Hatırada Kalan Şey Değişmez Zamanla
bazı hedefler ulaşılıncaya kadar geçen zaman zarfında hedef olmaktan çıkıyor , bir ızdırap haline geliyor
"Yarın ne okuyacağını bilmek, bugünün keyfini kaçırmanın en iyi yoludur." - Umberto Eco"
"Yarın ne okuyacağını bilmek, bugünün keyfini kaçırmanın en iyi yoludur." - Umberto Eco"
bazı hedefler ulaşılıncaya kadar geçen zaman zarfında hedef olmaktan çıkıyor , bir ızdırap haline geliyor
Arabalar ne zaman yol verecekse o zaman geri geri giderler. Uçaklarınsa böyle bir sorunu yoktur; tıpkı benim böyle bir sorunumun olmadığı gibi. Senin hayatından uçup giderken, arkama bakmam. Ayrıca dikiz aynam da yoktur. İstersen makam koltuğunda otur. Senin kurallarının benim trafiğimde geçerliliği yoktur. Hadi sana elveda. Geç gelen
Bacağımı saklamak hissi geçiyor içimden. Yürürken parmakları arasına sıkıştırdığı sigarayı ağzına götürüp içine çekiyor, elleri iki yanına salınırken adam, bana bakmayı sürdürüyor. Utangaçlık hissim bir kat daha büyüyor. “Niye benim bacağım yok Allah’ım! Neden bana bu cezayı verdin” diye bağırıyor içimdeki ses!
Nurdan Gürbilek
Taklitler hiçbir zaman orijinali kadar mükemmel olamaz. Onun içindir ki birçok üründe ‘Taklitlerinden sakınınız’ yazar. Şiir, taklidi kaldırmayan meşakkatli bir türdür. Taklit dizeler şiir müsveddesidir. Çağdaş Arap şiirinin en önemli temsilcisi kabul edilen Suriyeli Adonis’in dediği gibi “Şiir, tanımı gereğince taklit edilemez. Ancak kötü şairler taklit eder”
O, görmüyor, duymuyor , bilmiyor. Öylece oturuyor. Yatağın iki yanında, çeşitli sıvılarla dolu şeffaf torbalar, yüksek metal askılarda. Hortumlar, hortumlar...Sıvılar vücuda akıyor, oradan aşağıda asılı duran başka torbaya boşalıyor.
Para sevgiyi değil; sevgiliyi getirir. Para için gelen para bitince gider. Oysa sevgiyle gelen sevgisini bırakır gider ve bu bırakılan sevgi, seni sürekli mutlu eder. Hayata her küstüğünde o sevgi bir zindan penceresi gibi kararan yüreğine bir ışık süzer. O aydınlık ne bir zengin evinin salonundaki mücevher ışıltılarına
Bağışlayın beni sevgili okur ve yazar dostlarım. Dinazorlar böyledir işte. Bu soruları sorduğum için bana ne derler, hesabını hiç yapmayız. Cahilliğimizden hiç utanmayız. Yaşımız ilerledikçe, insanların kullandığı maske çeşitlerinin çokluğuna tanık olur, şaşırır kalırız. Suçlu bizmişiz gibi hemen kendimize sorarız, bundan bende de var mı, diye. Bulursak indirir
.... Burada Nurbanuşah’ ın namusunu nasıl kurtardığı anlatılacağı için küçük kardeşlerinin yaşam öykülerine yer verilmeyecektir. Öykünün devamını Nurbanuşah’ ın Suzin Abla’ ya yazdığı mektuptan izleyelim:
“ Suzin Abla; sizin bir ana şefkatiyle, size başvuran herkesin derdine çare bulduğunuz ve yolunu kaybetmiş nice hemcinsime umut olduğunuz için
Doğada bir maymuna gördükleri üzerinde düşünüp sonuç çıkarmayı, akılcı çözümler üretmeyi, sevinmeyi, üzülmeyi, heyecanlanmayı, haz almayı, kısacası ruhun özelliklerini verebilecek bir güç var mıdır?
Aslında, gerçek anlamda tanrıtanımaz veya dinsiz olanlar, insanları koyun sürüsü gibi gütmek, madden ve manen sömürmek ve savaşlardan savaşlara sürükleyebilmek için kendi kişisel inançlarını, hırslarını, nefretlerini, hezeyanlarını hatta sapıklıklarını hiç çekinmeden ve korkmadan Tanrı’ya yükleyenler, sürü sepet hurafeyi sanki dinsel buyruklarmış gibi insanlara kabul ettirenlerdir.
Gözler yaşarmadıkça gönüllerde gökkuşağı oluşmaz. der J.V.Cheney . Gökkuşağı, yağmur damlaları ve güneş ışınlarının birlikte oluşturduğu bir görsel şölendir. Öyle bir şölen ki seyredenleri büyüler; iki nokta arasında nefis bir bağ, köprü oluşturduğu düşünülür.
Bazı İnsanlar hakettiği hayatı yaşar..
İhsan Oktay Anar