Başka dillerle ilgili hiçbir şey bilmeyenler, kendi dilleriyle ilgili de hiçbir şey bilmiyorlar. -Goethe |
|
||||||||||
|
Ve özlemlerim korkularla buluşuyor tükenen umutların gölgesinde gecenin karanlığı üzerini örtüyü inançlarımın. Usuldan titriyor bedenim ve sarılıyorum yalnızlığımın yoldaşı kızıl şerbete ve derin derin çekiyorum ömrümden gün çalan zehir çubuğundan ciğerlerim acıyana değin. Gözlerim doluyor ve geçmişin karanlığı boğazıma sarılıyor. Nefes alamıyorum. Yaşam anlamını yitirirken, gözlerimin feri sönüyor. Yaşamak ağır geliyor. Hayat bir beden büyük çaresizlik dilimi bağlıyor ve satamıyorum dünyanın anasını üç beş kuruşa ve bir büyük alıp bir sofra kuramıyorum dostlara. Tıkanıyorum. Ben beni tanıyamazken, kendimden nefret ediyorum. Ölümün tatlı kokusu ilişiyor odaya; ölüm nefes alıp verdiğin her an yaşamak ölümü diyorum. Dişlerim kenetleniyor sigaramdan derin bir nefes alıp ölümü bekliyorum yok olan binlerce hücremin tükenişinde. Radyoda inceden bir saz imdadıma yetişiyor. Yalnızlığın ortasında türkülere sarılıyorum çaresizlikle. Ama en büyük çare oluyor türküler bana… Dalların sevdası düşmüş toprağa Umutlar sığmıyor meydanlara Gözlerinde umut yüreğinde aşk Bağdaş kurarmısın soframa? İrkiliyorum birden ve simsiyah saçlarıyla, kömür karası gözleri ilişiyor gözlerime yıldız misali. Nadir Rastladığım tebessümü bile benim yüzümde bir gülümseme oluyor. Takılıyorum karanlığın içinde bu umut kokan yıldıza… Birden şarabın rengi farklı geliyor gözlerime… Gecenin karanlığı güçsüzleşiyor, geçmiş siliniyor beynimden ve tutulan dilim çözülüyor ve satıyorum dünyanın yediden yetmişini beş-on büyük parasına… Yüreğim usuldan hareketlenirken odayı dolduran ölüm kokusu yerini çiçek kokularına bırakıyor. Ölümü beklemekten acizleşen ben kükrüyorum ve haykırıyorum düne inat umutla, “Yarınlarda gülmek var!..” diyorum. En güzel türkü henüz söylenmedi bir yâre… Değişik bir koku ilişiyor burnuma, daha önce duymadığım sıcak bir koku. Yağmurların ardından havya karışan tatlı ve umut verici insanı mest eden türkü gibi bir koku. Ve düşünüyorum şarabımdan keyifle bir yudum daha alarak bu kokunun adını. Ve yine kömür karası bir çift göz takılıyor gözlerime… “Yasemin” çiçeklerinin yağmurdan sonra havanın rengini değiştiren kokusu diyorum kendimce… Ve yüreğim inançla buluşuyor, umut etmenin mutluluğunu yaşıyorum bir yandan ve soruyorum gecenin karanlığına titrek, korkak ve incinmekten çekinen bir ses tonuyla… Yaşadıklarımı öğrenince, bu halimi bilince, beni tanıyınca ve her şeye rağmen acaba dostlara kurduğum o sofrada yanıma gelip bağdaş kurar mı ve sıkıca tutar mı ellerimden bir daha bırakmamak üzere… Ve katılır mı bu sıcak dost muhabbetlere bir yudum dem çeker mi. Ve gerçekten kabullenir mi beni bu halimle ya da o toprak kokan yanımla o çocuksu tarafımla? Umut sadece ve sadece umut… Düşünmek bile bu denli kaynatıyorsa kanımı, O sofraya bağdaş kurarsak ve buluşursa ellerimiz kopmamak üzere ve yürürsek yarınlara ne dün kalır bende ne dünün karası… Kulağımda türküler çınlıyor… Ufuktan bir titremeyle irkiliyorum. Güneş tepemde merhaba diyor bana ve ben tatlı bir gülümseme savuruyorum güneşe… Yine rüyaymış!..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |