Bana denizden bahset ama içinde su kelimesi geçmesin. Çünkü yıllarca acılara boğuldum ben. Bana çölden bahset ama içinde kum geçmesin. Yıllarca, her sabah kalkışımda dünya gözüme toz toprak gibi saplandı. Bir türlü deve bakışıyla bakamadım dertlerimin kum gibi birikmişliğine. Bana yağmurdan söz et ama cümlelerin bir şimşek gibi çakmasın. Çocukken gök gürlemesinden çok korktum ben. Bana gülden bahset ama gül gibi görünüp diken gibi batan insanlara hiç benzemesin. Bana dağlardan söz et ama uçurumlar sözlerini ikiye bölmesin. Bana öyle bir hediye ver ki canımı acıtmasın ve bu dediklerimi hiç hatırlatmasın. Böyle bir hediye yoktur dersin şimdi sen. Öyleyse tüm sevgileri ve aşkları kara kalemler yazsın da bu yürek bir daha beyaz yalanlara hiç kanmasın. Bana öyle bir kadın resmi çizgi ki ona yüreğinin renkleri akmasın. Bana öyle bir alkış tut ki başka eller ellerine tutmasın. Böyle bir şey yapazsın şimdi sen. Öyleyse bütün mum ışıkları rüzgarın hışmıyla sönsün ve yüreğin kararsın. Bana öyle bir şarkı söyle ki deniz kabuklarının içindeki deniz sesi gibi olsun. Onu sadece intihar eden balinalar duysun. Yüreğim ise kutuptaki en soğuk bölgede sımsıcak sularıyla kaynayan bir kaplıca gibi olsun. Bana öyle bir şiir oku ki sımsıcak sularda terleyen tenim gibi sırılsıklam olsun. Bana öyle bir masal anlat ki kurt kuzunun yünüyle soğuk havada dolaşsın. Yaşamak boyunda atkı, başta bere, ayazda yün yorgan olsun ama hiçbir sevgi çarşafa dolanmasın. Kimse ağlamasın. Böyle bir hikaye anlatamam dersin şimdi sen. Öyleyse tüm romanlar ve öyküler senin olsun. Bütün korkular yüreğinde toplansın ve jilet keskinliğinde damarlarında dolaşsın. İntihar mektupları boğazında bir sözcük yumağı gibi kalsın. Bana çiçeklerden bahset onları hiçbir rüzgar eğip bükmesin. Dünyanın güzellikleri hiç sararıp solmasın. Böyle bir doğa olayı dünyada görülmez dersen o zaman seni de gözüm görmesin.