Kandil gecelerinin kutlanması, özellikle Müslüman toplumlar arasında yaygın bir gelenek haline gelmiştir. Ancak bu kutlamaların Kur’an ve İslam'ın temel öğretisiyle ne kadar örtüştüğü ve ne kadar doğru bir şekilde icra edildiği üzerine çeşitli tartışmalar bulunmaktadır. İslam’ın özünden sapmadan bu meseleye yaklaşmak, sadece dini ibadetleri değil, toplumsal değerleri de doğru bir şekilde anlamayı gerektirir. İslam’da, bir şeyin güzel veya doğru olup olmadığını belirlemede ilk ve en önemli kaynak, şüphesiz ki Kur'an'dır. Kur'an, İslam'ın öğretilerinin temel kaynağıdır ve her konuda Müslümanlara rehberlik eder. Bu bakımdan, herhangi bir ibadet veya kutlama, özellikle Kur'an'da yer almıyorsa, İslam'ın özüne uygun olmayabilir. Kandil gecelerinin ihya edilmesi, Kur'an'da doğrudan bir öğreti olarak bulunmamaktadır. Bu nedenle, kandil geceleri gibi ibadetler yerine getirildiğinde, bu kutlamaların gerçekten İslam’a uygun olup olmadığı sorgulanmalıdır. Güzel ve doğru olanı belirlemek, toplumun değer yargıları ya da gelenekleriyle değil, ancak vahiy ile mümkündür. İslam’a göre, güzel ahlak, yalnızca toplumdan, ebeveynden veya çevreden alınan öğretilerle şekillenen bir değer değildir. Aksine, güzel ahlak ve doğru davranış, vahiy ile belirlenir. Bireysel ve toplumsal akıl, sadece Kur'an'dan beslenmeli; alışkanlıklar, menkıbeler ve halk arasında yaygınlaşan inançlar, İslam'ın temel öğretileri ile karşılaştırılmalıdır. Bankacılık ve faiz sistemi, İslam dünyasında Siyonist güçlerin ekonomik ve manevi sömürüsünün bir aracı haline gelmiştir. Faizle kazanılan paralar, bir yandan İslam ülkelerindeki ekonomileri çökertirken, diğer yandan bu sistemle büyütülen sermaye, Batı'nın küresel politikalarına hizmet etmektedir. Bu bağlamda, kandil kutlamaları gibi ritüellerin, ekonomik ve kültürel çözülmeyi durdurmadığı ve gerçek değişimi getirmediği açıktır. Kandil geceleri, dinî anlamda birlik ve beraberlik çağrısı yapıyor gibi görünse de, İslam dünyasında bu kutlamaların birleştirici bir etkisi olduğu söylenemez. Ümmetin gerçek anlamda bir araya gelmesi, kandil gecelerinin ibadetle kutlanmasından değil, Kur'an'ın öğretileri doğrultusunda bir araya gelmekten geçer. Müslümanların gerçek birliği, Allah’ın emirlerine sıkı sıkıya bağlılıkla sağlanabilir. Kandil kutlamaları, bu birliği sağlamak yerine, toplumsal ve siyasal sorunların farkında olmayan bir halkın zihnini meşgul edebilir ve çözüm üretme yerine, mevcut sorunları göz ardı etmeye yol açabilir. Kur'an'da, "İnkâr edenler birbirlerinin velileridir" (Enfâl, 73) buyurulmuştur. Bu, Müslümanların sadece birbirlerine dayanarak, gerçek anlamda bir ittifak kurmaları gerektiğini ifade eder. Kandil gecelerinin kutlanmasıyla, İslam dünyası arasındaki derin bölünmelerin çözülmesi mümkün değildir. Ümmetin parçalanmışlığı, sadece ritüellerle giderilemez. İslam’ın özüne uygun bir birlik, önce Kur'an’ı doğru bir şekilde okumak ve yaşamakla mümkün olacaktır. Kur'an, Müslümanlara gerçek hidayetin ve başarının, yalnızca doğru bir şekilde cihad etmekle mümkün olduğunu bildirir. Cihad, yalnızca silahlı mücadele değil, aynı zamanda ruhsal ve toplumsal bir mücadeleyi de kapsar. İslam ümmeti, günümüzde her yönüyle bozulmuş bir durumda olup, gerçek bir değişim için yalnızca geleneksel ritüellerin ötesine geçerek, Kur'an’ın öğretilerini hayatlarının merkezine almalıdır. Kandil geceleri ve benzeri geleneksel kutlamalar, bu amaca ulaşmak için yeterli değildir. Gerçek şifa Kur'an’dadır ve şifa bulmak için, Müslümanlar vahyi rehber edinmeli ve İslam'ı tüm yönleriyle yaşamalıdır. Bu anlamda, kandil gecelerini kutlamak yerine, toplumsal ve kültürel sorunların gerçek mahiyetini anlamak ve çözüm yolları üretmek, Müslümanların gerçek hidayetini sağlayacak tek yol olacaktır.