Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Barış henüz dünyaya merhaba demediği bir aşamada, annesinin karnında dünyayı geziyorken, birden 9 ay bilmem ne kadar sürenin geçtiği ve artık doğması gerektiği tanısı ile, Tire’deki doktoru tarafından İzmir’e yollandık. Önce dedi, Konak’taki Doğum Hastanesi’ne gidin, bir engel çıkarsa, Atatürk Eğitim Hastanesine, orada da bir sorun çıkarsa, üniversiteye... Derken taksici Refik ile birlikte, Nevin ve annesi refakatında, İzmir Doğum Hastanesine geldik. Yüzünü duvara dönmüş bir kibarlık abidesi beyefendi, bize hiç bakmadan “sancı var mı, sancı yoksa başlayınca gelin” deyiverdi. Kritik bir aşama olduğunu Tire’deki doktor söyledi diye anımsattık. Özel doktorun onu hiçbir şekilde ilgilendirmediğini vs. fısıldadı. Taktir edeceğiniz gibi, maaş günü geldiğinde, bu beyefendi maaş falan almıyor. Aslında hastanede bulunması da bir lütuf. Neyse. Pozizyon ısrara uygun değil, hele kavgaya hiç. Oradan hızla Atatürk Eğitim Hastanesi’ne gittik. Bir kontrol,... doğum başlamış, ancak sancı yok. Nevin hemen hastaneye yatırıldı. Meğer öbür hastaneye girişteki eksik, önce ilgili doktorun muayenehanesine gidip, muayene ücreti adı altında, kibarca haracınızı verecek mişsiniz. O azıcık para sayesinde hastanız ile ilgilenilecekmiş. Genç ve toy olmak başka şey. Neyse. Atatürk Eğitim Hastanesinde her türlü özen gösterildi. O insanların, doktor ve diğer çalışan arkadaşların, adeta koşturduğunu hissediyor ve mutlu oluyorum.(Hepsine, selam sevgi ve saygılarımı sunuyorum. ) Parasının, bir veya birkaç muayene ücretinin canı cehenneme.O kafadaki yaratıkların da canı cehenneme. Doğum Hastanesinde bize güzel yüzünü göstermeyen beyfendinin, İzmir sokaklarında dolanan, kelli felli ve kendi çapında önemli bir kişi görüntüsü oluşturmaya çalışan , zavallı bir gen olduğunu biliyorum. Adını bilsem ve senin o uzun kulaklı muhteremlerden bir farkın var mı diye sorsam... iyi olurdu. O hala uzun kulaklı. Hastane başhekimliğine, valiliğe, Sağlık Bakanlığına, telgraf ile olayı bildirdim. Gelen cevabi yazıda, adı geçen nöbetçi doktorun uyarıldığı bildirildi. Üstüne gitmedik. Oysa görevi ihmalden savcılığa sevki gerekirdi. Ayrıca hukukçu geçinen bu gen kardeşinizin, manevi tazminat istemi ile dava açması gerekirdi Davanın sonucu biraz belirsizdir ancak, en azından avukat tutmak, mahkemeye gelmek, masraf yapmak zorunda kalacaktır. Özetle mutlu olacaktır. Bu tip basit kılıklı yaratıkların doktor olarak görev yapması, halk sağlığı, çevre sağlığı ve meteoroloji açısından sakıncalıdır. Bir gün, yüzünü duvara dönerek hastalara bakmayan bu aşağılık yaratığın bu yazıyı okumasını, arada bir gidip aynaya bakmasını temenni ederim. (Kulakları açısından) İşte o gece BARIŞ doğdu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |