
Size Ne Oldu?
Peki, ne oldu size de Ebu Sufyanın, Hamzanın mezarına attığı tekme anında sarf ettiği sözleri şimdi sizin kalemlerinizde damlalar oldu.
Peki, ne oldu size de Ebu Sufyanın, Hamzanın mezarına attığı tekme anında sarf ettiği sözleri şimdi sizin kalemlerinizde damlalar oldu.
Türk milleti yılan gibi her deliğe girmeye çalışıyor. Sokuluyor ısırmak için. Yanaşıyor dişlerini geçirmek için. Birey kavramını yok sayıyor. İnsanın özelini hiçe sayıyor. Hiçbir sınır tanımıyor. Terbiyesizliğin tüm sınırlarını zorluyor. Birisiyle oturup konuşmaya çalıştığında mutlaka üçüncü kişiler araya giriyor. Sözüne bulaşıyor, lafını kesiyor, düşüncelerine müdahale ediyor. Türkiye gitgide
Genellikle bu fal işini lüks semtlerde bana göre kafayı azıcık yemiş, kendilerinin de ruhsal sıkıntısı olduğu az çok anlaşılan bayanlar yapıyor. Belli ki birçoğunun terapiye fal baktıkları insanlar kadar ihtiyacı var. Bir kaç tanesini çok yakından olmasa da tanıma fırsatım oldu. Soruyorum size, bir falın nasıl bir garantisi
aybastılı olup da yetkili yetkisiz pek çok kişiden bu ve benzeri cümleleri duymak mümkün. bugün perşembe yaylasında tam bir belirsizlik, tam bir karışıklık var. alt yapı yok. kaçak yapılaşma var. kimi yapılara göz yumma var, bazılarına yıkım. böyle nereye kadar sürecek bu kaos.
Heyamola Yayınları “Trabzon’dur Yolumuz” adı altında Trabzon’la ilgili bir şehir kitaplığı oluşturma gayreti içerisine girdi. İyi de yaptılar. Aslında bu geç kalmış bir çalışmaydı. Bu yayınevinin sahibi olan Ömer Asan, Trabzonludur. Bu şehrin havasını teneffüs etmiştir, suyunu içmiştir. O, doğduğu şehre böylece vefa borcunu ödemektedir. Başta Ömer Asan
Bu şiir İsmet Özel kaleminden çıkmış bir şiir. Ben okuyunca utandım. Oysa Allah kadınlarla ilgili ayetlerde, kadını ötekileştirici bir tavır takınmıyor.
Bizler, o gün muhaliftik, bugün de... Yaşarsak yarın da muhalif olacağız. Çünkü iktidar, paranın egemenliği, çeşitli dozda da olsa şiddet olmadan sürdürülemez. Para ve güç kirleticidir, baştan çıkarıcıdır. Her iktidarın muhalefeti olmak zorundadır, olacaktır. Tarihte olduğu gibi her dönemde, ama hep az sayıda, doğrulukları sonradan anlaşılan, kadim erdemlere,
Biliyor musunuz, sıklıkla hep şunu düşünürüm "adaletsizlik duygusu, yangından daha beterdir, anında yürekleri tutuşturur, kıyıcı duygularla yakar insanı, yöneticilerin ellerinde söndürmek varken, neden bu yangını izliyorlar?" bir türlü de bu düşüncemi bertaraf edemiyorum:
İçimden haykırmak geliyor: Yuh, yani bir Fransız gibi de mi olamayacağız! diye
Onlar kader mahkumları. Onlar bir şekilde ceazevine giren ve tutuklulukları boyunca toplumdan soyutlanmış; dışarıya hasret, güne hasret, dosta, arkadaşa, yarenliğe hasret, bir merhabaya hasret, ötekileştirilmiş mahkumlar.
Başımdam geçen bir olayı aynen aktarıyorum. Başkaları benim yaptığımı yapmasın... :))