Ne Dersiniz?
Ölüm sessizliği gelecek yüreğinize. Bir hançer misali saplanacak kelimelerim kanatmak için ihanetlerinizi.
"Yarın 13 Ekim. Bazı fikirler, tıpkı bazı insanlar gibi, çok yaşlanmak için yaratılmamıştır." - Oscar Wilde"
"Yarın 13 Ekim. Bazı fikirler, tıpkı bazı insanlar gibi, çok yaşlanmak için yaratılmamıştır." - Oscar Wilde"
Ölüm sessizliği gelecek yüreğinize. Bir hançer misali saplanacak kelimelerim kanatmak için ihanetlerinizi.
Seni en sona saklamıştım... Varlığımın ve yokluğunun sonunda söylenebilen tek suskunluktun sen...
...tohumum asfaltınıza, bahçem sarmaşığınıza, toprağım 'kastlığınıza', bayrağım gönderinize, gözlerim görüntünüze
ve aşkım çölünüzün vahasına
feda olsun...feda olsun...
Siz ey ceketi düğmeliler! Bu köleliğiniz bizi esir alır mı sandınız?
Hayatın kimliğine dair bir deneme.Onun dilinden anlamak onu tanımak için bir ipucu var:ZAMAN....Zaman açtırıyor açmayan çiçekleri;zaman konuşturuyor hiç susmayan yürekleri...Bu yazıda hikayesi dinlenilen bir dost var.Ancak cümleler tamamen bana ait.Canım arkadaşımın bugün doğum günü.Onun bu mutlu gününü yürekten kutluyorum...
Isıtan buzdolabı + kirleten çamaşır makine sı + toz serpen elektrik süpürgesi = buda 3 ü bir arada nın ‘’ kısmetsiz bedevi mönüsü ’’ dür ..
Yaşıyor yani yarışıyoruz! Birilerini geride bırakmak, yenmek zorundayız. Kazanmamız buna bağlı. Yoksa kaybedeceğiz. Gerçekten öyle mi? Yarışmak mı zorundayız? Bu yarışı reddedenimiz kaldı mı?
Sade kahvemin son yudumunu alırken, herkesi tekrar inceledim. Masadaki kürdan kadardı şişmanlıkları, yada ben çoktan ateşe vermiştim tüm komedi tahtalarını...
Kendinizi bir hiç gibi hissettiğinizde her şey olabilir, her şey gibi hissettiğinizde bir hiç olabilirsiniz!
Akvaryumlara gıcığım abi… Böyle dünyadan izole izole çimiyorlar ya içinde kılçıksızlar…
“…..yazdıklarınızı göndermek istemiyorsunuz bana öyle mi? İnanmıyorsunuz bana öyleyse. Kafamda yarattığım kadını sarsar mı sandınız? ...”\* Franz Kafka
Ağaçlara baktığınızda yeşili göremiyorsanız , yaşamanın ne anlamı var ki?
Ne soyumuzu biz seçiyoruz, ne ırkımızı, ne dilimizi, ne bedenimizi, ne zekâ seviyemizi, ne yeteneklerimizi. Bir çadırda doğabilirdik ya da Afrika’daki bir yam yam kabilesinde. Allah, aklımızı, servetimizi, makamımızı, çocuğumuzu, güzelliğimizi, yeteneğimizi, sağlığımızı alıverse, onları tekrar bize kim verebilir?
Zaman akıp gidiyor kendi mecrasında. Fakat bizler bu akışta pek çok şeyin farkına bile varamıyoruz. Çünkü ayrıntılara takılıp kaldığımız için gerçekleri göremiyoruz. Zaman, hicrete mahkûm hayatları menziline taşıyor. Her gün fark etmesek de gönül dünyamızda hicretler yaşıyoruz. Zira hicret sadece bir yerden bir yere maddeden göçmek değildir. Mana
Füruzan