Şiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Kur’an, iman sahiplerinin ve inkarcıların yaşamları gibi ölümlerinin de aynı olmayacağını haber verir. Allah’ın sınırları içerisinde ve O’nun rızasını gözeterek yaşamış mümin için ölüm anında ızdırap ve acı çekme yoktur. Kur’an, onun ruhunun yumuşacık alınacağını haber verir. Öleceği zaman mümin hisseder, birden görüntü netleşir. Kur’an’da, “O gün görüş gücü keskindir” buyrulur. Normalde biraz flu olan dünyadaki görüntü, ölüm anında daha keskinleşir. Gelen ölüm melekleri, mümine hiçbir rahatsızlık vermeden güzellikle canını alırlar. Mümin, canının alınış şeklinden, yaşayacağı olayların zincirleme olarak güzel gideceğini anlar. Çünkü ahirette de “önünde ve sağ yanında parıldayan nur” bulunduğu bildirilir. Mümin için ahirette sürekli bir güzellik vardır. İnkâr edenlerin durumları ise oldukça vahimdir. Kur’an’da, “Melekleri, onların yüzlerine ve arkalarına vurarak: "Yakıcı azabı tadın" diye o inkar edenlerin canlarını alırken görmelisin.” (Enfal Suresi, 50) ayetindeki ifadeden, azabın inkarcılar için ölüm anında başladığını anlayabiliriz. Onların canları sırtlarına vurularak ve çok şiddetli acılar içinde alınır; dikenli bir çalının insanın içinden sökülmesi gibi. Zaten, o anda kişi inkarcı konumunda olduğunu anlar. Kişi henüz ölüm anının başlangıcında büyük bir belanın içine girdiğini, ayetteki ifadeyle “beli büken işler” in kendisini beklediğini ve bunun zincirleme devam edeceğini anlamış olur. Müminin yaşadığı güzelliklerin aksine, inkarcıda sürekli bir perişanlık esastır. Ama aklı zayıf olduğu için her an bir kurtuluş yolu bekler. Örneğin inkarcılar Allah’ı -haşa- kandırmaya çalışırlar, derler ki; "Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik." (Şuara Suresi, 102) Oysa dünyaya geri dönüş yoktur. “...Şayet (dünyaya) geri çevrilseler bile, kendisinden sakındırıldıkları şeylere şüphesiz yine döneceklerdir. Çünkü onlar, gerçekten kafirlerdir . (En’am Suresi, 28) ayetinde ifade edildiği gibi geri gönderilseler dahi, ölüp ahirete gittikleri onlara unutturulur. Hatırlamadıkları için de kaldıkları yerden yaptıkları ahlaksızlıklara devam ederler. Kur’an ahlakına uymayan yaşamlarını sürdürürler. Aklımıza şöyle bir soru gelebilir: Müminlerin canlarının alınma anındaki güzelliği ya da inkâr edenlerin ölüm anında çektiği acıyı onların başındakiler hissedebilirler mi? Kur’an bu konuda da bize bilgiler verir. Vakıa suresi’nde şöyle buyurur Yüce Allah: Hele can boğaza gelip dayandığında, Ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz, Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz. (Vakıa Suresi, 83-84-85) Ayetlerdeki ifadelerde, ölüm anında kişinin yaşadıklarını yanındaki insanların anlayamadıkları açıktır. Bu da imtihanın bir sırrıdır. Ölen kişinin görünüşte zorlukla can vermesi ya da ani bir kalp kriziyle uykuda bir anda can vermiş olması bir kıstas değildir. Örneğin, Peygamber Efendimiz de vefat ederken zorlu bir görünüm almıştır ama kuşkusuz canı güzellikle alınmıştır. Son olarak ruhu teslim alınırken ,”Refik-i Âlâ’ ya” yani ‘ Yüce Dost’a’ dediği aktarılır. Ya da ölüm anında şehitler bazen çırpınır, canı zorlukla alınıyormuş gibi görünür. Kur’an’da şehitler hakkında, “Allah yolunda öldürülenleri sakın ’ölüler’ saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. (Ali İmran Suresi, 169) buyrulur. Allah onların ölü olmadıklarını ve Katında bir başka boyutta rızıklanmakta olduklarını haber verir. Dahası onlar için en güzel makamlar hazırlanmıştır. Yüce Allah ölüm anındaki imtihanda çok ince bir sistem kurmuştur. Ki, inkarla iman arasındaki çizgide insanlar akıllarını çok iyi kullanabilsinler. Allah rızası için yaşamış sadık ve doğru olan insanlarla, Allah’tan yüz çevirerek yaşamış kimselerin aynı konumda olmamaları için böyle çok ince bir yöntem hazırlanmıştır. Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar, kendilerini iman edip salih amellerde bulunanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Hayatları ve ölümleri bir mi (olacak)? Ne kötü hüküm veriyorlar. (Casiye Suresi, 21)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |