Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac |
|
||||||||||
|
Hayvan severler İstanbul Yeni Cami avlusundaki kuşçu dükkanlarında gövde gösterisi yapıyorlar. İş yeri sahipleri iş yerlerine sahip çıkmasalar belki de dükkanları boşaltacaklar.Eğer boşalta bilselerdi ne olacaktı. Oradaki papağanlar, muhabbet kuşları ve diğerleri doğal hayatlarına döne bilecekler miydi? Kocaman bir hayır. Papağan türü kuşlar sanıldığı kadar zeki değildirler. Üstelik güvercinler ve diğer göçmen kuşlar gibi yön bulma yetenekleri yoktur. Sadece üstün bir taklit yetenekleri vardır. Bırakın doğadaki yerlerine dönmelerini, doğup büyüdükleri yere bile dönebilme yeteneklerine sahip değillerdir. Açlığı dayanılmaz olduğunda gider bir insanın omuzuna konar. O, eğer omuzuna konduğu kişi kendisini sahiplenmişse onun malı olur. Yeni yuvasında gördüğü yoğun ilgi onu eskisinden daha mutlu yapar. Evdeki insanlara kolayca alışır. Onların genlerinde kedi korkusu yoktur. Sığınacağı insanı bulamazsa bir kediye bile sığınmak ister ve kediye yem olur. Peki ne yapalım. O kuşlar tüm dünyada, hem de ırk geliştirme çalışmaları ile üretilirken, biz üretmeyelim mi? Bu nasıl bir hayvan sevgisi anlayışıdır. Ben yıllarca muhabbet kuşu ürettim. Yaz kış aynı yerde otursam yine de üretirim. Kış aylarında İstanbul’da, yaz aylarında Foça’da olmam bu zevkten yoksun ediyor beni. Kuş üretmenin zevkini hiçbir zevke değişmem. Aynı çocuk sevgisi gibidir. Salmayı temizlerken veya kuluçkaları kontrol ederken kavga ettiği rakibinden korkup bana sığınan kuşu avucumun içine alıp sevmek doyumsuz bir zevktir benim için. O da bu sevgiden büyük bir yaşam sevincine kavuşur. Yavrular tüyleninceye kadar korku ve savunma nedir bilmezler. Sadece gagalarını açabildikleri kadar açarlar ve verilecek yemi beklerler.Tüylenmeye başladıklarında savunma iç güdüsüyle gagalarını silah olarak kullanırlar ve kendisine uzanan eli gagalamaya başlarlar. Bu durum benim için büyük bir eğlencedir. Zamanla alışırlar ve aramızda sıcak bir dostluk başlar. Foça’da emekli orman Mühendisi Rami Eyüpgiller bana, Hayvan Severler Derneği kuruyoruz. Seni de üye yapalım dediğinde, Hangi hayvanları koruyacaksınız diye sorduğumda, Şimdilik köpekleri dedi. Hayvanlar alemi köpeklerden ibaret değildir. Şu etrafındaki kedilere bir bak. Bunların tümü gensel nedenlerle evlerde yaşamak zorundadırlar. Bu yıl gördüğün kediyi kış sonrası çoğunlukla göremiyorsun. Neden? Çünkü onlar sokağın kışına dayanamayıp ölüyorlar. Ancak sokakta doğup büyüyenler yaşama şansını yakalaya biliyorlar. Evlerden atılanların ise böyle bir şansları yok. Kaldı ki; siz sokağa atılan köpekleri barınaklara toplayacaksınız. Çocuğu istediği için evlerine köpek alanlar, çocukları bıktıklarında sokağa bırakmaya devam ediyorlarsa bu işin arkası gelmez. Her köpeğin sağlıklı beslenmesi ve yaşaması için neredeyse bir insan kadar gıda gereksinimi vardır. Devlet hayvanları korumak için sahip oldukları hayvanları sokağa bırakanları caydıracak ağır cezai hükümler getirmezse bu işin yürümesi olanaksızdır. Dokuz kişiyle çıktığın yolda birde bakmışsın, yapayalnız kalmışsın. Benim kendisine söylediklerimden sonra dernek kurucu üyeliğinden ayrıldı. Derneği kuranların ilk başarıları koruma alanına topladıkları otuz köpeği açlıktan öldürmek oldu. Hayvanlar insan sevgisiyle korunur. Derneklerle değil. Gerekmeyenler kısırlaştırılarak korunmaya alınır ve sokaklara yenileri salınmazsa bu soruna on, on beş yıl içerisinde çözüm bulunur. Kedinin ortalama ömrü on iki yıl köpeğin ise sekiz yıldır. Ama bu ortalama ömrü ikiye katlayanlar da olabilir. Eğer insanlar o hayvanları sahiplenmezse hangi derneğin üyeleri onca masrafın altından kalkabilir? Hayvanları sevmek çok güzel bir duygu. Onları koruyacağım derken soylarını kurutmaya neden olmamak gerekir. Papağan ve muhabbet kuşlarının yeri yaşadıkları kafeslerdir. Yeter ki onlara ev sahipliği yapanlar bilinçli olsunlar. Onların kaçmalarını önleyecek önlemleri aldıktan sonra evin içerisinde özgürce dolaşmalarını sağlasınlar. Aldığım üç muhabbet kuşunu kaçırdıktan sonra evimin giriş kapısına, balkon ve ışıklık kapılarına sineklik yaptım. Alacağım kuşun evde özgürce dolaşmasını sağlamak için. Kuşçuya gidip elimi satılık kuşların arasına sokup bekledim. Bir tanesi gelip parmağıma kondu. Yakalayıp taşıma kafesine koydum. Kuşçunun parasını ödedikten sonra doğruca eve gittim. İlk günde kırk yıllık dost gibi olduk. Dilimin ucuna koyduğum yemleri yemek en büyük zevki olmuştu. Avucumun içine koyduğum az miktardaki şekeri severek yiyordu. İki ay içinde söylediklerimizi öğrenip taklit etmeye başladı. Olağan üstü taklit yeteneği vardı. Atatürk’ü çok seviyorum. En büyük yeşim başka büyük yok. Oynama yeşim ateşe düşersin. Git başımdan işim var benim. Şşşşit Rabiş hala yaramazlık yapma döverim haaaaa. Oynama şıkıdım şıkıdım ve daha niceleri söyledikleriydi. Mutfak penceresi açık unutulduğunda pencereden çıkıp gitti ve bir daha geri dönmedi. Yerel radyo Çağrı Radyoya verdiğimiz ilandan da sonuç alamadık. Yitirilmiş bir evlat gibi belleğimizde yer etti. Daha sonra aldığım kuşların hiç birinde ondaki yeteneğe rastlayamadım. Halen bir kuşumuz var. Yitirdiğimiz yeşim nerede, bu nerede. Omuzuma konup babacım, babacım demesi bile yetiyor bize. Hayvanı alıp eve kapatmak sevgi değildir. Bence gösterişten ibarettir. Hayvana mutlaka yaşadığı doğal ortama yakın bir yaşam alanı sağlanmalıdır. Hele hele köpekleri toplayıp barınaklara üst üste yığmanın hayvan sevgisiyle hiç ilgisi yoktur. Onlara doğal ortamda yaşadıkları ortama uygun yaşamalarını sağlayamadıktan sonra barınağın bence anlamı işkence odasıdır. O hayvanlara kimsenin işkence etmeye hakları yoktur. Sokaklardaki başı boş kedi ve köpekleri sıkı bir takibe alıp aşılamak, kısırlaştırmak ve onların üremelerini kısıtlamak en akılcı yoldur. O hayvanlara özgürce koşuşmalarını ve aralarında oynamalarını sağlayacak büyük alanlar oluşturulmadıkça, barınak adı verilen kafeslerdeki yaşamlarını sürdürmeye mahkum etmek bence pranga mahkumluğuyla eş anlamlıdır. Onlara eziyet etmeye kimsenin hakkı yoktur. Adı hayvan sever olsa da. Ve bu hayvan severlere bir soru, küçük baş ve büyük baş hayvanlar hayvan değil midir? Hayvan olma hakkı yalnızca köpeklere mi tanınmıştır? Kedilerin hayvan hakkı yok mudur. Üstelik kedilerin, sahil yerleşim alanlarının dışında neredeyse soyları tükenmiştir. Sahillerde balıkçılar sayesinde yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Soyu tükenmekte olan hayvanlara nasıl bir yaşam ortamı hazırlandığını gözden ırak tutmamak gerekir. Hayvan barınaklarında o ortama yakın bir ortam sağlanılmalıdır. Özcan NEVRES
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özcan Nevres, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |