Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Dost kavramı takıldı önce, inceden sızlayarak yüreğim kalemim titredi ve sarsıldı inancım ürkek bir serçenin dala konması gibi. Pir Sultan’a sığındım yüreğimden gelen ezginin bir dizesiyle” Dostlar bizim muhabbeti çaldırmış” ve bu dizeyle aramaya başladım dost muhabbetleri. Dost!... Sonra yargıladım içimdeki kavramı.. Neydi bende dost?. Ben nasıl bir dosttum? Paylaşılan sevinçleri yarınlara taşımak, yürek burkan acıları paylaşılan güne gömmek ve Dostumu acıları, sevinçleri, sevdaları,inançları, doğrularıyla ve yanlışlarıyla kabullenmekti amacım. Yapmaya çalıştım, yaşamaya çalıştım ama, yaşattıklarımı yaşayamadım. En sevgi dolu günümde, en mutlu günümde ve umutlarımı yeşerttiğim günlerde beddualar sağanak gibi yağdı üstüme, mutsuzluğum için, acılar çekmem için dost bildiklerim kılıçlarını bilemişlerdi en keskin yanıyla. Ben benden, kendimden utandım ve sevdalara sarıldım. Dostlarımın nasıl dost olduklarını görüp zor günlere paylaşılanların, nasıl bir tokat olarak suratıma indiğinin gördüm. Ve yaşamak için güçlü olmak gerektiğini, ne olursa olsun gülmek gerektiğini anladım. Bir günün içine sığdı bunlar, öfke kine döndü aniden. Sevdaya saygısı olmayanların hayatımda yeri yok dedim aniden ve ne bedenim kaldırdı bu yükü ne beynim. Hayatın içinde kayboldum o günden sonra… Sığınacak bir Dost limanı kalmamıştı. Ben sevdalara sarıldım. Aydınlıklarda güldüm, karanlıklarda ağladım ve gözyaşlarım sel oldu aktı sır denizine. Kimse bilmedi gözyaşlarımın rengini. Ve sarıldığım sevdalar itti beni. Ellerinin tersiyle, umut dolu yarınları kucaklamaktı amacım, onlar bir dilenci gibi gördüler iteklediler beni. Bizim olan bir hayatın içinde sevdalar aradım. Düzenden, kokuşmuşluktan, çıkardan ve paradan uzak. Ama sistemin kiri bulaşmıştı bedenlere. Sevdalar ezildi sistemin kanlı çarkları arasında. Yok oldu. Ben yalnız sevdasız kaldım. İçim acıdı. Nefessiz kaldığım günlerde, hayata küsüp ölümü bekledim, ağladım ama yine yalnızdım. Yüzümdeki acı gülümsemeyi görmedi insanlar, sandılar ki dertsiz tasasız bir ben vardım bu dünya da birde beni yaradan koca Rab. Ve hayatın rüzgârına kapıldı beden, yeni umutlara gebe kalarak başka diyarlara. Ama umutlar çaresiz kaldı. Sarıldığı sevdalar yalnız bıraktı onu daha başta. Yargılandı, aşağılandı, ezildi, çamurlar attılar üzerine. Dimdik ayaktaydı. Bir fark vardı. Gerçek dostları kucaklamıştı onu bu yalnızım dediği dünyada. Ne çıkar vardı, Ne menfaat nede başka bir şey. Yaşadığını anlamıştı. Ve elinde kalan son değer olan sevdasını sunacağı bir yardı son dileği. Ama sevda defterindeki sicil nedeniyle kararmıştı bu defterin aydınlık sayfaları. Kara gözlerde yakalamıştı bir sevdayı, ya da kızıl saçlarda ama sevdaydı adı üstünde. Sadece mantıklı bir sevda arıyordu ama neredeydi. Eksikti sol yanı, yüreği boştu. Mücadele etmek koşmak sevdiğinin ardından ona göre değildi. Bedeni yorgundu ve yüreği o kadar hırçın değildi. Dedik ya elindeki tek şey. O yüreğindeki kocaman sevdasıydı. Sevdasını aldı avuçlarına ve sundu; kızıl saçlıya, mavi gözlüye, sarı saçlıya ve kara gözlüye… Taşıyan taşıyacaktı o sevdayı ama o daha ne taşıyanı bulmuştu. Ve bir dost demişti, “aşk ayağa düştü” diye; güldü derinden.. aşk ayağa düşmemişti, sevda sunulmuştu yüreklere; ya o yürekler küçüktü sığmadı bu sevda yüreklere ya onlar ezileceklerdi korkular bu sevdayı taşımaya, Yada sadece sevda yetmiyordu insanlara… Dedik ya yine diyelim. Sevda sicili kabarık ve Can babanın da dediği gibi “ meydan savaşında korkular aşkı ağır yaralamasaydı eğer” Dostlar dedik, dostlarla var ettik umutları, dostlarla paylaştık sevdaları, inançları. Dostlar horlar bizi, kısar küser, bağırır çağırır ama adı üstünde dost işte adam gibi dost. Dostlardan aldık gücü kalem dost diye başladı yazmaya ve biz noktayı da dostlardan koyalım dedik. Dostlar gördülerse ortadaki yanlışı biz karartırız dünyayı, kapatırız tüm kapıları ve pencereleri ve deriz ki “ Vatanımda zülüm var, düşemem yar peşine” ve son bulur umutlar, inançlar türküler anlamını yitirir. Sol yanımız boş kalırken biz yine satarız bu sistemini beğenmediğimiz dünyanın anasını 2 büyük parasına ve kurarız en güzelinden bir sofra dem çekeriz yine dostlarla, yanımızda bağlamanın bam teli yüreğimizi kanatırken…. www.hamzaekiz.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |