"Yazar dedikleri, kağıda kanayan bir vampirdir; her kelime, bir ömür sızar." – Franz Kafka"

Eleştiri

Bir Çocuk Sevdim

Mine'yi Sinan ile Timur sevmektedir. Bu olay tam kurtlar vadisine dönüşmektedir. Polat Alemdar Mine'yi ikisine bırakmamakta kararlıdır. Hemen Memati'yi çağırır. Memati Mine'yi kaçırır. Polat Alemdar'ın yanına getirirken Mine'ye aşık olur. Polat Alemdar'ı öldürür. Olay büyümüştür. Kanuni bunu bir devlet ve millet meselesi sayar. Hürrem'e Mine'ye aşık olduğunu söyler.

İtiraf: Dedem Çeteciydi

Birkaç günlük talimden sonra yola çıkacaktık.Kısa boylu ve yaşım küçük olduğundan omzuma astığım tüfek neredeyse yere değiyordu.Gerçi boyum şimdi de kısa,ama o zaman daha da kısaydı.Şimdi olsa bırak askere almayı bunlar daha “kızan” deyip kahveye bile sokmazlardı.Amcaoğlu Hüseyin, benden daha iri ve uzundu.Bir kavga oldu mu o yüzden

Eskiden Olsa Üzülürdüm

O asker ocağında haksız yere yenilen sopalar, aile ortamında birbirlerinin kul haklarına giren ana, bacı, kardeş ve bilumum akrabalar, ticaret hayatında tahsil edemediğiniz alacaklar. Bunların hepsinin mutlaka bir hesabı var. Hem dünyada hem de ahirette... İyi ki de var, iyi ki de günü gelince hesabı sorulacak...

Köstebekgiller: Çocuklara Algı Oyunu

Her çizgi film, kendi merkezine bir mesaj alır ve bunu çocukların sofrasına kor. Belki çocuklar hepsini yiyemez ama tadını alırlar. Çizgi filmlerin mantığında bu yeterlidir. Çocuklar tadını alsınlar, gerisini nasıl olsa getirirler. Çocukların aynı çizgi filmi izleme ısrarın altında bu tat alma yatar

"Ganita… Akşama Doğruyum Ben…"

Heyamola Yayınları “Trabzon’dur Yolumuz” adı altında Trabzon’la ilgili bir şehir kitaplığı oluşturma gayreti içerisine girdi. İyi de yaptılar. Aslında bu geç kalmış bir çalışmaydı. Bu yayınevinin sahibi olan Ömer Asan, Trabzonludur. Bu şehrin havasını teneffüs etmiştir, suyunu içmiştir. O, doğduğu şehre böylece vefa borcunu ödemektedir. Başta Ömer Asan

Cezaevinde Tiyatro

Gerçekten de hayatlarını dört duvar arasında geçiren kader mahkûmları için çok anlamlı bir isim Gündoğdu. Çünkü onlar hep dört duvar arasındalar ve gün bu dört duvar arasına hiç geçmiyor neredeyse. Hep karanlık, hep acı, hep hüzün…
Onları bu acıdan, bu karanlıktan, bu hüzünden bir nebze de

Başa Dön