..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Iþýk verirseniz, karanlýk kendiliðinden yitecektir. -Erasmus
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Türkiye > Seval Deniz Karahaliloðlu




5 Þubat 2008
Evlere Servis "Takýntýlarýmýzdan Arýnma" Hizmeti : "Tak, Tak, Takýntý... ""  
Ýnsanlar zor zamanlarda, dayanýrsa, birlik olursa, birlikte direnirse, her türlü felaket aþýlabilir

Seval Deniz Karahaliloðlu


ATATÜRK’ün doðum tarihinden, ölüm tarihini çýkarýrsanýz ne kalýr? Hadi bilin bakalým. Týk yok mu? Anlaþýldý. Sizin bir an evvel “takýntýlarýnýzdan arýnma vaktiniz” gelmiþ demektir. “Tak tak”. Kapý vuruluyor. Kim o? Ben “takýntýnýz”. Yukarýda sorulan sorunun cevabýný bulmak için çaresiz “altý zýr zýr delinin” geçtiði süreçten geçecek ve kapýyý çalan “takýntýnýzdan” bir an önce “kurtulacaksýnýz” demektir.


:BGGF:

Evlere Servis “Takýntýlarýmýzdan Arýnma” Hizmeti : “Tak, Tak, Takýntý...”

Seval Deniz Karahaliloðlu

“ATATÜRK’ün doðum tarihinden, ölüm tarihini çýkarýrsanýz ne kalýr?” Hadi bilin bakalým. Týk yok mu? Anlaþýldý. Sizin bir an evvel “takýntýlarýnýzdan arýnma vaktiniz” gelmiþ demektir. “Tak tak”. Kapý vuruluyor. Kim o? Ben “takýntýnýz”. Yukarýda sorulan sorunun cevabýný bulmak için çaresiz “altý zýr zýr delinin” geçtiði süreçten geçecek ve kapýyý çalan “takýntýnýzdan” bir an önce “kurtulacaksýnýz” demektir.

Zaten þunun þurasýnda toplum olarak oynatmamýza ne kaldý ki? Sen (okuyucu), ben (naçizane bu satýrlarýn yazarý), Madam Arþaluz Taþaklýyan (Ali Poyrazoðlu), Þuayip Kibar (Bülent Kayabaþ), Melek Pakyüz (Þebnem Özinal), Söðüt Kurugürültü (Berrak Kuþ), Kamil Çakmak (Özdemir Çiftçioðlu), Eylül Çimen (Eser Ali), sekreter (Kerem Coro) bir de sizinkilerle (henüz oyunu seyretmemiþ olanlar), bizimkiler (seyirciler). Yani, “biz bizeyiz, hepimiz bir birimizi biliriz” hesabý.

Yer Ýzmir Atatürk Kültür Merkezi. Hizmeti veren Ali Poyrazoðlu Tiyatrosu. Hizmet, “ruh ve akýl saðlýðý bozulmuþ bir toplumun sorunu nasýl çözülür” konusunda yol göstermek. (Tabii anlamak isteyene). Oyunun ana fikri, “ruh ve akýl saðlýðýný” yitirmiþ bir toplumda, bireylerin birbirine tutunarak, birbirlerini sevmeyi öðrenerek, birbirleri için hiçbir fedakarlýktan kaçýnmayarak tek bir yürek, tek bir yumruk olarak “takýntýlarý” ile nasýl mücadele ederler ve takýntýlarýný nasýl “yenerler”, nasýl ayakta kalýrlar, “felaketlerin nasýl üstesinden gelirler”, bunu anlatmak. Ýþte dersimiz kýsaca bu. Olayýn ana fikrini anladýk da. Nasýl yapacaðýz? Biraz sabýr. Biraz sonra oynayacaðýmýz oyunu Laurent Baffie yazmýþ, Ali Poyrazoðlu dilimize uyarlamýþ ve yönetmiþ. Ýyi ki de yapmýþ. Çünkü uygulamaya baþladýðýmýz andan itibaren hepimize ilaç gibi gelecek.

Aþaðýda uygulamasýný okuyacaðýnýz oyunu evde tek baþýnýza denemeye kalkmayýn yararý olmayabilir. Ama sokakta, sizin gibi “takýntýlarýndan arýnmaya” çalýþanlarla birlikte el ele tutuþarak, mesela Anýt Kabir’e doðru tek bir yürek, tek bir yumruk olarak yürüyerek oynarsanýz kesinlikle faydasýný görürsünüz.

Altý tane zýr zýr delinin kimliðinde koca bir toplumu simgeleyen Ali Poyrazoðlu Tiyatrosu, biz koltuklarda oturan en az sahnedekiler kadar zýr zýr delilere bunu bunun nasýl yapýlacaðýný gösterdiler. Kimileri dersini yürekten belledi, kimleri dersi astý pek eðlendi, kimileri de dersten pek feyz aldý ama ne olduðunu tam olarak çýkaramadý ama hemen hepsi evlerine dönerken fani ruhlarýna sýzan, iyi gelen bir þeylerle salondan çýktý. Adý pek de konamayan bu þey “yapabilirsiniz”, “baþarabilirsiniz” gerçeðinin yürek yakan “ihtimali” olabilir mi?

Senin ve benim gibi top yekun zývanadan çýkmýþ bu toplumun dahil olduðu oyuna geçmeden önce þu “takýntý” meselesine bir açýklýk getirelim. Neden takýntýlar insan hayatý için bu kadar önemli? “Takýntýlar” hayatýmýzý neden “karartýr”? Neden geleceðimize, torunlarýmýzýn geleceðine “ipotek koyabilir”? Ýlk baþlarda “þaka” gibi gelen bu lüzumsuz “takýntýlar” bir süre sonra nasýl bir “kabusa” dönüþür? Yani, ülkenin þu an içinde bulunduðu durum.

“Takýntýnýz mý” var? Mesela turban takýntýsý gibi, istemsiz küfür etme takýntýsý gibi, örnek mi bakýnýz “ulan sen ne anlarsýn? ulema mýsýn? o iþleri ulemaya býrak” gibi naif hitap tarzlarýyla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en üst kademesindeki görevlilere seslenen yetkililer ve de etkililer, “ananý da al git hadddeeeee anca gidersin” üslubunu kullananlar (takýntý ya, herhalde istemsiz kullanýyorlardýr, yani kötülüðünden deðil), bastýðý her karoyu, çýktýðý her merdiveni sayan “sayý sayma hastalarý” (mesela Çankaya’ya giden yolda her olasýlýk hassasiyetle hesaplanýr), gencecik yaþýna bakmadan “gemicik” koleksiyonu yapan koleksiyon takýntýlýlarý, temizlik hastalarý, ha bire ellerini yýkayanlar ya da devletin kadrolarýndaki ATATÜRKÇÜ memurlarý ve ATATÜRKÇÜ bürokratlarý temizleme gayretine düþenler (istemsiz temizlik hastalýðýna bir örnek), yürürken çizgilere basamayanlar, ATATÜRKÜN huzuruna çýkamayanlar( Anýtkabirdeki yere döþeli karolarýn çizgilerine basamýyorlar ya sýrf o yüzden, istemsiz yani, takýntýdan caným, kötü niyet yok), her þeyi iki defa tekrarlama hastalýðý. Mesela, meclis kürsüsünden canlarýný bu topraklar için vermeye gidenlere “orasý yan gelip yatma yeri deðil” demek gibi(tamamen istemsiz, yoksa neredeyse her gün bir þehit cenazesinin kalktýðý bu memlekette insan ölüme giden o çocuklara böyle bir laf eder mi? kötü niyetten deðil, sadece takýntý) Örnek mi çoooook. Yine meclis kürsüsünden tüm ülkeye hitaben “Farz edin ki türban siyasal bir simge. Ne olmuþ yani?” diyebilmek (bu cümleyi içinizden iki defa tekrarlayýn, benim bir kez daha yazarsam sinirlerim kaldýrmayabilir, ruh saðlýðým ciddi biçimde bozulabilir) gibi. Bunlarýn hepsi “takýntýdan” ibaret. Yani bir çeþit “ruh ve sinir hastalýðý”. Kesinlikle bir kötülük yok. Teþhisi önceden koyalým ki sonradan aklýmýz karýþmasýn.

Gelelim oyunumuza. Tabii siz hala en baþta sorduðumuz sorunun yanýtýný merak ediyorsunuz? ATATÜRKÜN doðum tarihinden, ölüm tarihini çýkartýrsanýz ne kalýr? Hadi biraz düþünün bakalým. Aceleye gerek yok. KURTULUÞ SAVAÞI bile bir günde kazanýlmadý. Bu hassas bir ipucu. Takip ederseniz sizi yanýta götürür. Hadi iþletin omuzlarýnýz üzerinde yükselen o naif uzvunuzu. Masa örtüsü büyüklüðünde bir bez parçasýyla sýký sýkýya kapatýldýysa biraz zor olacak ama olsun siz yine de deneyin. Zarar gelmez.

Oyun bir kabulleniþle baþar. Þuayip Kibar sahneye gelir ve izleyiciyi selamlar. “Ben, hastayým efendim”. (Güzel bu adamda umut var, en azýndan bir “takýntýsý” olduðunu “kabul ediyor”? Ya etmeyenler? Mesela, “þeriatý, þeriatçýlardan daha çok isteyen kadýnlar” gibi umutsuz durumda olanlara ve durumun umutsuzluðunu “fark edemeyenlere” ne demeli?) Seyircilerin birinden yanýt “geçmiþ olsun”. (Durumun vahametini henüz idrak edemeyen aydýnlarýmýza ne kadar benziyor deðil mi?)

Oyuna geçmeden önce oyun kiþilerini tanýyalým.

Þuayip Kibar. Eski yayýn evi sahibi, þimdi emekli. 11 yaþýndan beri küfretme hastalýðýndan muzdarip. Çocukluðu çok yalnýz geçmiþ. Evliliðin eþiðinden nasýl döndüðünü size kendisi anlatsýn. Allah kimselere vermesin istemsiz olarak sürekli “küfrediyor”. Hele bir de krizi tuttu mu? Yandýnýz. Aslýnda o kadar kibar bir beyefendi ki tanýsanýz pek seversiniz. Sizden iyi olmasýn. Týpký bazý yetkili kiþiler gibi sürekli küfretmesi olmasa. Mesela gülümseyerek “beyefendi rica etsem, götümü yer misiniz?” diyorsa, bilin ki aslýnda “sizinle tanýþtýðýma çok sevindim, siz nasýlsýnýz” demek istiyor. Kötülüðünden deðil, sadece nezaket anlayýþý biraz “farklý”. En meþhur lafý. “Küfretme hastalýðý yaygýndýr bu memlekette. Bakýn baþbakanýmýzda bile var.”(Ben bir þey demedim Þuayip Bey öyle söylüyor. Elçiye zeval olmaz)

Kamil Çakmak. Taksi þoförü. Sürekli sayý sayma hastalýðý var, kafasýnda istemsiz olarak sayýlarla uðraþýyor. Bastýðý karolarý, çýktýðý merdivenleri hep sayar. Karþýsýndakinin içi dýþýna çýkana dek sayýlarý çarpar, böler, toplar, çýkarýr. Ýçlerinde durumu en hafif olaný. Biraz açýk göz ama özünde çok iyi bir insan. Rengi sarý (doðal olarak) Karýsý Gülseren’e söz verdiði için gelmiþ yoksa o hasta filan deðil.

Melek Pakyüz. Adýndan da anlaþýlacaðý üzere akça pakça bir kadýncaðýz. Sabun aþýnýncaya kadar ha bire elini yýkar. Temizlik hastasý. Eli çelikten yapýldýðý için ne kadar yýkarsa yýkasýn bir þey olmuyor. Olan seyircilerin sinirleri ile sabuna oluyor. Laborant. Rengi beyaz. Dediðine göre öpüþürken birbirimize ne kadar çok mikrop geçirdiðimizi bilseydik, asla kimselere yaklaþmazdýk. Keþke bilseydik, doðal nüfus planlamasý olurdu. (Aramýzda kalsýn, Þuayip Bey’e göre “titiz orospu”)

Söðüt Kurugürültü. Soyadýndan da anlaþýlacaðý üzere sürekli her þeyi iki defa tekrarlayarak konuþmayý zamanla bir gürültü kirliliðine dönüþtürüyor. Tekrarlama hastalýðý var. Çok iyi bir kýzcaðýz.. Eylül ile birbirlerini pek sevdiler. (Bazý bilgiler özellikle eksik býrakýlýyor. Merak edenler oyunu izleyerek eksik bilgileri kendileri tamamlayabilirler. Amaç heyecan olsun) Rengi gri. (Þuayip Bey’e göre “kararsýz orospu”)

Eylül Çimen. Yerdeki çizgilere basamýyor, elindeki dergileri yerlere atarak yürür ya da masa, iskemle ve koltuklarýn üzerinde þempanze gibi atlaya zýplaya hareket eder (seyretmesi çok eðlenceli ama yaþamasý?) “simetri ve çizgilere basamama takýntýsý” var. Sarý takým elbisesi ve çizgili pijamalarý ile bizi mahfeden kimlik. Rengi yeþil. Bilgisayar oyun programcýsý. Namý diðer “sarý çük”. Bilin bakalým adý kim koydu? Öðreniyorsunuz.

Gecenin yýldýzý, gönüllerimizin assolisti, sahneye en son o çýkar ve doðal olarak salon alkýþtan yýkýlýr. Madam Arþaluz Taþaklýyan. Çok zengin bir ev kadýný. Fena halde bakire. 29 yaþýnda “takýldýðý” için gerçek yaþýný tahmin etmek zor. Birkaç tane takýntýsý var. Erkek cinsel organý, sürekli haç çýkarmak, “kerhaneye düþtüm” zannetme takýntýsý, cereyanda kalýp kýzlýk zarýný üþütme takýntýsý, elektrikleri, sularý açýk býraktým takýntýsý, ütüyü prizde, anahtarý evde unuttum takýntýsý. Mesela anahtar, elektrik, su, ütü kelimeleri Madamýn kýsa süreliðine çýldýrmasýna neden olabiliyor. Son altý aydýr Niþantaþý’ndaki arkadaþlarýyla buluþabilirse bezik oynayacak ama ancak Harbiye’ye kadar gelebilmiþ. “Ütüyü prizde unuttun deli karý Kurtuluþ’u yakacaksýn” çýðlýklarýyla birlikte gerisin geri eve koþuyor. Çok renkli bir kiþilik olduðu için ona kesin bir renk verebilmek mümkün deðil ama “sarý dore” bir ipucu olabilir. Son derece dobra, akýllý, hazýr cevap, esprili ve alabildiðine dürüst, acýlarýyla yüzleþirken bile çok namuslu. En fazla takýntýsý olmasýna raðmen, ilk önce “takýntýlarýndan kurtulmaya” baþlayan karakter, “iyileþmek” için arkadaþlarýna cesaret veren, takýntýlarý ile “mücadele etmek” için arkadaþlarýný “yüreklendiren” madamýn bizzat ta kendisi. Þuayip Bey’in taktýðý ismi söylemeyeceðim, merak edenler bizzat oyuna gidip kendileri keþfedebilirler. Mesela Madam Arþaluz’un soyadý neden özellikle Taþaklýyan? Neden? Hadi bulun.

Bütün bu deliler bir türlü gelemeyen, “gelememe takýntýlý” Dr. Mümtaz Bey’in muayenehanesinde toplanýrlar. (Gerçekten doktor bir türlü “gelemiyor”. Hýk demiþ Godot’nun burnundan düþmüþ)

Geç oldu. Bu doktor gelmeyecek anlaþýldý. Yol bahane galiba ha? Eee o zaman gelin hep beraber bir “grup terapisi” yapalým. Zaman geçmiþ olur, hem de buraya kadar boþuna gelmemiþ oluruz.

Ýþte böyle, birbirlerini tedavi etmeye çalýþýrlar. Üç dakika. Topu topu üç dakika takýntýmýzdan uzak durmaya çalýþacaðýz. Diðerleri takýntýsý olan arkadaþýna takýntýsý ile ilgili sorular sorarak kaçtýðý sorunu ile yüzleþmesini saðlayacak. Bu arada geri kalan beþ kiþi de ona destek olacak.

Hepsi dener. Ama içlerinden biri Melek Pakyüz bize, diðer takýntýlýlara bir þeyler “hissettirir”. Temizlik hastasý laborant. Kimselere dokunamayan ve kendisine dokunulmasýndan nefret eden, tiksinen, dayanamayan, mikrop düþmaný. En insancýl temasý bile kendine zehir eden kadýn. Acý. Tek bir dost dokunuþtan bile habersiz yaþamak. Acý. En kritik anlardan biri. Bütün eller, dost elleri tek tek Meleðe uzanýr. O eller ki, tohumu topraða eker, o eller ki ürünü tarlada kaldýrýr, buðdayý una, unu nimete çevirir. O mübarek eller ki Yaradan’dan aldýðýný yine topraða bahþeder. Ýþte ayný mübarek dost elleri “yardým” için Meleðe uzanýr. Ona dokunur. Melek, insanýn o þifa veren dost ellerine ancak bir on saniye kadar dayanabilir. Takýntý üstün gelir. Ýnsaný yener. Ama olsun. O, “on saniye” baþarýya giden yolda bir baþlangýçtýr. Bir ilktir. Melek, elde sabunu tuvalete koþarken yenilgisine yanar.

Dayanma aný yenilgiye dönüþünce Þuayip Bey “Biliyor musunuz bir keresinde beni sokak ortasýnda dövdüler” deyip aðlamaya baþlar. Sonra hiç tanýmadýðý birinin dost elini anýmsar. “Beni bir taksi þoförü almýþtý. Trafik týkandý. Beni kriz tuttu mu? Bende küfürler, el kol hareketleri. Araba durdu. Taksi þoförü arkasýný döndü. Þimdi beni dövecek diye bekliyorum. O takýntýmdan bahsetti. Televizyonda görmüþ. Bunun bir hastalýk olduðunu biliyormuþ. Takýntým hakkýnda bana o kadar güzel sorular sordu ki. Keþke trafik biraz daha týkanýk kalsaydý. Onunla biraz daha sohbet edebilseydim, bana daha çok soru sorabilseydi dedim. O gün ilk defa insan olduðumu hissettim. Ben bu hastalýðým yüzünden 18 ay evden dýþarý çýkamadým. Kimseyle konuþamadým. O taksi þoförü bana insan olduðumu hissettirdi.”

Hepsi tek tek dener. Hiç biri takýntýsýyla üç dakika baþ etmeyi beceremez. Hepsi de ilk on saniyede pes eder. Umut yok. Anlaþýldý. Amansýz bir hastalýk gibi yakalarýna yapýþan bu takýntýlar onlarý býrakmayacak. Kaybettiler.

Hayýr. Bir itiraz var. Ne oluyoruz? Durum bakalým. Olayý, içlerinde en akýllýlarý olan Madam Arþaluz Taþaklýyan çözer. Ýtiraz eder. Durun bir dakika. Aslýnda hepiniz baþardýnýz. Nasýl yani?

Melek, sen sadece bir defa sana dokunulduktan sonra ellerini yýkamak için tuvalete koþmadýn.
Söðüt aðladýðýnda. Onu “teselli etmek” için yanýna gittin. Baþýný okþadýn ve sonra ellerini yýkama “gereði duymadýn”. Gerek yoktu. Çünkü ellerin pis deðildi ki. “Þefkat” pis bir þey deðildir. Sen onun saçlarýný okþadýn. Ona “þefkat” gösterdin. “Þefkat, pis bir þey deðildir”. Bunu biliyordun. O nedenle, ellerini yýkamadýn.

Mesela sayý saymadan, hesaplamadan tek bir aný geçmeyen Kamil yalnýzca bir kez sayý saymadý. Unuttu. Sayý saymayý unuttu. Çünkü o an arkadaþýna “destek olmak” sayý saymaktan daha önemliydi. Eylül’ü karolar üzerinde yürütmek için cesaret dediðinde, “cesaret” sözcüðünü kaç kez tekrarladýn? Kaç kez cesaret dedin? Hiç saydýn mý? Neden? Sen ki her þeyi salisesine kadar hesaplarsýn. Basit bir tekrarý mý hesaplayamadýn? Hayýr, o an kendini, takýntýný, kendi “hastalýðýný” tamamen “unutmuþtun”. Kalbini ve beynini Eylül’ün hizmetine vermiþtin. O nedenle “baþardýn”. Eylül’ün “acýsý” senin “takýntýndan” daha “önemliydi”.

Ya, sen çizgiler üzerinde yürüyemeyen, asimetri hayraný, çizgi takýntýlý Eylül. Sana ne demeli. O kadar krizler geçirmene raðmen aslýnda bir defa takýntýný yendin. Karo çizgilerinin üzerine parmaðýnýn ucu deðdi diye komaya giren sen, neredeyse beþ dakika boyunca karo çizgilerinin üzerinde durdun, koþtun hatta yürüdün. Madam Arþaluz Taþaklýyan hastalandýðýnda, evde cayýr cayýr yanan biricik yavrusunun acýsýný anýmsayýp göz yaþlarýna boðulduðunda hepimiz gibi “kendi acýný unuttun”. Onun “derdi” senin takýntýndan daha “önemliydi”. Karo çizgilerini “boþ verdin”. Ona odanýn bir ucundan koþarak bir bardak su getirebilmek, karo çizgilerinin üzerinde yürüdüðün gerçeðinden daha “önemliydi”.

Diðer üç sevimli, iyi yürekli delinin takýntýsýný nasýl yendiðini artýk siz kendiniz bulun. Sevgi emek ister. Her þeyin altýn bir tepsi içinde size sunulmasýný beklemeyin. Siz de biraz çaba gösterin. Kendiniz keþfedin. Bakarsýnýz onlarý keþfedeceðim derken kendi “takýntýlarýnýzý yenmiþsiniz”. Belli mi olur?

Ah, sevgili, tatlý, çýlgýn, Madam. Aklýmýzý ilk çelen siz oldunuz. Herkes pes etmeye dünden razýyken ilk itiraz eden de sizdiniz. Kesin bir tavýrla öyle bir “Hayýr býrakamazsýnýz, benim durumum herkesten daha aðýr, ben býrakmadým, devam ettim, siz de býrakmayacaksýnýz. Bir kiþi tekliyor diye takým vazgeçemez. Ben dayanabiliyorsam, siz de dayanabilirsiniz.” dediniz ki kimse oyundan vazgeçemedi. Utandýlar. Oyunu yarýda býrakýp gitmeye utandýlar. Biraz sizin cesaretinize duyduklarý saygýyla biraz da “takýntýlarýndan” kurtulma isteðiyle devam ettiler. Ama esas neden “inanmalarýydý”. Siz onlara “kendilerine inanmayý” öðrettiniz. Durmak yok. Ýstiyorsan, “mücadele edeceksin”. Durmak yok! Vazgeçmeyeceksin! Direneceksin. Baþaramadýn mý. Sorun yok. Bir daha dene. Ama vazgeçme. Kendine inan!

Siz ne yaptýnýz Madam. Sadece birkaç saat öncesine kadar daha önce hayatlarýnda birbirleriyle hiç tanýþmamýþ altý kiþiyi örgütlediniz. Onlarý daha önce hiç gelmedikleri bir doktorun bekleme odasýnda bir araya getirdiniz. Onlarý “ortak bir amaç etrafýnda topladýnýz”. Siz ne yaptýnýz Madam? O kokoþ kimliðiniz altýnda neredeyse devrimci bir tavýrla, bir kumandan edasýyla, sadece sýradan bir oyun gibi görünen bir deneyle insanlara kendi “özsaygýlarýný” ve “özgüvenlerini” geri verdiniz. Onlarý oyunu bitirmeye zorladýnýz ve bunu yaparken sadece onlara “öncülük” edebilmek uðruna kendi “acýnýzla yüzleþtiniz”. Bunu yaparken de acýnýzý namusluca göðüslediniz.

Yüreðimizi daðladýnýz. Sadece bir dakika önce bizi gülmekten öldürürken bizi acýnýzla kahrettiniz. O kahkahalar boðazýmýzda düðüm düðüm, gözyaþlarýmýz gýrtlaðýmýzda, yüreðimiz aðzýmýzda, elimiz böðrümüzde kala kaldýk. Ne yapacaðýmýzý bilemedik. Öyle acýdan katýldýk kaldýk. Sizin acýnýz bizim acýmýz oldu. Gözyaþlarýnýz süzülürken aniden fýrlayýp yanýnýza gelmemek, size sarýlmamak için kendimi zor tuttum. “Neden anahtarlar” diye birileri çok üzerinize gelince. Dayanamadýnýz. Ruh çatlaðýna özenle sakladýðýnýz acýlar boþandý.

“Gelmeyin üstüme. Çocuðum öldü benim. Yangýnda çocuðum yandý benim. Çocuðum gitti. Aaaaah, anahtarý unutmuþum, çocuðum içeride kaldý, yandý. Çocuðum öldü benim. Ben bakire deðilim” Ama tam da bu yüzden takýntýlýsýnýz. Eðer kendinizi bakire zannederseniz belki çocuðunuz hiç olmamýþ, hiç doðmamýþ, hiç ölmemiþ, çocuðunuzun acýsý hiç olmamýþ olacak. Tam da bu yüzden, anahtarlarý o koca çantanýzýn içinde sürekli, hep aranýrsýnýz. Ýçerde unutup da yangýnda çocuðunuz tekrar ölmesin diye. Beyniniz unutmaya hiç izin vermiyor ki. Ýþte tam da bu yüzden, her evden çýkýþýnýzda belki milyonlarca kez geri dönüp elektrikleri, ütüyü, havagazýný kontrol ediyorsunuz. Yangýn çýkmasýn diye. Çocuðunuz tekrar yangýnda ölmesin diye. Hep yangýn öncesine geri dönmek istiyorsunuz. Hem melekler kadar masum. Hem bir o kadar suçlusunuz. O yüzden o binlerce gereksiz takýntý. O alaycýlýk kýlýfýna gizlediðiniz en büyük acýnýzý örtmeye çalýþýyorsunuz. Þimdi burada, bu insanlara yardým etmek için acýnýzla yüzleþirken sadece kendinizi deðil diðer takýntýlýlarý da kýyýya çekme çabasýndasýnýz. O nedenle, yaptýðýnýz þey iki defa daha kýymetli.

Ah, Madam keþke sizi seri olarak üretebilmek mümkün olsaydý. Mesela, þu an içinde bulunduðumuz ülkede her mahalleye bir Madam Arþaluz Taþaklýyan o kadar iyi giderdi ki.

Ne demiþtiniz? “ Aramýzda biri bile baþarsa devam etmeye deðer” Herkes bir an donup kalmýþtý. Yüreðimin çarpýntýsý kulaðýma gök gürültüsü gibi geliyordu. O an, aslýnda bütün kainat durmuþtu. Ýnsanlar pes etmeyle, devam etme arasýndaki o kritik “karar anýnda” donup kaldýlar. Siz kimseye aldýrýþ etmediniz. “Aaah, buraya iyi ki gelmiþim. Ruhum aydýnlandý. Anladým. Kötü zamanlarda, insanlar yanýndakinin elini daha sýký tutacak. Birbirine daha çok sarýlacaksýn. Ýnsanlar zor zamanlarda, dayanýrsa, birlik olursa, birlikte direnirse, her türlü felaket aþýlabilir. Bu bireyler için de geçerlidir, toplumlar için de.”

Sevgili Madam, son olarak söylediðiniz dört cümleyi okullara, iþyerlerine, fabrikalara, tersanelere, üniversitelere, evlere asmak lazým. Sabah, öðle, akþam. Günde üç öðün herkesin tekrarlamasýný zorunlu kýlmak lazým. Mecbur etmek lazým. Ezberleyinceye kadar. Ruhuna kazýyýncaya kadar. Sabah uyanýnca, akþam yatmadan önce. Dua eder gibi. Baþka türlü takýntýlarýmýzý yenemeyeceðiz. Bir kiþi de olsak, bin kiþi de olsak, koca bir ülke de olsak “hastalýklarýmýzý” baþka türlü yenemeyeceðiz.

Takýntýlarýmýz komik gözükse de içinde acýlar barýndýrýr. Baþkalarýna komik gelenler bizim içimizde trajedi olur. Ölüm korkusu, sevdiklerimizi kaybetme korkusu, kendimizi sebepsiz suçlama, takýntýlar, acýlarla beslenen takýntýlar, büyür, büyür, büyür. Bulaþýr. Sonra karmaþa. Sonra, felaketimiz olur.

Bu karþýndakini desteklemeye, karþýndakinin acýlarýný dindirmeye çalýþýrken kendi takýntýlarýný unutmayla çözülebilir mi? Yani, baþkalarýna yardým ederken kendi hastalýklarýmýzý unutma hali. Baþkalarýnýn derdine düþerken, kendi takýntýlarýný unutmak mümkün mü?

Ne demiþti Madam? Hatýrla.

“Baþkalarýnýn hayatý ne kadar zor diye düþüneceksin. Kendini baþkalarýnýn yerine koyacaksýn. El alemin derdi beni gerdi demeyeceksin. Sorumluluðun olacak. Onun derdini düþüneceksin. O zaman kendi saplantýlarýndan arýnýyorsun. Ruhun özgürleþiyor. Takýntýlar davetsiz misafir. Gece baþýný yastýða koydun. Uyuyacaksýn. Pat diye çýka geliyorlar. Ruhunun kapýsýna asýlacaksýn. Takýntýlar içeri girmesin diye direneceksin. Ancak öyle özgürleþirsin.”

Tam bu noktada Madam pat diye sorar. “ATATÜRKÜN doðum tarihinden ölüm tarihini çýkarýrsanýz ne kalýr?”

Ne kalýr? Size biraz daha düþünme payý.

Bu altý tane birbirinden benzersiz tatlý kaçýk baþardý. Birbirlerine “inandýlar”. Birbirlerini hiç tanýmadýklarý halde hoþ görülü davrandýlar. En önemlisi “dayanýþma” gösterdiler.

Hayatta kalma içgüdüsü onlarý ayakta tuttu.

Eðer bir ülke söz konusuysa….

Bir ülkenin hayatta kalmasý söz konusuysa, öncelikle bu ülkenin “takýntýlarýndan” kurtulmasý lazým.

Söz konusu takýntýlarsa, mesela türban diye baþlayabiliriz, ATATÜRKÇÜ kadrolarýn tasfiyesi, ATATÜRK ilke ve devrimlerinin unutturulmaya ve özenle kafalardan silinmeye çalýþýlmasý, hukukun üstünlüðü ilkesinin zedelenmesi, anayasanýn delik deþik edilmesi, akýllara estiðince yasalarýn keyfiyete baðlý olarak deðiþtirilmesi, ifade özgürlüðünün ortadan kaldýrýlmasý, haber alma özgürlüðünün kýsýtlanmasý, (bakýnýz basýna uygulanan eþi benzeri görülmemiþ sansür ve baskýlar), “sanatýn ve sanatçýlarýn ihaleyle çýkartýlmasý”, tiyatrolarýn kapatýlmasý, (Örnek mi istiyorsunuz AKM, Muhsin Ertuðrul Sahneleri), özelleþtirme adý altýnda kurum ve kuruluþlarýn talan edilmesi, ülke topraklarýnýn, yer altý ve yer üstü zenginliklerinin yabancý sermayeye satýlmasý, oy kapmak için dinin siyasete alet edilmesi, “demokrasi, insan haklarý, özgürlükler adý altýnda demogoji yapmak”, köþe dönmeci politikalar, küreselleþme adý altýnda kapitalizmin ve emperyalizmin hizmetine sunulan ülke zenginlikleri, adam kayýrmacýlýk, þeriat eðilimli kadrolaþma, hortumculuk, vurgunculuk, þahýslarýn kiþisel hizmetine sunulan devlet olanaklarý….Bu ülkenin takýntýlarý o kadar çok ki, gerisini siz getirin.

“Kötü zamanlarda, insanlar yanýndakinin elini daha sýký tutacak. Birbirine daha çok sarýlacaksýn. Ýnsanlar zor zamanlarda, dayanýrsa, birlik olursa, birlikte direnirse, her türlü felaket aþýlabilir.”

Biz KURTULUÞ SAVAÞINI böyle kazandýk. Yine yapabiliriz.

Döndük en baþa. Neden? Çünkü sorunun cevabý yine sorunun içinde gizli de ondan.

Dersiniz çalýþtýnýz mý? KURTULUÞ SAVAÞI sizi nereye götürdü?

Madam Arþaluz Taþaklýyan pat diye sormuþtu.

“ATATÜRKÜN doðum tarihinden ölüm tarihini çýkarýrsanýz ne kalýr?”

Yanýt. CUMHURÝYET kalýyor diyeceksiniz.

Eðer bu gerçeði unutursanýz, elimizde geriye hiç bir þey kalmayacak.

Evet, ne demiþti Madam?

“Aramýzda bir kiþi bile baþarsa devam etmeye deðer”

Neden?

Çok basit. Sahip olduðumuz en deðerli varlýk,

LAÝK CUMHURÝYET için.













.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Okumama Deðdi.
Gönderen: emine erdoðan / Ankara/Türkiye
15 Þubat 2008
Uzun zamandýr bu kadar anlam yüklü ve çýkarýmlarý olan bir yazý okumamýþtým.Ýyi bir okur olmaya her zaman çaba göstermiþimdir.Oyunu sizinle izledim sizinle düþündüm sizinle ayný sonuca ulaþabildim.Bunu baþarabilmeniz beni çok etkiledi.Benimde bir takýntým var.Ýzlediðim okuduðum gördüðüm her þeyi bana ve düþüncelerime ne kattýðý konusunda bir sorgudan geçirmek.Ben inandýrýlmayý deðil ikna edilmeyi tercih ederim.Ýnandýrýlmak istendiðinizde size resmin bir kaç baðlantýsýz ama görmenizi istedikleri parçalarýný gösterip sizin bütün resmi onlarýn görmenizi istedikleri þekilde hayal etmenizi saðlamaya çalýþýrlar.Ýknada ise resmin bütünü gözlerinizin önündedir ve bunun tüm ayrýntýlarý ile sorgulamanýza izin verilir.Sizinle hiç takýlmadan ikna olabilmenin zevkini yaþadým.Çalýþmalarýnýzda yürekten baþarýlar diliyorum.Yazdýklarýnýzý okumak bir zevkti.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn türkiye kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Öpülesi "Yastýk Adam" Öyküleri : Kayýp Ruhlara Masallar
Ferhan Þensoy"dan 2019 Türkiye Fotoðraflarý
Söyleyecek Sözü Olan Oyunlar…
Genco Erkal'dan "Yaþamaya Dair "" …
Altýný Oyduklarý Ýrfan Þahinbaþ Sahnesinden Büyüklere "At" Masallarý
Açlýkla Terbiye Edilen Bir Ülkede Dilenen Yaþlý Bir Teyze
Þehit Anasý Soruyor:
Fýsýl, Fýsýl, Fýsýl…
Cumhuriyet Bayramýný Büyük Bir Coþkuyla Kutladýk!
Sadece Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan Deðil, Aslýnda Hepimiz "Tecritteyiz"!

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Franca Rame ve Dario Fo"dan Büyüklere Masallar : Japon Kuklasý
Ýçimden Çýkan Küheylan...
Para Aðaçta Yetiþmiyor Pinokyo!
"Ýþi Kapmak" Ýçin Ne Kadar "Ýleri" Gidebilirsiniz? Metot Oyunu Sýnýrlarý Zorluyor!
That Face : Aynada Gördüðün "O Yüz" Kim?
Dario Fo"dan "Bir Anarþistin Kaza Sonucu Ölümü"
Dumana Boðulan "Romeo ve Juliet"
Ben, "Çýplak Memelerini Deðil" Dansý Ýzlemeye Geldim!
Ýçimizdeki "Boþ Þehir"ler...
Tiyatronun Yýkýmdan Önceki Son Oyun: "Peron" Siz Hayatýnýzýn Kaçýncý "Peron" Undasýnýz?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.