Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Psikolog ile görüşme Psikolog, rahatsızlığın psikolojik olmadığı görüşünde,,, sonuç itibarı ile nöroloji hocası ile görüşmem öneriliyor... Sorarlarsa, değişen bir şey yok Antalya’da.. ( Bir şiirden alıntı) 30 Aralık 2012 Pazar İşini iyi bilen ve yapan bir kişi, konuya ilişkin her şeyin uzmanı değildir elbette... Hataya düşmemek gerek... Yaşanan sorunun, öğrenilmiş çaresizliğin bir görünümü olabileceği aslında heyecan veren bir düşünce... Bulgular, gözlemler o yolda ağır basıyor... Bir insanın tekerlekli sandalyede olması ile cinsellik arasında bağ olabileceği düşüncesi fazla uçuk görünebilir. Sıra dışı olmaktan korkmamak, çekinmemek gerek... önermenin ispatı, taşları yerine koyup, yürümeye başlamakla mümkün olabilecek.... Kendini mısır sanan adam fıkrasındaki endişeden kurtulmak gerek... Nasıl ve ne oranda...önemli olan bu. 1.TARİH ÇİZELGESİ En az düzeyde denge kaybı üniversite yıllarında gözlendi. Yakınma nedeni ile, mediko aracılığı ile, üniversite hastanesine gittim. Nöroloji, bir rahatsızlık olmadığını söyledi... Aslında, üniversite öğrenciliği, yoğun streslerin (depresyonların )yaşandığı garip bir süreç.. Sonradan, öğrencilerin sınıfta kalması ile üniversite gelirleri arasında doğru orantıyı tesbit etmiş olmak, korkunç bir durumdu... Fakültedeki bir sınavın iptali için dava açtığımda, dilekçenin idare mahkemesine verilmesi ile enteresan bir rahatlama sürecine girmiştim. Demek ki anlamsız ve gereksiz bir stres yaşıyordum. Daha doğrusu yaşatılıyordum. Çok basit konularda, aptal yerine konmak ve harç ödemek dışında başka bir işlevi olmamak gibi aptalca bir süreci yaşamaya zorlanmak... Bu konuyu (sayfayı) ezberlemeden sınıf geçmek mümkün değil denildiğinde, karşımda, kalitesiz bir baskı ve düzenleme içeren sıradan bir kitap vardı. Konu belli... insan bunu ne kadar zamanda kavrar...Bir okuma, birkaç okuma... tartışma vs... Hayır defalarca okuyorsunuz, bir şey anlaşılmıyor. Anaşılması için bir şey yazılmamış... çok ustaca düzenlenmiş bir bilmece mi... değil tabi... Avukatlığın 15. Yılına yakın, okuduğum bir Yargıtay Kararı, ,o zaman ve hiçbir zaman çözülemeyen konuyu önüme getirdi... Bir ilkokul öğrencisine. Birkaç dakikada anlatabileceğim, hukuki anlamda basit bir olay... İşte benim ezberlemediğim için sınıfta kalmama neden olan konu, bu kadar basitmiş... Sorun benim anlayışım, çalışmam veya zeka düzeyimle ilişkili değil...dürüstlük ve öğrenme isteği ile hiç ilgili değil... Bilin bakalım neden... Depresyon için o kadar çok neden var ki... okul bir problem, ekonomik durum problem, yurt bir problem... dar köprüde denge çalışması... Dördüncü sınıfta, 8 dersten bütünlemeye kalınca, ciddi bir darbe daha ... ders çalışma demiyorum, ezberleme çalışmaları başlayınca, çalışmam engellendi ve inşaatta çalışmaya başladım... Ortamın tam fotoğrafını çizmek biraz zor... ders çalışmam, ezberlemem (bunu kızararak yazıyorum) gereken 8 adet ders var... ve ders çalışmam engelleniyor... Karşı çıkacak, pazarlık yapacak durumda değilim... Yapılan iyiniyetli bir uygulama mı, cezalandırma mı.... bilinmez. İnşaatta, ayağımda aksama, topallama başladı.. bu görünen kısım... Çatal görme, tad alma duyusunun bozulması, çiğnemekte zorlanma... sinir sistemi allak bullak... İzmire göz doktoruna gittiğimde yaşadıklarımı anlatmıştım... bulup kopyala yapıştır yaparım... MS veya MS görüntüsündeki depresyon belirgin olarak o zaman yaşandı... fakültedeki denge kaybı, masum bir durum... 2. ÖĞRENİLMİŞ GÜÇSÜZLÜK Tanım ve kavramlar karışabilir. Olumsuzluktan kendini sorumlu tutma ve bunun sıkıntısını çekme.... efendim partner orgazm olamıyor...bunun ötesinde, ilişki onun için eziyet halini alıyor... sen bu durumdan suçluluk duyuyorsun.... aşama aşama, bu aşama... olabilir mi....oldu bile... Orgazm olamayan kadınla r % 30 ve 40 lardan söz ediliyor.... Bazı kaynaklar % 50 lerden söz ediyor...inanmak ya da ınanmamak serbest... herkeste neden aynı rahatsızlık olmuyor.... demek ki sorun o değil... Demir ve çelik yığını koca gemi suda yüzüyor da, bu toplu iğne neden yüzmüyor gibi...bilgi eksiği bir yorum. Yani anlamsız... Batıl inanç geliştirme çalışmaları da olmuyor değil bu arada...acaba şu kızı hayal kırıklığına uğrattım, buna ümit verdim de yolda bıraktım... ben nerde yahlış yaptım... işte o bilinmez hataların bedeli bu... kaç tilki gezer kafanda ve kuyrukları birbirine değmez... Belki de, kendime olumsuz fatura kesme yanlışlığı... Başka kaynaktan oluşan aksaklığı sahiplenme....hata tabi ki.... Bana aşık olduğunu sandığım kızların aç tavuk ve mısır ambarı meselesi olabileceğini düşünmem gerek.... Ayrıca mısır içeren fıkralardaki yoğunlaşmanın dikkate alınması iyi olur... Kendi kendine düğün dernek belki de... Sorunun kaynağını bulacağız ya.... Ulan komşu kızı... bütün suç sende... bu bana yapılır mıydı... 3. SITMANIN NEDENİ Nedenin bataklıklar ve sivriler olduğu sonucuna varıldı... bataklık kurutuldu, sivrilerin canına okundu... bizim sıtma ne alemde... vücuttan tüm etkileri silindi mi... bilen varsa söylesin... Sende depresyon yok... rahatsızlığın kökeni bu değil... bitti... Bu kadar basit mi... Değil... bu kadar basit değil... Sorunun kökeni belirlendi de, bataklık da kurudu mu... kuruduysa, kalıcı etkisi var mı.... Buyrun tartışmaya... MS nin ¼ erkeklerde, ¾ kadınlarda görülmesi Depresyonun yaklaşık aynı oranlarda olması 4. GELİŞME Ellerimi kullanmakta zorlanıyordum ya...hızla düzeliyor. Bardak tutabilmek bir aşama... kaşık kullanabilmek bir aşama... bilgisayarr tuşlarını kullanabilmek bir aşama... Dün sandalyem eşliğinde beş altı adım yürüdüm... Asıl takıntı yürümek ve merdiven çıkmakta... Bir şekilde, yerden kalkabilmek... düşünce kalkabilmek... üzerine çalışmak istiyorum. Tek başıma deneyden kaçınıyorum...kalkamama endişesi var... hiç güzel olmuyor....05 Ocak 2013 Cumartesi Küçük bir not Cinselliğin bu denli adamın canına okuyabileceğini söyleseler inanmazdım. Sanki kendimize erkekliğimizi ispatlamak bu olmazsa harakiri yapmak gibi garip seçenekler var... Erkek toplumuz ya.... iyi de ana tanrıça ne yapsın... Depresyon ve MS de kadınlar 3-1 önde... gibi görünüyor. ¼ veya 1/3 içinde olmak ... bunun anlamı nedir...paydaları eşitle ve topla, sonra da 2 ye böl.... ¼ 1/3 = 7/12 şaka tabi.... 5. KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE Cep ve el, o denli uyumlu ki...kavuştuklarında ikisi de mutlu oluyor... Yırtık cebin işlevi nedir... para düşürmek... Eli ısıtmamak falan... Cep, kaybolan yara ve ele kızıyor...olmaz ki, böyle de yapılmaz ki... İşte sevgi bu bence dostça bir kucaklaşma.... 6. ORANLAR MS ¼ kadın erkek (4 hastadan biri erkek, üçü kadın) Depresyon 1/3 kadın-erkek Orgazm olamama % 50 kadınlarda Gizli depresyon çok fazla Öğrenilmiş çaresizlik-Şimdilik bilinmiyor Oranlar mutlak doğrular değildir elbette... ancak bazı ipuçlarını içerdiğini düşünebiliriz. Kadın ve erkeklerde MS ve depresyon oranları nerdeyse çakışıyor. Bir diğer seçenek de orgazm olamayan kadınlarda, depresyon ve MS oranlarının yüksekliği... Aslında cinsellik ile MS ve depresyon arasındaki bağlantıya ilişkin bir tespit en azından benim elimde yok... Orgazm olamayan kadınlarda, depresyon ve MS rahatsızlığının yüksek olduğu düşünülebilir. MS nin depresyon sonucu olduğunu veya aynı şey olduğunu düşünüyorum. Depresyonun , arkasında cinsel sorunların ağırlıkta olduğunu düşünüyorum. Orgazm olamayan kadın depresyona adaydır. Aynı anlamda MS adayıdır. Depresyon nedenleri, psikolojik mi, organik nedenler mi... sonuç psikolojiktir ancak organik nedenler, psikolojik sorunlarla birleşirse, ağır seyredebilir. Orgazm olamayan kadın, potansiyel depresyon adayıdır.. Toplumsal baskılar, öğrenilmiş saçmalıklar, kişinin kendisine ve doktoruna karşı dürüst olmasını engelleyebilir. Sorunlar farklı noktalarda aranarak, kişiler yorgun düşebilir... Kadınlarda depresyon ve aynı anlamda MS nin yüksekliği konusunda yorum yaptık... peki erkeklere ne oluyor... Kadın orgazm olamıyorsa, sevişmeler adetten cinsel ilişki boyutunda kalıyorsa, ortada cinsel bir sorun vardır. Sorun kadından da kaynaklanabilir, erkekten de... Bir an erkekte bir sorun olmadığını, ve fakat kadının orgazm olamadığı, ilişkiden hoşnut olamadığını düşünelim. Psikolojik bir sorun olabileceği gibi, organik sorun da olabilir. Vajina, esnekliğini kaybetmiş bir durumda olabilir... İlişki sırasında, kayganlaşma, penisi kavrama konusunda sorun yaşanabilir. Vajinadaki sarkma veya bolluk, doğum nedeni ile olabileceği gibi, doğuştan getirilen genetik bir miras da olabilir. Sonuçta kadın için, cinsel ilişki tam bir sıkıntı olabilir. Zevkli olacak bir sevişme, kayganlaşma olmaması nedeni ile acılı veya sıkıcı bir süreç olabilir, vajinadaki bolluk, ilişkide gereksiz uzama, taraflarda sinirlilik ve yorgunluk, isteksizliğe neden olabilir. Ortada adı konulmamış bir gerilim olabilir. Erkek, sorumluluğuu üstlenirse, depresyona girebilir. Aslında iki taraf da depresyondadır... görünen sonuçlar farklı olabilir. Tekerlekli sandalye kullanan adamın, cinsel sorunları olduğunu düşünmek sizi gülümsetebilir. 7. GERİ DÖNÜŞÜM KUTUSU Aslında sorun sanaldır. Yürümek ve yürüyememek arasındaki psikolojik bir çizgi var...öğrenilmiş çaresizliğin bir görüntüsü...14 Ocak 2013 Pazartesi .................................. alıntı .................................. Araştırmalar “kadınlar ve orgazm” konusunda ne diyor? Amerika’da yapılan son araştırma, söz konusu olan orgazm meselesi olduğunda erkeklerin orgazmı kadınlardan çok daha fazla sayıda deneyimlediklerini gösteriyor. 19-25 yaş arası üç bin 237 genç yetişkin üzerinde yapılan araştırmaya göre, neredeyse her 10 erkekten 9’u hayatlarında orgazm deneyimi yaşamış. Fakat çalışmaya katılan kadınların sadece yüzde 47’si cinsel ilişki esnasında orgazmı tattığını söylüyor. Genç kadınlar aynı zamanda genç erkeklerin yaşadığının yarısı sayıda orgazm deneyimi yaşıyor. Bazı kadınlar erkeklerle karşılaştırıldığında erkekler kadar sık da orgazm deneyimi yaşamıyorlar. Kadınların yüzde 9’u cinsel ilişkilerinde bir kereden daha az orgazm yaşıyor, yüzde 6,4’ü hiçbir zaman orgazm olamıyor ya da sadece bir kez orgazm oluyor. Yine Amerika’da yapılan bir başka ankete göre kadınların yüzde 50'si çok zor orgazm olurken, yüzde 25'i ise hiçbir şekilde orgazm yaşayamıyor. Kadınlar neden zor orgazm oluyorlar? Peki ama seks, hayatın bize sunduğu en güzel nimetlerden biri olduğu halde neden pek çok kadın seksin en güzel anının, orgazmın tadına varamıyor? Halbuki, orgazma ulaşmak açısından kadınlar erkeklerden daha şanslı. Bir kere kadınlar daha kolay ve üstelik aynı sevişmede defalarca orgazma ulaşabiliyorlar. Buna da zincirleme orgazm deniliyor. Erkekte ise ikinci bir orgazm için belli bir süre geçmesi ve erkeğin tekrar ereksiyon durumuna kavuşması gerekiyor. Orgazm olamama, “orgazm bozukluğu” olarak telaffuz ediliyor cinsel sağlık literatüründe. Uzmanlar kadınların çoğunun bu sorunu yaşadıklarını ama bu sorun cinsel birleşmeye engel teşkil etmediği için doktordan yardım alma oranının düşük olduğunu da belirtiyorlar. Araştırmalar, cinsel doyum eksikliğinin, çeşitli cinsel güçlüklerle (yetersiz sevişme, zevke konsantre olamama gibi) daha yakından bağlantılı olduğunu ortaya koyuyor. Uyarılma ve orgazm bozukluğu nedenleri Normal bir uyarılma döneminden sonra orgazm olamama durumu gençlerde ve cinsel ilişkiye yeni başlamış olan, yani seks konusunda tecrübesi az olan kadınlarda daha sık görülüyor. Kadınların yüzde 5-10'u hayatlarının hiçbir döneminde orgazm olmuyor ve buna birincil anorgazmi (orgazm olamama) deniliyor. Birincil anorgazmi sonradan ortaya çıkan (ikincil) anorgazmiden daha sık görülüyor. Orgazm olamama sorununun en sık görülen psikolojik nedeni takıntılı bir şekilde ilişkinin nitelikleriyle ilgilenme, hata yapma korkusu ve buna bağlı olarak kendini aşırı eleştirme ve başaramama korkusu olarak sıralanıyor. Kadın eşinin davranışlarıyla ve kendisinin yapması ve yapmaması gerekenlerle o kadar meşgul oluyor ki kendini ilişkiye kaptırıp gevşeyemiyor. Uzmanlara göre orgazm olamamanın diğer nedenleri de geçmişte cinsel tacize maruz kalmış olmak, cinsellik hakkında olumsuz duygular taşımak, ilişkiye ait problemler, özgüven azlığı, vücudunu beğenmeme ve kontrolü kaybetme korkusu. Ancak yine de aşılayamayan bir sorununuz varsa cinsel işlev bozuklukları alanında uzmanlaşmış bir psikiyatri kliniğine başvurmanızı tavsiye ediyoruz. Uzmana başvurduğunuzda, orgazm olamama sorununun tedavisinde öncelikle altta yatan organik ve psikolojik nedenler araştırılıp gideriliyor. Cinsel eğitim, bireysel ve eşle birlikte sürdürülen psikoterapi de organik neden bulunamayan durumlarda uygulanıyor. 8.BOŞANMA NEDENLERİ Ruhen ve fikren uyuşamamak... neden oluyor acep... Bir çok yazar ve yazı MS nnin,cinsel yaşam üzerine etkilerini yazmıştır... Hastalığın nedeninin cinsel sorunlar olabileceği düşünülmemeştir veya yazılmamıştır. . İlginç değil mi... Dev görünümlü küçük sorunlar Çocuk ilk defa milli olacak... tabi mektebe gidiyor... cinsel organı küstüm otu gibi , uyuyor... sorun gideriliyor ya...siz delikanlıya sorun...rezil olma ile kahraman olma arasında garip duyguları yaşıyor... Mart ayı ve kediler düşünüldüğünde, gülümseten bir sahne... sorun yok...zaten sorun olsa çocuğun mektepte ne işi var... Sorun aslında, tedirginlik, endişe....öğrenilmiş korkular.... Sorunlar çözülmek için var... Kendini kendi evinde yabancı hissetmek nasıl bir saçmalık abidin... Anlarsan bana anlat, yok anlımızsan bir önemi yok... Sorunlar iç dünyanın bilmem nesi.... radarlar kuvvetli... anlamlı anlamsız, sinyaller karışıyor... ................... ,,,,,,,,,,,,,,,,,,, 9. KORKUYU ÖĞRENMEK İlk defa aşı olduğum günü anımsarım...5-6 yaş civarı... aşıdan korkmak diye bir şey bilmiyorum. Köydeyim ve yakın komşulardan birinini evine –en az 1km uzaklıkta- aşıcılar gelmiş. Çocuklar oraya gidiyor... ben de gidiyorum...Aşı sağ kola veya sol kola vurulacak diye konuşuluyor... Benim endişem, sağ veya sol hangisi ise, kolu karıştırır mıyım... Aşının acı vermesi veya korkutması diye bir şey yok... Kimsede yok.... Sonra ilkokula başladım...birkaç yıl sonra.... aşı zamanları çoğunluk panikte... korku havası var... Aşı olmaktan korkmaya başlaadım... Ne zamana kadar...ilkokul bitene kadar... Dişçiye gitmek ürkütücü geliyordu... Belli dönemde aşıldı bu korkular... Tedavi için gereken hiçbir işlemin korkutucu olmadığını öğrendim... Sonra bir zaman MR çekimi için, tünele girmek, boğucu geldi... Kapalı yere girmek başlı başına stres... Güçlü sakinleştirici ile bu sorun çözüldü... Liseyi bıraktığımda, uzun yürüyüşler devam ederken, ayaklarıma komut veremediğim anlar oldu... Birkaç dakika, ayakta durarak, normale dönüyor ve yürüyüşe devam ediyorum... Yürüyüş yolu düz yol değil, dağlara doğru tırmanıştayım. Ayvacık’tan, bugünkü Keskinoğlu Mahallesine gidiyorum... Buradaki güç kaybının, psikolojik kökenli olabileceğini düşünmek aklıma gelmez. Üniversiteye başladıktan sonra, ders ve sınav sistemlirndeki mantıksızlıklar, bazı arkadaşların komik denebilecek sınavlar ile sınıfta kalması, ikinci sene tek derse devam etmesi, başka bir arkadaşın tek dersten okuldan atılması, yapılan dersler ve özellikle sınavlardaki mantık hataları, ve bu hatalı işlemlere bağlanan sonuçlar, diğer stre nedenleri ile biryeşince, az düzeyde denge kaybı şüphem oldu... Mediko’ya gittim...ordan üniversiteye.... Nörolojiye gittim... bir şey görünmüyordu.... Bir defasında da psikiatriye gittim... Her şeyin şıp diye çözümlenmesini umuyoruz... Sakinleştirici verdi... birkaç hafta iyi gitti... sonrasında uyku düzenim bozulmaya başlayınca ilacı bıraktım... Reklam olmasın diye marka vermiyorum.... Eğitim sistemi ile, çoğu hocalarla barış antlaşması yapamadık... Biz onlara mahkumduk... Doğru yanlış, sonuçta onlar haklıydı.... Sınav için bekleyen bir arkadaşın, geç kaldın diye salona alınmaması, korkunç bir sahne idi... Dekandı bunu yapan... İşkence yapılan ve işkence izlettirilen kişi var... ipinizin işkencecinin elinde olduğunu düşünüyorsuz... Ekonomik açıdan bağımlı durumda olunması, mantıksız bir dere ve köprü olması, tuzağa düşürülmüş av psekolojisine neden oluyor. Bu tuzaktan çıkılır... da psikolojik destek gerek... okulda böyle bir birim yok. Evde ise, geçen nasıl geçiyor...psikolojisi esiyor. Bu şu demek, olumsuzluğun sorumlusu sensin... Oysa gerçek bu değil... Dördüncü sınıf inal sınavları sonrası, tek miras hukuku sınavından kalmış olabileceğimi düşünüyorum... Samsun’a gittim ve sınav sonuçlarını bir arkadaşımdan istedim... Sonuçlara göre, 8 dersten bütünlemeye kalmıştım... Miras hukukundan geçmişim... vatana millete hayırlı olsun... Felsefi tartışmaya girecek durumda değilim... Bir aylık bir süre içinde, bütünlemelere gireceğim... Düzenli olarak ders çalışıyorum. Ders çalışmayı bırakmam ve inşaatta oyalanmam istendiğinde, ilk topallama, tad alma kayıbı, çiğneme güçlüğü, çatal görme gibi, sonuçlarla karşılaştım. Görünen, yoğun stres ya da depresyon, güç kabı, adım atma zorluğu ve ileri aşamada topallama, ve diğer yan etkilere götürdü.... Bu belirtiler MS mi, depresyon mu... yayın karışıyor... Sağ gözümde görme yetisi kayboldu...20 yıl önce... baston kullanmaya başladım...12 yıl önce... tekerlekli sandalye 5 yıl önce... 12 yıl önce kas gevşetici kullanmaya başladım... yanlış teşhis, yanlış tedavi... gereksiz yere güçsüz kaldım... Fiili avukatlığı bıraktığım...4 yıl önce... Nerde kalmıştık...2 yıl önce yürütme aleti ile, 15-20 metre yürüyordum.... Şu anda, adım atmak zor olduğu için, oturmakla yetiniyorum... Destek alarak ayağa kalkabiliyorum.... masaya tutunarak, çökme kalkma ve yaylanma hareketi yapabiliyorum...sayı sınırlaması yok...yüzleri geçebiliyorum....25 Kasım 2012 Pazar Kaşıkla yemek yemekte zorlanıyorum... bardak tutup çay içmekte zorlanıyordum... yazı yazamıyordum... Kaşık, çay bardağı ve yazma konusunda, gözle görülür düzelme var...Torbalı macerası çıkış noktası oldu... Bundan sonrası öğrenilmiş çaresizlik .... Bardak tutma epey düzeldi... kaşık nazlanıyor... biraz da yazı yazıyorum...iyiye gidiyor. Benim dışımdaki etkenlere hükmüm geçmiyor... altenatif aranıyor.... Sanırım can alıcı noktayı buldum...depresyon... öğrenilmiş çaresizlik olabilir... 10 Korkuluğa takılıp düştüğüm.... Daha önce yazmıştım... sonradan dan olay yerine giderken, daha doğrusu yaklaştığımda, ilginç bir gerilim oluyordu..sanki bir kuvvet oraya gitme diyor... mağdurun suç işlenen yerden geçmet istememesi gibi... Beyinle mi düşünüyorum yoksa tüm vücut mu...yazarken vücut yerine beyin yazdım... düşünce merkezi konusunda kararlılık var... Bu ayrıntı, yürüme engeline neden olan ayrıntıyı yakalamak için... Sorunun kökünde seksi şempanzeyi görüyorum... Ayağımın takıldığı ve yere kapaklanırken ellerimi yere koyarak, yüzümü ve kafamı yere çarpmaktan koruduğum yer kutsal mabed. Kötü deneyim, mabede giderek ibadet girişimini engelliyor... Aynı yerde aynı engel varsa, ya dolanacaksın, ya da yolunu değiştireceksin. Aynı yerden geçmene engelyok...ancak daha dikkatli... takılman garanti ise, engelin kalkması gerekir. Hem gel deyip hem de engel koymak iyiniyetli sayılamaz. Seni mabede gelmemekle suçlayanlar, engeli kaldırıp yolu açmayı düşünmeli... Demek ki seksi şempanzenin bulunduğu mabede gitme korkun, seni yürütmüyor... Ne kadar zamanda bu psikolojik savaş kazanılır... Hemen demeyelim ama kısa sürede... İbadet hemen başlasın....25 Kasım 2012 Pazar Düşünün ki, mabede her gittiğinizde, sizi eşek gibi dövüyorlar...Oraya bir daha gider misiniz...eşek olmak gerek... İnat etmek dayak katsayısını artırır.... -ek- Bir düş...bugünkü tarihli 31 Ekim 2012 Çarşamba Bir arkadaşımla el ele yürüyoruz... gerçekte hiç olmayan sahne... eğer o zaman konuşsaydık, bu rahaksızlık olmazdı... diyorum. El ele tutuştuğumuz arkadaşla, bir buluşma, konuşma olmamıştı....Mekan ve kişiler ve davranış şekilleri düşten ibaret... Zamanla kimi kimle karıştırdığımı karıştırabilirim... toplum sağlığı için gerekli bu unutma... 11. Acaba ben mısır mıyım kompleksi Fıkrasını anlatacak kadar iyi biliyorum mısır olmamayı... Bardak tutma, kaşık tutma gibi sorunların gerçekçi olmadığını anladık... komik bu... Yürüme ile ilgili sorunun da, bir yanılsama olduğunu görüyordnuz da....bu konu çay bardağı ve mısır olma endişesinden biraz uzak olduğunu da biliyorum... Nasıl bir korku veya yanılma ki, amadı yürümekten alıkoyar... Bu durumun şeksi şempanze ile, Balkanlar ve Ortadoğunun en güzeli ile ilgisi var mı... Komik olmaya çalışarak ne kadar komik olunur... Temel olunmaz, Temel doğulur... 12. Teşhis tamam tedavi ne aşamada Ne zaman yürüyor, koşturuyorsun... Sivrilerle ilaçla mücadele ederken, asıl olan bataklıkların durumu.... Teşhis tamam değil aslında... korku veya güvensizlik nerden geliyor... Yok edilmesi gereken bir düşman yok... Sanal bir dünya.... Nokta atışı yapabileceğiz...aslında eksik bilgiler var... Taşlar yerine oturdu mu Sanırım öyle... Psikolojik yatkınlığı tüm yaşam olayları ile birlikte değerlendirmek, olayı açıklamayı kolaylaştıracaktır. Bazen ani kızarmalar, yutkunma gereği... fizik tepkiler. MS de fizik tepkiler bütünü olabilir mi... Neden olmasın... Ayağıma doğru saldıran köpek nedeniyle, saldırı sonrası ayağımın istemsiz titremesi... yaşandı. Korku ve endişelere bir şekilde tepki veriliyor... Aniden karşınıza çıkan saldırgan insan, kalp çarpıntınız dahil, değişik tepkilere neden olabilir... Bir çok okuma üfleme çalışması sonrası, bugün geldiğim yer, 11 Aralık 2012 Salı günü itibarı ile, a. Depresyon, b. Öğrenilmiş çeresizlik Aslında içiçe... yürüyememe, cinsel kökenli bir sorun... işte burası vahim... Her şey kabak gibi yazılır mı... Evet, yazılır ve söylenir... bilimsel düşünve işte... 13. El netice Yürümedeki küçük aksamalar, bizi bir şekilde nörolojiye gitmemizi sağladı... Teşhis, alalelerde sertlik var... alın size kas gevşetici... Yıllarca kullandım... Yanlış teşhis ve yanlış tedavi zamanla güçsüz düşmeme neden oldu... Bir aşamada baston kullanmaya başladım... kas gevşeticiye devam... sözde alternatif tedaviler... Selçuk macenası... Nöroloji aynı kas sertliği, vs üzerine bina kurdu... Gerçekten bir sertlik var mı...incelenmedi. İki defa hastanede yattım...kortizon ve kortizon... teorik olarak kaslarda sertlik var... Rahatsızlığın psikolojik kökenli olduğunu rastlantı sonucu öğrendim... Olmaz böyle şey... dedirtecek bir durum... Adamın kendini mısır sanması fıkrasına neden güldüğümün fotoğrafı... Düzelme neden hızlı olmuyor... hızını bilemem...ancak benim dışımdaki olaylara hükmüm geçmiyor... Duygusal çocuk işte... Hastanede yattıklarım nereye gitti...Atta gitti... Sen mısır değilsin ahmet.... tavuklardan ve seksi şempanzeden çekinmen gerekmez...Bunu tam olarak benimsediğinde ayaktasn... Garip ama gerçek... Peki neden yürüme güçlüğü ve tekerlekli sandalye...neden MS taklidi... Bunu söyleyecek cesaretin varsa... söyle... kendine ve benzer konumdaki hastalara yararın olabilir... 14. SAYILARIN DİLİ (MS depresyon ilişkisi) 1. MS nin cinsiyete göre görülme oranı 1/4 erkek , ¾ kadın 2. Depresyonun cinsiye göre görülme oranı erkek 1/3, kadın 2/3 3. Depresyon ve MS nin çok görüldüğü yaşlar 25-45 4. Cinsiyete göre oranlarile, rahatsızlıkların görülme yaşı çakışıyor... 15.Gözden Kaçanlar Bir çok yazar değişik yazılarında, MS nin cinsel yaşam üzerinde etkilerini yazmıştır. Hastalığın nedeninin cinsel sorunlar olabileceği düşünülmemiş veya yazılmamıştır. İlginç değil mi... İnsan çok yönlü ve çok boyutlu düşünmek durumunda... Seksi şempanzeler geçidi Kendini mısır ambarında sanan aç tavuk beni ilgilendirmez. Ne kadar açık konuşuyorum değil mi... Açıklık politikası böyle olur... kendin pişir kendin ye işletmeleri... 22 Ocak 2013 Salı Hataların psikolojik nedenleri Masada birlikte oturuyorsunuz...bir çay isteğiniz oldu... burası evinizin mutfağı... çayı dolduran arkadaş, bardağı size vereceğine bir başkasına veriyor... Basıit bir yanılma diye düşünülebilirz değişik zamanlarda, aynı yanılmalar devam eder ve çay yanlışlıkla hep aynı kişiye verilirse, size bilinçaltını okuma olanağı verir. A kişisinin bardağını dolduran kişi her defasında bu bardağı B kişisine veriyorsa, eylemi yapan X kişisi, aslında A kişisi ile değil, B kişisi ile ilgileniyor demektir. Belki de A kişisine yönelik pasif direniş veya tepki vardır. Peki neden... Ya da ilgi doğru kişiye gösteriliyor... 16.Zorunlu Ev Hapsinin psikolojisi Küçük çocuğun diğer küçük çocuğun yalnızca kendisi ile ilgilenmesi için odaya kapatması süreci sizi gülümsetebilir. Benzer süreci büyük çocuklar için düşünebilir miyiz... Sen evde kal... bensiz bir yere gidemezsin... ben izin vermezsem başka şeyler de yapamazsın... Tek suçlu olmaktan sıkılan adamımız, yanına ortak arıyor... Bu tutumun teknik adı hiç önemli değil... Demek ki ne yapmayacağız... her şeyi ben yaptım sanmayacağız, demeyeceğiz... istediği gibi olsun. Demek ki... sevenden af beklemek ahmaklık... Tedavi süreci Anlatmış olmalıym... tekrar yok.... herkes dersini iyi çalışsın... sen de yürü gari...çok uzattın... 25 Ocak 2013 Cuma 17. Bir karikatürün anlattıkları Sarıyurt Köyünde vekil öğretmenlik yaparken, kahvedi çizdiğim bir karikatür ya da karikatür benzeri çizgilerle, eli ayağına dolanmış, ya da ayakları birbirine dolanmış bir insan çizmiştim... Bir arkadaşım, işlerin birbirine karıştığı... şeklinde yorumlamıştı. Zaman penceresinden baktığımda, gülünecek bir sahne görüyorum... kendi kendime tabi... Yaşamın stresleri eksik olmaz... belki bize hareketlilik bile kazandırır. Belki olması gerekendir... İnsanın kendini eli kolu bağlı hissetmesi değişik bir duygu... Yıllar sonra, kendimi eli kolu bağlı hissetmekten söz etmişim... En az 10 yıl aralık var.... Geçen zamanı, olayları ve insanları düşündükte, garip bir yolculuk oluyor. Bu duygunun ileri hali, kendini mezarda , kapalı hissetmek... Kapalı yerden, eli kolu bağlı olmaktan korkuyorum... Kendimi korumak, kaçmak ya da dövüşmek istiyorum... Ölümden veya ölmekten korkan, saftır, salaktır... Bu öyle bir şey değil... Bu olayları biraz daha karıştırırsam, karşıma, karşıma tekerlekli sandalyedeki adam çıkacak belki de... Doğru yolda olabilirim... ya da serap gören, deniz kızı gördüğünü sanan genç adam... Deniz kızı... daha mı sevimli görünür yoksa... Beyaz atlı prensi görmem anlamsız tabi... o benim zaten... Masal dünyasının sultanı ise, prensin hayal dünyasında yaşar... O kadar gerçektir... MS nin, psikolojik rahatsızlık olduğuna inanıyordum ya... İnanmaya devam ediyorum...26 Ocak 2013 Cumartesi Soru şu...madem nedeni buldun, niye düzelmedin... kendi içinde çelişik bir soru... doktor, hoca veya üfürükçü değilim ki ben... düzelme oluyor, yavaş yavaş... belki de hızlı... işte bu nokta açık değil.... 18. Soru işareti Mısır olmadığını, tavukların seni yemeyeceğini öğrendin... Peki bu durumu tavuklar da öğrendi mi... Unutma, yalnız değilsin... Kendi zevkimize göre yemek yer, başkasının zevkine göre giyiniriz. Konu sağlık olursa ne olacak... Kimin zevkine göre hastalanır ve iyi oluruz... Burda da mı yabancı parmağı... ajanlardan ve virüslerden korunmak gerek... Hasta olduğunu sanma hastalığını tetikleyen olur mu... Tam öyle demeyelim... bir yerde anlatmıştım.... MS nin cinsellik üzerine etkileri tartışılır da, tersi düşüülmez.... Gurur mu okşar, gurur mu kırar... bilinmez... bilinmeyen bir liman... herkes sığınabilir... bu nedenle eleştiri olmaz... 29 Ocak 2013 Salı 19.Çökertme ve psikolojik saldırı Çökertmeden çıktım Halilim ile ilgisi yok aslında. Aslında, Kızılcaova Köyündeki muhteşem kabartma, güzelliklerin ne kadar yakın olabileceğini ispatlamak için orada.... Onlarca defa geçtiğim yolun kenarında, o kadar büyük bir kabartma var ki göremiyorsunuz... Sorun da çözüm de size çok yakın olabilir... Antik Kralyolu’nun önemli bir noktası, felsefe dersi gibi... Benim sağlık sorunu da aynı felsefe ile netleşebilir... Aslında rahatsızlık yok....var sanıyorsunuz. İlginç bir durum. Yürüyememenin, tekerlekli sandalyenin böyle bir yanlış inanışın, yanlış çıkarımın sonucu fibi, gibi.. Geri oönüşü zorlaştıran süreç tam bir komedi... Neden ve niçin... Kolalaycılık yok... azıcık sabır...03 Şubat 2013 Pazar (Tarih son paragraf için) 20. Öğrenilmiş çaresizlik.... Bu kadarına da pes yani... Cinsel ilişkiden, kadın mutlu olmuyor... mutlu oluyor göründükleri de, durumu kurtarmak için.... Çocuğu oluyor... görünürde sorun yok... Bir çocuk, iki çocuk, üç çocuk... Ama aslında değişen bir şey yok... Yani ilişkiden zevk almak yerine acı ve eziyet çekiyor... Yıllar sonra, sevdiği ve güvendiği bir doktor arkadaşına, hapşırırken, çiş kaçırdığını söylüyor... Bu tip olaylar konusunda bir üroloji uzmanı arkadaşını öneriyor ve bu tip rahatsızlığın, basit bir operasyon ile giderilebileceğini belirtiyor... Doktor ile görüştüğünde, rahatsızlığın sık görülen ama bir estetik operasyonu ile düzelecek bir rahatsızlık olduğunu, genellikle birkaç doğum yapan kadınlarda görüldüğünü, bazen de doğuştan olabileceğini öğreniyor... Bir üroloji kliniğinde bekleriz... Bu rahatsızlıkta, cinsel ilişkiden zevk almama, acı çekme gibi sonuçlar da doğabilir... Yeri gelmişken, psikiatriye de bir uğra.... Gizli bir sorun olabilir... Sizin açınızdan olabileceği gibi, partneriniz için de sorunolabilir... İlişkinin uzaması zevksiz hale gelmesi sonucu görülebilir... Cinsel açıdan bir problemi olmayan partner, psikolojik baskı veya durumdan sorumluluk çıkarma endişesi ile, ilişkinin başarısız olmasından kendini sorumlu hissedebilir... Burada öğrenilmiş güçsüzlük sözkonusu olabilir... İlişkiden kaçınmak için fizik bahaneler aranabilir... Çünkü sonuç istediği gibi olmayacaktır... Taraflar, ilişkinin uzaması ve sıkıntılı durumdan erkeği sorumlu tutmaktadır... Cinsel ilişkide sorun yaşayan erkek, önce fizik hareket kısıtlaması ile karşılaşıyor... sonra yürümesinde aksama oluyor.. Uzun vadede tekerlekli sandalyeye kavuşuyor... başka bir nörolojik teşhis konuluyor... İlişki ile yürüme ve tekerlekli sandalye ilişkisi yerli bir gözlem... Öğrenilmiş çaresizlik böyle bir şey olabilir.... İspat için geri dönüşüm sağlanmalı...26 Temmuz 2012 Perşembe Aşırı güvenmenin zararları Başkasına, duyulan aşırı güven, özellikle korumaya çalıştığınız dost bildiğiniz kişilere duyduğunuz güven, ters teptiği, karşılığını bulmadığı durumda, zarar görebilirsiniz. Yaşam sürprizlerle doludur. Hayallerinizi, planlarınızı sekteye uğratan dostunuz, size düşmanınızdan çok zarar verir. Gerçekten, hasmınızı bilirseniz ona karşı savunma yapmanız kolay olur. Sinsi davranan düşman tehlikelidir. Ama asıl tehlike güvendiğiniz halde, sizi ortada bırakandır. 21. MS ile tanışmak Teşhis konulmadan önce de, teşhis konulduktan sonra da, bizden ayrılmayan bir gerçek MS. Sağlıklı, sporcu bir kişiyim ve... Bir gün Bayındır ile Tire arasında koşacağımı düşünüyorum... Fizik olarak , ağır işte, hafif işte... geniş bir alanda çalışabilirim. (MS den önce) Kendime temelden çatıya kadar ev yapacak kadar inşaata yakınım. Temel kazmaktan, harç karmaya, duvar yapmaya , kalıp çakmaya...geniş bir alanda çalışabilirim. Bu arada eğitimi de boşlamıyoruz. Enerji ihtiyacının güneşten karşılanabileceğine inan, fen eğitimi görmek isteyen birisi... Üniversite döneminde, az düzeyde denge kaybı yakınması ile Mediko’ya gittim. Ordan üniversite hastanesine sevk edildim... Rahatsızlık bulunamadı... tansiyon ile ilgili olabileceği söylendi... Sonradan bakıyorum da, aslında nörolojiye sevk edilmişim... Denge kaybı, çatal görme, zamanlama yapamama gibi yakınmalarla, GATA’da (İstanbul-Kadıköy) bir hafta süre ile hastanede yattım. Ön tanı MS idi. Sonuçta teşhis konulamadı. Sağlıklı bir halde, hastalar arasında yatmak zor ve yıpratıcı bir süreçti. MS nin, öldürmeyeceği, ancak sakat bırakabileceği gibi bir söylem vardı. Öldürücü olmaması iyi haber, sakatlığın boyutu konusunda bir yorum yok... Kötünün iyisi... Sağ gözüm önce bulanık görmeye başladı, sonra tamamen görme yeteneğini kaybetti... Göz doktoruna gittim... muayene sonucu, gözden kaynaklanan bir sorun yok... dedi ve nörolojiye gitmemi önerdi.. Yerine göre hiç görememekten, çatal görmeye, yalpalayarak yürümeye başladım. Sürekli değil tabi... ara sıra... Denge kaybı , çatal görme ve benzer yakınmalarla 9 Eylül Üniversitesi Hastanesine geldiğimde, Egemen Hoca, muayene ettikten ve yakınmalarıdinledikten sonra, hastanede yatman gerekir...dedi... Yatmadım ve iki yıl hastaneye uğramadım. Bu arada ihtiyaçtan dolayı baston kullanmaya başladım. Yürüme güçlüğü, denge kaybı, çatal görme vs. yakınmalarla, üniversite hastanesine geldim. Bekleme salonunda beni gören Egemen Hoca, “sen iki yıl önce yatacaktın...” diye anımsattı. Hastanede 15 gün kadar kaldım.. Zamansız yalpalamalara, görme bozukluklarına, kolay yorulmaya bir gerekçe bulduğum için, rahatlamıştım. Benim dışımda insanların, bu rahatsızlığı tedavi etmek, hastalara yardımcı olmak için yoğum olarak çalıştığını düşünmek, insana yaşama daha sıkı sarılma isteği ve gücü veriyor. 1984 te hukuk fakültesine girdim... İnciraltı Öğrenci Yurdunda kaldım ve yurttan Fahrettin Altay Meydanına kadar koşmanın zevkini yaşadım.Halen duruşmalara gidemeyen, emekli ve çalışmaya devam eden bir avukatım. Bilgisayan, internet ve kitaplar çok işime yarıyor. Evde hazırladığım yazı örneklerini elettronik posta ile, büro dahil değişik yerlere gönderiyorum. Yayına hazır en az 6 kitap çalışmam bilgisayarda duruyor. Edebiyat sitesine gönderdiğim bir çok çalışmam var. MS i nasıl solda bıraktığımı ispatlamak için, şu anda kullandığım tekerlekli sandalyeyi kendi haline bırakmam gerek. Efes ile Sard arasındaki Kralyolu’nun haritasını çizmek için, uydu görüntüleri üzerinde çalışma yaparken, Bayındır’ın Kızılcaova Köyünde, ilginç bir kabartma gördüm... Pek çok defa geçtiğim yolun kenarında, en az iki futbol sahası büyüklüğünde, ilginç bir kabartma... İyi de bunun MS ile ilgisi yok ki... denebilir. Doğru ama, MS li biri ile ilgisi var... Efes ile Sard arasındaki yol, Bayındır’da ikiye ayrılarak, bir ucu da Karabel üzerinden Buca-Kaynaklar’a bağlanıyor. Buca’dan, Bayındır’ın Çınardibi köyüne doğru düzenlenecek bir yürüyüş yolu muhteşem olur... Ben asıl Bayındır ile Sard arasındaki yolu hayal ediyorum... Sonuç olarak, rahatsızlık fiziki engele neden olabilir...ancak hayal dünyanızı sınırlayamaz. 22. Son gözdem Kızılcaovadaki kabartma....Hitit Kabartması olmalı...12 Şubat 2013 Salı 23. Son durum değerlendirmesi Henüz yürüyemiyorum...ve fakat az sonra yürümeme engel yok... İstediğim hızda düzelemedim... Zamana yaygın kötüleşme, hızlı düzelebilir. Ortam kontrolü sağlanamıyor... Yürüme zorluğunun psikolojik alt yapısı henüz kontrol altında değil... Geçen zaman güç ve refleks zayıflamasına neden oldu... Geri dönüş başarılı...ancak istediğim yerde değilim...13 Şubat 2013 Çarşamba İşte sorunun kaynağı diyecek cesaret de bilgi de yok.. 24. Böcek avcısı çiçekler Genç ve yakışkılı idi Daha güçlüsüsü Daha gururlu uçanı Ve onun kadar çılgın seveni yoktu En güzeli Ve çekicisine ulaştığında Etçil bitkilerin Coğrafi dağılımı En çok sevdikleri Sindirim sistemleri Konusunda Fazla bir şey bilmiyordu Ve fakat Bu durumun Sonuç üzerinde etkisi de yoktu Yine de güzeldi Yaşamak 04 Şubat 2013 Pazartesi Aşkın anatomisi (Ek rapor) Biyolojik Psikolojik Felsefi Duygusal Boyutları ile Önemli bir ders 01 Şubat 2013 Cuma Bugün,Kralyolu üzerinde, Bayındır Kızılcaova Köyünde bulunan dev kabartmayı görmek için, Nevin’ le, köye gittik... Elimizle koymuş gibi bulduk... öyle güzel kamufle olmuş ki, göremedik... döndük ve geldik...02 Şubat 2013 Cumartesi 25. Hitit Kabartmasının Düşündürdükleri Ne işi var İzmir’in Bayındır’ında... Ne işi var yol ayrımında, tamam bir diyeceğim yok da... Neden o denli büyük... bir şey daha...Örentepe’nin nöbetçisi gibi dağ başında...Binlerce yıllık uykusunda kabartma...12 Şubat 2013 Salı 26.Cinsellikle MS nin ilgisi MS nin cinsellikle ilgisi doğrudan yok... O başka şey, bu başka şey... Cinsellik insan psikolojisini ciddi oranda etkiler...yerine göre mutluluk nedeni olabileceği gibi, yerine göre ,stres ve hatta depresyon nedeni olabilir... Depresyon sonucu gelişen organik rahatsızlıkları, MS olarak tanımlıyor olabiliriz... Sorun depresyona dayanırsa, psikiatri çözüm arayabilir. Peki geliştirilen pahallı ilaçlar, MS yi durdurabilir mi... Sorunun kökeni bulunmadıkça, kobay bile olunmaz... Kobay olunur da, boşa kürek çekmekle yetinilir... Hastalığın görüldüğü yaş aralığı, cinnsiyet ve depresyonla olan sayısal paralellik, bizi problemli cinsel yaşama götürebilir. Depresyonun nedenini cinselliğe bağlamak yanıltıcı olabilir... İlk cinsel deneyiminde bazı sorunlar yaşayan erkek ilginç bir deneydir. Gerçek bir sorunu olmadığı halde, cinsel organı sertleşmeyip, ilişkiye giremeyebilir... Sorun, usta ellerin desteği ile , kolayca çözülebilir. Şöyle bir senaryo düşünün... ilişkiye gireceği kişi, bu kritik anda... sen de erkek misin...deyip, ilişkiyi başlamadan bitirse ne olur... Ciddi bir deprem olmaz mı... Olaya erkek açısından baktık.... peki ilişkiye giremeyen bir kadın hangi süreci yaşar... Söylediklerim beni aşan konular... Fakat, psikolojik sorunlar olabileceği gibi, organik sorunlar da olabilir... Belki de çözümü psikiatrik ilaçlarda bulamayabiliriz... Cinsel sorunlar, psikolojikkökenli olabileceği gibi, organik nedenlerle de olabilir.... Olumsuzluklar birleşip, depresyona neden olabilir. İleri derecede, MS görüntüsünde karşımıza çıkabilir... Cinsel açıdan hiçbir sorunu olmayan insan da, cinsellik nedeniyle depresyona girebilir mi... Neden olmasın.... Seligman’ın öğrenilmiş çaresizliğine bakalım... Bir köpekbalığının, bir filin çaresizliğine bakalım... Kral çıplak diyen çocuk da aklımıza gelsin... Yapamadığım gözlem ve deney şu... Hastaların yaşamındaki önemli olaylar ve psikiatrik ve yapısal birsorun olmadığına dair raporlar... Hasta ile birlikte partnerinin de raporunu görmem gerekir... Konu cinsellik olunca, yanlış veya yanıltıcı yanıtlara hazırlıklı olmak gerekir... Beni aşan konulardan söz ederken...Bayındır’ın Kızılcaova Köyündeki tapınak veya doğal güzellik aklıma geldi... O kadar büyük ki, yanından geçerken bile göremiyorsunuz... Ancak ve ancak uydu haritası....16 Şubat 2013 Cumartesi 27.Şov merakı olabilir mi Orgazm; Yunanca “şehvetli heyecan” anlamına gelen “orgasmus” kelimesinden türemiştir. Orgazm, beynin cinsel uyarıları yoğun bir şekilde alması sonucu vücudun genital bölgelerinin eş zamanlı olarak bu uyaranlara cevap vermesi şeklinde tanımlanmaktadır. Yani sevişme sırasında cinsel hazzın en yoğun şekilde yaşanmasıyla orgazm gerçekleşir ve bu sırada rahim, vajina istem dışı (kontrolsuz) ve güçlü bir şekilde kasılmaktadır (Reubens,1982). Genital kasılmalar (spazmlar), orgazmdan sonra bütün vücuda yayılmaktadır (Kinsey ve ark., 1953). Orgazm olma ile birlikte kadınlarda cinsel gerilim hızlı bir şekilde azalmaktadır. Mesele olumsuz etki...yani x -1 gibi gibi... Biri zevkten dört köşe olurken, biri sürünür mü... Bu problem, asimetrik psikolojik harekat gibi... Çöz ve ünlü ol...yersen tabi... 28.Görüntüye hayran olmak Psikolojik bir kavga...çocuğa kızıyorsun, çünkü sana göre vasıfsız ama senden sağlıklı... cinsel açıdan senden güçlü algılandığını düşünüyorsun... sarı öküz sendromu... iyi de sen mısır değilsin ki... Cinsel bir sorun da yok... hatta biraz cesur ve gereksiz bir yorumla... fazlası var eksiği yok... Sen Seligman’ı tanır mısın Abidin.. -alıntı- CİNSEL İLİŞKİ EVRELERİ ve ORGAZM OLMA Bu bölümde cinsel ilişkinin ortaya konmuş bilimsel evreleri ile birlikte, (son bölümde) sağlık üzerindeki olumlu etkileri ele alınmaktadır. Cinsel ilişkinin evreleri ilk defa W. H. Masters ve V.E. Johnson tarafından 10 yılı aşkın bir araştırmanın ardından sonuçları ilk kez 1966 yılında basılan “İnsanda Cinsel Davranış” adlı kitapta yayımlanmıştır. Günümüzde bu araştırmanın sonuçları insan cinsel fizyolojisi ile ilgili bilgilerimizin temelini oluşturmaktadır. Masters ve Johnson, insan cinselliğini ilk defa laboratuar ortamında incelemiş, yüzlerce gönüllü kadın ve erkek denek üzerinde sürdürdükleri çalışmalarında, deneklerin cinsel uyaranlara verdikleri yanıtları doğrudan gözleyerek ve nesnel ölçüm yöntemlerini kullanarak cinsel tepki sürecinin bütün evrelerini kaydetmişlerdir. Sonraki yılarda her ne kadar bazı değişiklikler olsa da, cinsel tepki süreci ile ilgili olarak Masters ve Johnson’un ortaya koyduğu model, cinsel işlev bozukluklarının çağdaş sınıflandırmalarına temel oluşturmuştur. Cinsel İlişkinin Evreleri Masters ve Johnson, insanda cinsel uyarana gösterilen fizyolojik tepkiyi dört ayrı evreye ayırmıştır. Kadında ve erkekte cinsel işlev evreleri aynıdır. Bunlar: 1) Uyarılma evresi 2) Plato evresi 3) Orgazm evresi 4) Çözülme evresi’ dir. 1- UYARILMA EVRESİ: Cinsel işlevdeki ilk evredir. Temel olarak erotik duygu ve düşüncelerin belirmesi ile birlikte erkekte ereksiyon (sertleşme) ve kadında lubrikasyonun (vajinal ıslanma) ortaya çıkmasına neden olur. Vucutta da kızarma ve kasların genel olarak kasılmaları mevcuttur. Bu dönemde: 10-40 saniye arasında vajina ıslanmaya başlar Meme uçları dikleşir ve belirginleşir, memeler büyür Rahim yukarıya çekilir, büyük dudaklar şişer, klitoris kabarır Küçük dudaklar büyür ve şişer Vajina alt kısmı genişler 2- PLATO EVRESİ: Etkili cinsel uyarının sürdürülmesi ve cinsel heyecanın artmasıyla birlikte kadın ya da erkek, ikinci evre olan plato evresine girer. Bu evrede haz duygusu ve cinsel gerilim giderek yükselir ve bu durum kişinin orgazm evresine kadar sürer. Bu dönemde: Cinsel arzular artmaya devam eder Kadınlarda ateş basması ve terleme olabilir Kalp hızlanır Vajinanın 1/3 dış kısmı kan göllenmesi ile şişer ve genişler Vajina üst kısmında ise bir balonlaşma olur, hafif ağrı olabilir İç dudaklar 2-3 katına çıkar ve araları açılır Vajina girişi açılır Küçük dudaklarda hafif esmerleşmeler oluşur Memelerin uç kısmı (aerola) belirginleşir ve dikleşir Meme boyu yaklaşık % 25 oranında artar (Ancak daha önceden emzirmiş kadınlarda bu olmayabilir) Bacaklarda kasılmalar olur Kadının bedeni artık birleşme için hazırdır. 3-ORGAZM EVRESİ: Süre açısından en kısa, haz açısından en yoğun dönemdir. Bu evre erkekte ejakulasyon (boşalma), kadında ise perine ve vajina etrafındaki kaslara giden kanın artışı sonucunda büyüyen dokuların, refleks olarak ritmik kasılmaları ile karakterizedir. Rahim, vajina ve makad kısmında 0,8-1 saniye aralıklarla ritmik, düzenli ve eş zamanlı kasılmalar görülmektedir. Yaklaşık 3-15 kasılma gerçekleşmektedir. Bu durumda kadının beyin dalgalarında da bir takım değişimler gözlenmiştir. Bu dönemde ayrıca: Vucutta ısı artışı ve terleme olur. Uretra deliği açılarak dışarıya idrar akışı olabilir (Bu durum “Kadının boşalması” olarak da tabir edilir). Orgazm olmayla birlikte kadının boşalması sırasında bol miktarda sıvı çıkışı olmaktadır. Tüm vucuttaki kasılmalar kadının yüzüne de yansır ve kadının yüzünde “sanki acı duyuyormuş gibi” bir görünüm oluşur. Orgazm en zirve noktasında kadın vücudu adeta “kaskatı” kesilir. Kadınlar bir cinsel ilişkide ardısıra pek çok kez boşalabilir. Kadınlar orgazm konusunda erkeklerden daha şanslıdır aslında. Eğer cinsel uyaran aynı yoğunlukta sürerse kadınlarda bir kaç kez orgazm gerçekleşebilir. Çünkü erkekler orgazmını yaşadıktan sonra 15-30 dakika kadar bir dinlenme sürecine ihtiyaç duysalar da kadınlar bir cinsel birleşme sürecinde ard arda orgazm olabilirler. Kadınların ard arda boşalmasına "multiorgazm özelliği" adı verilir. Hatta (şanslı olanlarda) yaşanılan bu kadının boşalması sayısı 15-20’yi bulabilir. Kadınların elle kendi başlarına orgazm olmalarına rağmen cinsel ilişki sırasında orgazm olamamalarına "koital anorgazmi", elle klitorisi uyararak (masturbasyon yaparak) orgazm olamamalarına ise "klitoral anorgazmi" adı verilir. Orgazm olma kadınlara cinsel terapi ile öğretilebilen bir cinsel işlevdir. 4- ÇÖZÜLME EVRESİ: Kadında ve erkekte orgazmdan, ya da orgazmın gerçekleşmediği durumlarda plato evresinden sonra genital bölgelerde ve bedenin diğer bölgelerinde önceki aşamalarda oluşmuş olan fizyolojik değişikliklerin dakikalar içinde aynı sırayı takip ederek kaybolması ile karakterizedir. Çözülme evresinin süresi cinsiyete, orgazmın yaşanıp yaşanmadığına ya da hangi yoğunlukta yaşandığına ve cinsel uyarının sürüp sürmediğine göre değişir. Bu dönemde: Hızlı soluk alıp verme ve terleme görülür Vajina, memeler, iç ve dış dudaklar, klitoris yeniden eski haline döner Klitoris ve meme uçları hassaslaşır ve ağrıya duyarlı hale gelir Ateş azalır Kalp hızı önce artar, sonra normale döner Bu dört evre bugünkü bilgilerimiz ışığında da geçerli kabul edilmektedir. Ancak, cinsel işlev bozukluklarının sınıflandırılması ile ayırıcı tanı ve tedavi açısından asıl önemli olan evreler ise “uyarılma” ve “orgazm” evreleridir. “Plato” evresi , esas olarak fizyolojik açıdan “uyarılma” evresinin bir bölümü olarak kabul edilmektedir. “Çözülme” evresine özgü cinsel sorun ya da cinsel işlev bozukluğu oranının ihmal edilebilir düzeyde olması nedeniyle psikiyatrik sınıflandırmalarda temel alınmamıştır. Masters ve Johnson’a göre cinsel işlev bozukluğu, insan cinsel yanıt döngüsünde tatminkar cinsel uyarılma ve/veya doyuma ulaşmada yetmezliğe yol açabilecek herhangi bir aksaklıktır. Yine aynı çalışmacılara göre evli çiftlerin % 50’sinde cinsel işlev bozukluğu mevcuttur. Seks terapisinin kurucularından biri olan Helen Singer Kaplan, “The New Sex Therapy” isimli kitabını 1974 yılında yayımlamış ve daha önce pek dikkat çekmemiş olan, insanda cinsel yanıtın iki fazlı (bifazik) niteliğini ortaya koymuştur. Kaplan’a göre cinsel yanıt, gerçekte tek ve bağımsız bir bütün olmaktan çok, birbirlerinden görece bağımsız iki ayrı bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler: 1. Erkekte sertleşmeyi (penil ereksiyonu), kadında ise vajinal ıslanmayı (lubrikasyonu) ve büyümeyi-kabarmayı sağlayan genital kan akımının artışı 2. Her iki cinste de orgazmı sağlayan refleks, ritmik kas kasılmalar. Masters ve Johnson’un uyarılma ile plato evrelerine denk düşen genital kan akımının artışı “parasempatik sinir sistemi tarafından”, kas kasılmaları ile karakterize olan ve orgazm evresine denk düşen ikinci evre ise “sempatik sinir sistemi” tarafından uyarılmaktadır. Kaplan erkeklerin % 50 sinin geçici sertleşme (erektil) güçlüğü yaşadığını saptamış ve bunun normal olduğunu belirtmiştir. Yine Kaplan’a göre erkek cinsel işlev bozuklukların en sık görüleni erken boşalmadır (prematür ejakulasyon). DÜZENLİ SEKS YAPMAK İÇİN 22 BİLİMSEL NEDEN Düzenli ve tatminkar bir cinsel yaşam kişiler üzerinde pek çok olumlu etkiyi de beraberinde getiriyor. Bu etkileri kişilerin; Genel sağlık Jinekolojik sağlık (Kadın sağlığı) Psikolojik-aile sağlığı üzerine olmak üzere üç ayrı kısma ayırarak inceleyebiliriz. SEKS YAPMANIN GENEL SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ 1. Kilo almayı engelliyor: Evet, yarım saatlik bir yatak odası keyfi ile 200-250 kalori yakarak kilo verebilir, istemsiz kilolarınızdan kurtulabilirsiniz. 2. Kalp-damar sağlığınızı koruyor: Belfast Queen’s Üniversitesi’nde 1000 erkek denek üzerinde yapılan çalışmanın sonuçlarına göre haftada üç veya daha fazla sex yapan erkeklerde kalp krizi risklerinin yarı yarıya azaldığı gösterilmiş. 3. Felç riskleri azalıyor: Yine aynı çalışmanın sonuçlarından birine göre düzenli seks ile kadın ve erkeklerin inme (felç) riskleri azalıyor. 4. Uykusuzluk probleminizi gideriyor: Cinsel ilişki sırasında salınan ve bedenin doğal morfinleri olarak bilinen “endorfin” salgısı ile vucud rahatlamakta ve ilişki sonrası yerini güzel bir uykuya bırakıyor. 5. Koku duyusu gelişiyor: Orgazm sırasında beynin hipofiz bölgesinden salgılanan “prolaktin” hormonu sayesinde beynin koku alma merkezi uyarılıyor ve bu şekilde düzenli seks sonrasında kişilerde koku alma duyusu gelişiyor. 6. Yaşlanmayı geciktiriyor: Evet, Dr. Mehmet Öz’e göre yılda 100 kez yapılan ilişki ile yaşlanma azalıyor, cilt güzelleşiyor. 7. İmmüniteyi (bağışıklık sistemini) güçlendiriyor: Yapılan araştırmalara göre haftada bir veya iki kez seks yapmak bağışıklık sistemi üzerinde %30 oranında arttırıcı etki yapıyor. Bu şekilde doğal olarak hastalıklara bağışık bir hale geliyorsunuz. 8. Ağrı kesici özelliği: Pek çok kadın eşlerini reddetmek için kullandığı “canım başım ağrıyor” bahanesi artık pek işe yaramayacak. Çünkü cinsel ilişki ve orgazm olma sırasında salgılanan “oksitosin” hormonu sayesinde kadınlarda “endorfin” hormonunun yükselmesi ile birlikte ağrı kesici etki görülüyor. Bu şekilde tatmin edici bir sex, kadınlarda migren ve vaskuler (damarsal) baş ağrılarının azalmasına sebep oluyor. 9. Vucudu forma sokuyor: Seks sırasında pek çok vücud kası ve iskelet sistemi koordineli olarak çalışarak adeta yoğun bir egzersiz yapıyorlar. Bunun sonucunda düzenli seks, vucudun forma girmesini sağlıyor. 10. Vucudun esnekliği artıyor: Vucudunuzun esnekliği düzenli sex ile birlikte artıyor. 11. Kemikleri güçlendiriyor: Seks sırasında salgılanılan testosteron hormonunun kemikleri güçlendirici etkileri bulunuyor. SEX YAPMANIN JİNEKOLOJİK SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ 12. elvis kaslarını güçlendiriyor: Düzenli yapılan sex ile pelvis yani “leğen kemiği” içinde bulunan pek çok kasın koordineli çalışması sağlanıyor. Bu şekilde kadınlarda özellikle menopoz sonrası görülen mesane, rahim ve barsak sarkmaları azalıyor. 13. Adet sancılarını (dismenore) azaltıyor: Bu da seksin ağrı kesici özelliğinin başka bir yansıması olarak düşünülebilir. 14. Adetleri düzenliyor: Stanford Üniversite’sinde yapılan bir araştırmada haftada en az bir kez sex yapan kadınların adet döngülerinin, ayda bir kez yapanlara oranla daha düzenli olduğu saptanmış. 15. Pelvis bölgesinin kan dolaşımı olumlu yönde etkileniyor: Cinsel ilişki ve orgazm sırasında pelvis bölgesinde kanlanma artışı rahim, tüpler ve yumurtalıklar gibi pek çok pelvik organların sağlıklı işlev görebilmesini olumlu yönde etkiliyor. 16. Vajinal kuruluğu azaltıyor: Düzenli seks ile vajina ve pelvis damar dolaşımının iyi gelişmesi sonucunda özellikle menopoz dönemi sonrasında ortaya sık olarak çıkan “vajinal kuruluk” problemlerinin görülme sıklığı da azalıyor. Nitekim vajinal ıslanmanın, vajinanın kendi damarsal yapılarından oluştuğu biliniyor. 17. "Seks seksi mayalıyor": Yapılan her seks sonrası kişilerde libido artışına neden olan “testosteron” hormonu artıyor. Testosteron hormonu da kişilerde cinsel isteği tekrar tekrar kamçılıyor. Bu durumun tam tersini de söylemek doğru; yani cinsel ilişkiden uzak bir yaşam zaman içinde hormonal azalmaya bağlı olarak kişilerde cinsel isteksizliği arttırıyor. PSİKOLOJİK SAĞLIK ve AİLE SAĞLIĞI ÜZERİNE ETKİLERİ 18. Seks aile bütünlüğünüzün devamını destekliyor: Evliliklerde dönem dönem oluşan bazı tartışmalar sonucunda oluşan gerginlikler sex ile çözülüp halledilebiliyor. Bu şekilde düzenli sex, adeta bir meditasyon yapmak gibi aile bütünlüğünün sağlıklı bir şekilde devamlılığı için vazgeçilmez unsurlardandır. 19. Kendi limitlerinizi aşmanız için bir bahane oluyor: Evet, cinsel ilişki sırasında kendinizi en doğal halinizle; mutlu, agresif, tutkulu ve heyecanlı bir şekilde ortaya koymanız, gün içindeki tüm monotonluklardan kurtararak bir yerde “sizin siz gibi davranmanızı” sağlıyor. 20. Kendinize güveni arttırıyor: Sevdiğiniz eşinizi fiziksel ve duygusal doyuma ulaştırmanız sizi de mutlu ederek kendinize olan güveninizi arttırıyor. Bu şekilde kişilerin kendilerini daha çok sevmelerine imkan tanıyor. 21. Yaşam alanlarınızı farklılaştırıyor: Eşi ile cinsel uyumsuzluk, tatminsizlik veya başarısızlık yaşayan pek çok çiftin kendilerini başka uğraşlara verdiği, özellikle iş hayatlarında son derece işkolik birileri olarak yer aldıkları yapılan çalışmalarda saptanmış bir gerçek. Cinsel hayatları pozitif yönde gelişen, aşk ve tutkuyu doyasıya yaşayan kişilerde ise hayat alanlarındaki önceliklerin değiştiği görülüyor. Daha mutlu, daha rahat ve pozitif yaşam onların hayat alanı haline dönüşüyor. 22. Seks “Sizlere dünyanın en güzel meyvesi”ni sunuyor: Evet, iki kişinin birbirini severek oluşturdukları ortak aşk meyvesi tabi ki dünyanın en vazgeçilmezi. “Sağlıklı bir bebek sahibi olmak” tüm çiftlerin ortak düşüncesi ve ideali. Bu şekilde evlilikler çok daha anlam ve tat kazanıyor. -alıntı- 29. Kişisel veriler MS nin, depresyon ile aynı yolun yolcusu olduğu, belki de aynı şey olduğu duygusu, bizi 24 Ocak kararlarına götürebilir... Öğrencilik yılları....liseye başladığım zaman, rezil bir ekonomik tablomuz vardı. Eğitim desteğimin ekonomik durumu ciddi bir yara almıştı. O zamanlar, inşaat demirine zam gelince, elinizde bulunan veya parasını ödediğiniz halde teslim almadığınız, teslim almış olsanız da henüz kullanmadığınız demir için, fark ödüyordunuz. Serbes müteahhitlerin canına okuyabilecek bu durum, şöyle özetlenebilir. Bir daire sattınız...100 TL. İnşaat devam ediyor. Sizin parayı peşin almanız veya almamanız sizin sorunuz. İnşaat malzemeleri zamlandı...bu da sizin sorununuz... Basiretli tacir olarak, söz verdiğiniz fiyata inşaatı bitireceksiniz. Demire gelen ve otomatik ödemeye tabi zammı siz ödeyeceksiniz. Kardeşim, serbest çalışmak yerine, resmi ihale alacaktın... Sorun sende.... Maddi desteğimizin geçirdiği sarsıntı, lise birde okulu bırakmak ve bir hafta sonra yeniden başlamak gibi, şartların zorlanması bi oyuna dönüştü... Bayındır’ı terk etmek ve bir daha geri dönmemek kurgum vardı... Rezil bir psikoloji vardı... Lise bir tamamlanıp, Samsuna gittiğim zaman, öylesine bir hava vardı... Sonra ne mi oldu... İşlerin seyri yine olumsuz ve ben liseyi bırakmak durumunda kaldım... Ayvacık’ta lise yoktu... dışarı gidip, masrafları karşılayacak durumum da yoktu... Samsunda liseye devam etmek gibi bir girişimim oldu... ancak şartları zorladığımı biliyordum. Benim açımdan mali durum yetersizdi... Liseyi okul dışından bitirmek gibi bir seçenek önüme geldiğinde, gülümsedim... O anda üniversite sınavına girebilecek ve kazanabilecek bilgi ve moral var... Sayısal olarak düşünüyorum... Orta üçte, Tire Lisesi’nde, 5 arkadaş, Ankara Fen Lisesi sınavının ilk basamağını kazanmıştık. Türkiye genelinde, 960. Sıralar civarındaydım... Bu şu demekti.... Ahmet, senin yaklaşık şansın da başarın da bu.... Ümiversite sınavında da yaklaşık bir çizgiyi takip edebilirsin.... Lise 2 ve 3 eksik kaldı... 1000 kişi arasına değilde, % 100 bir kayıpla, 2000 kişi arasına girebilirsin.... Hadi şunu 4000 yapalım.... Şansımın düşebileceğini bunun mantığını açıklıyorum... 1983 yılında verilecek Tübitak bursuna adaydım aslında... Üniversite sınavında ilk 10.000 kişi arasında olup, fen tercihi yapanlara kişilere burs verilecek...bilim adamı olarak yetiştirileceklerdi.... Bugün bunu düşünürken, yazarken bile mutlu oluyorum... O yıl üniversite sınavını bir hafta gecikme nedeniyle kaçırdım. Okul dışından lise bitirme kayıtları başlamadan, üniversite başvuru süresi tamamlandı... Bir hafta buradaki bir hafta... Lise bitirme sınavlarına kayıt bir hafta öne alınsa veya üniversite sınavlarına başvuru süresi bir hafta uzatılsa, ucu ucuna yakalayacaktım... İyi de ilk 10.000 kişi arasına girebilecek miydin...Yukarıda çıkardığım hesap mantıklı idi... bir sonraki yıl girdiğim sınavda, % 1 lik dilime girdim... beni doğrulayan bir sonuç. Kaçan balık mı bilemezsin.... Hukuğa girmek ne kadar doğru seçenek... gelin siz düşünün... Yine aynı ekonomik kaynağa dayanacaksın... İşler düzeldi mi... Genel ekonomi ile ilgili, stresli ortamlar.... Bu seçenek, depresyon demekti.... Fakültenin ilk yarı dönemini, abimden maddi destek almadan tamaladım ki... kayıtlarım olduğundan biliyorum...Sonrası el mecbur... Ders çalışmada, sosyal ilişkilerde düzenli olduğumu, ukalaca söyleyişle saat gibi çalıştığımı düşünüyorum... Sayılar ve sayılar.... Fakülte için öğrencinin, harç ödemekten başka bir öneminin olmadığını hissetmek, iki yönlü baskı oluşturuyordu... Fakülte için sıradan bir meta.... Ailem için ekonomik bir yük... Yolu koşar adım geçmem gerekiyordu... Fakülte dördüncü sınıf bütünlemeleri bardağı taşırı... 8 bütünlemeyi duyunca, iyi de o kadar ders var mı... diye düşünmüştüm. İlk aksama, inşaatta çalışırken görüntülendi... Abim, okulu fazla abartmamam vs. düşüncelerle inşaata gitmemi istedi. 8 bütünleme var ve ders çaışamıyorum...sinir sistemi çöktü...topallama, görme, tad alma, çiğneme vs. aksaklıklar bu dönemin faturası... MS diye karşıma çıkan, sonradan tanımlanan şey, bal gibi depresyon... Majöründen hem de... Alıntı kendimden- Aslında, üniversite öğrenciliği, yoğun streslerin (depresyonların )yaşandığı garip bir süreç.. Sonradan, öğrencilerin sınıfta kalması ile üniversite gelirleri arasında doğru orantıyı tesbit etmiş olmak, korkunç bir durumdu... Fakültedeki bir sınavın iptali için dava açtığımda, dilekçenin idare mahkemesine verilmesi ile enteresan bir rahatlama sürecine girmiştim. Demek ki anlamsız ve gereksiz bir stres yaşıyordum. Daha doğrusu yaşatılıyordum. Çok basit konularda, aptal yerine konmak ve harç ödemek dışında başka bir işlevi olmamak gibi aptalca bir süreci yaşamaya zorlanmak... Bu konuyu (sayfayı) ezberlemeden sınıf geçmek mümkün değil denildiğinde, karşımda, kalitesiz bir baskı ve düzenleme içeren sıradan bir kitap vardı. Konu belli... insan bunu ne kadar zamanda kavrar...Bir okuma, birkaç okuma... tartışma vs... Hayır defalarca okuyorsunuz, bir şey anlaşılmıyor. Anaşılması için bir şey yazılmamış... çok ustaca düzenlenmiş bir bilmece mi... değil tabi... Avukatlığın 15. Yılına yakın, okuduğum bir Yargıtay Kararı, ,o zaman ve hiçbir zaman çözülemeyen konuyu önüme getirdi... Bir ilkokul öğrencisine. Birkaç dakikada anlatabileceğim, hukuki anlamda basit bir olay... İşte benim ezberlemediğim için sınıfta kalmama neden olan konu, bu kadar basitmiş... Sorun benim anlayışım, çalışmam veya zeka düzeyimle ilişkili değil...dürüstlük ve öğrenme isteği ile hiç ilgili değil... Bilin bakalım neden... Depresyon için o kadar çok neden var ki... okul bir problem, ekonomik durum problem, yurt bir problem... dar köprüde denge çalışması... Dördüncü sınıfta, 8 dersten bütünlemeye kalınca, ciddi bir darbe daha ... ders çalışma demiyorum, ezberleme çalışmaları başlayınca, çalışmam engellendi ve inşaatta çalışmaya başladım... Ortamın tam fotoğrafını çizmek biraz zor... ders çalışmam, ezberlemem (bunu kızararak yazıyorum) gereken 8 adet ders var... ve ders çalışmam engelleniyor... Karşı çıkacak, pazarlık yapacak durumda değilim... Yapılan iyiniyetli bir uygulama mı, cezalandırma mı.... bilinmez. İnşaatta, ayağımda aksama, topallama başladı.. bu görünen kısım... Çatal görme, tad alma duyusunun bozulması, çiğnemekte zorlanma... sinir sistemi allak bullak... İzmire göz doktoruna gittiğimde yaşadıklarımı anlatmıştım... bulup kopyala yapıştır yaparım... MS veya MS görüntüsündeki depresyon belirgin olarak o zaman yaşandı... fakültedeki denge kaybı, masum bir durum... 20. Hedef tekerlekli sandalye Çözümü gereken asıl problem, tekerlekli sandalyenin ardındaki gerçek... Kolay çözüm yok... 31.Genç kadının sessiz çığlığı Evlendiği adam ve ailesi, kadına sürekli hakaret, aşağılama ve dayak dahil değişik saldırılarda bulunuyor. Bir yerde pes eden kadın, babasına ve avukatına geliyor. Evlilikte geçen iki yılda, çocuk da yapamamıştı. Mahkeme salonuna kadar yansıyan kötü davranışlar.. ve boşanma kararı... Karar kesinleşip nüfusa işlenmeden, kadın bir başkası ile ilişkiye girip, çocuk doğuruyor... Sessiz çığlık şu... adamın cinsel sorunları vardı... ve ailesi ile birlikte bana saldırıyorlardı... işte yanıtı,,,18 Şubat 2013 Pazartesi 32. Şiddetli geçimsizliğin gerçek nedenleri Ekonomik ve kültürel nedenler mi, cinsellik mi... Görünen neden ne olursa olsun, gerçek neden büyük oranda cinsellik... Elimde istatistikler ve ikili görüşmeler yok... Kayıtlara geçmemiş gözlemler var... Can Beyle söyleşi Kol destekli baston ile yürüdüğüm zamanlar....Hastaneye ilk yattığım ve kortizonla tanıştığım zaman... tarihi biryerlerde yazılı... Can Beye, beni rahatsız eden bir rüyadan söz etmiştim.... Problem belki de ordaydı... Leylalı bulmaca Açıkça söyleyen yok... adamın biri sizi rahatsız ediyor... Soruna el koymak gerekiyor...Bu şifreli konuşma açılınca yürüme katsayın yükselecek... 33. Korku nedeni bulundu: Seksi şempanzenin göğüsleri Porno mu, korku filmi mi... kayalara çarpmana neden olan o dayanılmaz ses var ya... İşte öyle... Kayaları hesaba katmadan, fırtınayı hesaba katmadan, gelsin güzellik... Adamın aklı başında değil ise, her türlü kaza beklenebilir... Öyküdeki gibi kendini direğe bağlatıp, tüm tayfanın kulaklarını balmumu ile kapatan adam nerde... Yok böyle yoğurdun bolluğu... İlaç allerjisi nedeniyle vücutta şişme başlayıp da, nefes almayı zorlaştırıcı boyuta gelince, az sonralar bilinmez diye telefona sarılan adam, ilaçlar desteği ile yoğun şekilde su kaybedince, tansiyon düştü...düştü... gitti gidiyor. Com.. İyi ki hastanedesin... Şişlik sudan değil, allerji... Teşhis yanlış, tedavi yanlış... tek doğru sensin... İyi de şempanze ile ne ilgisi var... yok tabii ki... -alıntı- Erkekte cinsel güçsüzlüğün belirtileri penisin sertleşmemesi, yarım sertleşmesi, sertleşmenin çabuk sönmesi, erken boşalma, hiç boşalamama veya orgazm olunmamasıdır. Bu sorun irdelenirken "cinsel açıdan güçsüz kalma korkusu" ile gerçek cinsel güçsüzlüğün birbirinden ayrılması gerekir. Gerçek güçsüzlük uygun eş, uygun zaman ve uygun yer olduğu halde bile ortaya çıkan cinsel işlev bozukluğudur. Bu işlev bozukluğunun ana nedenleri şöyle özetlenebilir: 1- Organik nedenler 2- Ruhsal bozukluklar. 3- Cinsel kimlik duygusundaki gelişimsel kusurlar. Eskiden peniste sertleşme azlığı neredeyse tamamen ruhsal kökenli bir sorun olarak kabul edilirdi. Ancak son araştırmalar organik bozuklukların payının % 30-40'a kadar çıktığını bildirmektedir. Organ kusurunun en iyi tanısı uyku laboratuvarında REM uykusu döneminde penis sertleşmesinin olup olmadığı ile konur. Erkeklerde penis uykuda sık sık sertleşir ve söner. Uykuda, masturbasyon sırasında veya cinsel uyarılmayla penis sertleşmesinin hiç olmadığı bildiriliyorsa organ kusurundan şüphelenilir. Cinsel İşlev Kusurlarında Tedavi Yaklaşımı 1-Öncelikle kişide başka bir ruhsal sorun, organik bozukluk, ilaç, alkol ya da başka maddelere bağımlılığın olup olmadığı araştırılır. 2-Kişinin cinsel eşi ile uyumlu olmadığı durumlarda sorun bir cinsel konu sayılmaz.Cinsel ilişkide eşlerin istekli ve hazır olmaları,aralarında yakınlık,sevgi ve sıcaklık duyguları yanısıra cinsel yönde birbirlerini çekici bulmaları gerekir. Böyle ruhsal bir ortamda fiziksel ortamında uygun olması sağlanmalıdır. 3-Uzmanlarla konuşurken sorunları olabildiğince açık konuşarak anlatmak gerekir. 4-Cinsel uyum sorunları genellikle kişisel, çevresel ve toplumsal özelliklere bağımlıdır. Bunlar değerlendirilmeli ve yanlış algılanmalar değiştirilmelidir. 5-Cinsel tedavi (Sex Therapy) cinsel işlev bozukluklarını hedef alan koşullanma ve öğrenme ilkelerini kullanan davranışsal tedavi türüdür. Cinsel işlev bozukluğunun temelinde yanlış koşullanmalar ve pekiştirmeler yatar. Ve bu yanlış koşullandırmaları ve öğrenmeyi silip yerine uyumsal olanları öğretmek gerekir. Bu öğrenme süreci kolaydan zora, düşük güçte uyarıcıdan daha güçlü uyarıcıyca olmak üzere korku ve bunaltı yaratan uyarıcılar karşısında sistematik gevşeme ve duyarsızlaştırma tekniklerini içerir. Çiftlerin hem kendilerini hem de birbirlerinin bedenini iyice tanımaları, dokunabilmeleri, uyarılma noktalarını, haz duyma, orgazma ulaşma hareketlerini tanımaları ve birbirlerini uyarabilmeyi öğrenmeleri önemlidir. 6-En önemli nokta ise cinsel işlevlerde herhangi bir problem hisseden kişilerin mutlak bir uzmana başvurmaları gereklidir. Her problem kendi içinde özeldir. Ve hiçbiri birbirine benzemez. Bunlar değişebilir ve problemler çözülebilir. Bu işin uzmanı olan psikiyatrisler, psikologlar, seks terapistleridir. Bu konuda duyarlı olup cesaretle problemin üstüne gidilmelidir. Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle, Psikolog Yasemin Ataseven -alıntı- 34. Soruna bak soruna...ülke bölünmeye gidiyor... Ne var ne yok satıldı... yandaşlara nakit aktarıldı. Terörle ilgili olmayan bir Suriye’li sığınmacı, bizimle ilgilenmiyorlar... yalnızca silahlı kişilerle ilgileniyorlar diye sitem ediyor. Silivride kaç tutuklu var... Nedeni, mahkemeler bizim de kararın kime ait olduğu belli değil. Siyasi ve psikolojik bir savaş... Bize demokrasiyi oy vermek diye sattılar... yiyen yedi tabi... Gelişmeler ABD ve AB destekli bir senaryo... Gerçek düşmanı gören askerler, yoğun bir saldırı altında... İşin özeti bu... Türkiye geçmişinin karanlık olaylarını yazıp oynayanlar, senaryonun güncel kısmını oynuyorlar. İşgal dönemini iyi çözümlemek, işgal dönemi yargısını kavramak gerekir ki, sonraki sayfalara başlayalım... Menderes’i yargılıyor gibi yapıp astıranlar ile, silivri tutsaklarının sözde yargılanması aynı kaynaktan yönetiliyor. Demek ki, Osmanlı’nın son günleri, 1960, 1971, 1980 ve 2003 teki savaş tekniklerini, tarafları, yöntemleri tartışmak gerek... Soruna bak derken, kendimden söz ediyordum... Zurnada delik bile olmayan, sıradan bir yaşam... Kendi sorunlarımı tartışırken, bencillik mi yapıyorum yoksa... diye düşündüğüm oluyor. Bu da bir bakış açısı... 20 Şubat 2013 Çarşamba 35.Rolleri öğrenmek Demek ki, özelimizi kendimize saklayıp yola devam.. Bardağı taşırmaya çalışıyoruz.. gerginlik politikası, garip bir oyun... Miyop olduğum ve gözlük takmam gerektiğini öğrediğimde, orta ikide idim ve gözlük numarası 2 civarında... Renk körlüğünü öğrendiğimde, 30 yaş civarındayım... askerliği yapmış otomobil sürücü ehliyet bile almışım... Şu açıdan yazdım, yaşadıklarınız sizin normalleriniz olabilir... ama gerçeği görmeyebilirsiniz. Başkaları ise sizin dünyanıza tümden yabancı... Aynı şeyi, cinsel ilişki ve orgazm için de düşünebilirsiniz. Sizin normal sandığınız, normal ötesi olabilir. Standardı veya ölçüsü var mı bu işin. Öğrenilmiş rollere devam edelim... Mutlu çocuk rolüne devam... Anlayan eden mi var...20 Şubat 2013 Çarşamba Yaşanan sorunun, öğrenilmiş çaresizliğin bir görünümü olabileceği aslında heyecan veren bir düşünce... Bulgular, gözlemler o yolda ağır basıyor.. .-kendimden alıntı- Vay anasını sayın seyirciler.... Adam eşekten düşmüş, nedenini bulmaya çalışıyor... Eşek mi hırçın, binici mi acemi... yoksa yol mu bozuk... Gerçekten heyecan verici bir durum... Sevgili seksi şempanze, sen bu öykünün neresindesin. İnsan yaşamı, yaşamın devamlılığını sağlamakla görevli... Yaşayacak, çoğalacak... böylece genlerin geleceğe taşınmasını sağlayacak.... İyi de...öğrenilmiş çareizliğin bu oyunda işi ne.. Buna programdan sapma diyebilir miyiz.... Yürüme ile sevişmenin ilgisi çok güldürükçü... O başka sistem, bu başka sistem... Kendini mısır sanan adam fıkrası var ya... işte o fıkra okunacak, gülünecek ve geçilecek... Adam düşünün,..eşekten düşme gerekçesini öğrenmiç ve mutlu olmuş.. Demek ki, yaşam garip sürprizlerle doludur... ve bunlar tuzu, biberi olur beklentilerimizin. Yarın ne olacağını bilemeyiz ama mutlaka birşeyler olacaktır... Demek ki sorun psikolojik... öğrenilmiş çaresizliğin bir görünümü.... İyi de neden geri dönüşüm hızlı olmuyor... Yavaş oluyor bu işler... tedavi şeklini geçen sayfalarda yazmıştım... Çözüm yolu, yeni sorunlarla yoğrulmuş... Ama çözümsüzlükyok... GAP Projesi, Özal ve Evren Kredi ihtiyacımız var diyordu Özal.... olmazsa kendi olanaklarımızla yaparız diyordu Evren... Böyle anımsıyorum... Bu notu yeniden okuyalım... Paraşüt Çok tatlı bir süzülmeden sonya, yere yumuşak iniş yapıyorum...kumanda sistemi gelişmiş bir paraşüt.. Böyle olur bazen...kanatlanıp uçtuğumun üstünden 30 yıl geçti... moral ve moral... Değişik kişi ve kurumlara gönderdiğim uydu fotoğrafları, yani Gök Tanrısı kabartması...23 Şubat 2013 Cumartesi Sorun bulundu ise, çözüm için ciddi bir adım atılmıştır... Kararlı olmak ve yere sağlam basmak gerekir... 24 Şubat 2013 Pazar Geçenlerde –ki bu geçenler kaç gün, hafta veya ay bilmiyorum- siz iyi ki bu hastalık ile şeysiniz... iyi ki hastasınız...anlamında saçmalamıştı. Yazarı haklı çıkarmak için, elimden geleni yapıyorum... Bir araya getirmeye çalıştığım istatistik bilgiler, pişmiş kelle gibi sırıtıyor... ¾ kadınlarda görülen, 25-45 yaş aralığının, daha çok üniversitelileri seven, bu garip hastalığın MS adıyla ünlendiği biliniyor. Kadınlarda görülme oranı, depresyon ile çakışıyor gibi... Ayrıca kadınların yaklaşık % 50 si orgazm olamıyor. Ben sayıların yalancısıyım... MS li kadınların yarısının orgazm olamadığı gibi garip bir çıkarım yaptıktan sonra, belli yaş aralığındaki , daha çok üniversiteli kadınlarda görülen bir haastalığa yakalanan bir erkek olara kendimi savunmam gerekir. İşin gülümseten kısmını bir yana koyup, kendi çıkarırımı yazıyorum... Ciddi görünümü komik hastalık... Ben şanslı bir hasta olarak, şu anda tekerlekli sandalyede oturuyor ve bilgisiyara bunları yazıyorum. ....................................................... Adam düşünün,..eşekten düşme gerekçesini öğrenmiç ve mutlu olmuş.. Demek ki, yaşam garip sürprizlerle doludur... ve bunlar tuzu, biberi olur beklentilerimizin. Yarın ne olacağını bilemeyiz ama mutlaka birşeyler olacaktır... Demek ki sorun psikolojik... öğrenilmiş çaresizliğin bir görünümü.... İyi de neden geri dönüşüm hızlı olmuyor... Yavaş oluyor bu işler... tedavi şeklini geçen sayfalarda yazmıştım... Çözüm yolu, yeni sorunlarla yoğrulmuş... Ama çözümsüzlükyok... ........................................................... Kopyala yapıştır... 36.SAYILARIN DİLİ (MS depresyon ilişkisi) 1. MS nin cinsiyete göre görülme oranı 1/4 erkek , ¾ kadın 2. Depresyonun cinsiye göre görülme oranı erkek 1/3, kadın 2/3 3. Depresyon ve MS nin çok görüldüğü yaşlar 25-45 4. Orgazm olamayan kadınlar % 50 civarında (Kaynaklara göre değişiklik var) Oranlar mutlak doğrular değildir elbette... ancak bazı ipuçlarını içerdiğini düşünebiliriz. Kadın ve erkeklerde MS ve depresyon oranları nerdeyse çakışıyor. Bir diğer seçenek de orgazm olamayan kadınlarda, depresyon ve MS oranlarının yüksekliği... Aslında cinsellik ile MS ve depresyon arasındaki bağlantıya ilişkin bir tespit yok... Orgazm olamayan kadınlarda, depresyon ve MS rahatsızlığının yüksek olduğu düşünülebilir. MS nin depresyon sonucu olduğunu veya aynı şey olduğunu düşünülebilir. Depresyonun , arkasında cinsel sorunların ağırlıkta olduğunu düşünülebilir. . Orgazm olamayan kadın depresyona adaydır. Aynı anlamda MS adayıdır. Depresyon nedenleri, psikolojik mi, organik nedenler mi... sonuç psikolojiktir ancak organik nedenler, psikolojik sorunlarla birleşirse, ağır seyredebilir. Orgazm olamayan kadın, potansiyel depresyon adayıdır.. Toplumsal baskılar, öğrenilmiş yanlışlar, kişinin kendisine ve doktoruna karşı dürüst olmasını engelleyebilir. Sorunlar farklı noktalarda aranarak, kişiler yorgun düşebilir... Sayısal tespitler, orgazm olamayan kadınların % 50 civarında olduğuui söylüyor....Uçuk ve sinyal veren bir sayı...Neden kadınlarda daha çok depresyon görülüyor, daha çok MS görülüyor.. Bilemem... 37.Sen de mi Brütüs... Bunun dersimiz iei ne alakası var... diyorsunuz. İnsanı düşman saldırılarından çok dost bildiklerinin ihaneti yaralar... Tarihi mesaj, bu anlama geliyor... Depresyonda, hasımlardan çok güvendiklerimizin tutumu etkili olur... Burada da delikanlılıktan taviz yok... Bardağı taşıran son damla kendi adamımız... Nasrettin Hocanın “hırsızın hiç mi suçu yok” fıkrasını araya not edelim. 17 Şubat 2013 Pazar 38.El netice Yürümedeki küçük aksamalar, bizi bir şekilde nörolojiye gitmemizi sağladı... Teşhis, alalelerde sertlik var... alın size kas gevşetici... Yıllarca kullandım... Yanlış teşhis ve yanlış tedavi zamanla güçsüz düşmeme neden oldu... Bir aşamada baston kullanmaya başladım... kas gevşeticiye devam... sözde alternatif tedaviler... Selçuk macenası... Nöroloji aynı kas sertliği, vs üzerine bina kurdu... Gerçekten bir sertlik var mı...incelenmedi. İki defa hastanede yattım...kortizon ve kortizon... teorik olarak kaslarda sertlik var... Rahatsızlığın psikolojik kökenli olduğunu rastlantı sonucu öğrendim... Olmaz böyle şey... dedirtecek bir durum... Adamın kendini mısır sanması fıkrasına neden güldüğümün fotoğrafı... Düzelme neden hızlı olmuyor... hızını bilemem...ancak benim dışımdaki olaylara hükmüm geçmiyor... Duygusal çocuk işte... Hastanede yattıklarım nereye gitti...Atta gitti... Sen mısır değilsin ahmet.... tavuklardan ve seksi şempanzeden çekinmen gerekmez...Bunu tam olarak benimsediğinde ayaktasn... Garip ama gerçek... Peki neden yürüme güçlüğü ve tekerlekli sandalye...neden MS taklidi... Bunu söyleyecek cesaretin varsa... söyle... kendine ve benzer konumdaki hastalara yararın olabilir... Soru 1. Cinsel sorunun var mı... bildiğim kadarıyla yok.. Soru 2. ...Cinsellikte bir sorun var mı... Soru 3 Hangi sorunu çözmeye çalıştın Soru 4.. .................................... ..................................... Aynı metin yukarıda olabilir 39. Cinsellikle MS nin ilgisi MS nin cinsellikle ilgisi doğrudan yok... O başka şey, bu başka şey... Cinsellik insan psikolojisini ciddi oranda etkiler...yerine göre mutluluk nedeni olabileceği gibi, yerine göre ,stres ve hatta depresyon nedeni olabilir... Depresyon sonucu gelişen organik rahatsızlıkları, MS olarak tanımlıyor olabiliriz... Sorun depresyona dayanırsa, psikiatri çözüm arayabilir. Peki geliştirilen pahallı ilaçlar, MS yi durdurabilir mi... Sorunun kökeni bulunmadıkça, kobay bile olunmaz... Kobay olunur da, boşa kürek çekmekle yetinilir... Hastalığın görüldüğü yaş aralığı, cinnsiyet ve depresyonla olan sayısal paralellik, bizi problemli cinsel yaşama götürebilir. Depresyonun nedenini cinselliğe bağlamak yanıltıcı olabilir... İlk cinsel deneyiminde bazı sorunlar yaşayan erkek ilginç bir deneydir. Gerçek bir sorunu olmadığı halde, cinsel organı sertleşmeyip, ilişkiye giremeyebilir... Azıcık manevi destek...sorun bitti... Şöyle bir senaryo düşünün... ilişkiye gireceği kişi, bu kritik anda... sen de erkek misin...deyip, ilişkiyi başlamadan bitirse ne olur... Ciddi bir deprem olmaz mı... Olaya erkek açısından baktık.... peki ilişkiye giremeyen bir kadın hangi süreci yaşar... Söylediklerim beni aşan konular... Fakat, psikolojik sorunlar olabileceği gibi, organik sorunlar da olabilir... Belki de çözümü ilaçlarda bulamayabiliriz... Cinsel sorunlar, psikolojikkökenli olabileceği gibi, organik nedenlerle de olabilir.... Olumsuzluklar birleşip, depresyona neden olabilir. İleri derecede, MS görüntüsünde karşımıza çıkabilir... Cinsel açıdan hiçbir sorunu olmayan insan da, cinsellik nedeniyle depresyona girebilir mi... Neden olmasın.... Seligman’ın öğrenilmiş çaresizliğine bakalım... Bir köpekbalığının, bir filin çaresizliğine bakalım... Kral çıplak diyen çocuk da aklımıza gelsin... Yapamadığım gözlem ve deney şu... Hastaların yaşamındaki önemli olaylar ve psikiatrik ve yapısal birsorun olmadığına dair raporlar... Hasta ile birlikte partnerinin de raporunu görmem gerekir... Konu cinsellik olunca, yanlış veya yanıltıcı yanıtlara hazırlıklı olmak gerekir... Beni aşan konulardan söz ederken...Bayındır’ın Kızılcaova Köyündeki tapınak veya doğal güzellik aklıma geldi... O kadar büyük ki, yanından geçerken bile göremiyorsunuz... Ancak ve ancak uydu haritası....16 Şubat 2013 Cumartesi 40 Aynanın söyledikleri Ayna her zamanki işlevinde... söylediği bir şey yok... Adam, zafer kazanmış bir komutan edasıyla gülümser mi... Evvet... gülümser.... Problem çözmenin zevki içinde, kalkıp yürümesine tek engelin kendi dünyası olduğunu düşünerek, gülümsemeye devam ediyor... 25 Şubat 2013 Pazartesi Psikolog ile görüşme 1. Tarih çizelgesi 2. Öğrenilmiş güçsüzlük 3. Sıtmanın nedeni 4. Gelişme 5. Kimin eli kimin cebinde 6. Oranlar 7. Geri dönüşüm kutusu 8. Boşanma nedenleri 9. Korkuyu öğrenmek 10. Korkuluğa takılıp düştüğüm.... 11. Acaba ben mısır mıyım kompleksi 12. Teşhis tamam tedavi ne aşamada 13. El netice 14. SAYILARIN DİLİ (MS depresyon ilişkisi) 15. Gözden Kaçanlar 16. Zorunlu Ev Hapsinin psikolojisi 17. Bir karikatürün anlattıkları 18. Soru işareti 19. Çökertme ve psikolojik saldırı 20. Öğrenilmiş çaresizlik.... 21. MS ile tanışmak 22. . Son gözdem 23. Son durum değerlendirmesi 24. Böcek avcısı çiçekler 25. Hitit Kabartmasının Düşündürdükleri 26. Cinsellikle MS nin ilgisi 27. Şov merakı olabilir mi 28. Görüntüye hayran olmak 29. Kişisel veriler 30. Hedef tekerlekli sandalye 31. Genç kadının sessiz çığlığı 32. Şiddetli geçimsizliğin gerçek nedenleri 33. Korku nedeni bulundu: Seksi şempanzenin göğüsleri 34. Soruna bak soruna 35. Rolleri öğrenmek 36. SAYILARIN DİLİ (MS depresyon ilişkisi) 37. Sen de mi Brütüs... 38. El netice 39. Cinsellikle MS nin ilgisi 40. Aynanın söyledikleri
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet Odabaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |