Yaşamam mı, Ölmemem mi Daha Tuhaf?
Sobeleniyorum, saklanamadan, saklanmadan, saklanmaya gerek duymazken, sana. Sobeleniyorum sevgimle. Çıplak kalmak gibi bir şey mi bu? Bakmadan gördüğün bende ki ben mi?
Sobeleniyorum, saklanamadan, saklanmadan, saklanmaya gerek duymazken, sana. Sobeleniyorum sevgimle. Çıplak kalmak gibi bir şey mi bu? Bakmadan gördüğün bende ki ben mi?
İmtihan gereklidir; insan bir şeyleri aşmalıdır ki Allah’ın huzuruna arınmış olarak çıkabilsin. Belalar yağmur gibidir; yağan her yağmurla mümin daha arınır. Yaşanan hiçbir bela kalıcı ve sonsuz değildir. Samimi mümin, Rabb’i için sabreder; teslimiyetle, tevekkülle, yine O’nun yardımını bekler.
Yararsız işlerle uğraşmak, dinden uzak cahiliye toplumunda kullanılan ifadesiyle "zaman öldürmek" insanların çok yaygın yaptıkları bir davranıştır. Ancak mümin, Allah’ın lütfettiği vaktini, yine O’nu anarak, yarattıkları üzerinde derin düşünerek ve O’nun dinine hizmet ederek geçirir.
Umut...En yıkılmazları yıkan hain...iblislerin haremde en gözdesi...Umutsuzluğa dönüştüğünde kıyametlerin en kefensizi...Umutsuzluktan dönüştüğünde cennetin ta kendisi...
Pek çok insanın, sadece cilalı kabuğunu gördüğü bir dünyanın çekirdeğinde yaşananların küçücük bir özeti bu yitiriş. Hani pek çok insanın çok özendiği sahte ışıltılı bir dünyanın gerçek yüzü bu işte.
Trabzon’un küçük ve denizden ayrı düşmüş bir ilçesi olan Köprübaşı’nın Gündoğan Köyü’nde dünyaya geldim. Beş kardeşin en küçüğüyüm. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım köyümde geçti. İlkokulu Güneşli Köyü’nde, orta ve liseyi Köprübaşı Lisesi’nde okudum. Karadeniz coğrafyasının dik yamaçlarından ve fındıklıklardan yürüyerek sabah akşam gider gelirdik okula. Gidiş geliş
Hava kirliliği kış mevsimiyle beraber gündeme geliyor.
Bacalar tütünce nefesler daralıyor.
Şehirde yaşamanın zorluğu aşikârdır.
Bu,kışın daha da içinden çıkılmaz hâl alıyor.
İnsanlar kansız, şehirler oksijensiz yaşayamaz.
Bazen seneler mi bizi kovalıyor? Yoksa biz mi onun peşinden koşuyoruz bir türlü anlayamıyorum…
Benden size bir dost tavsiyesi; bundan sonra yüzmeye kuyruktan başlayın. ‘Kuyruk’ deyip geçmeyin. Meğer kuyruk, postun en önemli kısmıymış. Kafa kesilmese de olur, yeter ki kuyruk kopsun.
"Ceplerinde kent sokakları taşıyan, ve şehirlerin ruhu olduğuna inanan her insanı etkileyecek bir yazı.. " Gökhan Ertosun