..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamýn her aný hakkýný ister. -Goethe
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Duru Karal




25 Ocak 2004
Öykü Yazýyoruz  
Öykü

Duru Karal


Bir gün, Yahya Kemal kaldýðý Park Otelin lobisinde hayranlarýyla söyleþiyormuþ. Þair adaylarýna baþlýktaki sorusunu sormuþ : Beyler,


:FFJA:
  Düþ ya da yaþanýlmýþ bir olayý betimleyerek veya sözlü olarak anlatan, romandan kýsa, masalýmsý ama ondan uzak yalýn bir dile sahip, yoðun etki yaratan, az sayýda karakterlere yer vermesi ile diðer anlatý türlerinden farklý olduðunu ortaya koyan  bir düz yazý türüdür. Kýsa oluþu yalýn dile sahip olmasý olay örgüsünü genellikle ironik bir rastlantý yoluyla  yaratmasý ve sürpriz sonlara yer vermesi ile okuyucuda ilgi uyandýrýr.
   Eski Yunan’daki Falb ve kýsa romanslar, Bin Bir Gece Masallarý öykünün ilk habercileriydi ama çok daha sonralarý 19. yy. da Avrupa’da romantizm ve gerçekçilik akýmlarý baþladýðýnda edebi yerini  aldý. Öykünün ilk ustalarýndan  Edgar A. Poe Amerika’dan daha çok Avrupa’ da tanýndý. 20. yy girildiðinde Ruyard Kipling’in Hindistan’daki yaþamýný anlatan öyküleri, Mark Tawin’in Missisipi öyküleri gazete dergilerinde yayýnlanýyor ve gazetelere yeni bir renk kazandýrýyordu. Rusya’da Gogol, Dostoyevski ve Çehov’un eserleri de öykü türünün edebi eserler arasýnda saðlam bir yer edinmesini saðlýyordu.
   Biz de Batýlý anlamdaki ilk öyküler Tanzimat Döneminde yazýldý. Ýlk öykü yazarlarý Ahmed Mithad, Samipaþazade Sezai, Emin Nihat ve  Nabizade Nazým’dý. Türk öykücülüðünü  Edebiyat-ý Cedide döneminde titiz gözlemciliði ve yalýn dili ile gerçekçi öykü geleneðini baþlatan yazar  Halit Ziya Uþaklýgil oldu. Bu dönemde diðer yazarlar Hüseyin Rahmi Gürpýnar, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçýn, Ahmet Hikmet Müftüoðlu ve Saffeti Ziya’dý.
   II. Meþrutiyet ilanýndan sonra öyküde toplumsal ve siyasi sorunlar ilerlemeye baþlamýþ            Türkçe’deki yabancý sözcükler temizlenmiþ yazýmda  konuþma dili hakim olmuþ taþra yaþamý gerçekçi bir üslupla edebiyata taþýnmýþtý. Bu dönemin en önemli ismi Ömer Seyfettin oldu. Onu Halide Edip Adývar, Reþat Nuri Güntekin, Refik Halit Karay izledi. Cumhuriyet dönemi öykücülüðünü hazýrlayan yazarlar ise F.Celalettin, Selahattin  Enis, Sadri Ertem, Cemal Kaygýlý, Sabahattin Ali, Kenan Hulusi Koray , Nahit Sýrrý Örik, Bekir Sýtký Kunt, Mahmut Þevket Esendal’dý.
  Cumhuriyet dönemimin 1930’lardan sonrasýnda alýþýlmýþýn dýþýnda bir öykü dünyasý yaratan Sait Faik Abasýyanýk, Halikarnas Balýkçýsý (Cevat Þakir Kabaaðaç), diyaloglarýn usta yazarý Orhan Kemal, Mehmet Seyda, Samet Aðaoðlu, Sabahattin Kudret Aksal, Kemal Bilbaþar, Kemal Tahir ve Ahmet Hamdi Tanpýnar, öykü yazarý olarak öne çýktýlar. Ve Günümüze kadar  Türk öykücülüðü, geniþ üslubu, zenginliði  ve bir çok yeni yazarlarýyla sürmektedir.
     Bu, “bir çok yeni yazar” dediðimiz kiþilerin içinde çok daha yeni ve bu iþe gönüllü olanlarda sevindiricidir elbette. Bende;  hem kendime hem de “genç” yazarlara öykü konusunda sunulacak bir inceleme yaptým. Hadi! þimdi birlikte incelemeye devam edelim. Öykünün tarifini ilk baþta yaptýk. Geliþimini ve bu güne dek geliþmesinden de  kýsaca söz ettik. Þimdi þu soruyu soralým.
Öykü Yetenekle mi yazýlýr, Kültürle mi?
Bir gün, Yahya Kemal kaldýðý Park Otelin lobisinde hayranlarýyla söyleþiyormuþ. Þair adaylarýna baþlýktaki sorusunu sormuþ : Beyler, þiir yetenekle mi yazýlýr, yoksa kültürle mi? demiþ. “Onlarýn yetenekle yazýlýr diyeceklerinden emindim”  diyor Yahya Kemal. “Çünkü biliyordum, hiçbiri yeteri kadar okumuyordu, hepsi de kendini yetenekli sanýyordu.” Yahya Kemal anýsýný anlatmayý sürdürüyor : “Kendi sorumun yanýtýný kendim verdim : Elbette ki yetenekle yazýlýr beyler, dedim. Keratalar çok sevindiler, mutlu oldular. Yeteri kadar okumadan þiir yazan okuma tembellerine içimden gizli gizli güldüm...”
    Yahya Kemal’in þiirle ilgili olarak yaþadýðý bu anýyý rahatlýkla öyküye uyarlayabiliriz. Ayný soruyu pek çok öykücüye (özellikle de genç öykücülere ) sorsak, onlarda  ayný yanýtý vermeyecekler mi? Çoðunun “yetenekle yazýlýr” Demelerinin sebeplerinden biri az okur olmalarý deðil mi? Çünkü yazarlar dahil toplum olarak az okuyan insanlarýz. “Ben öykü yazýyorum” diyenlere, her yýl yayýmlanan elliye yakýn kitaplardan ve en tanýnmýþ yazarlardan bile kaçýný okuduðunu sormak lazým. O zaman “Öykü Kültürle yazýlýr” diyebilmemiz içinde gerçek anlamda çok iyi bir okur olmamýz, öykü tarihini çok iyi bilmemiz gerekir. Bu eleþtiri sizlere olduðu kadar da kendime. Bende “zaman” þikayetçilerinden olmam  bahanesiyle geçer not almayanlardaným. 
  Genç yazarlarýn, yaþamlarýnýn mekanik olduðu kadar öykülerinin de post modern olduðunu düþünüyorum. Bu, çaðýn teknik ve kolay benimsenir yaný gibi görünse de kabul edemiyorum. Post modern öyküler; betimleme yapmadan, konudan konuya, cümleleri kýrarak, bazý sözcükleri büyük harfle yazarak, olayý öyküden sürerek, öykü birinci kiþili anlatýrken bir den üçüncü kiþili anlatýma geçerek, uçuk, bunalým, biraz þizofrendik, bol porno, aðdalý bir dil, mekansýz ve zamansýz olaylarla çorbaya çevrilmesine karþýyým.
  Eðer o üstün yeteneðimizle tüm bunlardan vazgeçip “Olay öyküsüne” giriþirsek  o zamanda öykünün duru, net hali, insan unsurlu oluþu yakayý çabuk ele vermemize neden olur. Anlayacaðýnýz bu alanda da kolay kolay kül yutturamayýz okurumuza.
  Peki öykü ne ile yazýlýr? Tabii ki hem yetenekle hem de kültürle! Yetenek bir sanatýn, sanatçýnýn baþlangýcýdýr, tamamý deðil. Yetenek gerektiren tüm sanat dallarýnda görülmüþtür ki baþarýnýn çoðu çalýþmaya, birikime, azme, iradeye aittir. Eðer doðru yolda doðru çabalarýmýz yoksa, bir þeyi üretip yaratmaya sevdalý deðilsek, deha bile pek fazla iþe yaramaz. Bir takým bilimsel savlara göre baþarýda dehanýn payý yüzde yirmileri geçmiyor. Son derece normal insan olduklarý halde büyük baþarýlara imza atanlarýn arkalarýnda yetenekten çok alýn teri aramanýn daha doðru olduðunu bilmek gerek.
 
 Çok okuyalým! Çok okuyalým...Özellikle  öðrencilik günlerimizde oburlaþalým. Yaþam ve dünya ile ilgili bilgilerimizi artýrmak için daha çok okumalý ve baþka yazarlarýn bu iþi nasýl yaptýklarýný görmeliyiz.
 Yazmaya baþlarken;
  Genellikle yeni yazmaya baþladýðýmýzda  okuma güdülerimizden  çok yazman güdülerimize yenik düþeriz. Yazma çabamýzýn en baþýnda da düþüncelerin yetersizliði sorun oluþturur. Hatta bir çok profesyonel yazar bile yazmaya baþladýðýnda “Yazacak bir þey bulamýyorum”  der kendi kendine ve bir süre sýkýntý çeker. Yazmak kesinlikle gönüllü bir çabadýr.
 Bizimde büyük yazýnsal sanat çalýþmalarýndan etkilenip hemen kaðýda kaleme ya da klavyeye sarýlýp ayný nitelikli yapýtý çarçabuk gerçekleþtirme performansýyla yükselip çarçabuk ta zemine çakýlmamýz kaçýnýlmaz olacaktýr.
  Hele ilk giriþimlerde yaþam ve çevremiz hakkýnda, yazýlmasý mümkün olmayan düþünceler gelir aklýmýza. Ne saygýdeðer bir tutku deðil mi?  Düþüncelerimizi basma kalýp, kötü ve çocukça bulduðumuz da büyük ustalarýnkine benzemeyen bu düþünceler bizi daha çabuk umutsuzluða götürürüler. Gerçek daha yalýn ve daha rahatsýz edicidir. Yaþam hakkýnda çeþitli düþüncelere sahip olmadan öykü yazmanýn mümkün olamadýðýný bilmek gerek. Olgun düþünceler ancak olgunluktan, deneyimli insanlardan çýkar. Ama eðer yazar olgunlaþmayý ve deneyim kazanmayý beklerse, orta  yaþta böyle düþüncelere sahip olabilir. Bu düþüncelerde yalnýzca olgundur sanat yapmak için yeterli deðildir. Yeteneðimiz, anlatým alýþkanlýðýmýz, her þey öðrencilik yýllarýndadýr. O zaman kökümüze sahip çýkalým.  Baþka birini taklit etmelim. Ýlk ürün hiçbir þeydir; yerleþik olandýr, alýþkanlýktýr her þey. Kendimize inanarak devam edelim.
 
 Gerçek yaþamla  ilgilenelim. Genç yazarlarýn on tanesinden dokuzuna ne yazmak istediklerini sorun çok azýnýn yanýtý derin olanla, sonsuz olanla, insan olmakla, kendi yaptýklarýyla ilgili olacaktýr. Hatta yazdýklarýný okuyup “Ah, evet, yaþamla ilgiliyim, bundan eminim,” diyecektir.
 Yazýnsal baþarý saðlamak için ilgilenmek gereken düþünce; kendi yaþamýn küçük, anlamý ve detay gözeten kesitleri olmalý. Yolda annesinin elini sýkýca tutan bir küçük çocuðun öteki elinde yerden alýp sýmsýký tuttuðu yapraðý size yanýnýzdan geçerken uzatmasý gibi...Ýnsanla olmayý seviyoruz, “karakterler” konusunda okumayý seviyoruz, gözlemliyoruz da  ama bunlar yeterli deðil diyoruz. Edebiyat, insan zaaflarýnýn bir kaydýdýr. Yazarýn iþi de yargýdan çok betimlemedir. Bu zaaflarla ilgilenirken hoþ görülü olmak ve onlarýn nedenlerine inerek meraklý bir tahammül göstermek geriyor. 
 
Öykü Düþüncelerini Nasýl oluþturalým? Öyküde; olay, karakter ya da nesneyi oluþturmak  için yaþam hakkýnda çeþitli düþüncelere sahip olmanýn yanýnda okuyucuya geçen yolun saðlam ve etkili olmasý gerekir. Þaþýrtýcý  ve özgün düþünceler bulmak önemli deðildir, çalýþmak için yeterli olan saðlam bir düþünce akýþýnýn nasýl oluþtuðu önemlidir. Bu düþünceleri oluþturmak için örgütlü ve dikkatli bir çalýþmaya  giriþelim.
  Bu çalýþmaya da ilk olarak; düþüncelerimizi ve her türlü gözlemlerimizi yanýmýzda taþýyabileceðimiz küçük not defterlerine, kaðýt parçalarýna yazarak baþlayabiliriz. Bu bize bir süre sonra alýþkanlýk kazandýracaktýr. Her iyi donanýmlý yazar, günün ya da gecenin kimi zamanlarýnda kýsa notlar almak için bir cep defteri taþýr ve çalýþmalarýnda kurgu ve taslaklarýný öyküleme ve tasnif etme yollarýný bilir. Ýlk önce uygun boyutlarda kullanýþlý bir not defteri edinmek iyi olur. Ýkinci olarak da bir dosya edinelim. Ustalýða giden en iyi yollardan birinin, çeþitli konularla ilgili olarak dosyalanmýþ malzemelerin içinden, belirli bir konuyu çoðaltmak olduðunu hatýrlayalým.
 Herhangi bir þey yazalým. Bu niteliksel amaçlý olsun. Günün ilginç olaylarý üstüne yüz sözcük üretelim. Bunlarý daha sonra geliþtirelim. Kendimizi gereken hýzda yazmak için eðittiðimizde  en iyi düþünceleri alarak belirli bir sistemle öyküleþtirmeye baþlayalým.
 
 Kendimizi yazalým! Eminim ki  en iyi yazýmýz en çok bize ait olandýr. Düþlerimiz, tutkularýmýz, yaþamdaki dönüm noktalarýmýz neler? Onlarý yazalým. Ne oldu? Yaþadýðýmýz her deneyimin önemi neydi? Tüm bunlarýn içine baþka birilerini de kattýðýmýzda öyküyü ortaya çýkarmamýz zor olamayacaktýr. Ama ayný duyguyu ayný konuyu koruyarak yaptýðýmýz sürece...
 
Evimiz bir laboratuar! Ailenizin, girip çýkan komþunuzun, arkadaþlarýnýzýn ya da akrabalarýnýzýn daha önceden sýradanlýklarýnýn dýþýnda oldukça dramatize edilmiþ hayali önerilerini hiç dikkate almýþ mýydýnýz? Oysa bu öneriler öykü düþüncesi oluþturmanýza yarayabilirdi. Þimdi aileden birini gözlem altýna alalým. Bu genç kýz kardeþ olsun. Onu öykü tasarýmý içinde izleyelim. O ne yapýyor? Onu içine çeken sorunlar ne? Kahramaný kim? Bu kahramana hangi davranýþlar ve nasýl tapýyor? Bu kahramanýnýn sýra dýþý bir yapýsý var ve onun  iþlediði bir suçu genç kýz kardeþ öðreniyor olsun. Onun üzerindeki etkisi ne olmalý? Ne yapmayý planlýyor? Tüm bunlardan bir öykü yazabiliriz di mi?
  Bireysel çalýþmalarýn yaný sýra yaþamýn bazý dönemlerine yani toplumsal bir soruna deðinmek iyi olur. Bu sorunun her evresini duygusal niteliðini, arayarak yazalým. Sabýrlý olmak þart! Eðer gençlik, politika, çalýþma hayatý, kent ya da ahlak gibi konular seçersek de o zamanda bunlarýn komik, trajedik yanlarýný çýkarak hangisinde yoðunlaþacaðýnýza karar vermemiz gerek. Evinizin penceresinden izlediðiniz doðayý, evin içinde gözünüze çarpan bir nesneyi de hemen kaleme alýp betimlemek olasýdýr. Bütün gözlemlerimizde olaylarýn gerisindeki nedenleri araþtýrarak yazalým. Ýnsanlar hakkýndaki belirsiz düþünceler üzerine biraz daha derin düþünerek yazarsak baþarýlý olamamamýz için hiçbir neden yok. “Yazamayan yazar” olmayalým. Hadi hemen yazalým.
 
Büyük yazarlardan öðrenelim! Öyküyü zenginleþtiren öðelerin baþýnda, atmosfer yaratma ve betimleme geliyor. Hiç kuþku yok ki Çehov, Gogol, E. A.Poe ve Steinbeck ve Dostoyevski bu konuda üstün bir güce sahip.
“Masanýn baþýnda duruyordu, elinde de tabanca vardý. Uyanmýþ ona bakmakta olduðumu görmemiþti. Birden bire elinde tabancayla bana doðru yürümeye baþladýðýný gördüm. Hýzla gözlerimi kapattým ve uyuyormuþ gibi yaptým. Yataðýn yanýna geldi ve baþýma dikildi. Her þeyi duyuyordum; ortalýða bir ölüm sessizliði çökmüþtü ama ben bu sessizliði de duyuyordum. Bir anda çýrpýnma gibi bir hareket olunca elimde olmadan gözlerimi açýverdim.
Dosdoðru bana bakýyordu, dosdoðru gözlerimin içine bakýyordu ve tabanca þakaðýma dayanmýþtý. Gözlerimiz karþýlaþtý. Ama birbirimize bir an için baktýk. Büyük bir çaba gösterip gözlerimi kapattým yeniden. Ayný anda hiç kýmýldamamaya ve gözlerimi bir daha açmadan baþýma ne gelecekse beklemeye karar vermiþtim.”
    Dostoyevski’in dilimize “Uysal Bir Ruh “ adýyla çevrilen öyküsünü okurken merak duygusundan kurtulamýyoruz. Çünkü öyküyü besleyen ana damarlardan biri atmosfer diðeri betimlemedir. Bu yüzden de Dostoyevski’nin o yalýn üslubu ve ustalýkla yarattýðý atmosfer duygusu bizi içine çekiyor.
   Faulker, Hemingway, Salinger, Fitzgerald, Carson McCullers gibi yazarlarda da bu iki özellik tartýþýlmaz ölçüde belirgindir. Öykülerindeki masalýmsý dokularý, merak öðeleri, yaþam zenginliði gibi özelliklerinin yaný sýra betimlemeleriyle öne çýkan bu yazarlardan bu örnekleri çoðaltmak mümkün. Konuyla ilgili Türk edebiyatýndan örnekler de verilebilir elbette. Edebiyatýmýza yalýn ve þiirsel bir dil kullanarak yeni bir öykü anlayýþý getiren Sait Faik Abasýyanýk’ýn  “Lüzumsuz Adam” adlý öyküsünde bakalým.
 
“ Saat on bire doðru gelir. Ýki kalýn kýsa, þiþman bacaðýn üzerinde vücudunu tarta tarta yürür, yakasý kadife paltosunu çýkarýr; salonun bir köþesine kor, kör kemancýya selam durur. Dümbelekçi, zurnacýnýn selam durduðunu kör kemancýya fýslar. Yüzü, hanendelerin arkasýnda pek seyrek görünen kanuncunun biraz evvel týraþ olup þap sürdüðü gergin yüzü birdenbire bir milyon yerinden buruþur...Zurnacýmýz da  sandalyesine oturmuþtur. Pantolonunun ön düðmeleri yok mudur? Yoksa þiþmanlýktan her zaman mý kopar? Orasýndan yeþil kaþkol unun püskülleri çýkar. Görenler güler. “
 
  Neredeyse her yeni baþlayan yazar baþlangýç zamanýný erteler. Güzel bir bitiþ kurgusu, mükemmel bir yapýt, yüksek tutku umarlar. Ama büyük yazarlar bunu yapmazlar! Onlarý çokça okuyalým.
 
Doðru ve uygun bir baþlangýç yapalým! Öykünün baþlangýç yerini belirlemek hiç de kolay deðildir. Giriþimizin doðru olup olamadýðýný anlamamýz için ikinci, üçüncü ve diðer anlatýmlarý yazýdan çýkarýp yeniden formüle etmek gerekir. Eðer en uygun baþlangýcý anlatýnýn baþka bir bölümüne yerleþtirmiþ isek oradan alýp baþlangýcý yeniden belirlemeliyiz.
  Daha sonra giriþin uzun, yavaþ ya da karýþýk olduðunu görüyorsak ilk elli satýrý baþka bir kaðýda yazýp ertesi gün yeniden okumayý denemeliyiz. Yinede içimize sinmiyorsa, hemen deðiþtirmekte yarar vardýr. Çünkü okuru ilk elli satýrda kaybetme olasýlýðý çok yüksektir.
 
Genel bir atmosfer oluþturalým! Ýlk sayfanýn sonuna gelindiðinde belirgin bir atmosfer oluþturabilmeliyiz. Bu atmosfer korku, kuþku, mutluluk ya da umut gibi bir çok þey olabilir.
  Bu atmosfer öykü ilerledikçe deðiþebilir fakat genel bütünlüðü bozulmamalýdýr.  Önemli olan ilk sayfanýn sonunda kendimizi o atmosfer içinde buluþumuzdur. Eðer bulamýyorsak hemen makinenin baþýna dönelim.
 
Geri dönüþlerde (flashbacks) dikkatli davranalým! Öykümüzde geri dönüþler var mý? Eðer varsa, ansýz dönüþler ve ansýz kopuþlar okuyucuyu uzaklaþtýrýr. Bu konu usta yazarlar için bile dikkat gerektirir. Eðer bu konuda yeterince teknik deðilsek bu dönüþlerden kaçýnalým. Öykünün baþtan sona doðru akýþýný bozmadan devam edelim.     
“Yalnýz Ruhlara Viþne Reçeli” adlý öykümde flashbacks þöyle kullandým;
 
“Acýkmýþým! Üþengeç adýmlarla dolabýn kapaðýný açýp bir süre bakýnýyorum. Aðzý açýk kalmýþ viþne kavanozuna elimi deðdirip vazgeçiyorum. Kýrk yýllýk hatýrý olan kahve çekiyor caným... Önce kokularý sonra kahveler, biraz taþmýþ köpükleri, titreye titreye çýkýyor merdivenlerden Sýdýkha Haným. Hatýr soðumaya býrakýlýrken, soruyorum. Ýnci’yi görüyor musunuz?” 
 
 Bildiðimiz þeyleri yazalým! Bildiðimizi yazalým derken; öykümüzde bir cinayet olayý anlatýyorsak bunun için bir cinayet iþleyeceðimiz anlamýna gelmemeli, ya da soluksuz kalmayý betimleyebilmek için denizin  derinlerine inip dalgýç maskenizi çýkarmanýzý önerdiðim anlaþýlmamalý. Düþleyebileceðimiz herhangi bir þeyi açýk seçik anlatan kitaplardan öðrenebiliriz. Tembel olmayalým ve bunlarýn nasýl olduðuna bir göz atalým.
 
Öykümüzü güncelleþtirelim! Belli bir döneme ait yazmýyorsak o döneme ait argo ve söylem biçimi içeren diyaloglar kullanmayalým. Bu bir çok modern öyküde kullanýlan hatadýr. Biz yapmayalým. Bize sýk sýk hatýrlatýlan “habersizce deðiþen þeyler” olan fiyatlardan, tarzlardan, etkenlerden nasýl söz edeceðimize dikkat edelim.
 
Öykümüzde gereksiz eylemler var mý? Eðer yarattýðýmýz karakter, öyküyle ilgisi olmayan þeyler söylüyor ve yapýyorsa bunlarý çýkartalým. Okuru bir yere götürmediði gibi sýkýlmasýna ve anlamsýz bulmasýna neden olacaktýr.
 
Gerektiðinden çok fazla sözcüðümüz var mý? Ayný cümlede ya da paragrafta gereðinden çok fazla sözcük kullanmayalým þöyle tuzaklara da  düþmeyelim: Aðlýyordu.. Göz yaþlarý gözlerinden sel gibi akýyordu ya da Akþam saat: 20.00’de karþýlaþtý.
  Eðer aðlayan kiþi büyük bir soðan doðramýyorsa, aðladýðý belli. Sabah 8.00 denmediðine göre de akþam olduðu zaten anlaþýlýyor. Yazdýðýmýz metinde cümle içinde ya da paragraflarýmýzda öykünün atmosferini yakalamak uðruna bu yanlýþlarý yapmamak gerekiyor.  Ancak çok kaçýnýlmaz olduðunda... 
 
Öykümüzde gereksiz karakterler yer aldý mý? Bu çok saçma bir soru gibi gelebilir ama  gereksiz karakterlerin okuru þaþýrtmaktan öte gitmediðini bilmek gerek. Yazdýðýmýz öyküyü tekrar okuyarak geriye doðru gidelim ve öykünün amacýna uymayan hatta gerekmeyen   ama bizim vazgeçilmez gibi kabul ettiðimiz bir ya da iki karakteri çýkaralým sonra yeniden formüle edelim.
 
Karakterimizi “karakter” olarak koruduk mu? Öykümüz de  bir ya da daha fazla karakterin öykünün istenilen bir sonla bitmesi için ansýzýn deðiþikliðe uðrayabilir ve bu da öykünün kalitesini yitirmesine neden olur. Kurmaca tekniklerinde ustalaþana kadar bunlardan kaçýnalým.
 
Sözcükleri ya da cümleleri çok mu kullandýk?  Bir çok usta yazar bile sözcüklerini denetlemede zorluk çeker. Bizler de oluþturmaya baþladýðýmýz öykümüzde sýk sözcüklere ya da cümlelere yer vermeyelim eðer vermiþsek de yeniden gözden geçirip gerekli düzeltmeleri yapalým.
 
Diyaloglarýmýz nasýl oldu? Bu konuda baþarýlý olmamýz için, yaþamdaki günlük diyaloglarý izleyelim ve onlarýn nasýl iletiþim kurduklarýna dikkat edelim. Zira zihinden tasarlanmýþ diyaloglar gerçek konuþmalardan farklýdýr. Size benimde uyguladýðým bir sýrrý vereyim mi? Diyaloglarý sesli okuyorum! Hatta mimikler de yaparak! Doðal bir biçimde konuþmaya baþladýðýmda da yazýyorum. Siz de uygulayýn. Diyaloglarýnýzýn ilk tasarladýðýnýzdaki o yapay   konuþmalarýn dýþýnda ne kadar doðal olduklarýný göreceksiniz.
 
Ele aldýðýmýz olaylar doðru mu? Bir çok insan gibi biz de bu tür yanlýþlara düþebiliriz. Meselâ; ayý bir gezen olarak ele alabiliriz ama o bir uydudur! Savaþ yýllarýnda  armonikasýyla melodi çalan bir askerin bu yýllarda bestelenmiþ bir müziði çalmasý editörünüzün gözlerini fal taþý gibi açtýracak, yazýmýza hemen olumsuz bakacaktýr. Bu duruma düþmemek için öykümüzü bir kaç kez kontrol edelim. Doðru olmasý için araþtýrma yapalým. Tahminlerle yazmayalým.
 
Eðretileme yapabildik mi? Eðretileme nedir? Somut bir terimin örneksemeli deðiþtirim yoluyla, biçimsel olarak bir karþýlaþtýrma ögesi katmaksýzýn soyut bir kavramý dile getirmek için kullanýlmasýdýr.  Örneðin;  “Hayatýn baharý” eðretileme yoluyla gençliði belirtmesi gibi.
Yani iki terim arasýndaki yakýnlaþmayý açýk seçik ortaya koyan karþýlaþtýrmanýn arasýnda tam bir özdeþlik kurar. Sevilen bir varlýðý belirtmek için “Kuzucuðum” ya da “þekerim” kafa için saksý denmesi gibi...Eðretileme argo yaratýmlarýn en verimli yöntemlerinden biridir, ama bizler önemli sözlüksel yaratýsý olan bu dil evrim yöntemini kullanalým.
 
