Geçen Yıllar
geçmişte bıraktığımız yılların aslında ne kadar önemli olduğu vurgulanmak istenmiştir
"Yazmak, varoluşsal krizin en şık şeklidir; bir tür intihar notu, ama asla gönderilmeyen." — Albert Camus (kurgusal)"
"Yazmak, varoluşsal krizin en şık şeklidir; bir tür intihar notu, ama asla gönderilmeyen." — Albert Camus (kurgusal)"
geçmişte bıraktığımız yılların aslında ne kadar önemli olduğu vurgulanmak istenmiştir
...Anılar yaşayamadan hızla akıp gidiyor ve duygular ayrıntılara takılıyor ya... Sevişmek varken savaşmak neden...
Çalınmış suratlarla yaşayan herkesin suratına okkalı bir tükürük, yiyeceği en kötü dayaktan daha ağır.
Yağmur... Hüznü de koynunda taşıyan afet... Benden daha mı dolusunda taşıyorsun sen... İçin benden daha mı çok yağıyor da akıyorsun! Bana inat mısın lanet olası! Neler taşıyabilirsin ki sen kara bulutlarından başka? Ağırlığı ne ki? Onla boy ölçüşebilir mi
Yağmura tutuldum ıslandım bir anda ama bitti. Yağmur dindi çoktan güneş açtı buralarda. Hem neden merak edeyim seni? Neden söyle bana, sen zaten hiç olmadın ki! ....
Sağırlaşmış duygularımızla, görmediğimiz güzelliklerle, zamanı bir maratoncu adımlarıyla takip etmemizle, neler kaçırdığımızı fark ettim birden..
Seri katillerin körelmis duygularına sahip ruhumun, çocukluğumu yırtarak yüzüme haykırışını yine görmemezliğe geldim. Yaşanmamışlıklar yaşanmalımıydı kestiremiyordum...
“Seninle; masmavi, pırıl pırıl gökyüzü gibi berrak;
delicesine, coşkun akan bir nehir gibi olan dünyam,
Sensiz; yağmura hasret, verimsiz, çorak topraklar gibi...”
Belki de bir rüyaydı gördüğüm, içinde gerçekçikler bulunan…Kendimi pırıltılı suların büyüsüne kaptırıp, hiç düşünmeden, karşı kıyıya, yürüyerekulaşacağımı sandığımda, yardımıma koşan bir sen vardın.
Ne zaman seni düşünsem; usuldan bir şiir başlar gökyüzünden, dökülür ağır ağır saçlarıma. Tepeden tırnağa mısraya batarım, tepeden tırnağa aşka...
Yıllar sonra karşıma cıkan bir yitirilişin ısmarlaması üzerine gecmişe el sallayarak ve yakın bir arkadaşımın yazısından etkilenerek alkolle dadanılan bir gece yazılmıştır...
ağzım zehir gibiydi.ne zaman tükürüğümü yutacak olsam zehirlenme hissine kapılıyordum...
bir ihtimal peşinde bir ömrü savurmak ne dâhiyane ne de çılgınca… Bir panayır kalabalığında, lunapark sevincindeki çocuk gibi bekledim seni bir elimde elma şekeri, öbür elimde kırmızı uçan balonla…
Bana sarılırken avucunda sakladığın minik bıçağı sırtıma saplamasaydın keşke!