Gözlerimin içinden kopup gelen bir sabah uykususun. Yüzümün su görmemişliğinde, dudaklarımdaki çırpınan balıksın. Burnumdaki, deniz mağarasısın. Her nefes alışımda, içime dolan iyot kokususun. Gözlerimin açıklığında deniz dibi kumsalı, gözlerimin kapalılığında inci dolu sedeften saraysın. Sen masalları andıransın. Sen, bana masalları inandıransın. İnançsın, güvensin, vefasın ve merhametsin. İşte bu sözlerle başlar asıl masalllar. Desem ki sana, sen bir deniz ülkesisin. Dersin ki kesinlikle öyle. Ben de bilerek inanırım yüzündeki, ay güzelliğine, gözlerindeki yıldız ışıltısına; ardından gözlerimi kaparım iyi demlenmiş bir çay gibi içildikten sonra bir yığın çöp halindeki kalışına. Asıl masal, bir insana inanmaktır. Asıl masal bir insana olağanüstü özellikler katmaktır. Olsun yine de inanmak isterim masallara. Bana realiteden bahsetme. Senin realiten beş para etmez. Masal kitaplarının kapaklarını yüzüme kapattığında, beni masalsız bırakmak istediğinde, kipritçi kızın ateşi yüreğimde söner ve sıcacık duygularım sana bir daha bahar yaşatmamak üzere donar. Bana realiteden söz etme. Bir çocuk yüreğiyle severken seni, beni masallarla uyutmanı isterim hep. Vefa bir masaldır. Vefasızlık var deyip kızarsam, şiire, romana, öyküye, realiteye de kızarım. Çünkü asıl gerçek şudur ki, hayatında hiç hayal kurmayanların, masalları da olmaz. Hayal ki, masal ülkesinden gelen bir ilham perisidir. O gelmeden şiir gelmez, o gelmezse sevgili gelmez. Sen olmazsan bile, hayalimde masal ülkesinden gelenler hep olacaktır. Sen olsan da olmasan da, masal ülkesinden gelenler ya omzuma ya saçıma konacaktır. İşte o vakit ne akrebin ne de yelkovanın bir hükmü kalacaktır. Zaman masallarda önemsizdir. Bana aşk masalından bir kum saati ver. O saatin kumları olayım, sonsuza kadar ayak diplerine akayım. Bir peri masalı olsun aşkımız. O masal perileridir ki, yüreğimin asıl kapısını onlar açarlar. Beni masalsız bırakırsan, bir camiye girip cemaati kurşuna dizersin. Sen ki, tüm inançlarımı benden almak istersin. Yok yok! Vefa bir masal olsa da, merhamet bir masal olsa da, Tanrı bir masal olsa da, yine de onlara inanırım. Sen bir masal kitabı olmadığında, bana tat vermediğinde, ben de yeni bir masal kitabı okurum. Belki o masal kitabında güzel bir sima bulurum. Sonra makasla keserim o resmi. Öperim, öperim o güzel simayı. Daha sonra o sima resmini, yüreğime yapıştırırım. Güven, vefa, inanç bir masaldır. Bir masal kitabında dudaklarım yürüyen ayaklardır. Dudaklarım yürümeye başlarken, kelimelere takılmaz. Satır araları, orman yoludur. Dudaklarım vefayı arar bulur ve gözlerinden öper. Sonra sabahlarımda, öpüşlerimle uyanan bir güzel olur. Elbet benim gibi masallara inananlar bulunur. Ben masallara inanırım, senin realiten ise beş para etmez.