Her þey ancak sevgiyle satýn alýnabilmelidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Tam otuz beþ yýl önce ayrýldýðým, çocukluk arkadaþým Cengiz'i buluyorum Ýstanbul'da. Akþam telefon açýyorum. Annesi Rukiye haným çýkýyor. Tok ve kendinden emin bir ses geliyor kulaðýma. Osmanlý kadýnlarýný andýran, gür bir ses. Kendimi tanýtýyorum. Ama beni anýmsayamýyor. Nereden anýmsayacak? Aradan tam otuz beþ sene geçmiþ. O, beni býraktýðýnda dört-beþ yaþlarýnda mini minnacýk bir çocuktum. Otuz beþ sene öncesini hatýrlatýyorum. Annemin ve babamýn adýný söylüyorum. O zamanlar, komþumuz olduklarýný söylüyorum. Uzun bir "aaaaaa!" sesi iþitiyorum. Þimdi anýmsýyor. "Yarýn mutlaka gel" diyor. Pazarda sergi açýyormuþ. "Kadýköy'de Salý Pazarýnda bulabilirsin" diyor. Söðütlüçeþme'de trenden iniyorum. Karþýmda Fenerbahçe Þükrü Saraçoðlu Stadý heybetiyle duruyor. Pazarý soruyorum. Gösteriyorlar. Biraz sonra eski dostlarý buluyorum. Rukiye Haným, oldukça yaþlanmýþ. Ama yaþýna raðmen dinç duruyor. Cengiz'i tanýmakta hiç de zorluk çekmedim. Kýzýl saçlarý ve gülümseyen beyaz yüzü kendini hemen ele veriyor. Kucaklaþýyoruz. Eee kolay deðil. Otuz beþ yýlýn hasreti var. Hacý Bey Amcayý soruyorum. "Geçen yýl sizlere ömür" diyor. Babasýnýn ölümünü paylaþýyor benimle. Belli ki hala unutamamýþ. Hatýrladýðým kadarýyla çok iyi niyetli, dürüst, temiz, yardýmsever bir insandý Hacý Amca. Annem ve babamýn selamlarýný iletiyorum. Annem, bu insanlara minnet borçlu. "Çok ekmeklerini yedik, haklarý var üzerimizde" der her seferinde. Uzun uzun konuþuyoruz. Sohbet ediyoruz. Cengiz Ýstanbul'un zorluðundan söz ediyor. Bunaltýcý olduðunu ve çok yorulduklarýný söylüyor. Hele de kýþ mevsiminde, yaptýklarý iþin çekilmez olduðunu söylüyor. Bu arada müþteriler gelip gidiyor. Ýþinden geri kalmamasýný istiyorum. Senden önemli deðil diyor. Çay ýsmarlýyor. Afiyetle içiyoruz. Her yudumda yýllarýn acýsýný çýkarýyoruz. Küçüklüðümüzden hatýrda kalanlardan söz ediyoruz. Gözlerimiz doluyor. Aðlamaklý oluyoruz. Vakit her zamanki gibi çabuk geçiyor. Öðleden sonra randevum var oraya yetiþmek zorundayým. Ýzin alýp ayrýlýyorum. Kýbrýs'a davet ediyorum. Birbirimize tekrar sarýlýyoruz. Belki bir daha hiç görüþemeyeceðiz. Rukiye Haným, anneme ve babama çok selamlar yolluyor. Haklarýný helal etsinler diyor. Benim de hakkým geçmiþse helal olsun diyor. Ayrýlýyorum. Gemiye binip, Alibeyköy'e geçeceðim. Orada Kýbrýslý doktor arkadaþým Cuma Emiroðlu var. Onunla görüþeceðim. Saðlýk açýsýndan bazý þikayetlerim var. Gelmiþken onlarý da dile getireceðim. Beni bekliyor. Eðer Ýstanbulda iseniz, randevunuz var ise mutlaka iki üç saat öncesinden yola çýkýnýz. Yoksa mutlaka randevunuzu kaçýrýrsýnýz. Çünkü Ýstanbul trafiði size hep muhalefetlik yapar. Varacaðýnýz yere, bir türlü zamanýnda varamazsýnýz. Eminönü'nde Alibeyköy otobüslerini bekliyorum. Yaklaþýk iki saattir gelmiyor. Kime sorarsam 99 veya 47 nolu otobüsler oradan geçer diyor. Fakat iki saate yakýn hiç bir otobüs o yöne gitmiyor. Nihayet 99 nolu otobüs duraða yanaþýyor. Þoföre soruyorum. Baþýný evet anlamýnda sallýyor. Hemen dalarcasýna biniyorum otobüse. Eyüp Sultan tarafýndan ilerliyor otobüs. Haliç'in güzelliklerini seyrederek gidiyoruz. Yer yer parklar bulunuyor. En önemlisi de on, on beþ yýl öncesinin Haliç manzarasý kalmamýþ. O müthiþ, kötü kokular yerini güzelliklere býrakmýþ. Kaptan þoför, Alibeyköy'e gelince beni uyarýyor. Burasý diyor. Alibeyköy Özel Haliç Hastanesini soruyorum. Son durakta, meydanda inmemi söylüyor. Meydana gelince karþýsý diye hastahaneyi bana gösteriyor. Otobüsten iniyorum. Hastane tam karþýmda duruyor. Danýþmaya uðruyorum. Bir hemþire beni alýp Dr Cuma'ya götürüyor. Hastanenin arka tarafýnda bir bahçede oturuyor. yanýnda da bir doktor arkadaþý. Samimi bir hava içinde kucaklaþýyoruz. Hemen bana Kýbrýs'ý soruyor. Kardeþlerini soruyor. Ýyilik ve güzellik haberlerini veriyorum. Baþ hekim ve bir kaç doktor daha geliyor. Küçük bir tören var. Bir bayan doktor baþka yere gidiyor. Bir veda töreni. Ayrýlacak olan bayan doktor da geliyor. Baþ hekim babacan birine benziyor. Bizleri unutma diyor. Bayan teþekkür ediyor. Tatlýlar yeniyor ve kolalar içiliyor. Baþ hekim bir Ýngiliz Atasözünü hatýrlatýyor: "Geldiðinizde kimse ayaða kalkmazsa önemli deðil; ama ayrýlýrken herkes sizi ayakta uðurluyorsa bu sizin için çok önemli" diyor. "Anadolu'da görev yapanlar bilir. Ýlk vardýðýnýzda herkes size hoþ geldine gelir. Ayrýlýrken de mutlaka sizi yemeðe götürürler" diyor. Biz yemeðe götüremedik ama bu naçiz töreni kabul ediniz. Daha sonra bir baþka doktor geliyor. Konuþmasý her ne kadar Ýstanbul aðzýna yaklaþmýþsa da hala Kýbrýs aðzý ile konuþuyor. Cuma, bizi tanýþtýrýyor. Yrd. Doç. Dr Güren Dellaloðlu. Kýbrýslý diyor. Ve benim de Kýbrýs'tan geldiðimi, Güneþ gazetesinde yazdýðýmý söylüyor. Dr. Dellaloðlu, ilk önce trafiði soruyor. hala kazalarýn yoðun bir þekilde olup olmadýðýný merak ediyor. Yollardaki kamera sisteminin baþlayýp baþlamadýðýný soruyor. Ben de gerekli bilgileri veriyorum. Kendisi .nternetten Kýbrýs gündemini takip ettiðini söylüyor. Güneþ Gazetesinin internette olmadýðýný, bu yüzden okuyamadýklarýný söylüyor. Çalýþmalar yapýldýðýný kýsa bir süre içinde internette bulabileceðini söylüyorum. Artýk, Ýster istemez konu Kýbrýs oluyor. Kýbrýs hakkýnda diðer doktorlar da düþüncelerini aktarýyorlar. Hatta biri askerliðini Girne'de yapmýþ. Pek de memnun ayrýlmadým diyor. Baþka biri de "Normaldir. Kim askerliðini yaptýðý yerden memnun ayrýlmýþ ki?" diyor. Gülüyoruz. Dr Cuma beni bir doktora gösteriyor. Bu arada film de çekiliyor. Korkulacak bir durum olmadýðýný öðreniyoruz. Bu da beni sevindiriyor. Akþam olmak üzere. Hastaneden Dr Cuma ile birlikte çýkýyoruz. Beni Mecidiyeköy'e kadar özel arabasýyla getiriyor. Burada Kadýköy otobüslerine biniyorum. Ýstanbul'un güzelliklerini seyrede seyrede gidiyorum. Ýstanbul'da gün batmak üzere. Boðaz Köprüsü'nün üzerinden geçiyorum. Boðaz altýn gibi parlýyor. Sanki güneþten yanmýþ da alevler almýþ gibi. Bu Ýstanbul'da son günüm. Yarýn erkenden ayrýlacaðým. Ýstanbul'un bütün güzelliklerini geride býrakacaðým. Kim bilir bir daha ne zaman ayak basarým? Kýsmet. Artýk tatil yavaþ yavaþ bitmeye baþladý. Son duraðýmýz Bursa. yarýndan itibaren Bursa'da olacaðým. Bir Osmanlý yadigarý olan tarihi, Yeþil Bursa'yý da dilim döndüðünce, elim yazdýðýnca sizlere anlatmaya çalýþacaðým.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |