Bilen sever. -Leonardo da Vinci |
|
||||||||||
|
Gün boyu çalıştığım iş yerinin odalarında sayıları çoğalan insanların yüksek sesle konuşmaları yetmezmiş gibi, bir de cep telefonların çeşit çeşit melodileri ortalıkta çınlar; pencereden gelen otomobil kornaları, müzik sesleri, satıcı naraları kulaklarımdan hiç eksik olmaz.“Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?” cevap vasiyete uygun olarak...”Sessizliği çok severdi” denilebilir benim için. Sevmem yeterli değil tabii. “Kalıpçının teki olup çıkmışsın!” dedi Tarık. Kalıpçı mı? “Evet, hanfendi: Kendini bir kalıba hapsedip emniyet kemerinle yaşamayı seçmiş bir korkaksın!.Oysa insan kalıpların ötesinde yaşamalı.” “Seni anlamak zor!.” “Seni anlamak daha zor!” “Anlaştık!” Telefon çaldı. “Size rica etmiştim, bana kimseyi bağlamayın lütfen”. “Bana hiç kimseyi bağlamayın”. “Mali müşavir mi?” “Lütfen yirmi bir dakika sonra biz onu arayalım”. “Şimdi toplantıdayım”. Tarık güldü. Kapı tıkladı. Nihat başını uzattı. “Şey..şu.. konu.. vardı.” Elindeki kağıtları kapı aralığından göstererek. Bekledi.. “Beklesin!”. “Bekleyemez!.” “Acil!”. “Değildir!” “Acil!” “Getirin.”.”Bunların proformalarını isteyin hemen”. “İmzalı ve kaşeli olması kaydıyla.” “Orijinal olucak anlıyor musun?” “Evet efendim.” “Dosya bitince göreyim.” “Ha... altına imza sirkülerini de koymayı unutmayın.” “Peki efendim”.”Bize iki kahve söyler misin lütfen?” “Kalıpçıyım ha..? Ben kalıpçıysam sen evli değil misin?” “İkide bir ‘karım karım’ deyip duruyorsun. Evlilik de kalıp değil mi?” “Kimse kusursuz olmaz. Kaldı ki bizimki açık evlilik.” “Ne! Açık evlilik mi?” “Elbette. Çünkü geleneksel evlilik nedir biliyor musun? Faşizm.” “Peki ahlak kuralları?” “Başka kurallar lazım. Bugün egemen olan kurallar insanlara mutluluk vermiyor ki.” “Ve karın kabul ediyor bu ilkeleri öyle mi? “ Telefon zırladı. “Yine ne var? Annem mi? Alo.. Merhaba .. anne nasılsın?” “....” “Hımm olmadı mı? Ustaya telefon açtın mı?.” “...!” “O zaman ustanı değiştir..” “??” “Peki anne...peki..neden buysa?. Tamam bakarım..” “...!!” “O niye? O zaman beni değiştir anne!!” ...” Bu sefer benim telefonun müziği duyuldu. İkimiz de gülümsedik birbirimize. “Efendim..” “Merhabalar”. “Nasılsınız?” “Evet müsaidim”. “Buyurun Serpil hanım.”. “Hıı evet..” “İhale konusunda mı?” “İso’nuz vardı dimi?” “Hı hı..tabii.” “İthalat müdürü ne yapıyor bu konuda?” “ Mallar gümrüğe gelmeden bildirmeniz gerekmiyor mu?” “Serbest bölge mi?.” “Anlıyorum.” “Peki.”. “ilgileneceğim”. “İthalat müdürünüz bilmeyecek.” Serpil hanım hınzırca gülümsediğimi görmüyor.. Ama Tarık’ın dikkati bende. “Hoşça kalın..” “Siz de..” “Bana izin? Bu ortamda seninle sohbet edemeyiz. Belki başka mekan veya başka zamanda.” “Hayır on beş dakikamız daha var..otur lütfen..Daha kahvelerimizi içmedik.” Masamın üzerindeki küçük teybimi elime alıp... “05.08.2002 Tarık’ın..sergisine gidilecek” dedim...Yine gülümsedi. Düğmeyi kapadım. Yine telefon zırladı. “Alo” “Peki hemen geliyorum.” Tarık ayağa kalktı. .” Yine beklerim.” ”Ben de sergiye. Hoşça kal” “Sen de” Kapıya kadar tokalaşıp, gülümsedik. “Hani bu günlerde moda cümle var ya... Tarık.” “Ne?” “Kendine iyi bak!”. Geri dönüp dosyaları kaptığım gibi ikinci kata bir solukta çıkıp firma toplantısına girdim. Saatler sonra çıktığımda beynim sıkılmış limon dibiydi. Masaya oturdum ve teybin düğmesine basıp kendime yeni bir emir verdim. “Ramazan ustaya telefon aç”.. Sizi bilmem ama ben hep derin düşünmeye alıştırmışımdır kendimi. Bilirsiniz, yaşanan anda elle tutulur bir şeyler bulma kaygısı yüzünden... Yoğun hayat temposu içinde, işim ailem ve sevdiklerim arasındaki dengeyi kurmaya çalışırken, bir yandan da yorgun düşmüş, kimi zaman o derin düşüncelere rağmen, kendime doğru yürümeyi bilerek ertelemişimdir. Son günlerde tam da kendi kendime şu andaki ‘ben’ ne durumda? Diye sormaya başladığımda Tarık’ın “ kalıpçısın” sözlerine takıldım. Sanırım bir çok kişi gibi ben de, aynı kalmanın mantıksızlığının farkında olmama rağmen, yeni şeyleri keşfederken, biraz da acaba alışık olmadığım yönde mi kendimi geliştiriyorum şüphesi ile yaklaştığımı fark ettim. Yaşadığım ortam, hedeflerim, çevremdeki insanlar.. Artılar kadar eksiler de mevcuttu. Örneğin farkında olmadığım kısıtlamalar... Yapmak istediklerim ve yapmaya mecbur olduklarım arasındaki çelişkiler... Eğer dikkat ederseniz, o kısıtlamalar size negatif bir yön, bol stres, hayatı gerçek anlamda yaşamamak gibi bir olumsuzluk da yüklüyor. Stresten ve negatif oklardan kurtulmak için hayata gülümseyerek bakmayı seçmiştim. Tarık’ın sözlerine bakılırsa o da bir kalıpmış. Bunun üzerine emniyet kemerimi atıp hayatı karman çorman yaşamaya karar verdim. Teyibin düğmesine yeniden basarak ”Bir büyük proje var.” dedim. Birkaç gün sonra, hiç görmeden tuttuğum yeni evimin kira sözleşmesini imzalarken, bu özgürlüğün bedelini ödemeye hazırdım. Elimdeki bir iki parça eşyayla kapıyı açtım. Yeni evim kapkaranlıktı. Elimdekileri tıkış tepiş bir yana bıraktıktan sonra elime geçen mumla yere diz çöküp oturdum. Benden önceki kiracılar sayacı söküp götürmüşler. Sıcak suyun vana başlarını da söktükleri gibi. Elektrik dairesine gitmek uzun iş. Bu mum da elbet iş görecek. Hem böyle daha duygusal... Açık kalan penceremden giren sokak kedileri ilk misafirlerimdi. Peşine iki küçük köpek yavrusunu da ben getirdim. Ofiste olduğum saatlerde aralarında hiç sorun çıkmıyordu. Ama arkadaşlarım geldiğinde ortalık anormalden öteye geçmeye başlıyordu. Marketin çırağı, her gece soğuk siyah biraları, paket leblebileri ve cipsleri sepetinde taşımaktan bıktığını belli ediyordu. Giren çıkan, çöküp kalan, çekip gittiği halde hala oradaymış gibi ter kokanlar ve saçları yağlı olanlar benim evimdeydiler artık. DEVAM EDECEK...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Duru Karal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |