"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
Doğu Karadeniz’in coğrafi yapısının özellikleri farklıydı.Doğru dürüst şöyle on beş, yirmi dönüm düz arazi bulmak mümkün değildi.Denizi takip eden sahilden itibaren içeriye doğru yükseltiler başlıyordu.Yükseltiler içerisinde ara ara fazla olmayan düzlüklere rastlamak mümkün olabiliyordu.Karadenizdeki fındık bahçeleri de genellikle bu yüksek yerlerde yerlerini almışlardı.Sahile doğru inildikçe düzlükler,göze çarpıyordu. İşçiler,kulübelerine yanaştıklarında vakit hayli geç olmuştu.Yine çılga yollardan aşağılara doğru inmişler,fındık bahçelerini geride bırakmışlardı.Çılga yollarda başka fındık sahiplerine çalışan diğer işçilerle de karşılaştıkları oluyordu.Onlarla konuşamasalar da gözleriyle bakışmalarındaki derinlik,içsel dünyalarını adeta birbirlerine yakınlaştırıyordu… Sahil yolundan karşıya geçip kulübenin önündeki meydana girdiler.Sahil yolu çok tehlikeliy- di.Transit yol.Üst geçit de yoktu.Karşıdan karşıya geçmelerde zaman zaman tatsız tuzsuz olaylar meydana gelebiliyordu.Genellikle işçilerin yorgun olduğu akşam saatleri kritik,dikkatli olunması gereken saatlerdi. Meydanın kenarında sondaj vurularak su çıkarılmış sonrada bir boru ilave edilerek emme basma tulumbasıyla çeşmeye dönüştürülmüştü.Çeşmenin başında sırasıyla ellerini,yüzlerini ve ayaklarını yıkadılar… Kahyanın karısı,aşcılığı layıkıyla yaptığını sanmanın gizli gururuyla akşam menüsünü de hazırlamış,masa gibi kullanılan geniş tahtaların üzerinde servisini yapmıştı bile.Doğrusu görevini aksatmıyordu.Yeter ki malzeme gelsindi.Akşam ki menüde;bulgur pilavı,turşu kavurması ve inek yoğurdu vardı.Kahyanın karısı,ineklerin bakımını da üstlenmişti.Bunca işin arasında,onların yemlenmesi,altlarının temizliği,sağılması ve yoğurt yapımına kadar bütün işlerin üstünden geliyordu.Bu durum,Çaltı bey ve karısının işine haddinden fazla yarıyor, onları büyük bir dertten de kurtarmış oluyordu.İşler bitip de ayrıldıkları zaman bütün işler, gelinlerin sırtına kalıyordu.Artık iki gelin birbirlerini kollamaya başlıyor,her biri işten kendini kurtarmanın yollarını aramayı gizliden gizliye sürdürüyorlardı… İşçiler,kulübelerine çekildikten sonra Çaltı bey,karısını göndermek suretiyle kahyayı yanına çağırttı.Çaltı bey,bugün evden hiç ayrılmamıştı.Son zamanlarda sağlığı da pek iyi değildi zaten.Oğlunun birinin hiç yoktan cinayete adının karışması ve diğerinin de alkolik olması,onu bitirmişti.Cinayet işleyen oğlunun cezasını hafifletmek için araya adam falan sokmuştu.Zaten kendisinin de az çok saygınlığı vardı.Ünye ve Fatsa’da herkes sevip sayardı kendisini.Resmi dairelerde bile onu tanımayan yoktu.Ama birdenbire rüzgar tersine dönüvermişti.Eski sakin yapısından eser yoktu.Gereksiz yere her şeye sert tepki veriyor,sinirleri birden bire geriliyordu.Onu ,bir tek anlayan,cefakar ve vefakar karısıydı.O’nun etrafında deli divane gibi dönmesi her şeylere değiyordu. Kahya,merdivenlerden yukarıya doğru çıkarken aklından geçenlerin mütalasını yapıyordu. “…hayırdır.Çaltı bey,niye çağırmış olabilirki.olsa olsa işçilerin durumunu soracaktır.”Bunları düşünürken üzerinde herhangi bir tedirginlik hissetmiyordu.Aşağı yukarı beş yıldır iç içeydiler.Sanki Çaltı beyin kahyası değil de O’nun bir kardeşi gibi kabul ediyordu kendini.Hatta arada bir dertleştikleri de oluyordu. Çaltı beyin karısı,kahyayı koridorda karşıladı.Odayı gösterdi,"Çaltı bey içerde" dercesine. Çaltı bey,oturduğu yerden saygı gösterisi olarak hafiften doğrulup; “-Buyur,şöyle otur,kahya.” diye yer gösterdi. “-Kahya,bugün işler nasuldu da ?.” Aslında bu soruyu iş olsun diye sormuştu.İşlerin nasıl ve ne durumda olduğu,meydana getiri lip kuruması için serilen çotanaklardan belliydi… Kahya,Çaltı beyin ses tonunun yumuşaklığından pek ciddi bir şey olmadığını sezinledi. “-Benum küçük oğlan var ya.Sinop ceza evunden Samsun’a nakül etmüşler.Yarın bu sıpayı,anasu ile birlükte gidüp ziyaret edeceğüm. Sen durumlaru aynen devam ettür da..” “-Tamam efendim.siz merak etmeyin.Benden de selam söyleyün..” İşçiler,saman ve çalaz karışımı yataklarında yatıp günün yorgunluğunu atmak için kendilerinden geçmişlerdi. Denizin dalgaları kabarmaya başlamış,yeni bir öfkenin çağrışımını yapmaya hazırlanıyorlardı adeta…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ayhan Sarıkaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |