İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
Kendisinin korkması ve titremesi nasıl yıldırımı şimşeği gök gürlemesini vermiyorsa, teolojik basıncı oluşacak çevresel etkiler de dini ve tanrı anlayışını vermiyordu. Kolektif güç dışında ne arabayı siz yapıyordunuz. Ne de arabayı yapan güç evrene teşmil edilir tek güçtü. Arabayı yapan güç, evrensel işlerge üzerinde fizik, kimya, kuvvet yasalarıyla kolektif özneydi. İstersem ağaca tırmanıyordum. Öyleyse beni ağaca tırmandıran vardır, mantığı daha baştankara bir mantıktı. Sizi ağaca tırmandıran bir kurt kovalaması ya da açlığınızın meyveye olan eğilimi ise, sizi tırmandıran güçteki enerji işlergesi evrene teşmil edilecek bir eserden müyesser teolojisi değildir. Aksine ilk sel atalar bunlara karşı rast gele tepkilerini oluşsalar bile bunlar çevrenin üssel belirsizle oluşu içinde, içlerine doğan huzursuzlukla anlamlandıramadıklarıydı. Hale yola koyup gerçekleştiremedikleriydi. Hale yola koyamadıkları; teoloji, metafizik, pozitivistlik gibi kategorize edemedikleriydi. Bu nedenle animist bir anlamayla groteski bir düşünüşler anlamasına sahiptiler. İlk kategorize edici düzenli düşünmeler kolektif bir totem alan içinde oluşacaktı. Kolektif düşünce gücü ve kolektif bir akıl olmadan; kolektif olmak gibi teoloji gibi kendisi dışında bir güçle kategorize edici bir düşünce o dönemler içinde pek pek olası değildir. Yani ilk sel atalar Güneş'e aydınlık-sıcaklık gibi eğimliyseler de bu eğim Güneş'i kendileriyle başlatan bir eğimdi. Değilse bu eğim "Güneş mutlaka bir güç nedenle var" diyebilen bir eğim değildi. Zaten ilk sel atalar her şeyi kendisinden başlatmakla ve bağıl olan her şeyi kendisiyle kategorize ettiklerinden, kendisi dışında "teoloji gibi bir kategorize ediciliği" bilmiyorlardı. Çünkü ilk sel atalar henüz dıştan gelen kolektif etkiyi bilmiyorlardı. İlk sel atalar çevre alan etkisini kendisiyle başlatan tek biçimli bir canlıcılıkla olmanın kategorizesine sahiptiler. Güneş, rüzgâr kolektif etki değildiler. Kolektif etki büyük oranda kontrol edilir bilinirdir. Oysa Güneş rüzgâr bilinir kontrol edilir değildiler. Bu nedenle güneş ve rüzgâr etkisini kendilerinden başlatmakla süreci kontrol etmeye, süreç içinde yeni eylem alanı açmaya başlıyorlardı. Bu şu demek teolojinin kendilerinden başlatacakları hiç bir etkisi yoktu. Animizim (canlıcılık) süreci kendisinden başlatan imge eylem olmakla çevrede de kendisi gibi "canlı, istemli, haz ve elemle" oluşu kategorize eden teskin bir söylemdi. Bu düşünce kendi dışında dünyayı ve çevreyi düzenleyen bir düşünce değildi. Kişinin kendisiyle başlattığı kategorize edicilik kişinin kendisiyle sınırlı olup, kalıcı ve sürekli olamıyordu. Oysa teoloji kendisinden sonra da vardı. Kişinin kendisinden sonra olan, her kişinin her doğumun kendisiyle başlattığı algılardı. Ki bu özne oluş her hayat formunda olan bencillik ve korunan yasaydı. Kendi dışında etki ile süreci başlatacak olan sınırsızla kategorize edicilik, ancak kolektif alanın kapasitesiyle kendisinden sonraya doğru olmakla olanaklıydı. Hayat, dünyayı yaşantılarken çevreyi kendisiyle düzenliyordu. Hayatın kendisini çevreye uyum etmesi de, dağı delecek; yeri köstebek yuvası yapacak denli çevreyi kendisiyle düzenlemeydi. Çevreye uyum, çevrenin bilgisiydi. Bağıl olgu ve olayları kendisiyle başlatmanın kendisi de bir bilgiydi. Çevreye uyum etmesi ve çevresini kendisine uyum etmesi nedenle denizin üstünde köprü olup, uzaya çıkıyor, enzimlere sahip oluyordu. Çevreye uyum dıştan kendisine gelmekle birlikte, dıştan geleni bilgiyi uçak yapmak gibi kendisinden çevreye doğru başlattığı bilgi gibi başlatamadığı bir bilgiydi. Kolektif hafıza kişide yoktu. Kolektif hafıza kişinin dışında kişiden bağımsız kolektif kaynaklıydı. Sürü kolektif düşünceyi içermez. Sürü içinde sürü güdüsüyle yaşamı deneylemenizin içinde "sürü etkisi" vardır. Sürü etkisi, grup etkisi belli belirsiz dış etkiyi başlatacak olan deneyimdi. Sürü etkisi yalıtıma edilmiş durum olan içinizdeki siz olmayanlarla birlikte, siz olmayı bağıtlayan bileşimin gücü olmakla iç dünyanızdan ileri gelmekte olan bir güçtür. Mağara yaşamı, sosyal grup yaşamı kolektif oluşu içeren belirsizle bir üssel davranış içerse de grup davranışı kolektif süreç değildi. Neden? Bir grup hep birlikte ava gidiyor, hep birlikte savunma içinde oluyorsa; amaçlı olacak bir artık zaman ve kolektif birim zaman ortaya koyamazlar. Böyle olunca sosyal bir grup tekil kişi davranışının çoğullaşmış, kalabalıklaşmış biçimi olmaktan öte gidemez. Yani grup aşaması kolektif oluşa bir tomurcuklanma olacakla çiçeklenemeden kalmaktır. Eş deyişle grup yaşamı kolektif yapılar gibi bir türlü enerjiyi başka tür enerjiye çeviren işlerge gücünün tahrik kuvvetini veremez ve işleyim kuvveti takaslarını da ortaya koyamazlar. Bunları neden söylüyordum? İlksel atalar dünyada belirir belirmez sosyal yaşam içinde olsalar da kolektif yaşam içinde değildiler. Kolektif yaşam içinde olmayınca kolektif güç, kolektif deneyim, kolektif yalıtım, kolektif kapasite ve kolektif düşünce kolektif akıl, kolektif imge, kolektif birikim, kolektif depo enerji, kolektif tasarımla uçma hevesini uçağa dönüşecek kapasite içinde değildiler. "Kolektif bir depo enerji olmadan" duygulansalar da, şiir yazamazdılar. Uçma hevesleri olsa da kuşu taklit eden kol çırpmaktan öte uçamaz, uçağı ortaya koyamazdılar. Yani dıştan gelen çevrenin uçma basıncı kolektif güçle uçağa, dine, teolojiye dönüşecekti. Din ve metafizik söylem tekil kişinin hiç bir işine yaramazdı. Ağaca çıkıp meyve toplamak dışında dışta gelen soyutlamalara kapanmak zorundaydı. Soyut oluş, düşünmenin tek kaynağı değildi. Ama soyutlama yetisi kişideki hayal gücünü harekete geçirdikten sonra kişiye dıştan gelen groteski anlamaları; kişinin hayallerini toplumsal donanımla gerçeğe dönüştürmesi, eyleme kaynak olmasıydı. Toplumsal donanımdan yoksun tekil kişiler, kendilerinden başlattıkları olaylarla kendiişlerine yaramayan bir enerji harcanmasına karşı, kısa bir süre sonra kişi kendisini bu enerji harcanmasına kapatır. İlksel kişiler kolektif kuvvetten yoksun olmakla belirsizlerin açılmasına, belirsizlerin ortaya konmasına olanak vermemekle kişi tam bir kapanmaya ve ihtiyacı kadarla sınırlı bir çevre duyarlılığı içinde olmaktan öte, zaten kendisine kapalı olan teolojiye hiç gitmeyecekti. Çünkü o aşamada teoloji de yoktu olan dış etkiyi kendisiyle başlatamadığı için teolojinin o aşamadaki kişiye vereceği hiç bir şey yoktu. Böyle bir çevresel etki, bir süre sonra kişinin gürültüye alışıp gürültüyü duymaması gibi alışmaya dönüşecekti. Kişinin enerji israfına kapanması olacaktı. Oysa tekil kişi yaşamı içinde ve sosyal grup yaşamı içiyle ilk sel yaşam içinde "kolektif oluş eksikti". Baştan totem yapılara gelene kadar olup biten süreç içinde kolektif yapının eksik olması nedenle ilk sel atalar çevresel baskıları; yıldırıma, paratonere; uçağa, piste; teolojiye ve öte dünyaya fikrine dönüşemeyecektiler.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |