Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu |
|
||||||||||
|
-“Merhaba, Ayten Hayer siz misiniz?” +“Evet benim” -“çiçekler sizin için, şuraya bir imza atar mısınız?” +”Tamam, başka bir şey?” -“Hayır yok, iyi günler.” +”iyi günler” Bir demet kırmızı gül, kimden gelebilirdi diye düşünürken kartı gördü “Ben seni unutacağım, ama sen hiç unutma beni. Mustafa” Ne kadar bencilsin Mustafa, bu kadar bencil olmana rağmen seni seviyorum ve unutabileceğimi sanmıyorum. Mutfakta kaynamaktan tükenen suyu hatırladı yine yalın ayak parmak uçlarıyla mutfağa koştu. Suyun altını kapatıp dolaptan büyük bir fincan çıkardı. Bir tatlı kaşığı kahveyi fincana atıp kavanozun kapağını kapatmaya yeltendi iki saniye duraksadı ve bir kaşık daha attı. Öyle ya kahvenin acı olanı makbuldü, hele de böylesi bir günde... Telefonundan çıkan mesaj sesiyle yerinden sıçradı, dudaklarını büzerek kahveyi hazırladı. Kahveyi ve telefonu alıp balkona çıktı, hava çok serindi. Gün batmaya yüz tutmuştu ve güneş baş döndürecek kadar gizemliydi hayata. Soğuktan titreyen dudaklarına yerleştirdi sigarasını, rüzgârdan yakmakta zorlandığı çakmakla bir süre uğraştıktan sonra yakabildi sigarasını. Şiddetle içine çektiği zehri kahveyle süsledikten sonra gelen mesajı açtı; “Beni unutma ve yarın buluşalım.” Allah kahretsin sana aşığım ve bunu aşmama izin vermiyorsun. Hayır yazıp gönderecekken sigarasından derin bir nefes aldı, mesajı silip ‘tamam buluşalım, bir gibi alırsın beni’ dedi. Hem reddedemiyordu hem de lafı uzatmasını engellemiş oldu. Dudaklarının arasından yayılan küfrü fark edince kendine güldü, öfkeyle söndürdüğü sigarayı küllüğe emanet ederek içeri geçti. Toplu olan evi toplamaya başladı, yapacak bir şeyin olmadığını fark edince koltuğa yığıldı. Anlamsızca açık kalan televizyonu izliyormuş gibi görüyordu kendini holdeki aynadan. Kanallar arasında gezinmek onu oyalıyor olmalıydı, en azından öyle olmasını istiyordu… Tüllerden sızan güneş gözlerine düşüyordu, canı acımışçasına araladı gözlerini. Televizyon hala açıktı ve kumanda elinde kalmıştı. Akşam olduğu yerde uyuyakaldığını anımsadı. Balkona çıkıp havayı koklamak istedi ama doğrulmak dahi istemiyordu. Kendini zor attığı yerden balkona yürüdü, güneş vardı. Burnunu çıkarmasıyla koşarak içeri girmesi bir oldu. Kendine gülerek odada salındı ki masanın üstünde duran gülleri gördü, güllerle beraber öğlen görüşeceklerini hatırladı. Yüzüne çöken yalnızlığı silmek istercesine koşarak duşa girdi. Vücudundan suların geçtiğini izledikçe nefes alması zorlanıyordu ‘yalnızlık değil, sana dokunamamak zor’ dedi. Duştan çıkıp odasına geçerken sendeledi, yatağa zor oturabildi. Saate baktı onu geçiyordu, kalkıp perdeyi araladı denizi gören tek odaydı ve denizi izlemek için saatlerini harcayabiliyordu. Yatağa uzandı ve gözlerini denize dikti. Kafasında cevaplamaya çekindiği bir sürü soru… “Beni sevme ama unutma da… Kolay mı sevmekten geçmek, yada sevgiyi istediğin anda bitirebilmek…” Doğrulup saate baktı on ikiyi geçiyordu ve geç kalacaktı. Kalkıp koşturarak hazırlanmaya başladı. Beyaz boğazlı kazak ve koyu renk kot pantolon giydi. Saçlarını bile taramamıştı henüz, banyoya koştu. Düşünmeden koparırcasına fırçayı saçlarından geçiriyordu. Yarım yamalak kuruttuğu saçlarını toplayacakken vaz geçti, Mustafa hep açmasını isterdi saçlarını. Saat bire geliyordu ve kapı çalındı, gelmişti yalnızlığı bütün samimiyetsizliğiyle kapıda bekliyordu. Onu içeri almak istemiyordu bu yüzden çantasını alıp kapıya öyle açtı. Yüzünde belli belirsiz bir özlemle Merhaba demek için zorladı kendini. +“ Merhaba, Nereye gidiyoruz” -“Beşiktaş’a gidelim orayı seviyorsun.” (Seni de seviyorum ama sen gitmeyi seçtin.) +“Olur, güzel fikir.” Yol boyunca hiç konuşmadılar, Ayten yanlışlıkla eli eline değer de dayanamaz sarılır diye kolunu bile kıpırdatmadı. Madem böyle uçurumlar inşaa edilecekti aralarında Allah neden böylesine büyük bir aşkla yüklemişti Ayten’i. Her zaman buluştukları kafeye gelip, her zaman oturdukları masaya oturdular. Garsondan iki kahve isteyip sustular. Sustukça öfkeleniyordu Ayten, susacaksa neden görüşmek istiyordu onunla. Daha fazla dayanamayıp; “Neyin peşindesin Mustafa? Mustafa’nın yüzünde acı bir gülümseme; -Beni unutma ama beni sevmeye de devam etme. +Dalga mı geçiyorsun, bu mümkün mü? -Değil biliyorum, ama unutmanı istemiyorum, yüzünü huzurla izlediğimi unutma, saçlarına dokunuşumun bir devrim olduğunu anımsa hep. +Neden kahrolası, bunu bana neden yapıyorsun? Neden her gün buna benzer mesajlar atıyorsun? -“Çünkü ölüyorum.” dedi ve duraksadı, konuşabilmek için derin nefes aldığı anlaşılabiliyordu; “seni terk etmiyorum, terk etmeye mecbur bırakıldım.” Ne diyorsun sen demek için uğraştı Ayten, ama sesi çıkmıyordu, derinden hırıldıyordu gırtlağı. Dehşete kapılmıştı Ayten, ne diyeceğini bilemeden bakakaldı, ne sorması gerektiğini de bilmiyordu. Ağzı açık kalmıştı, yüzü dehşetten kıpkırmızıydı. Midesinin bulandığını hissetti. Kalkmak istedi, gitmeliydi. Zorla doğruldu oturduğu yerden, sendeleyerek yürümeye çalıştı. Önüne çıkan sandalyeleri ite kaka dışarı atabildi kendini. . Belli belirsiz dönüp baktı ardına... Orada, öylece dimdik bakıyordu Mustafa... Gözleri gözlerinde sadece dudakları kıpırdıyordu. Kanatarak aktı içine tek bir cümle, “öleceğim için özür dilerim.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Dilara Yiğit, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |