Aşk Bir Pervanedir…
“Bu, romanın son cümlesi olmalı.”diye söylendi, kitapçı bilgiç bir edayla.
“Bu, romanın son cümlesi olmalı.”diye söylendi, kitapçı bilgiç bir edayla.
Beni unutsan da, satır aralarına sıkıştırdığın yüreğinle artık beni hatırlamasan da… Seni hep özleyeceğim , özlemek istemesem de… Meğer ben seni hep özlemişim de bilememişim …
Geceleri gelsin diye beklerken gün ışığı, fark etmeden ipin ucunu kaçırmışsın..Oysaki beklerken kaç gün ışığı kaçırmışsın; gün ışığıyla beraber kaç umut, kaç diriliş...
Gün olur babandan işitmediğin azar, ailenden görmediğin ceza bir kış günü suratına ince ince vuran kar taneleri tarafından yerine getirilir...
Lafı uzattım yine. Kendi tarihimi bırakacağım bir posta kutusunun önünde duruyorum şimdi. Şu elimde tuttuğum ve toplamı yirmi bir adet olan mektupları birazdan kutuya bırakacağım. Benim posta kutumun, bu ülkede yaşayıp, kendi posta kutusunu yetim bırakan
Mektuplar…Asla vazgeçemediğim bir anlatım biçimi. Zarfa koyup gönderilecek bir adres olmadan, babama yazıyorum , size belki de, ama herkesden önce kendime sanırım..
Yalnızca insanlar dünyasında yaşar ruhum. Onların etiyle, derisiyle ve kemiğiyle beslenirim. Süslü, aynalı salonları ve sahneleri çok severim. Beni oralarda daha iyi anlarsın.
'' Gece çöktü '' dedi kız, kendine... Yatağında oturmuş, bir elinde sigarası, diğerinde bir kalem, '' gece çöktü '' yazdı...
Ve şimdi ne önemi vardır, sarışın bir çocuğun gözlerinden güneş çalmanın. Vaktin yoktur deli rüzgarlarla savaşmaya. Alnında ezeli bir dünya yorgunluğu...
İhanet...
Üzerinde düşünmeye korktuğumuz kelime...Bir o kadar da hamurumuzda olan aslında...Daha da ötesi; yaşamın varlığında olduğunu inkar ederek anlamını ortaya koyarken bile ihanet ettiğimiz kelime...
Oyun oynama sadece anlat kendini. Bırak yalın olsun kelimeler. Korkma, dürüstçe söylersen dalga geçmem seninle
Neon ışıklarıyla bezenmiş restoranların önünde insan avlayan yapışkan mahlukatların dolduruşlarına ağıza alınmayacak küfürler kuşanarak karşılık veriyor, lanetler yağdırıyorduk. Peşimizde sürüklenen müntehir gölgelerin...
Elimde, Şiir yazacak, öykü yazacak, makale yazacak, senaryo yazacak, yeri geldiğinde garip gurebaya dilekçe ve arzuhal yazacak, sırası geldiğinde onları ve bütün mazlumları ve haklı olan güçsüzleri her platformda gündeme taşıyacak gönüllü bir avukat, gönüllü bir yazar olarak yazılar yazan ve her daim yazacak bir kalem var!
Herkesin canı acıyınca, nötrlenir belki acı... Toprağa basmak gibi, ayaklarının altında kumu hissetmek gibi, belki de dalgaları...