Sohbet - 2
Sevişmemiz devam ediyordu. İkimizinde soluk soluğa kalacağımız o son ana kadar durmayacaktık. Koşuşturur gibi tatlı bir telaş içinde, belli belirsiz iniltilerimizle..
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
Sevişmemiz devam ediyordu. İkimizinde soluk soluğa kalacağımız o son ana kadar durmayacaktık. Koşuşturur gibi tatlı bir telaş içinde, belli belirsiz iniltilerimizle..
Yaşamda çoğu kez yaralanırız, zaman iyileştirir görünür de, izler, boşluklar nasıl yok olur bilinmez...
Bir kamyon kasasının arkasından okuduğumuz bu cümle ne kadar sade ve ne kadar derunî anlam ihtiva etmektedir diye düşünmekteyiz.
Çatlak kabuk yeni birşey daha öğrenerek yoluna devam ediyor. Çatlamış kabuğunu nasıl kıracağını düşünerek. Ve diğer kabukların nasıl kırılacağını.
Anlıyor ki bu dünyadaki en zor şeylerden biri bir insanı değiştirmek.
Hayatta herkes birilerine miras bırakabilir,ama önemli olan değer verilen bir isim bırakmak olmalı
Eğer siz Ferdi'nin sizin de çocuğunuz olduğunu anlayamazsanız...
Özel… Sadece dört harften oluşuyor ama tek başına taşıdığı anlam ne denli büyüktür aslında. Özel bir yaşam, özel eşyalar, özel bir mekan, özel bir müzik, özel aşklar, özel ilişkiler, özel insanlar ve özel dostluklar…
Aristoteles bir yazısında ırmakta yaşayan küçük canlılardan söz eder : Ömürleri bir gündür..
Bunlardan sabah 8'de ölen genç ölmüş sayılır ; akşam 5'te ölen ise yaşlı . . .
"Değişimin bile değişken olduğu bir dünyada yaşıyoruz. 'Değişmeyen tek şey değişimdir' sözü kulağa hoş gelse de, gerçek daha derindir. Hayat, sabiteler ve değişkenler arasında ilerler. İslam düşüncesinde "eşyanın hakikatleri sabittir" anlayışı, özün değişmezliğini vurgularken, görünüşlerin değişebileceğini kabul eder. Bu derin felsefi bakış, hayatın çelişkilerini anlamlandırmamıza yardımcı olur."
ümit ve korkuları ile, heyecan ve heyezanları ile, öfke ve sevgisi ile, mert ve namertliği ile, acizliği ve hırsı ile ne tuhaftır insanoğlu...
Şu ilk çağ filozoflarına akıl sır erdiremiyoruz. Adamların ömrü ilk nedir, hayat nedir, ahlâk nedir? Sorularını sormak ve cevap aramakla geçmiş. Ama bir türlü aradıklarında doğru yanıta ulaşamamışlar ya da ulaştıkları yanıtı doğru kabul etmişler.
Biten günün akşamında koşar adım, özlemle gelinen mutlu dört duvarlardır onların ki. Böyle evler sevgi kokar, mutluluk kokar. Evin eşyaları sıcacık sarar sarmalar dört bir yanınızı.....
Keşke eski ahşap radyonun etrafına sıralanan bir avuç çocuk olsaydık da, büyüklerimizin ajans dinlediği zamanki ciddiyetlerini kendimize şiar edinseydik.
Hepsi kaybetmiş insanlar, umudunu yitirmiş, belini geçim sıkıntısı bükmüş çoğunun, yine büyük çoğunluğu, evli, çoluk çocuk sahibi, torun sahibi olan da var içlerinde, yükseköğrenim gören de, okuma yazma bilmeyen de, daha dün altılıdan yüklü miktarda kaldırmış olan da… Ama bir tane mutlu insan yok
“Eğer” dedi, “Gözlerinin içinde kendimi görürsem, beni seviyorsun demektir, o zaman arkadaş olabiliriz.”
Ona bıraktım gözlerimi… Ona bıraktım kendimi, yüreğimi...
Gözlerimin içine baktı.
Yağmuru beklerken… ( Yine Umut)
Hayata bağlayan yegâne unsurlardan en önemlisidir Umut. Kanın damarlarda dolaşırken bedene yaşam pompalaması gibidir çoğu zaman. Bütün kayıplara rağmen derinliklerden insanın yüreğine seslenen nidadır, İlahi bir bekleyiştir. Yok olmuşken küllerinin içinden yeniden doğmaktır birazda.
Ve Umut, gök gürültüsüyle gelen
B. Nihan Eren