..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Anlamak beğenmenin başlangıcıdır. -Spinoza
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > HAMZA EKİZ




31 Ocak 2011
Boş Versene Hayat!..  
HAMZA EKİZ
boşverdim yaşamın ortasında umutlara inançlara ve hatta aldığım nefese.... sende beni boşver artık be hayat....


:BCCG:
"Kırık dökük bir hayat bıraktığına aldırmadan öylece beni ezip te gidiyorsun ya. Bıraktığın yıkıntılar arasında çürümeye başlıyor bedenim, kızmıyorum sana kırılamıyorum ama beni de adi bir yaratık yerine koyup gidiyorsun ya işte ona yanıyorum. Soruyorum kendime bu denli sevda mikrobuyum ben diye? Bu denli haytaları yürekleri kirleten birimiyim? Demek ki öyleyim. Sevda nedir bilmiyorum. Hele hele sevmek nedir alakam yok. Öylece yaşamalıyım bir hayatı ben sevdadan ve sevgiden uzak. Evet sevilmeyecek kadar yada sevdikten sonra dönüp arkasına bakılmayacak kadar yada bir çırpıda hayatından çıkarılacak kadar basit biriyim beklide. Basitim ama basit sevmedim be sevgili. Bir çocuğun masumluğunda ve temizliğinde olabildiğine yüreklice sevdim. Sevmekten öte yaşadım seni her nefeste ve her adımda seninle birlikte yaşanacak yarınlara yaklaştım. Verdiğin sözlerle aydınlattığın hayatımı bir çırpıda karanlığa teslim ettin.. anlamsız sorularla, anlamsız korkularla. Direnmek yerine elindeki en güzel değeri öldürmeyi seçtin. Hadi ö değeri öldürdün, hadi arkana da bakmadan gidiyorsun peki hiç düşündün mü sana dair kurulan bir yuvanın tam orta yerinde beni nasıl çaresize bıraktın. Hayallerle doldurulan bir evde yaşamanın derin acısının yüreğimi ne kadar yaktığını beni ne hale soktuğunu bilir misin? Gerçi neden anlatıyorum ki bunları sana zaten beni çıkarmışsın dünyandan bir çırpıda ne yaşadığım neler hissettiğimin ne önemi var ki. Sadece içimi döküyorum belki de ve sadece acılarla yüzleşiyorum. Bekliyorum biliyor musun, aramanı hala bir çocuk masumluğunda bekliyorum umutla ve hala seni çıkaramadım yüreğimden gözlerim resimlerine takılı ve kokun hala bene saklı…"

Dayanamamıştı, gözyaşları yanaklarından süzülerek ıslattılar bembeyaz kâğıdı. Elindeki kalemi kavrayacak gücü hissedemedi kendinde ve sigarasına uzandı. Bir sigara yakıp derin derin çekti ciğerlerine ve gözlerini uzaklardan ona yarınları fısıldayan engin maviliğe dikti gözlerini. Yüreği kaldırmadı daha fazla kelime üretmeye ve önündeki kâğıdı buruşturup attı. "NEDEN" diye dişlerini sıkarak fısıldadı "neden?" algılayamıyordu. Daha doğrusu acıyordu yüreği yada kabullenemiyordu. Günlerdir uykusuzlukla boğuşuyordu yüreğinin acısı tüm hücrelerini sarmıştı. Doğruldu masasından ve mutfağa yöneldi sıcak bir kahve doldurdu biraz olsun rahatlamak adına ve bir türkü çınladı kulağında. Öylece uzaklara bakıyordu, o uzaklarda kendi benliğini arıyordu. Nedenleri kör düğüm olmuştu beyninde. Ayrılık fırtınası değildi onun yüreğini acıtan, o sadece değer verdiği yüreğine aldığı bir insanın sözlerinin altında yüreğinin ezilmesini hazmedemiyordu. Verilen sözlerle umut dolu bir gelecek hayaliyle üst üste koyduğu umutlar üzerine devrilmiş hayallerle süslediği bir evin orta yerinde öylece kalakalmıştı. Şaşkınlığını atamıyordu üzerinden. Dişlerini sıkarak masayı delice yumrukladı yaşadıklarına olan öfkeyle. Kendini bu denli kötü hissetmemişti hiç bu denli duygularıyla oynanmış bu denli umutlarıyla alay edilmiş hissetmemişti. Artık inanmak istemiyordu insanlara hele güvenmek hiç istemiyordu. Sevmek mi? Hadi adam sende diyordu kendince. Yüzündeki keskin çizgiler ve kendine olan öfkesini atamıyordu yüreğinden. Bir insana güvenmek, bir insanın sevdasına sarılmak ve bir insana inanmak onu hiç bu denli acıtmamıştı bu güne dek. Hızlı adımlarla tekrar mutfağın yolunu tuttu ve bir bira açtı kendine. Kahve rahatlatamamıştı rahatlamak istiyordu düşünmemek yada hiç yaşanmamış kabul etmek istiyordu yada hiç duymamış olmak istiyordu sözleri ve hiç hayal kurmamış olmak ama sadece istiyordu. Söküp atamıyordu beyninden bu kalıntıları, anlamsızca umutlar besliyordu yüreği "lanet olsun" dedi sessizce. "Nasıl bir insanım ben? Nasıl bir yaratığım lanet olsun….."

Yıllardır, inişlerle çıkışlarla savrulan hayatında geriye kalan yıkıntılar arasında öylece bakıyordu geleceğe. Bilinmezlik içindeydi ve yüreğindeki yaraların haddi hesabı yoktu. Bu kadar kötü birimiydi bunları yaşayacak, yada kime nasıl bir kötülük etmişti de tüm bunların bedelini ödüyordu şimdi? Sahte yaşamıyordu hayatı, gözlerinde dilinde en ufak bir sahtecilik yoktu ama neden hayat onu bu sahteliğin içine çekmeye and içmişçesine üzerine geliyordu? Soru yumağı içinde sızlarken beyni ve yaşadıklarına anlamsızca bakarken uzaktan ve artık onun olmayanı düşünürken yüreği acıyarak bir martı takıldı gözlerine.

"Karşımda dimdik durmak yerine sevdasının arkasında dimdik neden durmadı?" diye düşündü anlamsızca. Anlamı yoktu artık bu cevap bulunamayan soruların. Sıska bir gülümseme ile savurdu beynindeki soru yığınlarını. Ve bir bira daha açtı beynini ruhunu ve tüm bedenini uyuşturmak istiyordu. Hatta bu acı o kadar ağır geliyordu ki ona bedenini yakıp külleri savursun istiyordu insanlar toprağa bile değmeden öylece savrulup yok olup gitmek istiyordu. Geçecekti bitecekti bu ızdırap biliyordu ama sadece nedenlerini bulamıyordu. İçi bış geliyordu önüne konulan nedenlerin mantıklı bir açıklama istiyordu beklide bu acının panzehiri olarak. Sevda dedikleri zehri çekmişti içine ve şimdi çevresinde akan hayata aldırmadan öylece bom boş savruluyordu bedeni hayatın kıyısında. Onca şey yaşamıştı, onca kırık dökük yaşantılar, onca olaylarla yaralanan yüreği hiç bu denli kanamamıştı derinden. Sözlerle kurmuştu yarınları ona verilen sözlerle düşlemişti yarınları ve umudu inancı o sözler üzerine inşa edip sadece ve sadece güvenmişti işte. Öyle kayıtsız şartsız o sözlere o güzel sözlere adamıştı hayatını. "güven.. sözlerrr…" dedi kendi kendine.. demek ki yaşanan onca şeyler ve hayatını alt üst eden onca olayda bu sözlerin yada güvenin yeri yokmuş dedi. Güvenin kırılması yada o sözlerle inşa edilen yaşamın sözlerin hiçe sayılarak yok edilmesi daha ha kötüymüş. Demek ki bunu da öğrenmek varmış dedi kendince ve bunu da öğrenmiş olduk dedi sessizce. Hükmedemiyordu yüreğine ve beynine. "yeter" diye haykırdı oturduğu sandalyede ve masanın üzerinde ne varsa koluyla savurdu. "Yeter!..........." balkona dağılan kağıtlar esen rüzgarın etkisiyle savruluyordu her yaprak beynindeki düşünceleri andırıyordu. Baktı öylece boşlukta savrulup giden yapraklara ve bir yudum bira çekti bir sigara daha yaktı. Gözyaşları yanaklarını yıkıyordu. Öylece daldı yaşlı gözlerle yaşanmış güzelliklere.

