|
 • ÝzEdebiyat > Öykü > Çocuk |
1
|
|
|
|
ATATÜRK'ÜN ÝLKOKUL ANILARI: MUSTAFA OKULA BAÞLIYOR
Mustafa okula baþlayacaktý. Babasý Ali Rýza Bey oðlunun laik eðitim veren Þemsi Efendi Ýlkokulu’na gitmesini istiyordu. Annesi Zübeyde Haným ise, mahalle mektebine gitmesini arzu ediyordu. Bu konu etrafýnda fikir çatýþmalarý sürüp gidiyordu:
Zübeyde Haným: “ Ne var yani Þemsi Efendi Ýlkokulu’nda? Ne öðrenecek orada? Hem orasý uzak. Mahalle mektebi þuracýkta. Oraya gitsin istiyorum. “
Ali Rýza Bey: “ Haným, okulun yakýnlýðý, uzaklýðý önemli |
|
2
|
|
|
|
Doksanlý yýllarda Almanya'da çocuk edebiyatý üzerine Yüksel Pazarkaya baðlamýnda kýsa notlar. |
|
3
|
|
|
|
Altýn nine ise bu duruma hiçbir þey söylemez, üzüldüðünü ve kýzdýðýný belli etmezmiþ. |
|
4
|
|
|
|
SÝVRÝKOZ ZAMANA KARÞI
Sivrikoz'un küçük yaþlardan itibaren kafasýna takýlan sorular vardýr. Yýllar geçtikçe bu sorular daha da belirginleþir. Annesine, babasýna, amcasýna, dayýsýna bu sorularý sorar fakat gelen cevaplar tatminkar olmaz. Ýyi, güzel diyorsunuz da benim beklediðim cevaplar bunlar deðil, der. Babasý bir gün: " Sivrikoz beklediðin cevaplar bunlar deðilse sen sorduðun sorularýn cevabýný biliyorsun demektir. " der de Sivrikoz babasýna cevaplardan tam olarak emin olmadýðýný söyler. Sivrikoz'un sorduðu sorular nedir?
Acýmasýzca geçen zaman, insanlarý neden yaþlandýrýyor?
Ýnsanlarýn görünüþleri neden deðiþiyor?
Zaman geçtiði için, insanlar yaþlanýyorsa zamaný durdurmak mümkün deðil midir?
Sivrikoz bir gün babasý Hacivat'tan izin alýr ve zamaný arayýp bulmak, onunla hesaplaþmak için, yola çýkar. |
|
5
|
|
|
|
KATÝL SAKIZ
On beþ yaþýndaki iki kýz arkadaþ Gizem ile Çaðla evin balkonunda oturmuþ, konuþuyorlardý. Aniden bir güvercin geldi ve bahçedeki aðaçlardan birine kondu. Güvercini gören Çaðla çiðnemekte olduðu sakýzý aðzýndan çýkardý: " Bak Gizem, þu sakýzý güvercine atacaðým. Güvercin sakýzý görmezse iyi ama görür de yerse dünyasý deðiþir. "
" Dünyasý mý deðiþir? O zaman atma sakýzý. Güvercine yazýk. "
" Hayýr atacaðým. Ýþte attým. "
Çaðla'nýn attýðý sakýzý güvercin gördü ve kanatlarýný çýrparak, sakýza doðru uçtu. Bunun üzerine Gizem heyecanla baðýrdý: " Dur güvercin, yeme o sakýzý. Senin sonun olabilir. " |
|
6
|
|
|
|
Yavru hamsi annesi ile birlikte Karadeniz’de yaþýyormuþ. Onlar sýk sýk deniz yüzeyine çýkýp etrafý seyrediyorlarmýþ. Yavru hamsi annesini sorduðu sorularla bunaltýyormuþ: “ Anne, bu dünya niye var? Sen neden varsýn? Ben neden varým? Bu deniz niye dalgalý? Neden büyük balýklar küçük balýklarý yiyor? “
Annesi yavru hamsinin sorduðu sorulara bir cevap bulamazken, yavru hamsi bir soru daha sormuþ: “ Anne, sen anne olmuþsun ama neden az büyümüþsün? Pek çok balýðýn yavrusu senden büyük. “
Bunun üzerine annesi: “ Yavrum, hamsiler en çok yirmi santimetre olurlar. Bizim cinsimiz böyle. Fazla uzamýyoruz. “
