Zeus'un Kızı; Ütopya
Sorgulamak adına, yapabileceğiniz her şey, aslında, ütopyanızı gerçekleştirebilmeniz için, bir basamaktır. Yaşamak, öylesine geçiştirilemeyecek kadar, ince bir sanattır.
Sorgulamak adına, yapabileceğiniz her şey, aslında, ütopyanızı gerçekleştirebilmeniz için, bir basamaktır. Yaşamak, öylesine geçiştirilemeyecek kadar, ince bir sanattır.
Ne para işterim ne başka bir şey
Karın tokluğunada çalışırım
Gözlerine bakayım yeter
Öylesine büyük bir yokluk içindeydik ki; derdimiz, tasamız ve geleceğe ilişkin kaygılarımız bile yoktu. Deli gibi istiyorduk ama henüz sevgilimiz bile yoktu. Güneş az önce uçsuz bucaksız ovanın üzerinden geçip bodur meşeleri şimdi kara lekeler gibi görünen tepelerin arkasına inmeye başlamıştı. Üstümüzdeki fıstık çamları akşamın kokusuna reçine ferahlığı
Çocuk olmak sihirli bir dünyaya bakmak gibi; gördüklerine büyükleri inandıramazsın, o dünyanın penceresi sadece sana açılır. Hep şenlik olsun istersin; hep gülümseyen, gülümseten günler olsun istersin, Hayat'a rağmen...
Evet! Dostlarımızı seçeriz seçmesine, ama çoğu kez yanılırız. Bir Hint atasözü şöyle der: Dostluk mantar yemeği gibidir. Zehirli veya zehirsiz olup olmadığı ancak yendikten sonra belli olur. Gerçekten de öyle değil midir? Gerçek dostu bulduğumuzu zannederiz, ama en büyük darbeyi de bu dostlarımızdan alırız. Çünkü bize ait tüm
Araya sıkıştırmaktansa eşini, dostunu, onlara zaman ayır, tüm dünyaya kapını kapat, kısacık ömründe mutlu olmanın mutlu etmekten geçtiğini anla...
Dudakların kuruluğunu anlarım; susuz kalınca dudaklar kurur ve zamanla çatlamaya başlar. Buna kim ne diyebilir veya kim bir şey söyleyebilir? Terlemeyen alınları da anlamak mümkün; böyleleri de asla yorulmaya gelmez. Çünkü cılızdır bedenleri, güçsüzdür bünyeleri. Belki alınlar kirlenir, cer akıtmaz. Bununla beraber damlaların alıp dışarı attığı lekeler kalır
Gözler yaşarmadıkça gönüllerde gökkuşağı oluşmaz. der J.V.Cheney . Gökkuşağı, yağmur damlaları ve güneş ışınlarının birlikte oluşturduğu bir görsel şölendir. Öyle bir şölen ki seyredenleri büyüler; iki nokta arasında nefis bir bağ, köprü oluşturduğu düşünülür.
elevizyon grip olan bir hastayı karabasanlardan bile daha çok bunaltıyor. Rengini çoktan unutmuş eşofmanlarım içinde uzanıp Bu Gün Ne Giysem programını izliyorum. Eğer eşim ve çocuklarım kıllık yapmazsa evlilik programlarına bir gün mutlaka gideceğim. Benim de kriterlerim, negatif hatta pozitif elektriğim var, ben de insanım. Bu ülkede benden
Elimden geldiğince, dilim döndüğünce, bu kaybın arkasından bu sevdiğim aileye en yürekten başsağlığı dileklerimi sunmak ve sevgimi söylemek istedim.
Sitenin önündeki, kocaman dijital termometre 20 dereceyi 200 derece gösteriyordu. Hava sıcaklığı değil, oradaki mutluluğun göstergesi olsa gerek diye düşündüm. Evet ateşinizin yükseldiğini anladığınız gibi, mutsuz olduğunuzu anladığınızda da bir mutluluk ilacı almak gerekmez miydi ?
Bu yıl bir şey fark ettim kaç birlik devirirsek devirelim, ne yaşamış olursak olalım, insanın içi akıl almaz büyüklükte. Herkesi her şeyi ne kadar kendimize dahil etmiş olursak olalım, her zaman mahrem bir yerimiz var içerimizde. El, göz, söz değmemiş. Yaşamaya dair ne varsa umutlarımızı ektiğimiz o yer,
insanlar dedikodu peşinde koşmaya neden bu kadar gereksinim duyuyorlar?
Kendin ol, sevdiğini üzme, ülkeni sev, taraf seçme, çözüm yarat ve asla yenilgiden korkma...
Ey Orta Doğu hiç mi yüzün gülmeyecek, hiç mi huzur gelmeyecek, uğramayacak senin oralara... Kudüs hep mi yetim kalacak, öksüz kalacak? Selahattin Eyyubi'nin kemikleri hep mi sızlayacak? Hep mi yaralarımıza tuz basacağız? Hep mi kan kusup da kızılcık şerbeti içtik diyeceğiz? Hep mi bu herzeleri yiyeceğiz?