"Usun ve deneyimin aksaçlılarınki gibi, ama yüreğin masum çocuklarınki gibi olsun." -Schiller |
|
||||||||||
|
Babası onu hiç arabayla dolaştıramamıştı. Ufaklığından beri içinde kalan ve geçmeyen ve acısını hatırladıkça yaşadığı bir anıydı bu. Hafta sonları mahallede o ve onun gibi yoksul çocukları top peşinde koştururlarken, babalarıyla beraber arabalarıyla gezmelere çıkmış çocukları görmesi –saha olarak kullandıkları yoldan geçerlerdi, bu yüzden oyunları da dururdu-, maçtan da çocukluktan da tüm hevesinin kaçmasına sebep olurdu. İşte ayakkabılarını haftada bir parçaladığı o çocukluk günlerinden beri, ileride bir arabaya sahip olup, hem kendisini hem de karısını, çocuklarını gezdirmek isteyişi yer etmişti yüreğinde. Çocukluk böyledir. Görür, kendisinde de olsun ister. Elde ederse güzel bir anı olarak hafızada kalır, bir süre sonra da unutulur. Ama elde edilemezse, ömür boyu yürekte taşınır. Babasına hiç bu yüzden kızmamıştı. Çünkü biliyordu yoksul olduklarını. Yoksul olmanın bir gelenek olduğu yerleşmişti yüreğine. Öyle olmalı diye düşünüyordu, eğer diyordu, baban ya da deden zenginse, sen de zenginsindir. Ama deden ya da baban zengin olamamışlarsa sen de zengin olamamıştırsın diye kuruyordu çocuk kafasında. Bazen kızası geliyordu babasına, dedesine kızamıyordu, çünkü dedesi yoksullarda görülen bir hastalık sebebiyle (verem) o henüz bebekken ölmüştü. Bu yüzden sadece babasına kızmak geliyordu bazı zamanlarda. Maçlarda parçaladığı ayakkabısını istediği zaman yenileyemiyor diye, beş senedir aralıksız olarak giydiği önlüğünden başka önlüğü olamıyor diye, komşulardan ve akrabalardan temin edilmiş kitapları kullanmak zorunda kalıyor diye bazen söylenmek geliyordu içinden ama akşamları babası onu kollarından tutup da havaya fırlattığında aklında bunların hiçbirisi kalmıyordu. Mutlu olmak böyle bir şeydi işte, ardındaki tüm mutsuzlukları örtmeye bir ânı yetiyordu. Onun çocukluğu yoksullukla geçmiş, yoksulluğun getirdiklerine katlanmakla geçmişti ama çocukları onun çektiklerini çekmiyordu. Çekmesin istiyordu çünkü, bu yüzden çok çalışıyordu. Mesai diye bir şey vardı, gerçekti, yasalar haricinde vücudunu para karşılığında daha fazla gönüllü olarak kiralamaktı manası. Çocuğumun diyordu, çocuğumun gözü benim çocukluğumun gözünden bakmasın diyordu, hayata. Araba da almıştı üstelik, her ay aylığından belirli bir meblağ ayırıp sadece araba almak için biriktirmişti. Biriken parayla elden düşme, kelepir bir araba almış, benzin yüzünden çok fazla masrafa girmesin diye de lpg sistemi döşetmişti arabasına. Hafta sonları, karısı, birisi henüz yeni doğmuş iki kız çocuğu ile gezmelere çıkıyorlar, bazen sahile inip piknik yapıyorlardı. Çocukluğunda yapamadıklarını çocuklarının yapabildiğin görmesi gece yatarken onu mutlu etmeye yetiyor, yorgunluklarını defediyordu bedeninden. “Bilirsin, tanırsın beni Cihan, para için bunu diyecek adam değilim ben. Başını ağrıtır, bir gün durup dururken, kontak kapalıyken sıkışır patlar bu. Gel değiştirelim ya da sat bu aracı miadı dolmuş, başına iş açar. Üzülürsün.” O hafta sonu, eşi biraz hasta olduğu için, -bir de çocuklar artık evde birbirleriyle didişecek kadar büyümüşlerdi, eşi olmadan çocuklarıyla beraber gezmeye çıkmışlardı. Anneleri olmayan çocuklar arabanın arka koltuğuna oturmuş yine aralarında çekişiyorlar, bağırışıyorlar, bazen ufak çekememezlikler yüzünden kavgaya tutuşuyorlar, sonra hemen barışıp birbirlerinin saçını tarıyorlar, çantalarındaki bebekleriyle oynuyorlar, önde arabayı kullanan babalarına sorular soruyor, cıvıldaşıyorlar ve babalarına hayatın tüm renklerini aşılıyorlardı. Kız çocuğu babası olmak, bir erkek için erkek çocuğu babası olmaya göre daha farklıdır. Kız çocuğunu daha bir sahiplenir, daha çok özenirler onların büyümesine, yetişmesine. İlk defa kızını kucağına aldığında, mutluluğunu tariflendirecek bir şeyler dilinde toparlayamamış, sadece kızını öpüp, ‘meleğim’ diyebilmişti, dolu gözlerle öperken. Önce lunaparka gittiler, atlı karıncaya bindiler beraberce. Sonra, sahile gidip pamuk şeker yediler. Bir eline ufak kızı –yorulunca tek kolunda oturma hakkı vardı, diğer elinde ilk göz ağrısı – o da yorulunca omuzda taşınıyordu. Biri 3 birisi 5 yaşında iki melek. Eve dönüş yolundaydılar artık, babalarıyla güzel bir hafta sonu geçiren iki ufak beden, hareketli bir gün geçirdikleri için yorulmuşlardı, arka koltukta yan yana birbirlerine yaslanarak uyumak üzere oturuyorlardı. Babaları annelerinin ilacını almak için bir eczane önünde durdu, nöbetçi eczanenin adresini aldı. Tekrar arabaya atlayıp nöbetçi eczaneye doğru sürdü aracı. Aynaya baktı adam, çocukları uyumak üzereydi. Bir an önce eve gitmek için gaza yüklendi. Nöbetçi eczanenin önünde durdu, kontağı kapatıp, arkasına döndü, ‘kardeşine sahip çık olur mu kızım, ben annenin ilaçlarını alıp hemen dönüyorum’ dedi gözleri açık olan büyük kızına. İndi arabadan, koşar adım girdi eczaneye. Hafta sonu olduğu için, biraz sıra vardı eczanede. Bir iki kişiydi bu sıra. Mecburen bekledi, gözü arabadaydı. Reçeteyi verdi, eczacının telaffuzundan ilaçların okunuşunu o an öğrendi. Ödedi, poşeti alıp kapıya doğru yürüdü, çıktı. Kapının önündeyken, gözlerine karşısında gördüğü ateş topu yansıdı. Göğe yükseliyordu yalımlar. Önce poşet düştü ellerinden, sonra dizleri hayatın ağırlığına dayanamadı. Gücünü terk etti. Basınçtan patlayan camlar savruldu etrafından, kulakları duymaz oldu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Caner Almaz, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |