..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevginin ölçüsü ölçüsüz sevmektir. -Spinoza
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > Işıl Uluocak




21 Ağustos 2012
Siz Hiç Birinin Hayatına Dokundunuz Mu?  
Işıl Uluocak
Ya peki siz, kimlerin hayatlarına dokundunuz ya da kimler dokundu hayatlarınıza.. Kaçı gerçek kaçı yalan biliyor musunuz ?


:AIAD:
Bazı duygular vardır, gerektiğinde çıkartıp öylesine okuyamazsınız ya da söyleyemezsiniz. Benimkisi de o misal. Anlatmaya kalkıştığım her anım yalanla son buluyor. Korktuğumdan değil oysaki, sadece anlatınca olacakların ne olacağını bilemediğimden susuyorum hep.

Hayat dediğiniz şey aslında bir karmadan ibaret. Aslında hepimiz bu karmayı bilerek ve isteyerek yaşıyoruz.

Kadınları ele alalım, hep aşk filmleri izlemek isterler, çünkü hayallerindeki erkeği elde edemeyeceklerini bilirler. Duygusallıklarını dışa vurmaya da çekinmezler, içlerinde tutmayı denemezler. Kırılganlık öyle bir noktaya ulaşır ki siz bir şey söylemeseniz de onlar zaten kırılmışlardır. Aslında bu kırılganlığı, her şeyin ortasında ben varım düşüncesinden kurtulsalar belki hayallerinde ki erkeğinde o kadar muhteşem olmadığını görecekler. Ama bunu anlatması var dimi...
Erkekler, geneldeki bir kahvede okey masasında ya da tv başında futbol izlerken buluruz. İçlerindeki kaybetme korkusunu bastırmak içindir aslında. Tuttukları takım yenince sanki dünyayı hükmedecek kadar çok sevinirler, yenilince oysa ki hay ben bu takımı neden tutuyorum derler. Okey masasında yenilince ben bu işin piriyim derler, kaybedince kim taş çalıyor olur. Kazanmak en büyük hedefleridir. Sanarsınız ki hep kaybetmişler, oysa ki ne kazanmak için ne de kaybetmek için çaba sarf etmemişlerdir.
Aslında hem kadınlar hem de erkekler aynılar. Hepsi de kazanmak uğruna savaşıyorlar, ama kaybetmenin de bir kazanmak olduğunu bilmeden.

Öncelikle kişiliğinizi, kendinizi kazanmalısınız. Her sabah uyandığınızda evet bu gün çok güzel olacak demenizle kazanılmıyor ne yazık ki. Siz ne zaman yataktan “bugün çok güzel olacak” diye kalksanız o gün başınıza gelecekleri bilmeden beyniniz kötü olacak her şeye programlıyorsunuz. Evet programlıyorsunuz çünkü beyniniz otomatik olarak direkt kötü olan şeyi alıyor hafızaya, sabah yataktan kalkarken ona çok güzel olacağını söylediğinizden çevrenizde olan iyi şeyleri hiç görmüyor aslında.
Her gün değişiyoruz aslında, her gün yeni şeyler keşfediyor ve büyüyoruz. Çevremizdeki insanların fark edebilmesi için öncelikle bizler fark etmeliyiz. Bir sabah kalktığınızda siyah giymek istersiniz, aklınızda başka renk yoktur. Ruh haliniz vs. her şey sizi siyaha yönlendirir. En yakın arkadaşınızın yanına gidersiniz ve şunu duyarsınız “ Sen siyah giymezsin ki “ O an cevap olarak söyleyebileceğiniz hiçbir şeyiniz yokken yalan söylersiniz. “ temizlerde bunlar vardı.”

Ben neden yazıyorum, işte ben tüm bunların üzerine yazıyorum. Biraz hayallerimi, biraz da evvelden yaptığım hataları kendi kendime cevaplayabilmek için. Size anlatacaklarım biraz hikaye, biraz kurgu. Her yalan kadar gerçek, her yalan kadar sahte.

“ 6 sene evvel, evde öylece oturmuş gezinirken arkadaşlık sitelerinde, bir kız takıldı gözüme. Gözlerinde sevecenlik vardı, yaşam enerjisi yayıyordu. Hayatındaki her şey öylesine yolundaydı ki sanki sadece anını yaşıyormuş gibi. Öylesine atılmış bir mesajdı benimkisi. Karşı taraftan nasıl anlaşılacağını düşünmeden, hiç de anlam yüklemeden. Bir iki mesaj derken, messenger adreslerine geçildiğinde işler daha da farklılaşmaya başladı. Sadece konuşmaktı niyetim, oysa karşı tarafın anlamlar yüklediğini nerden bileceksiniz.
Aslında o resimde gördüklerimin sadece birer hayal ürünü olduğunu, hayatında olduğu sandığınız her şeyin, birer roman kahramanı ya da izleyip de unuttuğunuz birer film karesi olduğunu öğrenmeniz çokta zaman almıyor. Bir insan neden bu kadar yalnız olmayı tercih edebilir ki?

Çocukken kaybettiğim bir arkadaşımı hatırlattı bana. Bir anlık sadece kendime yakın hissetmeye başladığımda iletişimi kopartmak istemedim. Her gün her saat konuşmadık elbet, ben arada okulla, kendi hayatımla ilgilenmekte onun oradaki varlığını unuttum bile. Gel – gitlerle konuşuyorduk ve hiç umursamıyordu. “

Bunu neresi garip diyorsunuz. İşte bunu hikayenin sonunda söyleyeceğim. Oraya kadar biraz sıkıcı.

“ Ne zaman aklıma gelip, bilgisayarın başına otursam daha doğrusu ne zaman canım sıkılsa, hep aynı cümleyle karşılandım. “ Öyle bir zamanda geliyorsun ki...” Kendinizi ister istemez başka bir boyuta taşıyor bu cümle. Ne olabilir ki sorusunu soruyorsunuz kendinize sonra karşınızdaki anlatmaya başlıyor.
O zamanlar 18 – 19 yaşlarında bir genç kız. Hayatında ki en büyük sorun erkekler olduğunu anlatan, lise hayatının bitimiyle iş hayatına atılmış. Bazı sağlık problemleri yaşamış, ve hayat küsme noktasına kadar gelmiş. Elimden geldiğince o kadar da kolay olmadığını anlatmak istedim. İstedikçe kaldım, kaldıkça gidemedim. O kadar yalnızlığı hak etmezdi kimse. Onun yerine koyunca kendimi, istemedim açıkçası. “

Zamanda bizimle beraber ilerlemeye başlayınca, umutlar çoğaldı. Belki de gereksiz yere verilmiş ümitler oldu.

Bir insan düşünün ki, okul hayatında bile yanlış ile doğruyu öğrenememiş olsun. Toz pembe hayatında tutulmuş, hiç dışarıya çıkmamış. Kendini dışarıda olduğunu zannederken aslında hep dört duvar bir odada yaşatılmış. Belki ailesinden belki kendi yapısından, hiç değişmemiş. Ve hiç değiştirilmeye çalışılmamış. Saf kalmış, ve her an her şeye inanabilmiş.
Duyuyorum yoktur diyorsunuz var halbuki.

Kendi yalnızlığından sıkılmış, kalabalığı seven ama kalabalığın içinde unutulmak istemeyen. Belli ki hep aynı anları yaşamış. Farklı olduğuna inandırmak istemiş her sabah işe giderken “bugün farklı olacak “ veya “bugün güzel olacak” diye kendini kandırmış. Ah bu insanlar..
Kendi oyunumun da, farklı birine çözüm arıyordum. Her geri dönüşümde, “ah öyle bir zamanda geldin ki” cümlesine altında yatanları dinledim. Hiç duymadığım, ya da hiç yaşamadığım bana da öylesine uzak bir hayat.

Varlık ile yokluk arasında yaşarım ben, bir insan için ya da bir nesne için ya vardır ya da yoktur. Arasında ki hiçbir şeyi kabul etmedim, çünkü bilirim ki, hayatın karmaşası orada başlıyor ve siz ister istemez kayboluyorsunuz.

O’nun hayatındaki her insan tabiri caizse hayatına bir parmak bal çalıp çıkmış. Beklentilerini karşılamışlar ya da aradıklarını bulamamışlar. Hayatında “canım” dediği herkes arkasından iş çevirebileceğini öğrenmiş. Ve hiç fark etmeyeceğini de biliyorlar. Bir insanın gözünü açmasını istemekten daha zoru yoktur. Söyleyeceğiniz her şeyi dinletebilmek, ya da inandırabilmek. Hele bir oyunun içineyseniz.
Benim oyunum da böyle başladı işte. Evimde oturmuş canım sıkılırken, bir arkadaşlık sitesinde oluşturduğum bir profil sadece. Kötü emellerime alet edeceğim insanlar değil, konuşmaya kafamdaki sorulardan uzaklaşmaya yardımcı olabilecek birilerini arıyordum sadece. Ama kendi oyunumda mat oldum.
Bambaşka bir hayat çıktı karşıma, ben yalanlarla da olsa, bir şekilde kendi doğrularımla hiç de o’nun kalbini kırmadan bir şeyler göstermek istedim. Ama tüm her şeyi bir hata yüzünden bambaşka boyutlara çektim. 13 sene evvel kaybettiğim arkadaşımla o’nu bir tuttum. 13 senesini hiç yaşamamış, yaşayamamış biriyle. İşte en büyük hatam bu oldu.
4 sene boyunca, ara ara konuştuğum hayatından esintiler duyduğum ama her seferinde daha net anlayabildiğim biriydi. Ve bir gün artık bu yalanın sonu gelmeli dediğimde o’nu da daha fazla ümitlendirmeden son vermeliydim.
Var olmayan birine aşık olmaya başladığını hissettiğim an söyledim. Ve belki de hayatındaki en kötü insan o an ben oldum.

“ Bilindik bir şarkı çalıyor yine kulağımda, beni anlatan sanki. Sanki biri izlemiş hayatımı, beni izlemiş de yazmış gibi. Beni hissederek, biliyorsun hangi şarkı olduğunu, biliyorsun çünkü sende aynı hissediyorsun dinlerken.
Bu çocuk hep niye gidiyor bilmiyorsun, ama ben biliyorum. Söylesem mi söylemesem mi düşünmekten hep gidiyorum. Ama bu son gelişimde kapıldım gidiyorum denize, ama bilmiyorsun ben yüzme bilmiyorum. Gittikçe aslında boğuluyorum. Çırpınıyorum sadece, ilerlediğimi sanarak.
İyi geliyordun bana, benim gibiydin sende. Sanki kaybettiğim yarım sendin hayatta, ama değilsin. Ben kendimi, daha doğrusu seni kandırıyorum.!
İnsanların dertlerinde derdimi çözdüm, insanların üzüntülerinde üzüntümü avuttum, insanların göz yaşlarında kendimi gördüm, bende böyleyim dedim ama ben yapamıyorum kendime, insanlara yardım etmesi daha kolay geldi. Başka bir kimliğe, var olmayan birine sığındım, bir süre çözdüm bu ikilemi ama artık ilerlemiyor. Biliyorum ki benim gibisin, biliyorum ki yaşadıklarını anladığım aslında içindeki sesi duymazlığa vurduğun için buradasın. Yapma!.
Ben şimdi gidiyorum. Bu sefer gerçekten gidiyorum. Seni, hayatını, ve hiçbir şeyi düşünmeden. Kendi hayatıma, kendime dönüyorum. Bu güne kadar yaptığım şekilde değil, kendi kendime , bire bir çözmeliyim. Şimdi bir umut yitiriyormuş gibi hissediyorsun belki de , hissetme!. Bir rüyaydı, bitti.
Keşke seninle gerçekte, benim ben olduğum bir yerde tanışabilseydim, emin ol, çok iyi bir dost olurdum sana. Sana iyi geldiğimi söylediğin için hiç söylemedim ki sana, neden şimdi diyorsun biliyorum. Çünkü artık devam etmek sana daha fazla yalan söylemek, var olmayan birine inanmanı sağlamak, var olmayan şeylere inanç kazanmanı istemiyorum.
Beni affet!. Sana yaptığım, yada yaşattığım her şey için. Beni affet ki bende kendi hayatıma dönebileyim artık. “

Okuduğunda neler olacağını düşünmeden yolladım gitti. Ardından gelen cevap, işte her şeyin en başa dönmesine neden oldu..

“ Sen benim hepte hayatım zorlaştığında usulca gelen bir şeydin. Yemin ederim kahramandın sen kimse de olmayan bir dille konuşurdun. Şimdi tüm bunların yalan olduğunu söyleyip gidemezsin. Çünkü inanmıyorum, inanamam. Ben sırf üzülmeyeyim diye bunlar. Kendini bu kadar küçümseme. Kimseye güvenmediğim kadar güvendim sana boşluklarımızı doldurduğumuzdan emindim ben. Yıllardır şimdi beni kandırdığını söyleyemezsin.. Hem de bu son gelişinde kendini bu kadar alıştırarak. Sana alıştım ben, hep yanımda istiyorken bu şekilde bu sözlerle gidemezsin. Güne gözlerimi açtım. Dun gece çok ağlamıştım çünkü.
Sanki bir şeyler dürttü.. Aldım elime telefonumu gelen kutusuna baktım. Gördüğüm şey o kadar huzurluydu ki. Ama okudukça, yok dedim olamaz! Herkes bırakır, ki bırakmışken zaten bir o ayakta tutar beni. Bak geri döndüğünü yazdı işte bana diyerek okumaya başladım ama...
Ama..
Gel.. Ne olursa olsun.. Sana ilk kez yalvarıyorum eğer sen bu değilsen; olduğun gibi gel.. Bırakım inanım yıllarca.. Ama yine sen kendin gibi geldiğinde ben eminim ruhun aynı olacak. Benim kahramanım..
Gitmek istiyorsan git. Ama yalvarıyorum kendin gibi geri gel.. Sorgulamayacağım, kızmayacağım, inancımı sarstığın için senden nefret etmeyeceğim..

Sen sadece ne olursun kendin gibi olduğunda gel ve bırakma beni. Adın resmin hiçbir şey fark etmez.”

Bir hayatın kahramanı olamazsınız. Sadece gerçekleri söylediğiniz için bir anlık sizi kahraman zannederler. Ama hayat, sizi yenmeyi de çok iyi bilir.
Ben sadece kendi dertlerimden ve kendi sıkıntılarımdan kurtulmak isterken tanıştım onunla. İyi biriydi hatta fazla iyi. Gözündeki gözlükleri hiç çıkarmadan olduğu gibi yaşamış. En başlarda bunun yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım ama şimdi biliyorum ki, sanki hep kaybeden gibi gözükse de aslında tek kazanan o.
Ben bir yalan söyledim aslında bir oyundu. Sadece benim öylesine zaman geçirmek için yaptığım ama sonunda dediği gibi bir dost kazanamadım. Çünkü ne kadar isteseniz de, her yalan dönüp dolaşıp sizi buluyor. Ve eğer farkındaysanız o an çekip gitmelisiniz ki, hayatınızdakilere bulaşmasın.
Hayatımdaki çoğu insanın bu durumdan haberi var, çok fazla laf işittim. Ama sonuçta kendimi yenemedim. Benim hayatımı anlatıyorsa yazdıklarım. İşte bu da benim hayatım.

Bambaşka hayatların içinde bulabilirsiniz kendinizi, ama o hayatlara dokunmayın. Günü geldiğinde, sizin hayatınıza da dokunabilir biri.


Ben size yaşanmış bir hikaye anlattım. Belki uzun yoldan gittim kafanız karıştı. Ya peki siz, kimlerin hayatlarına dokundunuz ya da kimler dokundu hayatlarınıza.. Kaçı gerçek kaçı yalan biliyor musunuz ?



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sana Ait Bu Yazı Sen Bilmesende
Sana Ait Bu Yazı Sen Bilmesende - 2
Karanlığın Dışında Bir Işık Belirtisi
Keşke
İstanbul
Kim Bu İçimde ki Bağıran!
Tanıyanız Var mı?
Korku

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bir Gün [Şiir]
Aşkın Ta Kendisi! [Şiir]
Sen Bilmesende Sana Yine... [Şiir]
Küçük Bir Kız [Şiir]
En Kolay ve En Zor... [Şiir]
Geçmiş Olsun, Kovuldun Ruhumdan... [Şiir]
Haberi Olmadan Kalbimin [Şiir]
Yalan [Şiir]
Kim! [Şiir]
İstanbul [Şiir]


Işıl Uluocak kimdir?

. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Işıl Uluocak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.