Bastonsuz kör gibiyim ve her gün istemeden kuyruğuna basıyorum hayatın. Bu nedenle her gün tırmalıyor beni hayat. Yine de kör topal yaşamaya çalışıyorum. Bir kara kedi gibi ayaklarıma dolansa da hayat ve her gün onun kuyruğuna bassam da, yoluma devam ediyorum. Çünkü başka yolu yok yaşamanın. Ağacın kalın dallarında çiçek olmaz. Dal inceldikçe çiçek dolar ve o dal kocaman meyveleri taşır sonra. Ben de sabırdan meyveleri taşıyorum kollarımda. Seviyorum ve seviliyorum. Bunca sevecek şey varken nankörlük yapıp nefret etmiyorum hayattan. Hayat bir kara kedi gibi çıksa da karşıma, ben ona bembeyaz süt içiriyorum. Gözlerim görmese de yine de bu nankör hayata uyacak kadar kendimi kör kabul etmiyorum. Alabildiğine uyanık ve gözü açık yaşıyorum. Çünkü görecek güzel günler olduğuna inanıyorum. Gözlerimin solgun ve yorgun bakışlarında yemyeşil umutlar besliyorum. Biliyorum ki rüzgar nereden eserse essin, sadece saçlarımı okşar. Ve ben saçlarımın uçlarına takıyorum kirpiklerimi. Upuzun kirpiklerim oluyor başımda. Başımda esen rüzgarlarla saçlarım kıpırdadığında göz kırpıyorum hayata. Özlemlerim, hayallerim, umutlarım saçlarımın boyu kadar uzuyor. Saçlarımdan aşağıya ışıklar akıyor. Damlaya damlaya göl birikiyor kuruyan yanlarıma. Bir tırı nasıl bir avuç benzin çalıştırıyorsa, kocaman bir dozeri nasıl küçük bir kablo çalıştırıyorsa, küçük mutluluklarla tutunuyorum hayata. Güç alıyorum içime sızan mutluluklardan. Bazen kendimi sigara dumanı gibi hissediyorum. Beni dışlıyorlar, aşağılıyorlar, hastalık yaptığımı söylüyorlar. Bu ciğeri beş para etmezler öyleyse neden beni bırakmıyorlar. Tuhaf bir çekiciliğim mi var galiba. Nedense belayı çekiyorum. Ama çok şükür beladan uzak durarak mutlu olmasını biliyorum.