Şiir, duyguların dilidir. -W. Winter |
|
||||||||||
|
01.28 DERİN SUSKU ZAMANI İşaret Zamirleri Arasında Aşk Pejmürde Peri Mavi Kapı'dan bildirmeye devam ediyor. Ooo!..Hoş geldiniz!. Safa geldiniz.!.Aa..! Bu surat ta ne böyle..? Yok sa elleriniz boş mu geldiniz..!? Hımm.! Ne kadar ayıp..! İnsan kendini bari getirir be kuzum.! O' da mı yok.!? Ahh.!? Siz ne yaptınız böyle kuzum.!? Değer miydi..?! Ne alıp ne sattınız da kendinizi bööyle boş bakışlar;boş avuçlarla.!? He? Evimizden içeri boş girilmezdi.Elde ne var cepte ne yok sa taşınıverirdi muhabbet evrenimize.Ali Baba'dan susamlı simit. Kutbül Arifin Hacı Zeki'den kuruyemiş..Bipolar Gökhan'dan kıymalı pide..Seracı Nebi'den Gobit...Goca Haydar'dan nohot. Ansiklopedi Ceylani'den gofret..Ilgazlı Adem'den fasille.Kitapsız ermiş torunu Çorapçı Mustafa'dan çorap.Çaylak işadamı şıhşenolzade Niyazi'den para…ve..odun ve kömür.. Kürdo Mirza £ Türko Irza amele korporeyşından- işleri iyi gider se -Bol bol bedava çay..Haymanalı Murat'tan sarma tütün. Seyyar satıcı amerikancı selefi artist islamcı Mıstık'tan -Kübadan gelme -Havana puro..(sigara'yı pek yakıştıramaz bize?) Arada bir (-ama sıksık arada bir-)nası oluyosa bi adağı oluyo veee.. Huzurlarınızdaaa..Şıh Şenol'dan bol bol etli pideee....!! Deli olabilir ammaa bu aslaa müslümanlığına engel değil!..Şizofren Memedali den de bolbol mehdi ve kıyamet haberleri.. Suspus alim; Halis Hoca'dan hiçbişey!. Yani bizzat kendisi.. Kafasını dır-dır yeyip bitirdiğimiz çok bile gelirmiş.. "Lentebur eyle!" Muskacı Naci hoca da ara sıra -utana sıkıla-getirirdi birşeyler..İçimize pek sinmezdi ama.. "N'aparsın?".."Aç kalınca ölmeyecek miktar yemek caizdir! " deyip yeyiverirdik işte.. Gelen bütün miktarı.. Lan kardeşler.! Gız bacılar.! Belki inanmıycaksınız ama ; cami avlumuzda dilenen dilenciler bile avuçlarına sıkıştırdıkları bozuk paraları getirip.. Masamızın orta yerine "trak.! "diye fırlatıverirler ve ahiren şööyle bir gasım gasım gasılıverirlerdi de.. Biz de makaraları koyvermekten kendimizi alamazdık yani.. Yani demem o ki dilenci dostlarımız bile ortak oluverirlerdi şu yoksul ama gönlü zengin arifane soframıza.. Rasmussen olayım; M.Şey gibi olayım; yalanım var sa. Bir keresinde aynen şöyle oldu. Cep delik cepken delik…Cigaram da yok üstelik… Vakit sabahın dokuzu onu..Mavi Kapımızı açtım girdim içeri.. Hal çöplüğünden topladığım balıkları kedilerimize verdim.. Ortalığı sildim süpürdüm..Ocağın altını yaktım..Oturdum bir köşeye. Elimi attım göğsüme…Aaa!..Cigaram yok !..N’apıcam ben şimdi ?.. Hemen ocağa koştum.Bozuk para kutusu tamtakır..Halıların altına;koltukların arkasına baktım. Iıh!..Kuruş yok vallahi.. Gerisin geri köşeme döndüm..Kös kös otur bakalım geri zekalı veysel hoca.!.Oğlum adam olmazsın sen. Cebindeki parayı iyice tanımadığın zibidiye farsça kursuna gitsin diye ver şimdi de böyle kara kara düşün. Ya adam sandığın gibi çıkmaz sa?.Üçkaatçı’nın tekiyse?..(öyleymiş netekim!?)..(netekim de ne mikim?) Neyse efendim.!.Kazan kaynadı..Kalktım çayı demledim..Radyoyu açtım.. Avrasya Türkte”Gelin Canlar Bir Olalım!”…Hay canıyız çıksın da ; itler siysin sininize.. Bu Dünya bi garib diyorum kimse inanmıyo.. Neresi garib diyolar.. Kızılbaşlar Organize Sanayi Sitesi varmış Kıbrısta…İyi mi?..Denktaş ta Dede filan olmasın sakın?. Nerden nereye…İşte.. Kalkayım da bari bi çay alayım kendime!..Şimdi mi?..Evet !..Şimdi.!.Sigara yok ama?..Iııh!..Sarmaz !.. Keşke hiç taşınmasaydı..Yanımda olsaydı…Bir sigara değil bakkalı satın alırdı bana..Ah Yüksel kardeş!. Nerde lan bu millet?.Bi Allahın kulu yok..Dirseklerim masada..Ellerim yanaklarımda.Gözlerim kapıda.. Ah ulan Mavi Kapı..Bi keramet be.! Hiç mi hatırın yok lan Mavi Kapı?..Eğer bu sigara gelmez se var ya.!? Karakol kapısı kahverengisine boyamazsam seni ; ben de ne oluyum lan.! Aa.! O da ne.? Kapıda bizim ağzı bozuk Deli Asi belirivermesin mi?. Şööyle hafif kaykılıp duvara yan yaslanmış..Omuzun biri iyicene duvardan yana düşük..Gözün biri kısık… Sağ bacak sol dik bacak üstünde kıvrık..Yarım ağzında yarım bi cigara bööyle bana doğru üfürüyo. Vay hınzır.! İşi biliyo..Bi de böyle pispis gülümsüyo.! O ne len?. Elini cebine atıyo..Bana doğru yaklaşıyo..Elini cebinden çıkarıyo.! Bi Paket ağzı açılmamış cigara..Hem de Bahar..Benim Cigaram..! Hiç terk etmeyen.Hiç ihanet etmeyen. Duvar dibi dostum.!.. “Paat!.”diye bir ses duyuyorum..O.! O’nun sesi.! Benim Bahar’ımın sesi.. Masanın üstüne bakıyorum o değilden şöyle bir.. Bir gözüm Deli Asi’de. Deli Asi karşımda oturuyor..Koltuğa ööyyle bir kurulmuş ki..Peehh!..Keyfine diyecek yok!.. --Çay ver çaaayy!..Ne bakıyon öyleee..!? Şimdi. Ben bakmayayım da kimler baksın benim ağabeylerim benim ablalarım!? Bir vakitler ben bu Deli Asi’yi dövmekten beter ettiydim..Kimseye sövmesin;sinkaflı konuşmasın diye. Şimdi de o beni kendisine yaptığımdan beter etmiş oluyordu. İşte bizim Mavi Kapılı Evimizin beter etme şekli de böylecene orijin tarifini tebarüz ettirmiş oluyordu… Saygıdeğer hanımefendiler –beyefendiler.! Nuh-u Nebi’den kalma ; markası mürur-u zamana uğramış kirlisi beyazından ağır basan karagün dostu Emektar-Rahmetli Buzdolabımızı da en derin şükran hislerimizle anmadan geçmeyelim ve … “Ulan nankör münkirler.!”dedirtmeyelim bari böylecene .. Kimin getirip koyduğu çoğu zaman belli olmayan yiyecek ve içeceklerle .. Daima dolu olmuştur kirli beyaz buzdolabımız.. Kapağını açıp ta yüzünü ekşiterek kapatan bir kişiye asla şahit olunmamıştır. Şanlı tarih diye asıl buna derim ben!.Kapağını açacaksam böyle tarihin kapağını açarım asıl ben! Ne o öyle?. Hem milletin buzdolablarını yağmala…. Hem de şanlı tarih yazdık diye tafra sat.! Yok öyle yağma.! Buzdolabımız kadar bile olamayan bir tarihin… . Avcı mavalları kadar bile bir kıymeti harbiyesi yoktur gözümüzde.. İşte o kadar!..İşinize gelir se…Bundan sonra böyle.! Ramazan Günleri tam anlamıyla şenlik günleri olurdu Yer Evimiz’in. Tencere tabaklar otoparkçı Mustafa’dan; tüpler bankacı Sıddık’tan;Sular Sucu Muhammed’den; Bakliyat ve sair erzak-ı cariyye adı sanı bilinmeyen mersedesli müteahhit’ten..Ekmekler Şıh Şenol’dan.. Sebze-meyve diğer zerzevatlar Pazarcı Kürt Memet’ten..Tatlılar-sütlüler rastgele herkesten… Her halktan her milleten …Her kesim ve her aidiyetten;her mensubiyetten bir şeyler gelirdi Yer Evimiz’e. Yenilsin içilsin Rabbimize şükredilsin ve “Elhamdülillah İnsanız.!” denilsin için.. Kurban Bayramları da başka bir neşe ve muhabbet içinde geçerdi.. İlk paylar,ilk kavurmalar Yer Evimizin di.Bu;asla ihmal edilmezdi..Tabela derneklerine et gönderilmezdi. Tabelacı Don Kişot Selim’den öğrenmiştik..Tabelalar et yemezmiş..Yer se bi gariban;bi fukara yermiş.. İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifemiz; doğru dürüst et yememiş kim var ise onların çağrılmas ve .. Hep beraber aynı sofrada yenilip yutulmasıydı kurban etlerimizin.. En evvela ; kışı sokak köpekleriyle koyun koyuna yatarak geçiren Deli Osman yedirilir içirilirdi.. Ardı sıra evine asla gitmek istemeyen şizofren Aynur Abla ve…. Zaten bir evi olmayan Mecnun Asi ağırlanırdı.. Sair divaneler ve biçareler dahi sırasıyla aynı şekilde ihtimam ile yedirilir içirilir;gönülleri hoş edilirdi.. Unuttuğumuz var mı diyerek sokaklar caddeler kolaçan edilir ve varsa bir kaybımız hemen telafi edilirdi. Sahibsizlerimizin-gariblerimizin gönlü hoş edilmeden asla hoş olabilemezdi gönlümüz.. Sır Çocuklarıydık biz.. Muasır Medeniyet puştlarına rağmen anasır-ı erbaininden kopmayan.. O güzelim sahih geleneğin essah mı essah “bir hasırda kırk derviş” çocuklarıydık biz. Gelmeyen-gelemeyen garib dostlarımızın da ayağına giderdik biz.. Şimdi şu kapıdan günde kırk kilometre meczub Melih giriverir de yiyecek bir şey bulamaz sa… Halimiz nicolur diye düşünür ve O’nun da payını ayırırdık biz. Baba evinde sığıntı; babaevine dilenci; bi garib adam Fatih… Gencosmanoğlu Şaban tezgahında akşama dek ne alırsan bi milyon miskin Erdal… Şu herkesin gizli mi gizli kibar-ıevliyadan bellediği kendinden bihaber meşhur akli başi tunne sevimli Beko. Ve sair Hacı Bayram Güzelleri’nin ayağına gidilir ve rica minnet davet edilirlerdi O güzelim Yer Evimiz’e.. Ya ayaklarına götürürdük yahut kucaklayıp kucağımızda getirirdik..Hoşlarına giderdi böylesi.. Aman bir naz bir naz!Nihayet bizi kırmaz ve teşrif buyuruverirlerdi hatırnaz mı hatırnaz bu güya delilerimiz. Bazı İslamcı dostlarımız “Karnaval havasında kutlanamz bu bayramlarımız!”diyor imişler.. Yahu bunun adı bayram değil mi?. Nası kutluyalım yani?.. Resmi bayram merasimlerine benzer protokol kutlamalar filan mı yapalım? Hiç değil se şu halkın arasına bayramlarda bari karışın be.! Ne öyle yabancı memleketlrde sefarethane bayramları gibi… N’oluyoruz abi?.. Matem filan mı tutalım yani?! Töbe yarabbim töbe.!.. Neyse!.. Şimdi biz Noel’i bile kutluyor idik desek testemelli delleniverirler hincik.. Ama n’apalım ki öyle oluyodu yani..Noel’i Nail okuyor;İsa aleyhisselam ‘ ve havarileri’ne de… Fatihalar gönderiyorduk yani.. Hindi yerine zeytin ekmek;rakı-şarap yerine çay kahve içerdik hemi de. Hem fazla masraflı olmuyo hem de pek hora geçiyodu böyle müsrif kutlamalar inadına. Bazen de boza,salep filan içerdik.. “İyi ki doğdun İsa;Yerevinden selam sana.! “diyerek Ermeni-Süryani İlahileri dinlerdik.. Arabça hristiyan ilahilerini ilk işiten bir misafirimiz: ---Anaa…! Bunlar da mı Kur’an okuyorlar laaa!..deyincek.. Güle güle kendimizden geçerdik. Arkasından gelsin mezmurlar;taleal bedru’lar..Miraçlamalar..Tevhidler..Neyler…Meyler.. Şah Hatayiler..Harabiler..Pir Sultan Abdallar..Ahmet Kayalar..Şiwanperverler veee.. Sürpriiiiz…! Beethowen..Mozart…Çaykovski..Tarkovski ..Pardon..Bizi andı galiba rahmetli.. Oluyor bazen böyle..Coşuveriyorum işte..Bosnalı şarkıcımızın adı neydi abi..?Allah Allah!.. Aklıma gelmedi işte..Şimdi..Yanımda olsaydı söylerdi işte..(Herşeyi bilen bi akıllım vardı da.) Off!..Neyse..O da gelir birgün. O Deli’yi de anlatırım size..Bi tane de Frankfurtta var.. Ah Can’ım benim..Kucaklıyorum seni..Muckk!..Öpüyorum aha böylecene..Kendine iyi bak!. E mi…? İşte böyle kardeşler.! Mevlevice sema;Alevice Semah;Lazca horon..Dadaşca bar..Munzurca ha var .. Gaggoşca Mamoş..Yozgatça halay…Aydınca Zeybek..Ankaraca misket..İstanbulca mastika.. Urfaca hoyrat…Antepçe barak..Kırşehirce bozlak…”Allaaah u Ekberr!.” --Ezan okunuyo oooğlum saaarmısınız..?.Bırakın şamatayı da doooğru namaza.!.. Eh.! Davet büyük yerden.! Gerçi davetçi biraz memur takılıyo ama olsun. Memura kızıp; abdest bozulmaz.! Namazdan sonra aynen devam.! Böyleydi işte Yerevimiz.!.Hem Cami’miz;hem Cem Evi’miz..Hem Havramız;hem manastırımız. Hem tekkemiz hem dergahımız…Hem derneğimiz hem vakfımız..Hem kalbimizdi hem aklımız. Peygamberler kardeşti ler de biz değilmiydik.? Sarı Gelin türküleri..Dersim deyişleri..Bektaşi nefesleri..Mesnevi söyleyişleri dinlemekten de.. Asla geri durmazdık biz.Ümmü Gülsüm bile dinler; mülteci Filistinli Nasır’ı bile bihoş ederdik biz. Ertesi gün elinde ne kadar arab şarkıcı kasedi varsa bulup getirir bıktırıncaya kadar dinletir di de.. Yine de bozuntuya vermezdik biz..Garibim ne kadar da sevinirdi şu diyar-ı gurbet eller de..Aah ah! Nice devletler –devletlular görmüş şu coğrafyanın mağdur ve mazlım çocukları olarak bize dair …. Bize has ne var sa…Hayy’dan gelip Hu’ya giden bir hal içre cümlesin raks u halvet eylerdik te.. Şu fani dünyada bir parmak bal misali bir avuç cennet eylerdik birbirimizi de… Sevini seviniverirdik işte böylece şu küçücük kocaman mı kocaman Yerevceğimizde… …Sürecek ve bitecek…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Veysel Menekşe, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |