..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Yaşam kısa, sanat uzun, fırsat aceleci, deney aldatıcıdır. -Hippokrates
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Toplum ve Birey > Muhammed CAN




2 Kasım 2009
Aforizmalar  
Muhammed CAN
Aforizmalarım işte


:BABH:
’’Aziz okuyuculardan istirhamım, makaleyi atomcu değil, mevzui(bütünsel) değerlendirmesidir, muhatap özel’e değil geneldir’’

Vahy’i bilgiyi içselleme yönteminin tezkiye’den başlamak gerekiri, yine vahy’i olgular belirlerken, Vahy’in; İnsan-ı Kamil’e olan özlemi ve bu özlemi gerçekleştirmek isteyişin kişioğlunda takip ve talep etmesi gereken evreleri, belirlediği metodları görmezlikten gelmek, rafine edilmemiş bilgi stoklarını kendisinde barındıran günümüz İslami aydın ve entellektüellerin bu noktada yoğunlaşması ve kendini bu rafineride ayrıştırmaya tabi tutması zorunluluk haline gelmiş olması gerekmez mi?
Kuşkusuz İslam devrimi ile İslam dünyasında yeni fikri arayışlar ve bu cümleden farklı ekollerin kendini hisettirmesi doğal sürecin aşamalarındandı.

Ne var ki, ’’Felsefi terimler irdelenirken bilim asla taraf tutmaz’’ ilkesini yeterli kavrayamayışımız, bizi ulaşılması gereken safhadan uzak tuttu.

Bu idda’nın deli ise İrandaki 10. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra İslam dünyasındaki aydınların düştüğü fikri girdap ve hengamede kendini göstermiş olmasıydı.

Şu halde Velayet kavramının Felsefi, Akidevi, Fıkhi veya Kelami mi olduğu dahi tam bir netlik kazanmayan müslüman aydınlarda olumlu/olumsuz taraf belirlemeleri bizlere tamamlanmamış tablodaki konumumuzu mu yansıtıyor? Bilemiyoruz.

Diğer inançlara mensup toplumlarda olduğu gibi, Müslüman kesimler arasında da olası sorunlar ve olayların meydana gelmesinden daha doğal bir şey olamaz. Bu gibi durumlarda ilgili sorunlu(kişi-kurum)’ların kendilerini savunma ve makul İslami cevaplar verme hakkı, onlara yine İslamın tanıdığı en doğal haktır. Yani İnsani ve İslami değerleri kendilerine şiar edinmiş sözkonusu kişi yada kurumlar, sorumluluğu kabul etme ve gerekirse özür dileme, dahası bedel ödeme kültürünü öncelikle kendi bünyesinde içselleştime ve ikinci aşamada olan toplum içinde yaygınlaştırma sorumluluğu taşıması dır.

Bu erdemliliği başaramayan İslami oluşumlar, yani kendi gündemlerini inacından beslenerek belirleyemeyen İslami cenahın bir bölümü, Batı ve başkaların oluşturduğu sun-i bilgi kirliliği girdabında boğulmaya mahkum olabilirler. Bu tür ’’Garbzade’’leri bir ömrü öylece tüketmekten haz duyan fikri mazoşistlerden saymak, vebal korkusu ile özdeş olabilir!

...Osmanlı bakiyesi genç Türkiye Cumhuriyeti, Balkanlardan Ortadoğuya, Ortadoğudan Afrika’nın derin sahanlarına kadar inmek isteyen, yeni Modern zamanların İmparatorluk kriterlerinin izini taşıma hülyası ile diplomasi mekiği dokuyor.
Türkiye dışişleri(geleceğin müstakbel baş) bakanı Ahmet Davutoğlu, seçkin ve bir o kadar da duygusal terimlerle Türk aydınların kendi sorunlarının aforizma’dan uzaklığını da kullanarak, onlara yeni roller biçmenin telaşı ile Piramidin açılan penceresinden bakmayı mı gerektiriyor? Bilemiyoruz!

