfta çocuklara sesini duyurmak isterken kulaklarının deformasyona uğrayabileceğini, bu nedenle onun bir Kulak Boğaz Burun doktoruna gitmesini istiyormuş. Belki de bir işitme cihazıyla bu problemin giderileceğine inanıyormuş. Ancak konuya nasıl yaklaşması gerektiğinden pek emin değilmiş. Eşinin bu durumunu yakından tanıdığı bir doktora sormuş. Doktor, adama, karısının ne kadar duyduğunu anlaması için basit bir yöntem önermiş: "Yapacağın şey şu; karından 40 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle. Eğer duymazsa 30 adımda aynı şeyi tekrarla, sonra 20 adım; yanıt alana kadar aynı şeyi tekrarla." O akşam karısı mutfakta akşam yemeğini hazırlarken adam işlemi uygulamaya koymuş. 40 adım uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş: "Hayatım bu akşam yemekte ne var?" Yanıt yok. Mutfağa biraz yaklaşmış. Uzaklığı 30 adıma indirmiş ve soruyu yinelemiş. "Hayatım bu akşam yemekte ne var?" Gene yanıt yok. Mutfağa biraz daha yaklaşmış, şimdi 20 adıma gelmiş ve yine sormuş. Adam mutfağın kapısına gelmiş artık mesafe iyice azalmış ve bıkkın bir durumda: "Hayatım bu akşam yemekte ne var?" Gene yanıt alamamış. Bu kez karısına iyice yaklaşmış ve iyice duyacağından emin bir şekilde aynı soruyu sormuş: "Hayatım bu akşam yemekte ne var?" "Hayatım beşinci kez söylüyorum, tavukkkkk!" Bu olaydan anladığım şu: Belki de problemler genelde düşünüldüğü gibi karşımızdaki kişilerde olmayabilir. Problemlerin nedenini biraz da kendimizde aramalıyız. Konuyu bu şekilde dramatize etmeye gerek yok. Sorunu kendimize çevirmek için hiç kimse geç kalmış sayılmaz. Çünkü bir işe ne zaman başlandığı değil, nasıl başlandığı önemlidir. Kendimi, -doğru söylemek gerekirse- bu fıkrada bulduğumu itiraf etmeliyim. İletişim kazalarına yol açan şeyin kendimize ayna tutmaktan kaçmak olduğunu size söyleyen biri olmuştur muhakkak. Gelin o zaman şunda anlaşalım: Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |