Bu Son Mektubum Olsun
İçimde bir bahar ötesi hüzün
Mecnun’a Leyla’dan haber mi bilmem
Hangi gurbet sende bu hangi yüzün?
Meryemce düşlerin hazan mı bilmem
"Yazmak, aslında var olmayan şeyleri oldurma çabasıdır; hele bir de yazdıklarınız okunursa, vay halinize!" - Franz Kafka"
"Yazmak, aslında var olmayan şeyleri oldurma çabasıdır; hele bir de yazdıklarınız okunursa, vay halinize!" - Franz Kafka"
İçimde bir bahar ötesi hüzün
Mecnun’a Leyla’dan haber mi bilmem
Hangi gurbet sende bu hangi yüzün?
Meryemce düşlerin hazan mı bilmem
Eskiden,çok eskiden kızıl güller açarmış her yerde.Uçsuz bucaksız ovaların,gökyüzüne uzanan kibirli dağların en güzel süsüymüş güzeller güzeli kırmızı güller.
Ya o güneşle buluşması ? Onunla dansına ne demeli?
Kıskanırım çoğu kez onları.
Ayrılırken bile O'ndan
sarı, turuncu renk cümbüşüdür yaşadığı.
Hüzün yoktur bu ayrılıkta, çünkü az sonra
Uzun ve zorlu bir ayrılıktan sonra gelmişti eve. Yokluğu öyle oturmuştu ki içime, ona dokunduğuma, yanımda olduğuna inanamıyordum.
Olur da bir gün,beni hatırlamak istersen,uzaklarda arama beni.Aynaya bak,gözlerinin içinde hala parlayan bir ışık görürsen,işte o benim.
Cılız bir kalbi yaşıyorsam ve onu dünyaya emanet ediyorsam bana borçlu olan çok hayat var.
Aşk da gelincik gibidir. Ayrılık hemen boyun büktürür. Acıyla canlı kalır aşk. Ve insanın görüntüsü, gelinciğin yapraklarını dökmesi gibi solgunlaşır, değişir.
Ve aramızda duran o kadehin anlamını daha iyi anlıyordum. Bir ayrılık sadece bir ayrılıktır ve yeni bir sayfanın başlangıcıdır. Ama her son mutlaka o yazgının başlangıcı kadar saf ve onurlu olmalıydı.
Hoş geldin CAN, ve uğurlar ola
Tanıyıp, bilmediğinin
Birinin kollarında
Giriyorum yeni yıla
Yeni umutlarımla !
Ayaklar iğrençtir aslında bazı zamanlarda. İnsanı hatalara götüren, akılsız başın derdini çeken et yığını ucu bir beşlik edilmiş ama değeri yerine göre bin beşlik eden ayaklar. Ayrılık zamanlarında insanları taşıyan, o anda bir kere olsun yolunu şaşırmayan, o anda dünyanın en gereksiz beden uzuvlarından biridir işte.
Temmenniler yetermi? isimli denemenin devamı niteliğinde yazdım. ALıntılar 'Evrensel İnsan' Ergün Arıkdal
Yataktan doğrulup banyoya doğru ilerledi duşu açtı su vücudundan yere düşerken gözlerini kapatıp bu sakin zamanın tadını çıkarmak istedi. Bir flaş patlaması geldi önce gözlerinin önüne sonra son yudum alınan kahvelerin tabaklara konuşu ve kendisine bakan o nazik insanın gözleri geldi gözlerinin önüne.
Dağlarının ardında sevdaya kanayan bir yüreğin sesini duyacaksın.
Valiziniz toparlanmış eşyalarınız öylece bir köşede mahzun bir şekilde size bakmaktadır. Şöyle etrafa son bir kez bakıp içinize derin bir nefes çekersiniz. Kapıdan çıkardığınız son eşyadan sonra kapıyı kendi ellerinizle yüzünüze kapatırsınız.
Söylesenize siz kimsiniz? Zamana ve koşullara göre değişmeyen bir kimliğiniz olmalı elbet; nerede o? Yoksa bir hiç misiniz? Hadi bir kaç saniyeliğine soyunun rollerinizi, hepsini hepsini, hiç bir şey kalmasın üzerinizde. Hadi aynaya bakın şimdi; sahiden ,
Hani ıssız bir yolda yürürken
Hani bir korku duyarda insan
Hani bir şarkı söyler içinden
İşte öyle bir şey....
Mecali kalmadı kalemimin.Nasıl yazarım gidişini?
Puslu camlar gibi görüyor gözlerim.Hani nerelerdesin benim gökyüzüm???
Aşkın orta yerindeki "şın" düştü kaderime . Gafletler içerisindeyim.Muamma hallerimle masumiyetime gizlendim. Safiyetler içerisinde olan naif yüreğin geldi aklıma ......