...Yakınçağ savaşlarının Türkiye’ye getirisi, Türkiye’nin jeo-stratejik konumunu asgariye indirmesidir. Böylece tıkanmanın arefesinde ki NATO’nun Güney kanadını oluşturan Türk vurucu gücünün e-Karte edilerek, yerine geçmişin küllerinden filizlenen yeni bir kültürel yapay dev yaratmak, Osmanlı imparatorluğu’nun verasetini, battığı yerden diriltme politikası ile bu gücün sultan rolünü başarılı bir şekilde oynaması gereken Türkiye. Şansı yaver gider mi? Bunu da Bilmiyoruz.
...Bir tarafta Batı’nın globalleşen dünyaya sunacak ahlaki değerlerden yoksun şoven kültürü, öte tarafta kadim geçmişi ile İnsanlığa yön veren Afrika kıtasının değerlere olan istek ve iştiyakı...
...Son 30 yıllık İslami İran’ın kendi içinde gerçekleştirdiği devrim ile yeni duruşu ve aynı İran’ın elini güçlendiren yeni (Nükleer güç gibi) faktörler ile iki uç arasında kalan ve konum belirlemede zorlanan Osmanlı/Türk İslamcıları...

...Obama'nın malum localar tarafından iktidara getirilişinin bir bedeli olmalıydı. Doğal olarak Kapitalizm'in ve devrimci İslam'ın soğuk savaş sahnesini, Afrika'nın derin sahalarında aramak gerekirken, Obama aynı zamanda, özislam'ın Afrika'ya yayılışını engelleyen biçilmiş kaftan da
olmalıydı! Peki nasıl? Washington, Riyad ve Kahire ile oluşturduğu eski oyunun son sahnesi; İran’ın ticari ve siyasi etkisinin Afrika’ya açılımını engellemek gibi okunması doğru olsa bile yeterli ve doyurucu olamayabilir. Bundan ötürü, Suudi ve Mısır yönetimleri iktidardaki Yemen hükümetine lojistik desteklerini sunmakta gecikmedikleri gibi cimri de davranmadılar. Savunma (Nefs-i müdafaa)pozisyonundaki Yemenli müslüman direnişcileri bastırmakta zorlanmaları, onlara İran gibi bir ülkeyi günah keçisi olarak bulmak ve suçlu ilan etmenin sakıncası olamazdı...

Öyle ise:
Özellikle ABD ve İsrail Hizbullah’ın 2006 İsrail savaşında gösterdiği üstün mukavemet ve askeri taktiksel yeteneklerden gerekli dersi çıkartamamış, sözkonusu ikili bu kez de Yemende ki İnlıkapcı Mücahidlerce verilen mücadelede şoka uğramaları hiçde süpriz olmayacaktır. Nitekim NATO gibi görkemli savaş aygıtını da arkasına alarak Afganistan’daki direnişçileri dahi pasifize edemeyen ABD, Yemende patlak veren İslami direnişin, yayılarak Arabistan gibi ABD’nin ekonomik ve stratejik kalesi konumundaki üssünü tehlikeye düşürmüş olmuyor muydu?

...Lübnan Filistin, Irak, Afganistan ve şimdi de Afrika’da yayılan savaşların temelinde ABD ye karşı olan nefretin sıcak çatışmalarla kendini ifade etmesi, dünya'nın üçüncü bölgeleri olarak adlandırılan coğrafyalardaki yeni köklü fikri yapılanma, yeni ve farklı bir sürecin başlangıç imlerini taşırken,bu başlangıcın doğal seyri, Kapitalizm'in kendi içindeki çıkmazı ve buhranlı dönemi. Ve Laboratuar’dan yeni çıkmış, pırpıl pırıl İslam ekonomi modeli'nin Asya ve Afrika'da zemin arayışı Emperyalistlerle karşı karşıya gelmemesi de düşünülemezdi.
Şovenist medeniyetin zorunlu sunumun getirisi, kenisi dışında kalanlara, acı ve yoksulluktan başka, dayatılmak istenen sözde Demokrasi ve İnsan hakları hezeyanlarıda keza aynı hüzünlü mirasın halkalarıydı...


...Ve Obama’nın Türkiye, Mısır gibi İslam dünyasının önemli sayılan merkezlerinde verdiği mesajlarda, İslam dünyası ile barışı çağrıştıran mesajların derinliğinde, o bölgelerin yöneticilerine verdiği fermanlarda, Türkiye’ye biçtiği rolün ilk etabı; Ermeni meselesi, Kürt sorunu, Türkiye’nin NATO’ya karşı sorumlulukları, AB ile ilşikileri ve yapması gereken ödevler ile Türkiye rolünün önündeki engelleri aşma porspektüsü...

...Türk solu’nun 70’li yıllardaki öncüleri konumunda olan Yılmaz Güney ve Deniz Gezmiş’in çığlıklarının diplomatcasını uygulamaya koyulan AKP, geçmişin mirasına konmanın önemini kavramaya başlayan yeni Osmancılar ve aynı zamanda genç Türkiye tarihindeki sol öncülerin sloganlarının rantını mı devşiriyorlar dı? Bilemeyiz.

Peki 12 Eylül 1980’den itibaren Sol fraksiyonların yerini doldurmakla zaman tüketen yeni Türk İslamcıların varış noktası neresiydi?...!....?!

...Soğuk savaş döneminde türeyen ve Türkiye’de faaliyet gösteren 120 ye yakın sol farksiyonlar kadar sayıca solcuları aratmayan ihvan İslamcısı oluşumlarında rolü yadırganmamalıydı. Osmanlı İslamı geleneğinden beslenmiş, kabuğu aşıp öze ulaşamayan İslamın öncü Türkiyeli savunucuları, 1980’den sonra yapılan baskılara ve yasaklamalara rağmen bir şekilde Türkiye’nin kültür merkezi olan İstanbul gibi yerde rahatlıkla şekillenirken, acaba onlara gelecekte olan ihtiyacın izlerinide mi taşıyorlardı?! Bu da bilinmez.

...İslamcı mutasyonların Piramid’i konumunda olan İhvan kaynaklı fikri oluşumlar ve Osmanlı siyasal İslam geleneğini devralan şimdinin hükümet erk’i ise, Demokrasi açılımı ile Türkiyeli aydınların verdiği desteklerle yeni bir siyasi üslup geliştiriyor olması, ihtimali olabilir miydi? Bilinmez.

Oysa İslami aydınların Piramitteki yeri, ’’altın duruş’’u sergileyen tavırlarla direnip, karşının fabrikasyonundan uzak olması değilmiydi? Ya da Donkişot olmaktansa, Şanzo olmak dahamı zor du? Bilinmez mi?!...! Hmm

Bir ülkede özgürlük hareketleri Militarist baskılardan dolayı tıkanmış ve by-pass geçirmesi gerekiyorsa, dikkati çeken önemli kulvarlardan biride burada başlıyor demektir. Yani Andrew Collins’in tabiri ile ’’Günahkar bir ırkın yasaklanmış mirası’’ hak ettiği yere mi dönecek? Bunuda bilmiyoruz!

Türkiye ‘Demokratik açılım’ paketi ile sunduğu politik Paradigması’nın Buton’una daha önce Obama’nın meclisteki konuşması Start vermişti. Diye not düştüğümüze alınganlık göstermeden...
Öyle ise Obama’nın verdiği Startla elde edilecek olası değerler, sadece Kürtler için kalıcı kazanımların fundamenti niteliğin de mi olacak, yada günahkar bir ırkın yasaklanmış misarının ¼’ün, ¼’ü =(1/16) getirsi mi olacak? Duygusallık yüklü Sloganlarla kısa vade de evet. Uzun vadede ise Stabil birlikteliğin öncü fundamanet izlerini taşıyor olabilir.

İki farklı gizli milliyetçiliğin argümanları ile beslenen AKP ve DTP, açılıma yeni Politik Paradigmalar geliştirerek gündeme yerleştirme çabası şu an için başarılı olabilir mi? Buda bilinmiyor.

Ortadoğu’da eldeki son kartlarını kumar masasına süren oyuncu pozisyonundaki ABD ve İsrail ikilisinin, özellikle ABD’nin politik yaptırım gücünü ve patronluk imajını koruyamadığını, 11 Eylül’den çok önce görmüş ve anlamıştı. Böylece 11 Eylül teorisyenlerinin düşünce pınarıdan akan ab-ı hayat gibi ölüm meleğine karşı yaşam mücadelesi veren İsrail’in, reenkarnasyon dönüşümünü üstelenecek yeni bir bedenin yaratılmasıda kaçınılmaz olmuştu. Ki, ABD bu bedeni yarım asra yakın bir süre önce Anadolu medeniyetinin öncüsünde görmüş olamazmıydı? Öyle ise gün bugündür, deyimi ile hareketlilik ve açılımlarmı başladı? Bizi aşar

İslami literatuar’da ehven-i şer tabirine en uygun formül olarak siyaset sahnesine çıkan abant patformunun sesi neden bugünlerde hiç duyulmuyor? İlgi alanımıza girmesin!

Yada bu ülkede birbirine çok benzeyen iki kısaltılmış kavramdan oluşan, STK’lar ne zaman TSK’nın kışladan çıkmasını engelleyecek platformu oluşturabilecek? Bu ve benzeri sorulması kolay ancak cevabı çok zor bulunan sorunlar yumağı dimağlarımızı tırmalarken...

Demokrasi açılımında ‘’Biz legal sayılan oluşumları muhatap kabul ederiz’’ diyen R.T.Erdoğan, İslamcıların haklarındaki varlık/yokluk sendromuna neden değinmedi? Acaba Türkiyede varlığı bilinen İslami oluşumların bütünü gerçekten AKP çatısı altında temsil edilebildi mi? Toplumsal barışın harcı bireysel düşüncelerin örtüşmesinden geçmiyor muydu? Şu halde en İslami şiarlardan biri olan ’’Tesettür’’e neden değinilmiyor du? Vakko’ya mı sormalı!

Daha da ilginci başörtülü İslamcı!!! Bayan yazarların, harıl harıl İran’da yapılan 12 Haziran seçimleri ve Türkiye’nin ’’Demokratik açılım’’ senaryolarına yorum yazmaktan zaman bulamayışı, Kudüs onuru ile övünen ’’Hormonlu Mücahidler’’in İslami olmazların savunulmasında kabuğunda büyüyen inci...

Gasp edilen hakkından ziyade, hakkını savunmak için kendini yeterli ifade edemediğini anlayan Yunanlı Diojen gibi, İslamcılarında kendi doğrularını masaya yatırarak, kendine has edebiyat mahfilinden geçmesi gerekmez di.
...İslam inkilabından beslendiğini, bu vesile ile kendisine ihamlar geldiğini her fırsatta yansıtan İslamcı ağırabilerin kalemlerinden dökülen mürekebe bakan, Ferisi mi, Saduki mi olduğuna bir türlü karar veremediğimiz Vatikan Papası dahi, dudakları altında kıs gülücüklerini bu garbzede entellektüellere gönerirken, ne çıkar!

...Türkiye coğrafyasında güçlü İslami ve İnsani seda’nın olmayışı, onlara kendi içlerinde fikri sürtüşmeyi bulunmaz hint kumaşı algısı mı yarattı! İslam dünyası bir beden ve Türkiye’de bu bedenin bir parçası ise, bedenin yaşlı bilgesinin nasihatine kulak tıkamak hangi öğretilerle uyuşuyor? Söz konusu bilgenin nasihatlerini, kendi düşüncemize destek değil, belki de açıklamaya çalıştığımız sorunlarımızın kaynağı olarak görmenin zamanı gelmemiştir!

...Ve ne demişti yaşlı bilge
“İnsani bilimlerin büyük bir bölümü temelini materyalizm ve ilahi-İslami inançlara imansızlıktan ibaret olan felsefelere dayalıdır. Bu ilimlerin üniversitelerde okutulması ilahi ve İslami talime karşı inançsızlığı yaygılaştırmakla birlikte dini inançlarda kuşku oluşturmaktadır’’
Temel sorunlarımızın çıkış noktaları buradan başlayarak girift veya çözüme ulaşır olması ihtimali bizce kaçtır?
’’Yeni soğuk savaşta Afrika’nın rolü’’nü anlamaya çalışmak, başka bir zamana. Biz İslami ve ilahi öğreti formüllerini kavrama ve uygulama safhasını ’’nasıl anlamalı’’ ve ’’nereden başlamalı’’yı çözebilecek miyiz?





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplum ve birey kümesinde bulunan diğer yazıları...
Muhammed Can S. Demirtaş'a Soruyor
Zulm'ün ve Köleliğin Rengi Nedir?
Bir Matem‘in Ardından Tarihe Not Düşmek
Bir Milletin Şeref Simgesi Bölüşülürken
Butto'nun Misafirperverliği!
Filistinliler Bizi Kurtarsin!

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Türk İslamcı Dostlarımız - 5
Gündem Özel - 4 Başkanlık Sistemi ve Avrupa Krizi
Rebeze Röportajı - 2
Algı Sapmasında Türk İslamcıları
Türk İslamcı Dostlarımız! —2
Size Ne Oldu?
Türk İslamcı Dostlarımız - 3
Emperyalist İslamcı Olunabiliyormuş Demek!
Türk Aydınlarında Takvimler 1789 Mu?
Özdemir İnce Kirene'li mi?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Dost İçin [Şiir]
Serzeniş [Şiir]
Bizde Ne Anne'ler Var [Şiir]
Ne İnsanlar Gördüm [Şiir]
Ey Gazzeli Cocuk! [Şiir]
Ayrılık Senfonisi [Şiir]
Hatıram! [Şiir]
Namus'un Adına! [Şiir]
Hum Kıyısında Bir Gece [Deneme]
Velayet-i Fakih ve Siyasla İslam [İnceleme]


Muhammed CAN kimdir?

. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.