İnsan melek olsaydı dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Tam tamına bir hafta olmuştu ondan ayrılalı. Fakat hâlâ sol yanındaki sızı dinmemişti. Dineceğe de benzemiyordu. Hele ayrılacakları son anın görüntüsü iyice kavuruyordu yüreğini. Kolay mıydı? Koskoca on yıllık bir beraberliği bir anda silip atmak. Onunla dolu dolu geçen on koca yıl. Onunla büyüyüp, onunla olgunlaşmıştı. Sıkıntılarını, sevinçlerini, içinde kopan fırtınaları beraber atlatmışlardı. Onunla ilk tanıştığı günü hatırladı. Gençti ve yakışıklıydı. Etrafında bir sürü kız vardı. Fakat içlerinden hiç birine kanı kaynamamıştı. Onun istediği yıldırım aşkıydı. Onu gördüğünde heyecanlanacak, dizleri titreyecek, dahası göklere uçacaktı. Ne kadar çabaladıysa da karşısına çıkmıyordu Leylâsı. Arkadaşıyla çay bahçesinde buluşacaklardı. Çay bahçesine girdi ve masalara bakmaya başladı. Sonunda görmüştü arkadaşını. Kucaklaştılar ve oturdular. Sohbete başladılar. Sonra o katıldı aralarına. İlk tanıştığında çok kayıtsız kalmıştı. Onu tanımaya çalışıyordu. Hatta arzu ettiği aşk tanımının dışında bir duyguydu hissettiği. Ertesi gün tekrar buluştular. O, bütün cazibesini kullanarak onu baştan çıkarmıştı. Onu ilk öptüğünde midesi bulanmış, aynı zamanda da başı dönmüştü. Kokusunu ciğerlerine çekmiş, ruhununun ruhuyla bütünleştiğini hissetmişti. Her an, her gün daha fazla bağlanıyordu. El ele, göz göze dolaşıyorlardı. Ne olmuştu da bu duruma gelmişlerdi. Bir türlü anlam veremiyordu. Tek bildiği, onu çok özlediğiydi. Onların ayrılığına o adam sebep olmuştu. Karşısına geçmiş, bilmiş bir tavırla,“[ italik ]Ondan ayrılmanız gerekiyor. Yoksa canınız tehlikede! “ demişti. Çok düşünmüş, çıkış yolu bulamamıştı bir türlü. En sonunda onu şimdi oturduğu yere çağırmış, ayrılık kararını bildirmişti. Ayrılmaya razı olmuştu. Son bir isteği vardı. Son kez öpüşmek, sonra da ardına bakmadan gitmekti. O son öpücüğün ardından tam tamına bir hafta geçmiş olmasına rağmen onun tadı hâlâ dudaklarında ve damarlarındaydı. Hayat onsuz nasıl devam ederdi? Bilmiyordu. Düşünceleriyle boğuşurken yanına birinin oturduğunu fark etti. Orta yaşlı bir adamdı. Sessizce ilişti banka. Döndü adama baktı. Gözlerine inanamadı. Ayrılalı bir hafta olmasına rağmen o başkasını bulmuştu bile. Şimdi o adamla öpüşüyordu. Hem de kendisine aldırmadan. Hepsi yalan mıydı? Aşk aldatmaca mıydı? Katlanamazdı bu ihanete. Yerinden kalktı ve yürümeye başladı. Orta yaşlı adam, bir taraftan onu öpüyor, bir taraftan da yaydığı dumanları büyük bir aşkla seyretmeye devam ediyordu. Arkasına baktı son kez.” Elveda yalancı aşkım” dedi sessizce. En yakındaki büfeden gıcır gıcır bir sigara paketi aldı. Özenle açtı. İçinden tertemiz bir dal sigara çıkardı ve ateşledi. Oh olsundu eski aşkı. O yeni bir aşk bulmuştu yeniden. Ciğerlerine çekti eski sevgilisine inat.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nermin Güday Kaçar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |