..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bazen evrende yalnýz olduðumuzu düþünürüm, bazen de olmadýðmýzý. Her iki durumda da bu düþünce beni afallatýr. -Arthur C. Clarke
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Ýstanbul > Emine Piþiren




12 Temmuz 2009
Leo Buscaglia Ýle Söyleþi  
Emine Piþiren
Mahmut Bey, elimi býrakmadýðý gibi bir de yemek davetini Ýstanbul’un en güzide otellerinden birine "davet etme" cüretkarlýðýný da göstermiþti. Asansörün yedinci kata gelmesi ile elim bir yabancýnýn elinden kurtulmuþ oldu. Ýþte o an var ya Leo, ben sana, o kadar içerlemiþtim ki, anlatamam.


:BGIG:

Sevgili Leo Buscaglia; öncelikle "merhaba" sana. Uzun zamandýr bu söyleþi için can atýyordum. Hani insan zaman zaman kendi ile söyleþir ya iþte öyle bir þey. Sizinle ilk kez Ýstanbul’un en harektli ve yoðun insan selinin akýþý olan bir caddede karþýlaþmýþtýk. Hani adý Ýstiklal olan. Gözüme deðen eserlerinizi tek tek elime alýp ön sözlerini okumuþtum. Birinde þöyle yazmýþtýnýz.

“ Mutluluðum kendimde, sizde deðil.
Yalnýzca gelgeç olduðunuz için deðil
olmadýðým gibi olmamý istediðiniz için de.
Mutlu olamam deðiþirsem,
sýrf sizin bencilliðinizi doyurmak için.
Hoþnut da olamam eleþtirdiðinizde beni,
sizin gibi düþünmediðim,
ya da görmediðim için.
Uyumsuz diyorsunuz bana.
Oysa inançlarýnýza her karþý çýkýþýmda
siz de benimkilere karþý çýkýyorsunuz.
Aklýnýzý biçimlendirmeye çalýþmýyorum,
biliyorum kendinizi bulma savaþý veriyorsunuz.
Bana akýl vermenizi de kabul edemem,
çünkü kendimi bulma çabasýndayým ben de.
Saydam olduðumu söylüyorsunuz,
ve kolayca unutulacaðýmý.
Öyleyse, kim olduðunuzu kanýtlamak için,
yaþamýmý kullanmaya kalkmanýz niye?”

Bu satýrlar beni nasýl sizin tesirinize býraktý ve nasýl baþýmý döndürdü anlatamam. Sevgilimden yeni ayrýlmýþ ve gönül yorgunluðu içindeydim. Ayrýlýk sebebimiz ise, “Mutlu olamam deðiþirsem,
sýrf sizin bencilliðinizi doyurmak için…” sizin bu satýrlarýnýz içinde gizlenmiþti sanki. Bir asker olan sevgilim Kýbrýs’lardan bana uzanmýþ ve deðiþmemi istemiþti.

“Her þeyi býrak gel, her þeyden kendini soyutla sadece benimle ol gel, kýr içindeki zincirleri ve tabularý da gel, her þeyinle benim olarak gel” demesi kolaydý.

Bir yaþamý paylaþtýðýn ailene karþý sorumluydum. Nasýl býrakabilirdim ki, her þeyi? Bir baþkasýný üzerek, kendi mutluluðunu kurmak hevesleri, bencil olmanýn ta kendisi deði miydi?
Yýl 1978 idi ve treyleybus ile Tünel’e doðru yol aldýðýmda yazmýþ olduðunuz “Yaþamak sevmek ve öðrenmek” adlý kitabýnýz elimdeydi. Bir an önce iþ yerime varýp, kitabýnýzý okumak istiyordum.
Daha sonra birçok eserinizi alýp okumuþtum. Her biri beni rüya alemine sürüklerken yaþama dair mesajlar da vermekte idiniz. Biliyor musunuz, ben ne yaptým?
Hiç unutmam; belleðime enjekte ettiðin felsefi bilgilerini uygulamaya bile kalkmýþtým.

“…Ýþ yerim Ýstanbul’un en yüksek tepelerinden olan Taksim’de idi. Çok katlý iþ yerimin en üst katýnda bir kafeteryamýz vardý. Boþ zamanlarýmýzda soluklanýrdýk, sanatçý dostlar ile yaptýðýmýz sohbetlerle vaktin nasýl geçtiðini anlamazdýk. Bir soluk alma hevesi ile asansöre binmiþtim. Muhteþem manzarasý ile Ýstanbul Boðazý’na tepeden bakmak, ayrý bir güzellikti. Yahya Kemal’in dizeleri titretirdi içimi, ben böyle izlerken bu nadide þehrimi.

"Sana dün bir tepeden baktým aziz Ýstanbul!
Görmedim, gezmediðim, sevmediðim hiç bir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtýma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre deðer..."

Ve o efsanevi gizemi ile ýþýl ýþýl mavi Marmara’da bir yýldýz gibi parlayan Kýzkulesi ise, gözlerimizin hep seyrinde olurdu.
Ýþte ben yine asansöre binmiþ, yedinci kattaki kafeteryaya varma hevesleri içindeyken birinci katta 40’lý yaþlarda þýk giyinmiþ bir beyefendi bindi. Tek fark ettiðim sadece bunlar deðildi elbet.
Birde elinde tutmakta olduðu siyah "James Bond" çantasý dediðimiz çanta ve yeni boyanmýþ makosenleri dikkatimi çelmiþti. Evet, makosenleri pýrýl pýrýldý. Bu þekilde düþünürken, aklýma yine sen düþtün Leo Buscaglia, hani bir keresinde;

“…Asansörler en güzel baþlangýçlarýn olabileceði dar ve sýkýcý alanlardýr. Ýnsanlar bu alanlardan bir an önce çýkma hevesiyle, yeni güzel dostluklarý ve fýrsatlarý kaçýrýrlar. Nasýl mý?
Her insan ya ayaklara, ya asansör içindeki ýþýklara ya da aynada kendini inceler, ama hiç birimiz gözlerimize bakmayýz. Hiç düþünmeyiz ki, bu kýsa sürede güzel dostluklarýn kurulabileceðini. Genelde ben “merhaba, adým Leo” diye, tokalaþýr, kendimi tanýtýrým. Hem zaman çabuk geçer hem de sýkýcý dar gelmezdi asansözler…”

Bu sözlerini düþünce aklýma, gülümseyerek baþýmý kaldýrdým ve asansöre yeni binen beyefendiye.

“Merhaba, adým Emine…” deyiverdim.

Aaa, adam da gülümsemesin mi?!

Elimi sýkýca kavramasýn mý?

Ve bir dakika geçmesine raðmen hala elim, adýnýn “Mahmut” olduðunu söyleyen adamýn elinde ve terlemekte sýkýntýdan.

Aaa, olacak iþ deðildi!

Mahmut Bey, elimi býrakmadýðý gibi bir de yemek davetini Ýstanbul’un en güzide otellerinden birine "davet etme" cüretkarlýðýný da göstermiþti. Asansörün yedinci kata gelmesi ile elim bir yabancýnýn elinden kurtulmuþ oldu. Ýþte o an var ya Leo, ben sana, o kadar içerlemiþtim ki, anlatamam. Yahu, sen Ýtalya veya þu an yaþadýðýn Amerika’nýn Güney sahillerinden çaðdaþ bir mesaj iletmiþtin. Ama gel gör ki, yaþadýðým Türkiye idi. Ve Türk erkeði; bir kadýn gülümsemesi ile aþýrý cömert duygulara da sahiptiler. Ýçimden sana hayýflandým, bunu bilesin.

Kafeterya öðlen saatlerine hazýrlanýyordu. Gözlerim bir radar gibi “tanýdýk dost” aradý. Henüz pek kimse yoktu. Boþ bir masaya oturmadan önce, geniþ pencerelere yaklaþtým. Mavi Marmara bir kurdela gibi dalga dalga ayaklarýmýn altýndan akmaktaydý sanki. Bakýþlarým Kýz Kulesine uzandý yeniden. Bir süre daldým ve öylece ayakta dururken, tanýdýk bir ses ile irkildim.

“…Emine Haným, merhaba…”

Döndüðümde en beðendiðim ve bugün dünyasýný deðiþtiren dostumu gördüm. Kamil Doðan, Devlet Opera ve Balesi Sanatçýlarýndandý. Ýyi bir sese sahip tenordu. Sadece iyi bir sesi deðildi ki, hakkýnda söyleyeceklerim. Birlikte bir masada sanat ve edebiyata dair söyleþiler yaptýðým deðerli bir dostum olmuþtu. Ona, gülümsedim. Zarif bir þekilde elimi kavradý ve öptü. Bu öpüþ hem hoþuma gitmiþ, hem küçük bir kahkaha atmama da neden olmuþtu. Þaþýrdý.

“…Ne oldu, bir gaf mý yaptým yoksa sevgili Emine Haným?”

Gülmemi kesip, baþýmý saða sola salladým, onun bu yanlýþ düþüncesini sohbetimizin konusu olan sen leo, evet seni anlatmaya baþladým. Daha sonra da her ikimiz güldük bu mini anýmýza.
O zamanlar koyu bir sigara tiryakisi idim. Sýcak ve bol köpüklü kahveler geldiðinde ben beyaz dumaný Kýz Kulesine doðru üflemiþtim. Yüksek sesle düþündüm.

“…Çocukluk ve genç kýzlýðýmýn geçtiði Üsküdar ile özdeþleþen Kýz Kulesi hala gizemini koruyor deðil mi?”

Kamil Doðan hafifçe bir gülüþ ile;

“...Onun mitolojik öyküsünü biliyor musun sevgili Emine?” dedi.

Bende;

“…Hani þu bildiðimiz hikaye olan; padiþahýn kýzýný yýlan ýsýracak diye, kehanetin gerçek çýkmasýndan korumak için, denizin ortasýna kule yapmasý deðil mi?” diye sordum.

Kamil Doðan hoþ bir gülüþle, “benzer üç farklý hikayeden biri o” dedi .
Heyecanla öne doðru eðildim:

“…Lütfen anlatýr mýsýnýz, çok merak ettim?”

Heyecanlý çýrpýnýþlarým hoþuna gitmiþti, anlatmaya baþladý:

“…Kýzkulesi ile ilgili anlatýlan ilk hikaye; Ovidius’un kaydettiði bir aþk hikayesidir. Hero ile Leandros adlý iki gencin hüzünlü aþkýný anlatan bu hikâye, Hero’nun kuleden ayrýlmasýyla baþlar. Hero Afrodit’in rahibelerindendir ve aþka yasaklýdýr. Yýllar sonra Afrodit’in tapýnaðýnda yapýlan bir törene katýlmak için kuleden ayrýlýr ve orada Leandros ile karþýlaþýr. Birbirine âþýk olan iki genç, Leandros’un gece kuleye gelmesi ile aþklarýný kutsarlar. Kýzkulesi her gece iki gencin gizli aþkýna ve yasak seviþmelerine tanýklýk eder. Leandros’un yüzerek kuleye geldiði fýrtýnalý bir günde Hero’nun yaktýðý sevda ateþinin feneri söner. Karanlýkta yolunu kaybeden Leandros boðazýn sularýna gömülür. Sevgilisinin öldüðünü gören Hero da kendini Kýzkulesi’nden boðazýn sularýna býrakýr…”

Ýþte ilk kez mitolojiye duygu ve düþüncelerim ayak basmýþtý. Ýçime hüzün konuk olurken biten sigaramý tazelemiþtim. Körpe ciðerlerime nikotinin acý dumanýný soluduðumda, gözlerimin nemlenmesine engel de olamamýþtým. Aþk, hüzünlendirmiþti beni.
Kamil Bey, göðsünün iç cebinden kaðýt mendil çýkartýp uzattý.

“…Seni üzmek deðildi amacým. Ýstanbul neolitik dönemlere ev sahipliði yaptýðý gibi; ilk, orta ve yeni çaðda da birçok medeniyetleri barýndýrmýþtýr baðrýnda. Kýz Kulesi ile anlatýlan bir baþkasý da senin bildiðin gibi… Ýster misin anlatmamý?”
Dostum hem zarif hem de duygusal biriydi. Onun kültür denizinde yüzmek beni çok mutlu ettiði gibi zamanýn hýzlý akýþýna engel olamamýþtýk. Sevecen gülüþle;

“…Tabi, çok sevinirim. Sizi dinlemek ve bilgilenmek beni son derece mutlu etmekte…” dedim.
Kamil Doðan hikayesine devam etti:

“…Kavuþamayan âþýklara atfen anlatýlan bu hikâyeden baþka bir de; Cleopatra’nýn sonuna benzer bir sonun anlatýldýðý yýlan hikâyesi vardýr. Kehanete göre kralýn birine, çok sevdiði kýzý on sekiz yaþýna geldiðinde bir yýlan tarafýndan sokularak öleceði söylenir. Bunun üzerine kral denizin ortasýndaki bu kuleyi onararak kýzýný buraya yerleþtirir. Kaderin kaçýnýlmazlýðýný kanýtlarcasýna, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çýkan bir yýlan, prensesin tenine süzülerek zehrini boþaltýr. Kral, kýzýna demirden bir tabut yaptýrarak Ayasofya’nýn giriþ kapýsýnýn üstüne yerleþtirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardýr. Yýlanýn, ölümünden sonra da onu rahat býrakmadýðýna dair hikâyeler anlatýlýr…”

Kahvelerimiz bitmiþti. Ve ben tüm bilgilerimi sýfýrlamýþ yeni bilgilerle donatýlýyordum. Dostum esmer gülüþü ile ben "dona kaldýðýmý" fark etti. “Esmer” dedim.
Evet, beni tarihin sayfalarýdaki yolculuklarýma "eþlik" eden dostum, bir zenciydi. Ýlerleyen günlerimizde cildinin renginin nereden geldiðine dair açýklamayý da yapacak olan dostum, hikayesine devam etti:

“En son anlatýlan hikâye ise Osmanlý Dönemi ile ilgilidir. Battal Gazi’nin askerleri ile Kýzkulesi’ne baskýn yaparak kuleye saklanan hazinelerin ve Üsküdar Tekfuru’nun kýzýný kaçýrdýðý ile ilgili hikâyedir. Battal Gazi tekfurun kýzý ve hazinelerini aldýktan sonra Üsküdar’dan atýna atlayýp oradan uzaklaþmýþtýr. Çokça bilinen “Atý alan Üsküdar’ý geçti” lafý bu hikâyeden gelir. Bu hikâyeden günümüze gelen bir diðer þey de küçük kulemizin ismi ile ilgilidir. Diðer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kýz-Kulesi ismini vermiþlerdir.”

Dostum hikayesini bitirmiþ ben ise baþka bir boyutta idim sanki. Bakýþlarým ýþýl ýþýl parlayan mavi sulara dalmýþtý. Kýsa bir anda bilinenden farklý üç hikaye dinlemiþ ve þimdi gözlerime daha farklý dokunuyordu, gizemli Kýz Kulesi. Hala da bu gizemi koruyacaktý.
Dostuma teþekkür edip bir kahve içimi soluklandýðým kafeden ayrýldým.
Çalýþma masamda durmaktaydýn yine sen Leo , "Sevgi" adlý kitabýnla hem de... Hemen sayfalarýna dokundu parmak uçlarým ve bir þiirini okumaya baþladým. Duygu duygu gönlüme akmaya baþladýn sen…

Anýmsýyor musun yeni arabaný
Ödünç alýpta çarptýðým günü?
Öldüreceðini sanmýþtým beni, öldürmedin oysa.

Anýmsýyor musun seni zorla sahile götürdüðüm,
Yaðmur yaðacaðýný söylediðin ve
Yaðmurun yaðdýðý günü?
Söylemiþtim sana demeni beklemiþtim, demedin oysa.

Anýmsýyor musun kýskandýrmak için seni
Baþka oðlanlarla oynaþtýðým ve
Senin kýskandýðýn günleri
Terk edeceðini sanmýþtým beni, terk etmedin oysa.

Anýmsýyor musun çilekli pasta düþürüp
Arabanýn paspasýný kirlettiðim günü?
Azarlayacaðýný sanmýþtým beni, azarlamadýn oysa.

Anýmsýyor musun dansýn resmi giysili olduðunu
Söylemeyi unuttuðum ve
Senin kot pantolonla geldiðin günü?
Býrakacaðýný sanmýþtým beni, býrakmadýn oysa.

Evet yapmadýðýn çok þey vardý
Ama dayandýn bana, sevdin
Ve korudun beni.
Çok þey vardý
Benim de senin için yapmak istediðim,
Vietnam’dan döndüðünde
Dönmedin oysa...

Kirpiklerimin uçlarýna düþen yürek özlerime engel olamamýþtým.
Ve ben son dizelerinde yüreðimin kýyýldýðýný hissettim leo. Koptum sanki…

Emine Piþiren/Ýstanbul-Taksim-AKM/10.05.2005



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Edebiyat Galerisi Net’in Þair ve Yazarlarýnýn Edebiyat Þenliðinden Genel Görüntüler
Okaliptüslerin Gölgelerine Uzanmak Ýstemiyorum
Ölüme Çok Az Kala!
Tanrý'nýn Ýnsanlarý Yaratmaktaki Amacý Nedir Anne? - 2 -
Tanrý'nýn Ýnsanlarý Yaratmaktaki Amacý Nedir Anne? - 1 -
Yorumlarým ve Duygularým - 10 -
Elbet Þiir Olacak Þairin Tesellisi
Eline Ne Geçti?
Bir Damla Mürekkep Bir Milyon Ýnsaný Düþündürebilir. - 1 -
Hayat Ateþ Üstünde Yolalmaktýr - Ýkinci Bölüm -

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Adamdan Saymýþýz [Þiir]
Ah Ulan Istanbul! [Þiir]
7. Didim Þiir ve Þairler Buluþmasý [Þiir]
Çekinme Söyle [Þiir]
Yaðmur Kuþu Suskunluðu [Þiir]
Hangi Dua Ýle Sana Gelelim? [Þiir]
Ýsterdim [Þiir]
Davetsiz Konuk - 1 - [Þiir]
Madem ki... [Þiir]
Git Demene Gerek Yok [Þiir]


Emine Piþiren kimdir?

Yazmayý, okumayý ve birikimlerimi paylaþmayý seven biriyim. Edremit'in yerel bir gazetesinin köþe yazarýyým. Bazý web sayfalarýnda da edebiyat adýna paylaþýmlarým yayýnlanmaktadýr. Sevgi ve ýþýk sizle olsun.

Etkilendiði Yazarlar:
Mehmet Emin Yurdakul, Nazým Hikmet, Aziz Nesin, Victor Hugo, Balzac, Leo Buscaglia, Eric Frrom, Irvýn Yalom, Dale Carneige, Doðan Cüceloðlu, Haluk Yavuzer...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Emine Piþiren, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.