Yavru hamsi: “ Anne, balinalar yirmi metre olurmuþ. Ben de büyüdüðümde yirmi metre olabilir miyim? Bunun için ne yapmam gerekir? “
Anne hamsi: “ Caným yavrum, beni geçen yýla döndürdün. Ayný þeyi ben de düþünmüþtüm. O zamanlar senin kadar bir yavruydum. Palamut sürüsü, bizim sürüyle birlikte annemi de yutmuþtu. Tek ben kurtulmuþtum ama bu koca denizde yalnýz ve çaresiz kalmýþtým. Birden uzaklardan gökkuþaðý belirdi. Gökkuþaðýnýn altýndan geçenin dileði kabul olurmuþ. Çok uðraþmama karþýn, gökkuþaðýna eriþemedim. “
|
|
7
|
|
|
|
Dýþ güzellik geçici, ruh güzelliði ise kalýcýdýr. |
|
8
|
|
|
|
Bir varmýþ bir yokmuþ. Bir Keloðlan varmýþ. Anasýyla birlikte karýnca kararýnca geçinip giderlermiþ. Bir yýl hiç yaðmur yaðmamýþ, kýtlýk olmuþ. Ekinler tarlada, meyveler dalda, üzümler baðda susuzluktan kavrulmuþ. Dereler, ýrmaklar kurumuþ. Bunun üzerine anasý Keloðlan'ý iþ bulup çalýþarak para kazanmasý ve kýþlýk yiyecek almasý için kasabaya gitmeye ikna etmiþ. |
|
9
|
|
|
|
Bir gölün çevresinde binlerce ördek yaþýyordu. Bu ördekler, çeþitli yarýþmalar düzenlerler, centilmence mücadele ederler ve birinci gelenleri ödüllendirirlerdi. Son birkaç yýldýr yapýlan yarýþmalarda birinciliði Gadro kazanýyordu. Yüzme yarýþý olsun, dalma olsun, güzel yürüme yarýþmasý olsun Gadro hep önde, hep birinciydi. Gadro, arkadaþlarý oyun oynarken tek baþýna antrenman yapmýþ, hýrsla kendini büyük bir þampiyon olacaðým diyerek yetiþtirmiþti. Birinci olamamak diye bir þeyi düþünemezdi. Zaten her þeyden emin olmadan yarýþmalara katýlmamýþ ve girdiði ilk yarýþmadan zaferle çýkmýþtý. |
|
10
|
|
|
|
Aylardýr dünyayý dehþet ve korku içinde býrakan Kara Vandallarýn Kobanê’ye saldýracaklarý haberleri geliyordu çöl taraflarýndan. Kara elbiseli, kara bayraklý ve kara kalpliydiler… Hunharca öldürüyorlardý, yakaladýklarýný kesiyor, kadýnlarý satmak için kaçýrýyorlardý. |
|
11
|
|
|
|
Ýbiþ ok ve yay alarak Uludað'a sýrtlan avýna çýkmýþ. Gezmiþ, dolaþmýþ, ortalýkta hiç sýrtlan yokmuþ. Derken, Serdar Yýldýrým'a rast gelmiþ. Serdar yaþadýðý zamandan 650 yýl gerideymiþ. Elinde tüfek varmýþ, belinde fiþek doluymuþ. Ýbiþ'e aslan avýna çýktým, demiþ.
Ýbiþ: " Hani ok, hani yay? Neyle vuracaksýn aslaný? "
Serdar: " Bak Ýbiþ, ok ve yay ilkel silahlar. Bu gördüðün tüfektir. Tüfeðe þu fiþeklerden koyarsýn, sonra tetiði çektin mi, dan, hop aslan yerde. "
Ýbiþ: " Küçücük fiþek mi aslaný yere düþürecek? Fiþek aslana çarpar sonra aslan sana kýzar. Kaçarken tozu dumana katarsýn. Hele yakalamasýn aslan seni, bir lokmada yutar. " |
|
12
|
|
|
|
Keloðlan kasabaya giderken yolda bir kýlýç bulmuþ. Kasabaya varýnca kýlýcýn sahibini aramaya baþlamýþ. Kime sorduysa ne kýlýcý daha önce gören ne de sahibini tanýyan çýkmamýþ. Hayvan pazarýndan geçerken küçük bir kalabalýk Keloðlan'ýn etrafýna toplanmýþ. Birkaç kendini bilmez Keloðlan'la alay etmeye baþlamýþ.
Adamlardan biri orta yere bir kuzu getirmiþ:
" Þu kuzuyu kýlýçla keselim. Þiþe takýp döndürelim. Nar gibi kýzartalým. Afiyetle yiyelim. " demiþ. |
|
13
|
|
|
|
Büyükçe bir bahçenin ortasýnda küçücük bir havuz. Bu havuzda minicik bir balýk. Kýrmýzý balýk Mega. Onun hikayesi inanýyorum ki, pek çok okuru derinden etkileyecektir. Sarsýlmaz bir iradesi vardý Mega’nýn, taþ gibi. Asla yolunu þaþýrmadý. Ayrýca mangal gibi yüreði vardý, korkusuzdu. Haksýzlýklarý gördüðü anda resmen patlardý. |
|
14
|
|
|
|
Yemek yiyen adamlardan birisi, býçaðýn ucunu batýrarak alýp örtü sofrasýna koydu birkaçýný. Býçakla böldü onlarý. Beþ altý kiþiydiler. Hemen yemeye koyuldular. O þeyleri aðzýna atanlar, parmaklarýný da yalýyordu. Demek ki çok tatlý þeydi o yedikleri. Öyle bir caný çekti ki oðlanýn, aðzý sulandý… |
|
15
|
|
|
|
Hayvanat bahçesinden iki papaðan anlaþmýþ ve kaçmaya karar vermiþler. Kaçmak için uygun bir zaman kollamaya baþlamýþlar, günlerden bir gün hayvanat bahçesindeki görevlilerin ihmalini ve kapýnýn açýk býrakýldýðýný görünce bizim iki kafadar kafeslerinden çýkýp, kaçmýþlar. |
|
16
|
|
|
|
Eskiden, Ýran’da, Ýsfahan þehrinde, Cemal adýnda kervancý bir genç yaþardý. Kervan sahipleri kervanlarýný çok güvendikleri Cemal’e gönül rahatlýðýyla teslim ederler ve onun kervandaki mallarý kendi malýymýþ gibi koruyup, gözeteceðini bilirlerdi. |
|
17
|
|
|
|
O kýpýr kýpýr yýllarda en sevdiðim oyundu saklambaç. Tanýdýk tanýmadýk kim varsa toplanýr, tâ gece yarýlarýna kadar saklanýrdýk. Çanak çömlekler patlar, kurtlar topallardý. Ýyi saklanamayýp sobelenenler çok olursa parmak çekilirdi. Arada karakediler de çýkardý tabii. |
|
18
|
|
|
|
Bir varmýþ, iki varmýþ, üç varmýþ, beþ varmýþ. Bir Keloðlan varmýþ. Caný çalýþmak istemezmiþ, bütün gün evde yan gelip yatarmýþ.
Bir de Don Kiþot varmýþ. Yel deðirmenlerine savaþ açmýþ. Nerede bir yel deðirmeni görse hücum deyip saldýrýrmýþ. Don Kiþot'un yolu bir gün Anadolu'ya düþmüþ. Anadolu'da çok aramýþ ama yel deðirmeni bulamamýþ. Köylülerle, kasabalýlarla konuþmuþ, hayallerini anlatmýþ. Herkes, ey Don Kiþot, senin ilacýn Keloðlan'dýr. Keloðlan'ý bul, onunla konuþ, bize anlattýklarýný ona da anlat, sana yol gösterir, demiþler.
|
|
19
|
|
|
|
Ýstanbul Gülhane Parký’ndaki hayvanat bahçesinde zürafalar için oldukça geniþ bir yer ayrýlmýþtý. Burada anne ve baba zürafa ile iki yavru zürafa kalýyordu. Onlar gün boyu geziyorlar, ziyaretçiler de onlarý seyrediyordu. Anne ve baba zürafa yýllardýr burada bulunduklarý için durumu kabullenmiþler, bu hayata alýþmýþlardý. Fakat yavru zürafalarýn caný çok sýkýlýyordu. Devamlý olarak babalarýna “ Babacýðým, bizler burada daha ne kadar zaman kalacaðýz? Bizleri masallarda anlattýðýn o güzel yerlere ne zaman götüreceksin? “ diye sitem ediyorlardý.
|
|
20
|
|
|
|
Koli kutusunun içinden neler çýkmamýþtý ki? “Pal Sokaðý Çocuklarý”, “Fareler Cumhuriyeti”, “Uzun Çoraplý Kýz Pippi”, "Gülibik", "Fadiþ", “Küçük Prens”... Hemen oracýkta paylaþmýþlardý, sen þunu al, ben bunu alayým. |
|
|
|