Başım Belada
Şafak sökerken uyanıyorum, sessiz şehrin sokaklarında rüzgarın gıdıkladığı yaprakların sesi var. O ses... Yine duyuyorum...
"21 Aralık'mış, en uzun geceymiş. Ben ömrümde bundan daha kısa sürede yazılmış bir kitap görmedim." – Terry Pratchett"
"21 Aralık'mış, en uzun geceymiş. Ben ömrümde bundan daha kısa sürede yazılmış bir kitap görmedim." – Terry Pratchett"
Şafak sökerken uyanıyorum, sessiz şehrin sokaklarında rüzgarın gıdıkladığı yaprakların sesi var. O ses... Yine duyuyorum...
Dün sarıldım sana...İlk kez sarıldığım gibi, sanırım son kez sarıldım...Yazdım ve bunu da tükettim...
Bazı kokular geçmişten gelir demiştin. Çocukluğumuzun esintilerini dolaştırırlar yüzümüzde. Açık kalmış bir çeşmenin etrafında- yeşermiş yosun kokuları,toprak kokuları dolaşır- ince su arkları üzerinde kurduğumuz kırılgan köprülerin.
Belediyenin koymuş olduğu bankta boğazın muhteşem seyrine dalmıştı.Karşıda pırıl pırıl parlayan ‘‘Dur Yolcu’ şiiri boğazdan gelip geçen bütün insanları selamlaya dursun,Kilitbahr Kalesinin boğaza nazlı bir ceylan gibi bakışı sarhoş olan denizin aşkını ispatlamak için gözyaşlarını kıyıya vurmasına neden oluyordu.Herkesin uykuda olduğu bir saatte deniz ona unutamayacağı bir resital
Sonları çok yaşadım üzülmem fazla ki sen benim paşa torunu kalbimi üzecek adam değilsin.
Afrodizyak etkisiyle kokusu insanın aklını başından alırken; fazlası her zaman kalbi yorar sıkıştırır nefesini daraltır. Ama insanoğlu vazgeçmez aşktan.
insan her damlada iniş ve çıkışlar yaşar. neden mi ? çünkü her insan bir liman arar ve bulana kadar çabalar buluncada kaybetmek istemez ...ama bir gün : elinden kayıp giderse yok olursa ölür ,ölümü göze alır . ah ah
Benim olmayan bir masal kahramanım vardı… Masaldaki gibi öperek uyandırsın istemiyordum! Tam tersi elleriyle gözlerimi kapatsın istiyordum. Gözlerimi kapatsın ve ona yaslanarak uyuyayım. Hem de öyle bir uyku olsun ki bu , sonsuza dek sürsün
Seni seviyorum ama ....... diye başlayan konuşmayı unutmam mümkün mü? O AMA her şeyin sonuydu , gittin ve şimdi başka biri var hayatında. Aşkımız o güller gibi soldu. Ama ben senden kalan o güllerden bir tane sakladım , hep saklayacağım. O gül bana aşkın ne boş, acı veren
Zaman gecenin bilmem kaçı, yağmurlu bir gece, aklımda sevdiğim... Yazılır yine bir aşk feryadı gözünü seveyim...
Günler günleri telaşla kovalıyor, aylar ayları takiple kapatıyor. Fakat yüreğim yırtıldığı, rüyalarım kırıldığı halde yine yoksun. Yoksun kalan hicran derdimle, sensizlik sessizliğinde karanlığın giysisini giyen gölgeni arıyorum.
Var sanılan aslında her zaman yoktur. Bazen yanımda dediğin aslında çoktan yok olmuştur.
gölgesi kendinden büyük kuşkunun…
ince bir sızı gibi ansızın…
bölüp geçiyor zamanı…
ya değilse?
İşte başladı her yaşam parçasında var olan o gelişim süreci şimdi ayrılık acısı için başlamıştı. Kuruluş, yükseliş, duraklama ve çöküş. Bu cümle belki de komik gelmiştir şu anda size ya da çok saçma. O zaman hadi buyurun eğer yüreğinizle karşılaşmaya cesaretiniz varsa. Zamanın en eski yaralarını gül kokulu
Kangren gecelerimin umududur sevmek. Ve yazamadığım şiirlerimin, gönderemediğim mektuplarımın hikayesidir içimde çağlayan gibi akıp duran…
Ahmet Altan