Yaşanacaklardan ibarettir hayat dedi kendince. Yaşanmışlar, yaşanacaklar, acılar umutlar ve peşi sıra umutsuzluklar. Keskin virajlarla dolu hayat, kimi zaman dikenli yollar kimi zaman karanlık sokaklar, ara ara aydınlığa dönen gece ve karanlık köşe başlarındaki yürek hırsızları. İnsana dair ne varsa o yürekten çalan hırsızlardan geriye kalan kırık dökük depremi andıran bir hayat. Gözyaşlarıyla temizleme çalışılan enkazın altından çıkan her bir hatırayla kahrolan bir beden. Böyle sürüp gidecek bir yaşamın en başında yada orta yerindeydi beklide. Her neresinde olursa olsun, kendi hayatının ortasında ve başka hayatların dışındaydı işte. Ve en masum tebessümü ile boş versene hayat dedi .. Boş versene… ne verebilirsin ki bana acıdan kaderden başka en son verebileceğin ve bana yapacağın en büyük kötülük ölümdür. Onu da ben doğmadan tatmışım zaten. Daha ne verebilirsin ki? Boş versene hayat sen beni boş ver.. verebileceğin tüm kötülükleri ver ama boş ver.. o mutluluk dediğin olgunun yanından bile geçirme beni… bırak ben yalnızlığımla ve aldığım nefesle mutlu olayım sen farkına varmasan da bana sunduğun en güzel hediye bu.. ve hayat tüm kötülükleri sun bana ve bir gram kötülük kalmasın yaşayan diğer insanlara ve hayat ne yaparsan yapta boş ver sen beni….. boş versene be hayat…

www.hamzaekiz.com



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Gülüp Geçin……
Ama Ben Seni Çok Sevdim…….
Biz Kimiz*
Yorulur Mu Bir İnsan?
Nasıl Bir Sevdaya Sevdalıyız Biz?
Çocukça Bir Tebessüm…
Bazen Susarsın
Köşe Başındayım….
Korkmayın Benden!..
ve Dil Lal Oldu, Kalem Konuştu...

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Değişim
Sen Sevmek Nedir Bilirmisin?
Şuursuz Bir Yazı…
Unutmadımaklımda!..
Tatlı Bir Hayaldir Benim Köyüm……
Sevda
Bir Dosta İnceden Sitem…...
Yazar Olmada
İnadına Yaşa Bebek…
Uçurtmayı Vurdular

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yürek Sızısı [Öykü]
Gökyüzü [Öykü]
Kalemle Aydınlanan Düşler [Öykü]
Hişt Oradakiler…. [Eleştiri]
Gündem [Eleştiri]
Asosyal Bir Paylaşım [Eleştiri]
ve Zaman Durdu…. Konuştu Yürek Pervasızca…… [Eleştiri]
Yeni Türkiye!.. [Eleştiri]
Yoruldum [Eleştiri]
Olacak Tabi O Kadar [Eleştiri]


HAMZA EKİZ kimdir?

İNSAN OLMAYA ÇALIŞAN BİRİ İŞTE.

Etkilendiği Yazarlar:
CAN YÜCEL


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.