Bazı topraklarda yağmur değil; gözyaşı akar. Tıpkı bazı insanların gözlerinin Gazze'ye benzemesi gibi. Her gün göz kapakların korkuya açılır. Tanktır, tüfektir korkuların ve insan gölgesi tıpkı bir kara bulut gibi bakışlarını kaplar. Öyle bir açmak istersin ki gözlerini, kara bulutlardan, tanklardan daha kocaman olmasını ister gibi. Ağlayışın içine akan yağmur sularıdır ve o sular sokaklarda boylu boyunca yatanların cesetlerini de içine taşır. Yüreğine gömersin bu cesetleri. Yüreğin bir çadırın kumaşı gibi korku rüzgarlarıyla yırtılırcasına sallanır. Sen yüreğinin içinde bir karınca olursun da, kaçacak bir delik bulamazsın. Her taraf betondan ya da çelikten yapılmıştır. Korkun yumruk olur, ardından açılan bir avuç olur ve sonra yine yumruk olur. Taşıdığın yük bir kervanın taşıdığı yükten daha ağırdır. Acıların deve izleri kadar uzundur. Sinmek istersin bir duvar dibine. Gölgen gecenin karanlığına saplanmış bir kara saplı bıçaktır. Keskin bir korku gezer bileğinde bir intihar hevesiyle. Yaşamın tadı okyanusun dibindeki bir balık olur. Sen yaşamın tadı adına boğulursun acılara. Kim dayanır bu kadar korkuya? Bacakların zayıftır koşamazsın, kolların güçsüzdür kaldıramazsın; ama her yanın el ele vermişçesine korkularınla doludur. Dağıttığın masa kafandan daha düzenlidir. Kırdığın bardak yüreğinden daha sağlamdır; ama yine de korkularınla başa çıkmak zorundasın. Değerli değilsin; seni yaralayan, inciten sözden... Bir korku tufanı içinde Nuh'sun. Karanlık sular yüreğindedir, nefesindedir. Ah bedeninden çıkmış acıların girdiği ruhsun. Yalnızsın yapraklar arasında saklanmış bir kelebek gibi ve gece simsiyah bir örümcektir. Her salise ısırılmaktasın. Korktuğun okyanuslardan daha büyük olmaz gözlerin ve dalgalar beyaz bir çarşaftır cesedinin üzerine örtülmeyi bekleyen. Sen alnının çizgilerinde kocaman düşüncelerini gezdirmeye çalışırken, düşüncelerin korkuyla daha büyür ve seni alnının ortasından vurur. Cenazen kalır bir kütüğün altında, tabuta gerek yoktur. Ölmek kurşundur, yaşamak silah sesi. O ses korku dağlarından yankılana yankılana gelir seni bulur. Bir bebeğin avuç içi kadar mutluluğu, büyüdükçe avuçlarına korku doldurur ve anne feryadını bir başka avuçlar kulakları tıkayarak susturur. Ah bana korku ne acılar yaşatır.