“Gökyüzü gri kanatlarýný þehrin üzerine indiriyordu” gibi...
 
Öykümüzün  sahnesini yada atmosferini bozduk mu? “ Kahraman Bil Jones, tehlikeli bir dað yolunda tökezlediði zaman  kýrýlan kolu gözleri kanlanmadan önce acýyla titriyordu. Çölde hemen yanýn da açmýþ olan mavi çiçeklerin kokusunu hissetmiyordu bile..” Biz de hissetmiyoruz! Konu dýþý sorunlarý yazýmýza sokmayalým. En önemlisi de öykümüzün doruk noktalarýnda çok dikkat edelim.
 
Öykümüz sýradan mý yoksa özgün mü oldu? Eðer öykünüzdeki kadýn, “saçlarý olgun buðday renginde, gözleri duru havuzlar gibi, vücudu Venüs gibi ve seviþirken cilveli bir þekilde, ‘Daha önce hiç böyle hissetmemiþtim’ gibi ifadelerle anlatýlýyorsa, kesinlikle editör de böyle hissetmeyecektir. Duygusu yalnýzca mide bulantýsý olacaktýr. Sonuç : Öykünüz reddedildi!
 Eðer dipteki bir deliði bir kuyu kadar derin bir çukur olarak tanýmlýyorsanýz ya da küçük bir sandalye de oturan þiþman bir adamý, hamakta uzanmýþ bir fil kadar rahat tanýmlýyorsak baþýmýz dertte demektir. Sýradan olmak ya da özgün olmak ayný derecede kolayca düþülebilecek, ama uzak durulabilecek yanlýþlardýr. Bu yüzden biz de uyanýk duralým.
 
Öykümüzdeki eylemler tutarlý mý? Öykümüzde anlattýðýmýz her þey sorunsuz ve doðal bir biçimde geliþiyorsa, iþler yolunda demektir. Ama öykümüzde baðdaþmayan bir olay ya da betimleme varsa, kahraman öykünün akýþý içinde mantýklý ve anlaþýlýr bir biçimde izlemiyorsa, þansýmýzý kaybettik demektir.
 
Okumaya deðer anlamlý þeyler anlattýk mý? Yazdýðýmýz öyküde hafif bir romantizm, derin bir gizem ya da karýþýk bir düðüm hakim olabilir ama yeniden okuyup bitirdiðimizde gerçekten okunmaya deðer bir þeyler anlattýðýmýz görmeliyiz. Ýletmek istediðimiz mesajý ya da dersi verebildiðimizden emin olmalýyýz. Eðer öykümüz okur ya da yayýncý tarafýndan on dakika içinde unutulmayacak türde ise  baþarýmýz kaçýnýlmazdýr.
 
Öykümüz mantýklý mý? En düþsel kurgularý bile yazarken bir mantýksal sistem çerçevesinde geliþmesine dikkat etmeliyiz. Bu yeni yazdýðýmýz öyküyü tekrar okuyalým ve þu soruyu sormayý asla unutmayalým : Anlatýlan olaylar mantýklý bir akýþ izliyor mu?”
 
Öykümüzün kahramaný kendi sorunlarýný kendi mi çözüyor?  Kahramanýmýzýn sorunlarýný çözebilmesi için depremlere, yýldýrýmlara, tren ya da otomobil kazalarýna güvenerek çözdürmeyelim. Eðer kahramanýmýz kendi sorununu kendi çözemiyorsa öykümüz havada kalmýþ demektir.
 
Yazdýðýmýz öykü mü yoksa düzyazý mý?  Bu soru size þaþýrtýcý gelebilir ama bir çok yeni yazar öykü ile düz yazý arasýndaki farký bilmiyor ne yazýk ki! Elbette ki bu iki türün kendine özgü yanlarý var. Öykü bir açýklama ya da betimleme deðildir. Öykü, belirli bir çözüm ve sonuç gerektiren bir durum yaratan olaylar dizisidir. Bunu unutmayalým! Oysa düz yazý bir yazýnsal bir kompozisyondur , analitik ve yorumlayýcý bir yapýsý vardýr; anlattýðý konuya daha öznel ya da nesnel bir bakýþ açýsýyla bakar ve biçim ve yöntem özgürlüðü taþýr.
 
Düðüm bölümü çok mu kýsa oldu?  Öykümüzü tasarlarken kurduðumuz düðüm bölümü için sayfalarca bir þeyler anlatýp okurun ne olduðunu anlamadýðý þeyler yazmayalým. Unutmayalým ki öykünün doruk noktasý (climax) çok önemlidir. Bu yüzden havada býrakmayalým.Bu noktayý diðer olaylar gibi özetleyip bitirelim.
 
Öyküyü çok erken ya da geç mi bitirdik? Öykümüzü doruk noktasýnýn hemen baþýnda  bitirmemiz okuru çok rahatsýz eder. Ancak doruk noktasýný uzun uzadýya ve sonu gelmez bir biçimde de uzatýrsak bu seferde okuru sýkar düþ kýrýklýðýna uðratýr. Bunun için en uygun zaman neresidir? Sanýrým, doruk noktasýnýn akýþýný bozmadan kendi doðallýðý içinde tamamladýðý zamandýr.
 
Yalnýzca kendimiz için mi yazdýk? Yeni bir yazar olsak bile kendimizi mutlu edecek yazýnsal giriþimlerde bulunmamalýyýz. Eðer günlük yazmýyor isek anlattýðýmýz þeylerin okur içinde ilginç bir biçime gelmesini saðlamalýdýr. Hepimiz için geçmiþte tanýdýðýmýz bir karakteri anlatmak kolaydýr. Çünkü onu tanýyoruzdur ama okur onu tanýmadýðý için anlamsýzdýr. O zaman kendimize þu soruyu soralým :  “Ben okurun yerinde olsam ve karakteri yalnýzca bu yazdýklarýmla tanýsam, acaba yazdýklarým yeterli olur mu?”
 
Öykümüz okuru düþündürüyor mu? Bir çok öykünün baþarýsýz olma nedenlerinden biri de okurun yaratýcýlýðýna ve düþ gücünü zorlamasýna izin vermemesidir.  Anlatýlanlarý görselleþtirebilmesine ve çerçeveye oturtmasýna izin verelim. Ama kaybolup gideceði sonlara deðil...
 
 
Hadi! hepimize kolay gelsin....
 
 
[1] Türk Edebiyatý.- Nihad Sami  Banarlý 
 
[2] Adam Öykü Ocak-Þubat 44-Allan W.Ecker [Syf. 44-49]
 
[3] Dostoyevski  Timsah –Uysal Ruh [Syf. 138 ]
 
[4] Sait Faik Abasýyanýk- Lüzumsuz Adam-[ Syf.14]
 
[5] Adam Öykü Temmuz-Aðustos 47 Loise Borgges [ Syf.5-12]
 
[6] Adam Öykü Temmuz-Aðustos 47 Pearl Hogrefe [ Syf.13-16]
 
[7] Ýnternet yayýnlarý- Edebiyat.
 
[8] Adam Öykü Ocak-Þubat 44 Thomas  H. Uzell.[  Syf. 40-43]
 
[9] Piyes Yazma Sanatý Lajos Egri Ýnceleme Syf. [30-59-79-120-142189-209]
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Öðretici
Gönderen: Mehmet Ali Özler / ,
10 Temmuz 2010
Öðreticiliði ve paylaþýmý ön planda tuttuðunuz önerilerinizi keyifle okudum. Teþekkür ederim. Yalnýz, bu tür incelemelerde hep bilinen yazarlardan örnekler verildiðini garipsiyorum. Örneðin yazýlarýndan keyif alamadýðým Gogol veya Halide Edip Adývar veya bir-iki kitabý ile öne çýkmýþ ama gerisi kayda deðer olmayan Dostoyevski gibi (bir çoklarý sadece isimlerini bilir) yazarlar. Burada tanýmadýðým ama örnekler alabileceðim baþka yazarlar duymak beni sevindirirdi. Saygýlarýmla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Þýmarýk [Öykü]
Yalnýz Ruhlara Viþne Reçeli [Öykü]
Yeniden Bir Küçük Yaprak [Öykü]
Kalýpçýnýn Kalýplarý [Öykü]
Kalýpçýnýn Kalýplarý [Öykü]
Kalýpçýnýn Kalýplarý [Öykü]
Bayan Fare'nin Gözyaþlarý [Deneme]


Duru Karal kimdir?

Mekânýn ve zamanýn araçlarýndan yeni zamanlar ve yeni mekanlar yaratabildiði için, edebiyat hâlâ vazgeçilmezim, yazmak ise geniþ zaman büyüsüdür benim için. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Adalet Aðaoðlu/Sabahattin Ali/ Sait Faik A./Yusuf Atýlgan/Bruno Shutz/ Contazar/Bedri Karasu/ Oðuz Atay/


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Duru Karal, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.