Son Yolcu
Ne para işterim ne başka bir şey
Karın tokluğunada çalışırım
Gözlerine bakayım yeter
"“Yazmak, dünyanın senin deli defterin olduğunu kabul etmek ve bu defteri mümkün olduğunca karalamaktır.” — Franz Kafka"
"“Yazmak, dünyanın senin deli defterin olduğunu kabul etmek ve bu defteri mümkün olduğunca karalamaktır.” — Franz Kafka"
Ne para işterim ne başka bir şey
Karın tokluğunada çalışırım
Gözlerine bakayım yeter
Dudakların kuruluğunu anlarım; susuz kalınca dudaklar kurur ve zamanla çatlamaya başlar. Buna kim ne diyebilir veya kim bir şey söyleyebilir? Terlemeyen alınları da anlamak mümkün; böyleleri de asla yorulmaya gelmez. Çünkü cılızdır bedenleri, güçsüzdür bünyeleri. Belki alınlar kirlenir, cer akıtmaz. Bununla beraber damlaların alıp dışarı attığı lekeler kalır
Bu yıl bir şey fark ettim kaç birlik devirirsek devirelim, ne yaşamış olursak olalım, insanın içi akıl almaz büyüklükte. Herkesi her şeyi ne kadar kendimize dahil etmiş olursak olalım, her zaman mahrem bir yerimiz var içerimizde. El, göz, söz değmemiş. Yaşamaya dair ne varsa umutlarımızı ektiğimiz o yer,
insanlar dedikodu peşinde koşmaya neden bu kadar gereksinim duyuyorlar?
Ve birbirimize bir süre bakmamaya karar veriyoruz. Dışarıda koşturan çocuklar. Hava daha bir aydınlık kışın. İnsanları izlerken bile ürperiyorum.
Sümüğü buz tutmuş bir çocuk kapımızı çaldı. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Neredeyse yirmi gündür elektrikler kesikti. Kar hatları koparmış diyorlardı. Yemeği yedikten sonra yatağıma girip uzanmıştım. En son radyoda haberlerin başladığını anımsıyorum. İşte tam orada kopup gitmişim. Radyoda haberler başlamıştı Alışkanlık işte önce pencereye koştum. Dışarısı sadece sisli
Çocuk olmak sihirli bir dünyaya bakmak gibi; gördüklerine büyükleri inandıramazsın, o dünyanın penceresi sadece sana açılır. Hep şenlik olsun istersin; hep gülümseyen, gülümseten günler olsun istersin, Hayat'a rağmen...
dara düştüm sanmayın , çarmıhı da bilirim / hele dönsün bu devran , belki yine gelirim..."
Akıl ve vicdan, insanı din ahlakını yaşamaya yöneltir; gerçek şan, şeref ve sonsuz mutluluk hak dindedir. Bunu yaşayabilenler ise kopması olmayan, sapasağlam bir kulba yapışmışlardır.
Asırlara damga vuran insanlar ve olaylar, dünyayı değiştiren fikirler, icatlar, insanlığa muazzam bir etkide bulunan her şey !
Bir yazıyı kaleme alırken sanki başka biri yazdırıyor. Beyin öyle ilginç ve farklı bir organ ki.. Uğraşlar üzerinde bilinç ne kadar etkili olarak görünse de, beynin bilinen ve
Su savunmasız halimizle geliştirdiğimiz savunma mekanizmaları ile hayatın içini oyarak içinde bir yara açıyoruz acıyor acıtıyoruz bazen zaman diliminde gecen olayları umursuyor kuruyoruz aslında haklıyız...
Dudaklara en çok yakışandır gülümsemek. Yüzün giydiği en güzel elbisedir. Rengi: yanaklarda pembedir. Yakışanı bilen, her şeye rağmen gülebilendir.
Sen bu ıssız ve kocaman bozkırları bilmezsin. Ay düşen anızların soğuğunu, söğütlerin hüzünlü bakışlarını görmemişsindir. Gece upuzundur buralarda. Kerpiç damlar üstüne çullanır garibanın. Yalnızlık iliğine işler gecenin.
Araya sıkıştırmaktansa eşini, dostunu, onlara zaman ayır, tüm dünyaya kapını kapat, kısacık ömründe mutlu olmanın mutlu etmekten geçtiğini anla...
Sitenin önündeki, kocaman dijital termometre 20 dereceyi 200 derece gösteriyordu. Hava sıcaklığı değil, oradaki mutluluğun göstergesi olsa gerek diye düşündüm. Evet ateşinizin yükseldiğini anladığınız gibi, mutsuz olduğunuzu anladığınızda da bir mutluluk ilacı almak gerekmez miydi ?
Öylesine büyük bir yokluk içindeydik ki; derdimiz, tasamız ve geleceğe ilişkin kaygılarımız bile yoktu. Deli gibi istiyorduk ama henüz sevgilimiz bile yoktu. Güneş az önce uçsuz bucaksız ovanın üzerinden geçip bodur meşeleri şimdi kara lekeler gibi görünen tepelerin arkasına inmeye başlamıştı. Üstümüzdeki fıstık çamları akşamın kokusuna reçine ferahlığı
Sahipsiz bir sürü dert matemini bekliyor. Beklesin.../
Garip huylu bir tümördür bu hayat, bu hayat yaslarla dolu beyin kıvrımları ve yaşlarla dolu bir bardaktır, ince belli bir bardaktır bu hayat. Sanki başka bir hayat varmış gibi; inadına bu hayat.../
Mutlu bir kağıt parçası gibidir
Bir ihtimal uyanırsın, ama gerçekten uyanabilirsin ya da bir sonraki rüyayı bekler bihaber olduğun umudun. Kimbilir, bir ihtimal vardır bir yerde kendinle buluşman için.
Oyun bitince, şah da, piyon da aynı kutuya konur diyen, Sokrates ne kadar haklı. Kendini tüm canlı varlıkların efendisi sayan, o da yetmez tüm dünyanın, hatta evrenin efendi-si olarak gören, hiçbir şeye saygı duymayan, göstermeyen insanoğlu, oyun bitince aynı kutuya gireceğini hesap edemiyor ne yazık ki