Binlerce Parçasın Sen İçimizin Bulmacasında
Seni hep yarım hatırlıyoruz, silik hayalin... parça parça küçücük… Binlerce parçasın sen içimizin bulmacasında.
"Her sabah, yenilenme ve yaratıcılığa açılan bir kapıdır; kalemini eline al ve hayatının anlamını sen yaz."
"Her sabah, yenilenme ve yaratıcılığa açılan bir kapıdır; kalemini eline al ve hayatının anlamını sen yaz."
Seni hep yarım hatırlıyoruz, silik hayalin... parça parça küçücük… Binlerce parçasın sen içimizin bulmacasında.
Bir çocuk oluyor avuçlarımda
gece...
Bulut gibi...
Dokunsam yağacak...
Üflesem dağılacak...
İnsan en çok kendi hikâyesini anlatırken zorlanırmış ve en çok kendi hikâyesini dinlerken ağlarmış.
Bu satırları ağlayarak yazdım, belki daha çok şeyler yazabilirdim belki kalem elimden bir türlü düşmek istemedi ama bu yazımın böyle sade olmasını istedim...
Aşka 5 kalaydı bana geldiğinde... Koyu kestane rengi saçların ve kahverengi gözlerindeki şaşkın bakışlarınla; ne sen kimin kapısını çaldığından haberdardın, ne de ben kimin geldiğinden...
Bilirsin, ellerim küçüktür benim.Küçük ellerime düşleri giydirip yüreğinin resmini çizdim gökyüzüne. Alnındaki ince cizgileri işledim bulutların narin gözlerine.. Oysa irin toplamış acıları soğuk kaldırımlarda dövmekte usta olan ellerim, yüreğinin resimini gökyüzü tuvaline yapamayacak kadar acemiydi. Oysa alnındaki ince çizgileri bulutların gözlerine işlemekten aciz ve bir o kadar kabaydı...Gözlerini,
Yarım kalan aşklardan biriktirilmiş bir aşktı bana verdiğin.En yaşanılamamış duyguların satır aralarına gizlediğin sözcüklerdim belkide.İmkansızdım sana ve zaferindim en büyük.
Dar vakitlerde durma sevgili… Yaşamak ölümden beterken vur yumruklarını geceye… İlk defa ağla… Son defa ağla… Gözlerinden silme gülüşlerimin gamzesini… Bana inat sesli harflerin olsun sevdadan yana dudaklarında…
Senin yüzünden fazla geldim ben kendime. Kendime sığmayan kederim, kendime sığmayan sevgimle baş başa kaldım dar gelen hacimlerde. Taşıyamıyorum sevgili ne seni, ne kendimi ne sevgimi bu bedende. Hakkın yoktu beni benden etmeye. Seni terk ettiğim günden beri fazla geldim ben kendime…
...artık yoruldum sevgilim! Beni anlamalısın; her kapı açışımda yalnızlığının kokusunu içime çekmek; inan kahrolmak gibi...
Sanadır seslenişim ey yar… Sende hatırına düşür beni… Suskun bir gül gibi yüreğine düşür, sevindir beni… Uyan derin uykularından, uyan… Geceye çevirdiğim ıslak göz bebeklerime bak… Gözlerimden akan yaşlara vurul… Gül sükutundaki dillerimden söyleyemediklerimi duy… Yanıma gel sevgili… Sesini ek yüreğime, ilikle sevda gömleğini tenime… Gerçekler öldürürken beni
İçimde ne olduğunu bilmediğim, bir sürü tanımlanmamış duygu var... Seni tanıdığımdan beri, ilk kez yüreğime uğruyorlar... Ben onlara "umutsuz aşkın acısı" adını verdim... Allah'tan değil; ama ben senden ümidimi kestim...
Bütünlüğün arasında sıkışıp kalmış yarımlık gibiyim, çeyrek asırdır uyuttuğum ne varsa yeniden hortladı. Evdeki hesap çarşıyı uymadı sevgili... Her Eylül dökülen yaprakların toprâğı özledikleri kadar seninle karışmak ve yeniden hayat bulmak aklımda ki...
Ben sevda yüklü bulutlardan zülfüne süzülen damlaları hissetmek, kömür gözlerinde dilediğimce gezinmek ve gül yüzündeki tatlı tebessümü hissetmek istiyorum gönlümün en derininde. Sevda anlamarını yaşamak istiyorum tüm renklerin, seher vaktinde esen badı sabanın serinliğinde. Mavinin sonsuzluğunu göz bebeklerinde, siyahın hüznünü kömür gözlerinde, kırmızının çekiciliğini can dudaklarında, beyazın masumiyetini