Hayaller olmasaydı, umutlar dünde kalırdı. - Dolmuş atasözü |
|
||||||||||
|
Sahile iner gece rengine bürünen mavinin karşısında yudum yudum çay mı içsem, ya da sakin semti bir saat tempolu mu yürüsem diye düşünürken, bir patlama sesi geldi evin yakınlarından… Üç kere damağımı çektim… Bir elimde eşofman, diğerinde krem rengi keten pantolon kalakaldım. Böyle zamanlarda kollarına koşacak Babamı arıyorum hüzün değil mi? Hayatta Baban yoksa işte sevgili günlüğüm ne acıdır ki nereye koşacağını bilemezsin. Nereye koşacağını bilmeden olduğun yerde öylece kalmanın adıdır; Babasız olmak… Üç kere Bismillahirrahmanirrahim dedim, üç kere derin nefes aldım ağzımdan ve burnumdan, sekiz saniye değil de üç saniye tutabildim aldığım nefesi, hemencecik veriverdim gerisin geri dünyaya… Madem burnumdan getirecektin, ne diye alelacele veriverdin nefesi diyemedim… Diyemedim ki nefesler sayılı; iktisatlı kullanmak lazım…İktisatın da nefesten haberi var mı derin mevzu.! Korkmuştum; bir avuç derler ya hani kalbimizin büyüklüğünü tarif ederken, tarif edenler görenler aynı zamanda bilenler sanırım, dışarıdan kalbime dokundum elim ile; içeriden hislerimle nabzım yükselmiş bu seste neyin nesiydi sakin muhitte? Heh dedim heh, tekerlek patladı zaar! Fotoğrafı güzel arkadaşım Nazan tribünden çekmiş eline sağlık yüreği güzel arkadaşımın, buradan da teşekkürler ediyorum tekrardan kendisine; dünden fotoğraf, elemede de kalbim çıkacaktı yerinden, herkes gibi… Önceki yazımda da bahsettiğim üzere suya girene kadar bizim heyecanımız, belki de kalbimizin çırpınışı suyla yaşadığı aşka bir an önce kavuşma isteğide olabilir! Hayırlısıyla elemeyi de geride bıraktık… Avucumuz kadar büyüklükteki kalbimizde neler var neler… Güzelliklerin yanında dur dur yazacağım; tutma elimi sevgili günlüğüm, çekme bırak kalemi✍🏻 ve senin gücün yeter mi benim kalemimin özgürlüğünü kısıtlamaya bi düşün bakalım! Hatta bir kaç kere düşün!! Kalbimize etmediğimizi bırakmadık belki de; belki de Otu; otun yanında …..umu doldurduk bilmeden!? Yalnız bebekler mi her gün ınga der, ınga dedikçe bir arpa boyu büyür sanırsın; hımm hımmm sevgili günlüğüm söyle bakalım… Biz de büyüyoruz, ben hiç istemedim büyümeyi ama bir şekilde büyütüyor hayat ve içindekiler insanı… İçimde ki çocuğa el sürdürmem dedim direndim, buna asla izin vermem dedim zamana; içimde ki çocuğa siper ettim kendimi… Kazananı benim… Çocuk işte, hatta bebek; vallahi billahi bak bebek! Kim ne derse inanacak kadar saf, temiz ve berrak… Çokça ona kapılıyorum, sonra kapıldığım için kendimi tebrik ediyorum… Bu devirde içinde ki çocukları öldürenleri gördükçe, ya da içinde ki çocuğun varlığından haberleri olmayanları izledikçe, koşarak sarılıyorum içimde ki çocuğa… Bir kere sus demedim, bir kere dur demedim, bir kere yapma etme demedim… O ne isterse o! İçinde ki çocukları susturanları, incitenleri, kıranları gördükçe sakladım köşe bucak sakladım hemde içimde ki çocuğu ve bugünlere geldik…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Kırklaroğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |