yasak aşk
Kızmaksa kızıyorum işte; alamıyorum kendimi. Sana olan sevgimden alabildim mi ki sanki... Ne olur bendeki beni susturmamı isteme, o sustukça bendeki senin görüntüsü silikleşiyor çünkü...
Hayatın içinde yol alan herkeste aynı şeyi gözlerim yıllardır,aramak…..hep aramak….baştan sona ,ülkeleri diyarları,bir ağaç kavuğunda saklanmış yalnızlıkları,geçmiş bir yılda unutulan sandıkları….baksana ne çok arayan var aşkı…
Aşk bu sağı solu hiç belli olmaz. Bazen dibinize kadar geliverir, bazen de aylarca yıllarca yanınıza uğramaz, uğramaz uğramasına da siz de ona yine küsmezsiniz. Amiyane tabir ile şeytan tüyü vardır bu aşk denen merette. Sevdiğiniz terk edip gitmiştir sizi, belki de sizin ile adamlığı kıyas kabul etmeyecek
Etrafım karanlık..
Gözlerin ışık…
Eşgalime çizilen bir zanlı silueti,
Sen çek beni temize…
Ezilip geçilmiş gençliğim dururken avuç içlerimde..
Belki alışkındı kulakların bu iki kelimenin dudaktaki dansına...Hoşça kal ; bir daha görüşmenin güvencesiydi. Bir önceki adımıydı bir sonraki buluşmanın...Hoşça kal denir ve hoşça kalınırdı senin aşklarında... Oysa bende Elveda demektir hoşça kal, bilemedin; kısacık zamanlara sığan tutkunun kılavuzluğundaki bu aşkta...
Derin suskunluğun ardı sensizliğin başlangıcı
Diyemedim işte kal gitme diye demek geliyor içimden
Gitme dedim kal ne olur gitme uzaklara atma
Hasretinin yakan kor alevini ellerime bırakma
......İmkansızlık vantuz gibi yapışmışken; damarlarımda senin aktığını nerden bilecek... Ayaz vuran yüreğimi senin sıcaklığının ısıttığını nasıl hissedecekti ki...
Şimdi ölmeli/yim biliyorum...
Önce senden,
Sonra tüm bulutlardan özür dilemeliyim...
Çünkü eriştiremedim ayaklarını mutluluğa..
El çektiremedim üzerinden matemi de siyahı da..
Aşk ölmekti. Aşk, düştüğü yürekleri vuran mavi melekti. Aşk, dünyada aşıkları güzelleştiren ve iyileştiren melekti. Aşk, denizi bekleyen deniz feneriydi. Gece gündüz doya doya tadına vara vara aşkı beklemekti.
Hep hayatımın bir köşesinde durup beni bekleyen bir kara kedi olacaksın. Bütün aşklarımla aramı açan bir kara kedi…
Hayat düğün ve cenazedir ey sevgili. Nasıl toprakta binbir çiçek açarken ve o çiçekler hem düğünlerde hem de cenazelerde kullanılırsa, hayatta da çiçek gibi yaşamak gerekir. Ölümü severek ve yaşamaya kök salarak yaşamak gerekir ey sevgili. Hayatta acımayan yerimiz kalmaz çoğu kere. Açık bir yara gibi gezeriz de
........................... Her aşk iki insana özeldir. Ne derlerse desinler kim uydurursa ilk aşk unutulmaz diye aşk unutulmaz . Ruh, eş, sevgi, yaşam olan aşk büyür sevgi ile. Aşk öyle ki hayata döndürür kör gözleri, besler kanıyla ısıtır donmuş damarla
Avucuma dünya güzeli, kocaman, yüce bir yürek koydun...
Ben onu hep sevdim,
Hep seveceğim...
Biliyorum çok üzdüm, incittim, kırdım. Sen bana güvenirken hayal kırıklığına uğrattım seni ve yüreğini.
O gün görünürde yanan mektuplardı belki ama aslında yanan duygularımdı, sevgilerimdi, aşklarımdı daha ötesi yüreğimdi…
Ben yüreğimi yakmıştım o gün anlatabiliyor muyum?
Bir insan yüreğini ateşe atıp da sıradan bir değnekle karıştıra karıştıra yakar mı?
Aşk, benim çocukluğumun yazlık sinemalarında seyredilen Yeşilçam filmlerinin unutulmaz jönleriydi. /
Herkesten gizli kurduğumuz rüyalarımızın ‘esas oğlanlarıydı’. /
Yeşilçam filmlerinin nostaljisi ve film yıldızlarının romantizmi bir yana
Dünyanın hangi coğrafyasına giderseniz gidin göreceksiniz ki hep hüzünlerden hikayeler çıkartırlar.. Üstelik uzun uzun, en ince ayrıntısına kadar
Bazen başkalarının hayatındaki bu acıklı hadiselerde, dramlarda kendimizi bulur, iyi hisseder, bazen de kor gibi yakıcılığı yüzünden yüreği delen acıları sükûnetle sindirerek ruhumuzun alevini dindirmeye çalışırız Halbuki baştan